Amirallare Suikast kumpasında Yarbay Ali
Tatar'ı ikinci kez ifadeye çağırıp intiharına yol açan dönemin özel
yetkili savcısı Süleyman Pehlivan’ın yargılanmasına başlandı. Duruşma
Yargıtay 9.Ceza Dairesi duruşma salonunda gerçekleşti. DURUŞMA SALONUNDA NELER OLDU Sanık Süleyman Pehlivan’ın yaklaşık bir saat süren savunmasının
ardından avukatı Özkan Kurnaz, Pehlivan’ın cezaevinde tecritte
tutulduğunu ve havalandırmaya bile tek başına çıkarıldığını söyleyince,
Ali Tatar’ın ablası Hürriyet Ünver, “Peki benim kardeşim ne yapsın. Gözlerimin içine bak” diye bağırdı. Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, Ünver’in dışarı çıkarılmasını istedi. Ancak Ünver çıkmayacağını bildirerek, “Sustum. Bekleyeceğim. Yıllardır bugün için bekliyordum” dedi. Görevliler tekrar Ünver’i dışarı çıkarmaya zorladı. Başkan da “bana zor kullandırtmayın” diyerek tepki gösterdi. Ancak daha sonra Ünver’in salonda kalmasına izin verildi. Davaya katılma talebinde bulunan Ahmet Tatar da duruşmada
yaptığı konuşmada, Süleyman Pehlivan’ı kardeşinin kaybından birinci
derecede sorumlu tuttuğu adam olduğunu söyleyerek şunları söyledi: “Adeta Süleyman Pehlivan kan davası güder gibi kardeşimin peşine
düştü ve yakalama kararını çıkarttı. Bu yalan bombardımanından duygusal
olarak etkilenen kardeşim, yeniden tutuklamayı kabullenemedi ve 19
Aralık’ta yaşamına son verdi. Fezlekeyi inceledim. 8 yıldır bugünü
bekliyorum. Ancak fezlekede Ali Tatar’ın isminin bir kez dahi
geçmemesinden son derece üzgünüm. Örgüt üyeliği arıyorsanız Ali Tatar
soruşturmasına bakmanız yeterlidir. Mümkün olmayacak zararlar gördük.
Murat Özenalp, Cem Çakmak, Kuddisi Okkır’ı, 15 Temmuz’da 249 evladımızı
bu alçak örgüte kurban verdik. Asıl beklediğim Süleyman Pehlivan’ın
yargılanmasıydı ve şimdi onu sanık sandalyesinde görüyorum. Bu bize
Allah’ın lütfudur. Kardeşim Ali Tatar devletin engel olamadığı bir
adaletsizlik sürecinin kurbanıdır. Devletin bize adalet borcu vardır.
Kendi içinde bunun sorumlularını bulmak zorundadır. İşte huzurunuzdaki
sanık onlardan biridir. Kişisel kin ve nefretle kendisini
sağlıksızlaştırmam. Ancak adalet tehzil edilmez ise, sorumlu
tutuklarımın peşine bizzat takılır, yakalanmaları ve tutuklanmaları için
elimden geleni yaparım. Onlarla karşılaşırsam bilmem ne yaparım.
Nitekim 15 Temmuz’dan sonra bu şahsı teşhir etmem sonucu teslim olmak
zorunda kaldı. Devletin hukukunun önüne çıkarıldığını görüyorum. Artık
görev ve sorumluluk sizde. Biz de bu sürecin parçasıyız. Talebin açık,
yalın nettir; Adalet istiyorum.” Taleplerin alınmasından sonra savcı mütalaasını verdi. Savcı Tatar
Ailesi’nin müdahillik talebinin reddi ve sanık Süleyman Pehlivan’ın
tutukluluğunun devamı yönünde görüş bildirdi. Mahkeme ara karar için
duruşmaya ara verdi. “BENİ BURAYA GÖMÜN. ALİ BUGÜN ÖLDÜ. BUGÜN ONU ÖLDÜRDÜNÜZ” Yargıtay 9.Ceza Dairesi duruşma salonunda görülen davada mahkeme
kararını açıkladı. Mahkeme Tatar Ailesi’nin davaya müdahil olma
talebini, “doğrudan zarar görme” olmadığı gerekçesiyle
reddetti. Süleyman Pehlivan’ın tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme,
duruşmayı 3 Mayıs 2018’e erteledi. Karar açıklandıktan sonra Ali
Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “bir şey söylemek istiyorum” diye seslendi mahkemeye. Başkan dışarı çıkmalarını isteyince Ahmet Tatar araya girerek, “Bir daha ki duruşmalara gelebilecek miyiz” diye sordu. Mahkeme Başkanı, “Duruşmalar herkese açık. Tabi ki gelebilirsiniz” diyerek karşılık verdi. Ancak Ahmet Tatar duruşma salonunda şöyle bağırdı; “Yargı
ayağı olarak cinayet işledi. Nasıl zarar görmedik. Sizin kardeşiniz
olsa ne yapardınız. Olur mu bu adalet mi? Kendi kardeşinize bu yapılsa
ne olurdu?” Mahkeme Başkanı ise Tatar Ailesi salondan çıktıktan sonra görevlilere, Tatar Ailesi için “bu insanlar bir daha duruşmaya girmeyecek” talimatı verdi ve “burası gösteri yeri mi” diye tepki gösterdi. Tatar Ailesi’nin tepkileri duruşma salonunun dışında devam etti. Ahmet Tatar, “Bu dava burada bitmiyor. FETÖ ile mücadelenizde başarılar. Böyle mi mücadele ediyorsunuz” diye bağırırken, ablası Hürriyet Ünver, “Beni buraya gömün. Ali bugün öldü. Bugün onu öldürdünüz” dedi. AHMET TATAR'IN KONUŞMASININ TAM METNİ Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar'ın duruşma salonunda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle: "FETÖ / PYD örgütü üyesi olarak huzurunuzda bulunan sanık Süleyman
Pehlivan, İstanbul Özel Yetkili Mahkemelerinde savcı olarak görev
yapmıştır. Bizzat FETÖ örgütünün kolluk ve yargı içindeki uzantıları tarafından
bir kumpas olarak kurgulanan ve kamuoyunda “Amirallere Suikast Davası”
olarak bilinen soruşturma, sanık Süleyman Pehlivan tarafından
yürütülmüştür. Bu soruşturma o dönemede Deniz Kuvvetleri içinde teğmen olarak görev
yapan genç subayları hedef almıştır. Poliste görevli FETÖ mensupları,
teğmenlerin evlerine yasadışı olarak girip, daha önce hazırladıkları
çeşitli dijital belgeleri ve diğer suç unsuru olabilecek malzemeleri
yerleştirmişler ve bu dijital belgelerle başta merhum kardeşim Yarbay
Ali TATAR’la birlikte diğer rütbeli subayları bu olayla bağlantılı hale
getirmek istemişlerdir. Bu genç subayların, ahlaki olarak uygunsuz bir yaşam sürdürdükleri,
uyuşturucu madde kullandıkları ve onları yönlendiren üst rütbeliler
tarafından eski ve yeni Deniz Kuvvetleri Komutanlarına suikast için
eğitilip malzeme sağlandığı iddia edilmiştir. Aralarında kardeşim
Yarbay Ali TATAR’ın da olduğu rütbeli subayların, bir yandan teğmenlerin
bu uygunsuz yaşamlarına göz yumarken, diğer yandan, onlara uyuşturucu
sağlanmasına da yardım ve aracılık ettikleri ileri sürülmüştür. Bu adi komplo, bir takım sahte ihbar mektupları ve aynı merkezden
yönetildikleri bu gün ortaya çıkan internet sitelerinden yapılan
karalayıcı yayınlar ve FETÖ örgütünün gazetelerinde çalışan, (çoğu şimdi
tutuklu) örgüt mensubu kimi köşe yazarlarının propagandaları ile
desteklenmeye çalışılmış kamuoyu ve iktidar mensupları aldatılmış,
bilinçli bir şeklide yanıltılmıştır. Bununla da yetinilmemiş soruşturma savcısı Süleyman
Pehlivan’ın yönlendirmesi ve Emniyet Müdürü Yurt Atayün’ün özel çabaları
ile, kardeşim Ali TATAR ile ilgili olarak Ergenekon davası sanıkları
ile gerçek olmadıkları bu gün ortaya çıkmış olan bağlantılar
kurulmuştur. Olmadık toplantılar, buluşmalar, alt üst ilişkileri,
görüşmeler gibi çirkin ithamlarla kardeşim töhmet altında bırakılmıştır. Bu kumpasın perdesi 05 Aralık.2009 tarihinde kardeşim Yarbay
Ali TATAR’ın Beşiktaş Adliyesinde Özel Yetkili savcılar tarafından
sorguya çağrılması ile oynanmaya başlandı. Kardeşim Yarbay Ali Tatar aynı gün tutuklandı.09. Aralık.2009
ve 14. Aralık.2009 tarihlerinde iki kez tutukluluğuna yapılan itiraz
sonunda 16 Aralık 2014 tarihinde tutuklu olarak bulunduğu Hasdal askeri
ceza evinden serbest bırakıldı. Ardından, hiçbir yeni delil yada bulgu olmamasına, iddialardaki fahiş
hata ve çelişkiler ortaya konmasına rağmen, örgütün savcısı Süleyman
Pehlivan’ın itirazı ile hakkında, yine örgütün hazır kıta hakimleri
tarafından yakalama kararı çıkarıldı. Bu arada malum internet sitelerinden ve FETÖ örgütünün medyasında alçakça ve adice suçlamalar karalamalar devam ediyordu. Bu yalan bombardımanından, ruhsal olarak olumsuz yönde etkilenen
kardeşim, yeniden tutuklanma kararını kabullenemedi. Bütün ikna
çabalarımız maalesef karşılık bulmadı. Tıbbi destek alma çabalarımız
engellendi. Tüm bu yaşanan sürece karşı derin bir infial hali yaşayan
kardeşimin, 19 Aralık 2009 tarihinde evinde yaşamına son vermesine mani
olamadık. Bu gün ortaya çıkan gerçekler, kardeşimi bu sona getiren sürecin çok
önceden kurgulanmış olduğunu ortaya koymaktadır. Bir takım odaklar,
sahte ihbar mektupları ile, temelsiz yakıştırmalarla kardeşimin ismini
hiç alakası olmayan ve örgüt tarafından kurgulanan ilişkilere ve
olaylarla bulaştırmışlardır. Başta eşi ve kızı olmak üzere bütün
ailemiz, yürütülen bu karalama kampanyasından derin bir üzüntü duyup,
Ali için kaygılanırken; o da bizlerin de bir şekilde bu komplonun içine
dahil edilebileceğimizden, ailemizin hiç hak etmediği durumlar
yaşayabileceğinden için için endişeleniyordu. Kardeşimin vatanına, ulusuna, mesleğine karşı duyduğu derin sevgi ve
bağlılık, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı tahammülsüzlüğü; bu değerlere
yönelik saldırının bir parçası olarak hedef alınması ve bu saldırılara
karşı hukuki direnç gösterip boşa çıkarması gerekenlerin sessizliğe
bürünüp ortadan kaybolması, onu bu isyana sürükledi. Bu gün önünüze gelen iddianame, henüz fezleke aşamasında iken içeriğinde aşağıdaki tespitleri, pasajları dikkatle okudum. “Özel yetkili mahkemeler, örgütün elinde tüm toplumu dizayn edecek
bir silaha dönüşmüştür” deniyor. Gerçekten de hukuk o dönmede örgütün
elinde topluma karşı maddi manevi bir askı aracı hailine
dönüştürülmüştü. “Türkiye'de 06 Mart 2014 gününe kadar terör suçuna bakan mahkemeler,
özgür düşünme ve bilgilenmeyi kaybettiler. Hukukun evrensel kaynakları,
ilkeleri, doktrin çalışmaları, AHİM kararları, yabancı ülke mahkeme
kararları, örf ve adetten doğan teamüller, hukuk ilkesinin geçmişi ve
serüveni, yorum araçlarına başvurmayı terk ettiler. Şekli bir yargılama
yapılarak, salt mevzuat ve Yargıtay kararlarına göre dahi yargılama
yapıp hükümler verilmemiştir. Mahkemeler hızla tartışılan sansasyonel
kararlar vermeye başladılar. Davaların hazırlanmasında haksızlıklar
yapılıp, gece göz altıları, sahte ve uydurma deliller, kişilerin suçlu
ilan edilip, basın aracılığıyla linç edilmesi, basit olayların
abartılarak kişilerin tutuklanması, uzun tutukluluk süreleri gibi birçok
haksız, adil olmayan muamele süreci yaşatılmıştır. Delil bulunmayan
hallerde sahte delil imal edilmesi, delil olmadan kişilerin
tutuklanması, delil karartmalar örgütün başvurduğu sıradan vakalardır.” “Yukarıda ayrıntısı anlatılan FETÖ/PDY isimli silahlı terör
örgütünün yargı içerisindeki yapılanması içerisinde şüpheli Süleyman
Pehlivan'ın da yer aldığı, örgütün hiyerarşik yapılanmasında bilerek ve
isteyerek yer almak suretiyle FETÖ/PDY isimli silahlı terör örgütünün
üyesi olduğu anlaşılmaktadır.” Şüpheli Süleyman Pehlivan'ın da FETÖ/PDY isimli silahlı terör
örgütü mensubu olması dolayısıyla, Mehmet Kaya ve Bülent Çiçekli'nin
evinde yapılan toplantılar sonucunda Yargıtay'a gönderilmesine karar
verilen isimlerden olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda Süleyman Pehlivan'ın da FETÖ/PDY mensubu olması
dolayısıyla çocuğuyla FETÖ/PDY isimli terör örgütü kapsamında oluşturul
an "Eğitim Biriminin" ilgilendiği anlaşılmaktadır” “Örgüt mensuplarının örgüt içerisinde kullandıkları ByLock isimli
programı bizzat kullandığı tespit edilmiştir. Süleyman Pehlivan'ın
129.862 satırlık ByLock abone listesindeki 90.265 satırda kaydının
olduğu, sisteme girilen telefon numarasının 0 505 218 29 00, tespit
edilen cihaza ait IMEI numarasının 35882805668498 ve tespit edilen ilk
tarihin 24/08 /2014 olduğu anlaşılmıştır.” Bu tespitler merhum kardeşim Yarbay Ali TATAR’ın bu gün hayatta
olmamasının bir numaralı sorumlusu olan Süleyman Pehlivan’ın hesap
vereceğine ilişkin umutlarımı tazeledi. Fakat fezleke içinde, bir örgüt mensubu olduğu sarih kanıtlarla
gösterilen şahsın, artık Türkiye kamuoyuna malolmuş ve hala Türk
Milletinin vicdanını sızlatan Yarbay Ali Tatar olayı ile ilgili tek
cümle edilmeyişini derin bir teessürle karşılıyorum. Oysa sanığa
yöneltilen suçların somut örneği Yarbay Ali Tatar soruşturmasıdır. Bahse konu sanık, sadece Ali Tatar’ın değil, aynı zamanda
Türk Adaletine duyulan güvenin de katilidir. Ben bu gün sadece
kardeşimden dolayı değil, hukuka, adalete olan güvenimin sarsılmasından
dolayı da yaralıyım. Siz sayın yargıçlar, bu gün burada bu güvenin
tekrar tesis edilip edilmeyeceğine de kara vereceksiniz. Ben ve ailem bu alçak FETÖ örgütünün bize ve ülkemize
oynadığı oyunlardan telafisi mümkün olmayacak büyük zararlar gördük.
Ailem bir ferdini, dostlarım Murat Özenalp, Cem Çakmak, Kuddusi Okkır
gibi yakınlarını, ülkem ise 15 Temmuzda 249 canını bu alçaklar yüzünden
kaybetti. 8 yıldır bu alçakların vahşi yüzünü ortaya çıkarmak ve hukuk önünde
hesap vermelerini sağlamak için mücadele ediyoruz. 15 Temmuzun hemen
öncesinde açılan ve halen Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden
“FETÖ ÇATI DAVASI”na daha soruşturma aşamasında dahil olduk. Şu anda
müdahil sıfatıyla duruşmaları takip ediyoruz. Bu davada FETÖ nün
işlediği hukuk cinayetlerinin diğer mağdurları ile birlikteyiz. Ancak asıl beklediğimiz, kaybımızın bir numaralı sorumlu olan, Türk
adaletinin değil, örgütün savcılığını yapan FETÖ militanı Süleyman
Pehlivan’ın yargılanmasıdır. Hakkında yaptığımız bir çok hukuki girişim devam ederken sanık hiç
hak etmediği şekilde FETÖ tarafından adeta ödüllendirilerek Yargıtay’a
seçtirildi. Kendisine bir koruma duvarı hediye edildi. Tamda kaçırıldığı
yerde, kendini en güvende hissettiği yerde, onu sanık sandalyesinde
görmek Hak’kın bize bir lütfudur. Sayın yargıçlar, Bu ülkenin özgür ve vicdanlı vatandaşları olarak “Herkes için
adalet” diyebilme özverisine, olgunluğuna sahip olmanın yolunu bulmak;
haklının hakkını almasını suçlunun cezalandırılmasını talep etmek
zorundayız. Bu bağlamda huzurunuzdaki sanık için de adalet talep
ediyorum. Bunu sizden talep etmemin özel bir anlamı var. Zira yargılayacağınız
sanık sadece bana, bize veya ülkenin kurulu sistemine karşı suç
işlemedi. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin hukuk sistemine, özel
olarak ta en yüksek yargı merci olan Yargıtay’a, onun güvenilirliğine
karşı da suç işledi. Yaklaşık altı yıl Yargıtay’da makam işgal etti, dosya imzaladı. Bu makama liyakatla değil, örgütün kontenjanından atanan sanık, kararlarında, acaba hangi sakillerle hareket etmiştir? Hukuk kuralları ile mi; yoksa örgütün emir ve direktifleri ile mi? Yaklaşık 140 yıllık geçmiş olan Yargıtay böyle bir durum yaşamış
mıdır? Bu makamda böyle bir tereddüt yaratmanın cezası nedir? Etkileri
neler olacaktır? Bunlar değerlendirilmek durumundadır. Vereceğiniz
kararı bu soruların cevabı olarak algılayacağım. Öte yandan devlet vatandaşının hak arayışını alicenaplıkla
karşılamak, uğradığı haksızlığı telafi etmek, suçluyu bulup
cezalandırmak, mağdur edileni rehabilite etmekle görevlidir. Bunun için
evrensel normlarda bir adalet sistemi kurmak zorundadır. Bireyler, uğrayabilecekleri muhtemel bir haksızlık yada
saldırı karşısında, güvenle adalete başvurabileceklerini, adaletin bu
sorunu çözeceğine inanmaları gerekiyor. Aksi takdirde toplumsal barış
sağlanamadığı gibi, bireylerin yaşadıklarına karşı, sağlıksız tepkileri
de önlenemez. Kardeşim Yarbay Ali Tatar, devletin engel olamadığı bir adaletsizlik
sürecine kurban oldu. Adalet sistemini öyle yada böyle ele geçiren örgüt
mensupları haksız, ağır ithamlar yönelterek onu çaresiz ve umutsuz
bıraktı. O da sesini olağan dışı bir yolla duyurmaya, yaşanılan
hukuksuzluğa dikkat çekmeye yöneldi. Sonuçta telafisi mümkün olmayan bir
durumla karşı karşıya kaldık. Bu gün ailemiz özelinde söylüyorum; devletin vatandaşına karşı adaleti tesis etme durumu akamete uğramıştır. Yani devletin bize karşı adalet borcu vardır. Devletin kendi içinde, bunun sorumlularını bulmasını ve
cezalandırmasını talep ediyoruz. İşte, huzurunuzdaki sanık bunlardan
biridir. Sayın Yargıçlar, devlet bu görevini ifa ederse, kişisel olarak benim
mücadelem çerçeve bulur ve sınırlanır. Kişisel kin nefret gibi
olumsuzluklarla zehirlenmem, sağlığımı kaybetmem. Yaralarım bir nebze
olsun merhem bulur. Kardeşimin ruhunun huzur bulduğuna inanırım. Aksi taktirde 15 Temmuzdan sonra huzurunuzdaki sanığın ortadan
kaybolduğunu duyduğumda yaptığımı yaparım. Sorumlu tuttuklarımın peşine
bizzat takılırım. Onların teşhir edilmesi, yakalanması için bizzat
uğraşırım. Kabul edilebilir gibi görünen böyle bir süreçte, onlarla yüz
yüze gelirsem kendimi nasıl kontrol ederim? Onu ben de bilmiyorum. Ben 15 Temmuzdan sonra sanığın peşine düşerek devlete yardımcı oldum.
O kaos ortamında abilerinin kaçtığı gibi Süleyman Pehlivan’ın da
kaçmasına engel oldum. Şimdi devletin onu hukukun önüne çıkardığını
görüyorum. Artık görev ve sorumluluk değerli heyetinizindir. Ama kabul
edilmelidir ki, biz de bu sürecin bir parçasıyız ve öyle de kalacağız. Bu yüzden ve doğal olarak Yargıtay’ın, 9.Ceza Dairesinin huzurunda bulunuyoruz. Talebimiz basit, açık, yalın ve net. Adalet istiyoruz. SONUÇ VE İSTEM: Açıkladığım tüm bu nedenlerden ve
sanığın FETÖ mensubu olarak işlediği suçlardan, birinci derecede zarar
görerek ailesinden bir canı, ülkesinden 249 canı kaybetmiş bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak müdahil olmak istiyoruz. Sanığın
mahkemenizde en adil şekilde yargılanmasını, sonucunda mümkün olabilecek
en ağır ceza ile cezalandırılmasını talep ediyoruz. Arz ederim. Saygılarımızla. Ahmet Tatar" https://odatv.com/alitataribugunbirkezdahaoldurduler2401181200.html