Sayıştay’ın Hacettepe ve İstanbul Üniversitesi raporlarına göre, Hacettepe’nin
borcu 355 milyon, Çapa’nın kısa vadeli borcu da 487 milyon liraya ulaştı.
Bilim üretmeleri beklenen üniversite hastaneleri, yanlış sağlık politikaları nedeniyle medikal şirketlere olan borçlarını ödeyemez, sağlık hizmeti veremez ve faaliyetlerini yapamaz duruma geldi.
Kısa bir süre önce Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Bülent Aydınlı, “250 milyon liralık borcu ödemiyoruz” feryadı dikkatleri bu alana çekerken Sayıştay raporları da vahim bir durumu ortaya koydu. Buna göre, ülkenin en köklü ve prestijli üniversite hastaneleri, vadesi gelen borçlarını ödeyemez ve faaliyetlerini yapamaz durumda.
Sayıştay’ın 2017 yılı Eylül ayında yayımladığı Hacettepe Üniversitesi raporuna göre, üniversitenin döner sermaye borcu 355.676.464 lira olarak görünüyor. Yine Sayıştay’ın aynı tarihli İstanbul Üniversitesi raporunda da, işletmenin kısa vadeli borcu miktarı 486 milyon 982 bin 394 lira olarak görülürken, ‘kurumun kısa vadeli borçlarını ödeyemez duruma düştüğü’ saptaması yer aldı.
Hacettepe raporu sonuç bölümünde, “Sonuç olarak sorunların çözümüne yönelik işlemlerin yapılması zaruridir. Zira hali hazırda bu işletmelerin sürdürebilir mali yapıları bulunmamaktadır.
Gelir gider dengesini sağlamaya yönelik gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınması, söz konusu işletmelerin mali açıdan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması açısından önem arz etmektedir” saptaması yer aldı.
Ekonomisi yüzde 11.1 büyüyen ülkenin devlet üniversitesi hastanelerinin borçlarını neden ödeyemediğini sorgulayan ve İzmir Tabip Odası Üyesi Dr. Ergün Demir ve İstanbul Tabip Odası Üyesi Dr. Güray Kılıç’ın yaptığı çalışmaya göre de, yerli medikal şirketlere borcunu ödeyemediği için bir liralık malı dört liraya almaya zorlanan üniversite hastanesi başhekimleri feryat etmekte buluyor. 43 üniversite hastanesinin borcu 6 milyar liraya yaklaştı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı kamu hastanelerinin 11 milyar liralık borcu söz konusu. Sağlık kuruluşları, günü kurtarmaya çalışırken bankalara muhtaç duruma geliyor.
Ses yok
Demir ve Kılıç, gelinen noktayı da şöyle özetliyor:
“Sağlık işletmeleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık uygulama tebliği aracılığıyla yaptığı kısıtlamalar nedeniyle gelirlerini artırmak ‘zarar etmemek’ için, artık güvenli/etkin olan tıbbi malzeme yerine, ucuz ve kârlı olanın tercih etmek durumunda kalıyor.
Üniversite hastanelerinde tıbbi cihaz ve malzemeye ulaşamayan riskli ve zor hastalar, çaresizce ameliyatını yapabilecek tıbbi ekibi ve hastaneyi aramaktadır. Bu hastalar özel sektöre yönlendiriliyor.
Varlık amacından uzaklaşıyor
Çalışmaya göre, üniversite hastanelerinin öncelikli varlık nedeni bilim üretmek, öğrencilerini geleceğe en iyi şekilde hazırlamak, nitelikli sağlık hizmeti ve eğitim vermek. Bu hastaneler, çoğunlukla zor ve karmaşık vakalara tedavi hizmetinin sunulduğu, çoğu hasta için son başvuru noktası olan yerler. Ancak sağlık politikası sonucunda devlet üniversite hastaneleri, nitelikli sağlık hizmeti ve eğitimden uzaklaştırılarak işletme esaslarına göre çalışan hizmet hastanelerine dönüştürülüyor ve özel hastanelerle rekabete zorlanıyor.
* Bugün için nitelikli ve komplike sağlık hizmetlerinin büyük kısmını veren üniversite hastaneleri hizmet sundukça ‘’zarar eden’’ ve borçlanan kurumlar haline getirilmiş, basit ve kısa süren işlemlere ağırlık vermeye yönelmek zorunda bırakıldı.
* Bu durum sadece sağlık hizmetinin kalitesini ve gelişimini değil; bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkiliyor.
* Üniversite hastanelerini bu zor duruma sokan siyasal aktörler önümüzdeki süreçte üniversite hastanelerinde ‘el’ değiştirme politikalarını hayata geçirecekleri görülüyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ekonomi/904089/Bu_borc_hasta_eder.html