CHP’de, Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında yapılan MYK toplantısı devam ederken, Parti Sözcüsü Deniz Yücel toplantı gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Yücel'in açıklamaları şöyle:
"Ülkemizde şiddet son dönemde toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor ancak kadınlar, çocuklar ve sosyoekonomik durumu zayıf olan dezavantajlı gruplar üzerinde etkisi çok ama çok daha yıkıcı. Hemen hemen her gün hepimizi kahreden, bir o kadar da öfkelendiren yeni olaylarla sarsılıyoruz. Önü alınmayan, her geçen gün artan şiddetin bu seferki mağdurları yeni doğan bebekler. İstanbul’un göbeğinde içinde doktorların, hemşirelerin, sağlık çalışanlarının, özel hastane sahiplerinin de bulunduğu bir çete üçbeş kuruş kazanmak uğruna yeni doğan bebekleri ölüme terk ediyor, başta sağlık bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü olmak üzere devletin bütün kurumları ise büyük bir kayıtsızlık, acizlik ve vurdumduymazlık içerisinde bu yaşanan vahşete adeta seyirci kalıyor. Bir buçuk yılı aşkın bir süredir bilinmesine rağmen yapılan şikayetlere, açılan soruşturmalara; devletin, Savcılığın, Emniyet’in, Sağlık Bakanlığı’nın tüm gücüne ve imkanlarına rağmen henüz yeni doğmuş bebekler, insanlıktan nasibini almamış, gözü dönmüş canilerin para kazanma hırsı uğruna kan donduran, şeytanca bir planla hayattan koparılıyor.
“BE İNSAFSIZLAR, BE ALLAH’TAN KORKMAZ KULDAN UTANMAZLAR…”
19 hastanenin yenidoğan yoğun bakım ünitesi sanki birer ticari işletmeymiş gibi kiralanıyor, bazıları hasta bile olmayan bebekler, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) para alabilmek için birer mal gibi, emtia gibi özel hastanelerin bu kiralanan yenidoğan ünitelerine sevk ediliyor. 12 bebek bile isteye ölüme terk ediliyor. Bu iğrenç olayda ismi geçen hastanelerden birinin sahibi olan eski Sağlık Bakanı ve yine eski Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, ‘Vicdanım rahat’ diye açıklama yapıyor. Bütün bu olayların yaşandığı dönemde, İstanbul İl Sağlık Müdürü olan, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, çıkmış, hiç utanmadan ‘Kamuoyu yenidoğan çetesiyle meşgul ediliyor’ diyor. Olayların başladığı, yoğun bir şekilde yaşandığı, CİMER şikayetlerinin yapıldığı dönemde Sağlık Bakanı olan Fahrettin Koca’nın ise gıkı dahi çıkmıyor. Be insafsızlar, be vicdansızlar, be Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar: O bebekler siz ve sizin gibiler görevinizi yapmadığınız için öldüler. Dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan, ondan önceki Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na, dönemin İstanbul İl Sağlık Müdürü, şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na kadar hepiniz bu bebeklerin ölümünden sorumlusunuz.
Sizin büyük bir pişkinlikle kendinizi sorumluluktan kurtarmaya çalıştığınız bu rezil ortamda, olan küçücük bedenlere ve o bedenlere, evlatlarına kavuşamadan onları toprağa vermek zorunda kalan ailelere oldu. Sorumlusunuz. Halk sağlığını korumadığınız için, devlet hastanelerine yatırım yapmadığınız için, kamucu sağlık anlayışını parası olanın sağlık hizmeti alabildiği, parası olmayanın ölüme terk edildiği bir sisteme dönüştürdüğünüz için sorumlusunuz. Nitelikli, namuslu, donanımlı sağlık çalışanlarını bu ülkede tutmayı beceremediğiniz için, herkese eşit, parasız sağlık hizmeti sağlamadığınız için, sağlık hizmetlerinin niteliğini düşürdüğünüz için, ‘Sağlıkta devrim’ yalanlarıyla bu ülkede sağlık sistemini bitirdiğiniz için, küçücük bebekleri koruyamadığınız için sorumlusunuz.
“BU OLAY AKP İKTİDARININ YARATTIĞI ÇÜRÜMÜŞÜĞÜN SOMUT BİR SONUCUDUR”
Bu olay 22 yıllık AKP iktidarının toplumda, bürokraside ve kurumlarda yarattığı çürümüşlüğün, yozlaşmanın, kirlenmenin somut bir sonucudur. Sağlık sistemini ticarileştiren, hastayı müşteri, hastaneyi ise ticarethane olarak gören; insan hayatını, insan sağlığını rant ve kazanç odaklı bir hale getiren AKP iktidarı ve onun liyakatsiz, beceriksiz, kifayetsiz, muhteris bakanları ve bürokratları bu bebek ölümlerinde olayın failleriyle birlikte sorumludurlar. Bu olayın İstanbul’daki 19 hastaneden ibaret olmadığını sosyal medya üzerinden yükselen şikayetlerden görüyoruz. Kocaeli, Sakarya, Niğde ve Antalya’dan da benzer ihbarlar yapılıyor. Bunun yanında diyaliz merkezleri, yetişkin yoğun bakımları, özel bakım merkezleri ve yaşlı bakım merkezleriyle ilgili de benzer iddialar var.
Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, bu vahim olay ortaya çıktığında olayı araştırmak, incelemek ve sorumlulukları olanları belirlemek üzere derhal bir heyet oluşturulması talimatı vermiş, Genel Başkan Yardımcımız ve Gölge Sağlık Bakanımız Zeliha Aksaz Şahbaz ve Genel Başkan Yardımcımız ve Gölge Çalışma Bakanımız, Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer ile milletvekillerimiz Aylin Yaman, Kayıhan Pala, Gamze Akkuş İlgezdi, Turan Taşkın Özer, Murat Çan ve Ali Karaoba'nın olduğu bir heyet oluşturulmuş ve bu heyet derhal çalışmalarına başlamıştır. Genel başkan yardımcılarımız ve milletvekillerimizden oluşan heyet, konuyla İstanbul Tabip Odası, Eczacılar Odası ile görüşmüş, bu akşam İstanbul Valisi ile görüşülecektir. Ancak Bakırköy Savcılığı, İl Sağlık Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü heyetimizin görüşme talebine olumsuz dönüş yapmıştır. Gölge bakanlarımızın bakanlarla, Valiyle görüştüğü bir ortamda, il müdürlerinin heyetimizin görüşmüyor olmaları ister istemez çekindikleri, saklamaya ve gizlemeye çalıştıkları bir şeyler olduğunu düşündürüyor.
2023 Mart ayında Cimer şikayeti yapılmış, bu şikayet Mayıs’ta il sağlık müdürlüğüne ve emniyete bildirilmiş, Eylül 2023’te teknik takip yapılmış, bundan altı ay önce operasyon yapılmış ancak geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Savcısı’nın tehdit edildiği görüntüler ortaya çıkana kadar bahse konu hastanelerde ne ruhsat iptaline gidilmiş ne de hastaneler kapatılmış. Tam bir aymazlık, vurdumduymazlık örneği. Bu kokuşmuşluğun üzerinin örtülmesine asla izin vermeyeceğiz. Bu pisliğin içinde yer alan, buna göz yuman, görevini gereği gibi yerine getirmeyerek, görevini savsaklayarak, ihmal ederek bu bebek ölümlerinde dahli ve payı olan kim varsa hak ettikleri cezayı alıncaya kadar peşini bırakmayacağız. Yarın, Genel Başkan Yardımcımız Gül Çiftci, partimiz adına dönemin il sağlık müdürü hakkında suç duyurusunda bulunacak.
“BAKAN MEMİŞOĞLU’NU İSTİFA ETMEYE DAVET EDİYORUZ”
Buradan iki kişinin hakkını teslim etmek istiyorum: Her türlü tehdide ve baskıya rağmen bu ahlaksız, insanlık dışı çeteye karşı yürüttüğü soruşturmada bir adım dahi geri atmayarak çeteyin çökertilmesinde büyük bir emeği olan Cumhuriyet Savcısı Yavuz Ergin ve bu ülkede her şeye rağmen halkın haber alma hakkı için gerçeklerin peşinde koşan bir gazeteci Emrullah Erdinç, ülkedeki bu korkunç sağlık skandalını ortaya çıkaran kişilerdir. Son derece üzücü ve korkunç olayların yaşandığı ülke gündeminde yaptığı haberlerle, yenidoğan çetesiyle iktidardan daha çok mücadele eden gazetecilerimiz iyi ki varlar. Dünya Gazeteciler Günü’nde mesleğini layıkıyla yapan özgür basının ne kadar önemli bir görev üstlendiğini bir kez daha bizlere gösterdiler. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Bu organize kötülüğe karışmış olan bütün hastanelerin tamamının ruhsatları askıya alınmalı. İşine geldiğinde her yere kayyım atayan AKP iktidarı, elini korkak alıştırmasın. Ayrıca kayyım ataması için gereken yasal düzenleme salı günü Meclis’e getirildiği taktirde, tüm desteğimizi vereceğimizi de buradan ifade etmek istiyorum. Böyle bir düzenlemenin Meclis’ten oy birliğiyle geçeceğinden hiçbir kuşkumuz yok. Yeter ki iktidar, ‘Bu işin ucu bana dokunur mu’ diye düşünmeden üzerine düşen görevi yapsın. Büyük bir yüzsüzlükle koltuğuna yapışan ve bu yaşananlardan hem İl Sağlık Müdürü hem de Sağlık Bakanı olarak sorumluluğu olan Kemal Memişoğlu’nu da bir kez olsun sorumlu davranmaya ve istifa etmeye davet ediyoruz.
Toplumda şiddet olayları artarken elbette ilk bakmamız gereken yer adalet sistemidir. İnfaz edilmeyen bir cezanın, hukuk önünde hesap vermeyen suçluların olduğu adalet ve yargı sistemi mutlaka sorgulanmalıdır. Herkesin yaptığının yanına kar kaldığı, ‘Benim suçlum iyidir, seninki kötüdür’ anlayışıyla kişiye özel yasalar çıkaran bu çarpık düzen, toplumsal şiddeti tırmandıran en önemli unsurlardan biridir. Toplumsal düzeni sağlamakta önemli bir rolü olan ceza sisteminin etkili olabilmesi için her şeyden önce verilen cezanın uygulanacağı ve hükümlünün ıslah edilerek topluma yeniden kazandırılacağına ilişkin toplumda güçlü bir inanış olması gerekir. Halbuki bugün ülkemizdeki adalet sistemi ve infaz sistemi tümüyle çökmüş durumdadır. Toplum, suç işleyenin arkası sağlamsa ceza almayacağı, ceza alsa da bu cezayı çekmeyeceğini düşünmekte, bu şekilde de toplumda yaygın bir cezasızlık algısı oluşmaktadır.
Tele1