Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube
Başkanı Ahmet Atalık, çiftçinin tarım politikalarındaki yetersizlikler
nedeniyle yaşadığı sorunları aktardı. Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık,
çiftçinin son 15 yılda Belçika yüz ölçümü büyüklüğünde araziyi ekmekten
vazgeçtiğini belirterek, “2016 yılı Ekim ayında bahsedilen ‘Milli Tarım
Projesi’ 2017 itibariyle bekleneni sunamadı. 2018 yılından itibaren
sertifikalı tohum kullanmayan çiftçiye destekleme ödemesi yapılmayacağı
duyuruldu. 2017 yılını genel manada irdelersek; buğdayın anavatanıyız,
buğday ithalatında yine rekor kırmaya devam ediyoruz. 1 milyar dolar
üzerinde döviz ödemeye devam ediyoruz. Maalesef boş tarım arazilerimizi
üretime 2017 yılında, ‘Milli Tarım’ın dillendirildiği yılda
kavuşturabilmiş, tarımsal üretime döndürebilmiş değiliz. Çiftçi, tarım
politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle son 15 yılda Belçika yüz
ölçümü büyüklüğünde, 29 milyon dönüm araziyi ekmekten vazgeçti. Türkiye
hala Hollanda yüz ölçümüne sahip arazisini nadasa bırakıyor. ‘Milli
Tarım’ yılı ilan edilen 2017’de baklagillerde gümrükler sıfırlandı.
Nohutu Kanada’dan, Arjantin ve Meksika’dan, mercimeği Arjantin ve
Kanada’dan, kuru fasulyeyi ABD’den alıyoruz. 2017’de tüketicinin
fiyatları yükselmeye, üreticinin maliyetini bile kurtaramadığı
durumların devam etmesine neden oldu” dedi. “SERTİFİKALI TOHUM KULLANMAYAN ÇİFTÇİNİN DESTEKLENMEMESİ DÜŞÜNDÜRÜCÜ”
Sertifikalı tohumun hastalıktan ari, kontrolleri yapılmış, verim
analizlerinden geçmiş yüksek kaliteli tohum olduğunu hatırlatan Atalık,
“Bu tohumların kullanılması hem kalite hem de verim artışı açısından
güzel bir yöntem. Hatta bugüne kadar sertifikalı tohum üreten çiftçilere
desteklemede bulunuldu ama 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum
kullanmayan çiftçiye hiçbir tarımsal desteğin sunulmayacak olması biraz
düşündürücü. Zira bütün tohumların üretimi ana baba tohumlardan geliyor.
Ulusötesi şirketlerin en kaliteli tohumları doğadaki yabani türlerin
çaprazlanmalarından elde edilerek geliyor. Yerel tohum dediğimiz doğada,
çiftçide, Türkiye’de kıyıda köşedeki köylerde köylülerin elinde kalmış
yerel tohumların ana babalığını yapıyor.” şeklinde konuştu. “SEBZE TOHUMUNU 12.76 DOLARDAN SATMIŞ, 105 DOLAR 2 CENT’E GERİ ALMIŞIZ” Ahmet Atalık, tarım sektörünün bitkisel
manada, sebze tohumluğu hariç diğer alanlarındaki üretimde ülkece
kendimize hemen hemen yettiğimizi söyleyerek, "Sebze tohumunda yüzde 60
oranında Türkiye yeterliliğini sağlamış vaziyette. Yüzde 40 gibi bir
açığımız hala devam ediyor. 2003 yılında 184 bin ton olan sebze tohumu
üretimimiz, 2015 yılında 900 bin tona yükselmiş vaziyette. Oldukça iyi
bir yükselmedir. Türkiye kendine yeterlilik babında güzel adımlar
atmıştır ancak tohum dış ticaretinde dışarıya sattığımız ve dışarıdan
aldığımız tohumların özellikle dolar bazında değer bakımından oldukça
enteresan değer durumları var. Sebze tohumları toptan dış ticaretimize
baktığımızda, bir kilogram sebze tohumunu yurt dışında kaç dolardan
satmışız, kaç dolardan almışız diye baktığımızda 12.76 dolardan
satmışız. 105 dolar 2 Cent’ten geri almışız. Yani aynı kilogramdaki
sebze tohumu alışımız ve satışımız arasında tam 8 kat fazla para
ödemişiz" dedi. “DOMATESTE 3 BUÇUK, KABAKTA 8, PATLICANDA 33 KAT FAZLA PARA ÖDÜYORUZ” Atalık, Türkiye’nin tohuma ödediği paranın çok yüksek olduğuna,
"Domates tohumunda 3 buçuk kat, kabak tohumunda 8 kat, biberde 19 kat,
patlıcanda 33 kata kadar fazla para ödüyoruz. Türkiye, daha fazla tohum
satıyor, daha az tohum alıyor ama örneğin patlıcan tohumunda gördüğümüz
üzere bir kilogramı sattığı fiyatla aldığı fiyat arasına baktığımızda 33
kat fazla para ödüyoruz. Türkiye, parasal değer açısından tohum dış
ticaretinde çok açık veriyor. Aradaki fark bütçemizi korkunç etkiliyor.
Miktar olarak dışarıya fazla satsak, az miktarda alsak da 2017’nin 12
ayı toplamında 19.1 milyon dolar sattığımızdan kazanabilmiş, daha az
almamıza rağmen 96.2 milyon dolar para ödemişiz" sözleri ile dikkat
çekti. “7.7 MİLYON HEKTARA DÜŞMÜŞ DURUMDA”
Konya Ziraat Odası Başkanı Celil Çalış ise buğday ekim alanlarında
düşüş olduğunu ifade ederek, "Son beş yıl içerisinde hububat ekim
alanlarında çok ciddi bir daralma var. Özellikle hububat dediğimiz zaman
başı çeken ürün, buğday. Bundan beş yıl önce 9 milyon hektarlarda olan
buğday ekim alanları, bu yıl itibariyle 7.7 milyon hektarlara düşmüş
durumda. Bunu takiben sertifikalı tohum kullanımı azalmıştır. Bu tamamen
karlılıkla alakalı bir olaydır. Üreticilerimizin daha fazla kar
ettiklerini düşündükleri başka ürün gruplarına (mısır, ayçiçeği)
yönlenmesinden dolayı buğday ekim alanları azaldı. Buğday ekim
alanlarının azalmasıyla birlikte de bu yıl geçtiğimiz yıla göre
sertifikalı tohum kullanımı daha da azaldı.1 Ocak 2018 tarihinde
yürürlüğe giren ‘Milli Tarım Projesi’nden biz tarım camiası olarak çok
şey beklemekteyiz. Bu projenin en önemli ayaklarından bir tanesi
sertifikalı tohum kullanımının desteklenmesi” dedi. "SERTİFİKALI TOHUMA DESTEK YERİNDEDİR"
EZ Tohumculuk Genel Müdürü Ziraat Yüksek Mühendisi Zekai İlter,
sertifikalı tohumla yüksek verim alınacağını belirtiyor. Zekai İlter
"Tarım Bakanlığımız, sertifikalı tohuma teşvik vermekle ‘Siz
sertifikasız tohum ekip 300 kilo dekar verim alacağınıza, sertifikalı
tohum ekerseniz 600700 kilo hatta 900 kilo verim alabilirsiniz’ demek
istiyor. Böyle bir gelişmeye karşı durmak ilime karşı durmaktır.Eğer
mesele seracılık açısından değerlendirilecek olursa, seracılıkta hibrit
tohumlar kullanılıyor. Bakanlık, standart tohumlara teşvik vereceğimiz
zaman bu verim ve kalitenin düşmesi anlamına gelir.Sebze alanında
standart tohumlar kök başına 2 buçuk 3 kilo verirken, hibrit tohumlardan
20 – 25 kilo verim elde edilir. Eskiye dönecek olursak, bugün domatesin
kilosu ancak 4050 kiloya yenir. Ekmeğin tanesi 510 lira olur.
Sertifikalı tohuma yapılan destek yerindedir" diye konuştu. https://odatv.com/domateste3bucukkabakta8patlicanda33katfazlaparaoduyoruz0202181200.html