Home
07 Temmuz 2018 ( 151 izlenme )
Reklamlar

'Erdoğan isteyerek müzakerelerin askıya alınmasına yol açtı'

Avrupa Parlamentosu’nun Almanya Sosyal Demokrat Parti (SPD) mensubu Türk kökenli Alman Milletvekili İsmail Ertuğ, ABC’ye yaptığı açıklamada Türkiye’nin acilen 2005 yılına dönmesi gerektiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ise, müzakerelerin askıya alınmasına bilerek yol açtığını kaydetti.


Işın TOYMAZ / Strasbourg 

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Ankara ile üyelik müzakerelerinin formel olarak askıya alınacağı işaretinin verilmesinin ardından yöneldiğimiz AP Milletvekili Ertuğ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bunu bir yıldan bu yana bildiğini ancak AB’yi sadece bir pazar olarak gördüğüne de işaret etti.

Ankara’nın AB üyeliğine ilişkin müzakerelerinin formel olarak askıya alınmasını ABC için değerlendiren Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalistler ve Demokratlar grubu üyesi olan Ertuğ’un açıklamalarından satır başları ise şöyle:

'CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BUNU BİR YILDIR BİLİYOR'
Parlamenter sistemin, yürüme, yasama, yargı ayrılığının ortadan kalktığı bir Türkiye’nin AB’ye bu şartlar altında girmesi düşünülemez. Ancak AP geçen yıl aldığı Türkiye kararında anayasa değişikliğinin mevcut haliyle yürürlüğe girmesi durumunda müzakerelerin askıya alınması çağrısında bulunacağını zaten bildirmişti. Yani müzakerelerin askıya alınması çağrısı Türkiye’de elbette şok etkisi yaratmadı.

Türkiye tercihini kullandı. AP’nin, Türkiye raporunun ekim veya kasım aylarında oylanması öngörülüyor. Raporda bu tavsiye de yer alacaktır.

Türkiye’nin bu noktadan sonra AB’ye girmesini ummak çok doğru olmaz.

Kimseyi demoralize de etmek istemem. Diğer taraftan AP ilerleme konularında sadece fikir belirler. Karar yetkisi yoktur. Karar Avrupa Konseyi’ndedir. Onlar bu karara varırsa gerçekleşir. Ancak Avrupa Konseyi, AP’nin mesajlarını her zaman ciddiye almıştır.

'AB TÜRKİYE’Yİ BODY GUARD OLARAK KULLANIYOR'
Anayasa yürürlükte kaldığı sürece, insan hakları, özgürlükçe demokrasi, basın ve ifade özgürlükleri, temel haklar ve azınlık hakları gibi konularda sorunlar devam ettikçe, Türkiye’nin AB yolunda çıkmaza girdiğini ne yazık ki söyleyebiliriz.

Diğer taraftan bakacak olursak. Bu zaten karşılaşmayı beklediğimiz bir tabloydu.

İki taraf da birbirini kullanıyor. AB, Türkiye’yi 'body guard' olarak kullanıyor. Paranoyak bir durum var ortada. Türkiye’nin elinde ciddi bir koz var: Mülteciler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB’ye girmek istemiyor ama ‘Biz istiyoruz ama almıyorlar’ diye rol yapıyor. AB de içindeki bölünmüşlükten dolayı ’ne şiş yansın ne kebap’  havasında.

'UYUM SAĞLAMAYA NİYETİ YOK'
İki taraf da her şeyi gayet iyi biliyor. Tek adam rejimi ile Türkiye’nin AB’nin üyesi olamayacağını örneğin. Erdoğan, AB’yi sadece pazar olarak görüyor. Diğer hiçbir şekilde uyum sağlamaya, değerlere, kriterlere uymaya niyeti yok. Ortadoğu, Asya sistemini oturtmak istiyor. Pragmatik bir profesyonellik var ortada.

'KIBRIS, TÜRKİYE’YE KARŞI HER DEVİRDE KOZ OLARAK KULLANILIYOR'
Şimdi Kıbrıs konusu yeniden gündemde. Önceden müzakerelerde öne sürülüyordu şimdi jokeri vizesiz dolaşım için kullanıyorlar. Kıbrıs konusu 2004’ten beri öne sürülüyor. Türkiye’nin önü çok açıkken, demokrasi karnesi ve ekonomisi iyiyken bu sefer de önündeki en önemli engel Kıbrıs’tı. Sarkozy ve Merkel bilerek bu fasılları dondurdular o dönemde. Soğukluk araya girdi. Son mertebesini ise pazar günü gördük.

'NAZİ DEDİĞİNİZ MERKEL SİZE NEDEN GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN KAPISINI AÇSIN?'
Türkiye’nin AB üyeliğinin önündeki en önemli engel insan hakları konusudur. Türkiye dönüşüyor. Ama Tacikistan ve Azerbaycan’a bakarak transforme olmuştur. AB ile zıtlaşan bir iktidardan söz ediyoruz. Ciddi sorunlar yaşamış bir iktidardan söz ediyoruz. Nazi dediğiniz Merkel size neden Gümrük Birliği kapısını açsın? AB, “Biz şimdi bir de üstüne ödül mü verelim, ekonomik canlanmayı sağlayacak gümrük birliğini hediye gibi güncelleştirelim mi?" diye düşünüyor. Dolayısıyla Gümrük Birliği’nin AB ile bağlantısı yok ama ödüllendirme olmaması adına bu kozu kullanmak istiyor. Siyasi bir imkan olarak kullanmak istiyor bunu.

'KANADA YA DA RUSYA İLE İŞBİRLİĞİNE BENZER BİR İLİŞKİ OLABİLİR'
Diğer taraftan, Türkiye ile AB’nin ilişkileri hiçbir zaman sona ermez. Birincisi Avrupa’ya komşu, ailenin bir parçası. Suriye iç savaşı devam ettikçe, mülteci sorunu var oldukça işbirliği içinde olmaya da devam edecektir. AB’nin Türkiye ile işbirliği, Kanada ile yaptığı bir işbirliği gibi olabilir. Ya da Rusya ile yaptığı gibi bir işbirliği gibi olabilir.

Türkiye’nin acilen 2005 yılına dönmesi gerekir, ki Cumhurbaşkanı Erdoğan bu dönemine çıraklık dönemi diyordu. Ancak o dönemde Türkiye değerler birliğine önem veriyordu.

'BU REJİM, PUTİN’DEN DE İLERİYE GİDEN TEK ADAMI REJİMİDİR'
Sözün özü, Sayın Erdoğan öncelikle bu duruma kendisi karar vermiştir. Elbette başkanlık sistemi diyebilir. Ancak başkanlık sisteminin yazılışı önemli, demokrasinin gerektirdiği şekilde başkanlık sistemi kurarsa bu AB için sorun olmaz. Ancak bu başkanlık sistemi değil. Putin’den de ileriye giden tek adamlık rejimidir. Bir kulübe girmek istiyorsunuz ama futbol kurallarıyla hentbol oynamak istiyorsunuz. AB üyeliği Türkiye’nin elinde. Türkiye’nin yerinin batıda, AB’de olduğuna inananlardan biriyim. Doğu’nun Türkiye’ye vereceği ne var, sormak isterim. Ne getirisi olmuş?

'SEÇİMLER KALECİSİZ PENALTI GİBİYDİ!'
Direksiyon Brüksel’e çevrilirse farklı, Bakü’ye, Astana’ya çevrilirse yine farklı. Erdoğan bile isteye müzakerelerin askıya alınmasına yol açtı. AB içinde, Türkiye’yle ilgili ümitler kesilmişti zaten, süpriz olmadı. Müzakerelerin askıya alınması tartışmaları AP’de şok etkisi yaratmadı.

Seçimle bunun değişeceğine inanmak saflık olurdu zaten. Kalecisiz penaltı gibiydi her şey.

https://www.abcgazetesi.com/politika/erdoganisteyerekmuzakerelerinaskiyaalinmasinayolacti/haber93139

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Beyaz TV muhabiri, canlı yayında dayak yedi ! Tanju Özcan’dan Cübbeli Ahmet’e: "Sarıklı, cübbeli zibidi" Maddi durum beklentisi tepetaklak: Tüketici güveninde tarihi düşüş! Erdoğan ABD'ye gittiğinde yanında kimler vardı?