Home
12 Temmuz 2018 ( 1450 izlenme )
Reklamlar

Fatih Altaylı, Adnan Oktar’ın bilinmeyenlerini yazdı: ‘Tarkan Yavaş daha tehlikeli’

HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, ‘Oktar'ın çekirdek kadrosundan’ dediği Tarkan Yavaş'ın daha etkili ve önemli olduğunu söyleyerek, "Onun da yakalanması gerek" ifadesini kullandı.


Habertürk yazarı Fatih Altaylı, kamuoyunda ‘Adnan Hoca’ olarak bilinen Adnan Oktar’ın bilinmeyenlerini yazarken, Oktar’ın çekirdek kadrosunda bulunduğunu belirttiği Tarkan Yavaş’ın daha etkili ve önemli olduğunu belirterek, “Onun da yakalanması gerek” dedi.

Altaylı, "Bilmeyenler için Adnan Oktar kılavuzu" başlığıyla yazdığı yazıda, şunları kaydetti:

“Adnan Oktar, zengin çocuğu müritlerinin ailelerinden “Aşırdığı” pahalı şeylerden geçiniyor, çocuklar bu bataklığın içinde aileleri ile karşı karşıya geliyordu.

Bazı çocukların ana babalarının bence şüpheli ölümlerinden sonra kendilerine kalan mirasları bile Oktar’ın emrine veriliyordu.

Bu çocuklar arasında o zamanın en zengin ailelerinin evlatları, bakanların, siyasetçilerin çocukları da vardı.

Bazı aileler “Zor kullanarak” çocuklarını bu çukurdan kurtarırken, böyle bir imkanı olmayanlar çaresizce evlatlarının ellerinden kayıp gidişini izliyordu.

RAHATÇA AT KOŞTURUYORDU

Oktar’ın müritleri arasında bugünün çok ünlü bazı yıldızları, televizyonun en güçlü figürleri, mankenleri, hatta siyasetçileri veya siyasetçi danışmanları da vardı. Tüm bunlar olurken kimsenin kılı kıpırdamıyor, Adnan Oktar rahatça at koşturuyordu.

Yakışıklı müritler İstanbul’un en ünlü gece kulüplerinde mürit avına çıkıyordu. Müritler arasındaki kızları ikiye ayırmışlardı. Yeni müritler bulunması için ortalığa çıkan güzel kızlara Adnan Hocacılar “Motorlar” adını veriyordu. Evlerde hizmet eden ve sokağa çıkmayan kızlar ise “Bacılar”dı.

Müritler İstanbul’un farklı semtlerindeki evlerde gruplar halinde yaşıyor, Adnancılar kendi aralarında kıydıkları nikahlarla evleniyor, çocuk yapıyorlardı.

Oktar, İslam adı altında yeni bir din yaratıyordu. Namazları farklı kılıyor, İslamın kılık kıyafet kuralları, cinsellikle ilgili kuralları Oktar tarafından kendine göre değiştiriliyordu. İşte o dönemde ben hem yazılarımda, hem de radyo programlarımda bu grubun kirli yüzünü anlatmaya başladım. Ben anlattıkça ihbarlar geliyor, daha somut gerçekleri ortaya koyuyordum.

Benim bunlara açtığım savaşa Adnan Hocacılar kendilerine yakışır bir ahlaksızlıkta yanıt verdiler. O sıralarda henüz mail diye bir şey yoktu ama faks diye bir şey vardı. Benim hakkımda akıl almaz iftiralarla dolu fakslar metinler hazırlayıp başta medya kuruluşları olmak üzere onbinlerce yere fakslamaya başladılar. Neler yazmıyorlardı ki! Burada tekrarlamaya dilimin varmayacağı rezaletler.

O sırada Türkiye’de İslamcı siyasetin de yükselişe geçtiği bir dönemdi. Bunların iç yüzünü bilemeyen kimi İslamcı gruplar bunlarla işbirliği yapıyor, kimi belediyelerle iş ilişkileri bile kuruyorlardı.

Bir gün bir aileden kızlarının Adnan Oktar ve grubu tarafından kaçırıldığı ve Emirgan’daki bir eve kapatıldığı bilgisi geldi. İstanbul Emniyeti hemen harekete geçti ve söz konusu eve baskın yapıldı. Baskında Emniyet güçlerinin karşısına umulmadık bir sürpriz çıktı. O sırada iktidarda olan Refah Partisi’nin daha önce Bakanlık da yapmış önemli bir ismi evdeydi ve “Gençlerle” sohbet etmekteydi. Operasyon duvara çarpmıştı. Ancak pes etmedik.

Tam bu sıralarda Adnan Hoca Örgütü’nün kandırdığı kızlardan biri, manken Ebru Şimşek bir şekilde bu gruptan kurtuldu. Ancak çeşitli tehditlere ve şantajlara maruz kaldı. Evde kameraya alınmış görüntüleri sızdırıldı, grupla maddi bağlantıları olan kimi gazeteciler tarafından bu görüntüler kullanılmaya başlandı.

Ancak Ebru Şimşek okkalı bir kızdı. Pes etmedi. Mücadele etti. Oktar ve çetesi ile ilgili bilgeler verdi. Bu sırada Ebru Şimşek’in avukatı, grup tarafından baskı ya da başka yollarda davalardan çekildi. Fakat genç kızın mücadelesi mağdur ailelere cesaret verdi, peş eşe davalar açıldı.

‘CESUR POLİS İŞİN ÜZERİNE GİTTİ’

Ve cesur bir polis müdürü bu işin üzerine kararlılıkla gitti. O günün ve hatta bugünün bazı güçlü siyasetçileri de davacı oldular. Sonunda Adnan Oktar tutuklanarak 1999 yılında cezaevine girdi.

Ancak garip bir şekilde davaya müdahil olan siyasetçiler davadan çekildiler. Bir süre tutuklu kalan Oktar serbest bırakıldı. Ancak grup ciddi darbe almıştı. Müritlerin bazıları çil yavrusu gibi dağıldılar. İçlerinden birisi bir çete savaşında öldürüldü, biri yurt dışında öldü.

SADECE TARKAN YAVAŞ KALDI

Oktar’ın çekirdek kadrosundan sadece Tarkan Yavaş kaldı. Oktar durumunu toparladı. Eski düzeni farklı bir şekilde yeniden kurdu. Bu arada ilginç uluslararası bağlantılar kurduğunu da öğreniyorduk.

İsrail’de bazı gruplarla sıkı fıkı ilişkileri vardı ve müthiş bir “Proİsrail” hareketi haline gelmişti Adnan Oktar grubu. Oktar, bir yandan da Harun Yahya ismiyle “Evrim karşıtı” kitaplar yazdığını söylüyordu.

Ancak bunlar pek çoğu ABD’de bulunan bazı evanjelik grupların ve güçlü kiliselerinin yazdığı veya yazdırdığı kitaplar olarak biliniyordu. Oktar’ın bu kiliselerle de yakın hatta parasal bağlantısı olduğu iddia ediliyordu. Ve bu arada Oktar, kendine ait bir internet televizyonundan yayıncılığa başladı.

Garip yaşantısını ve alemlerini fütursuzca halka açtı.

Bu arada hala genç ve güzel kızlara televizyonunda iş teklif ediyor, sonrasında da bunları tehdit ve şantajla elinde tutuyordu. Herkes bu rezalete seyirciyken, dün sabah birden bire bu “Son derece yerinde” operasyon yapıldı.

Kanserli bir hücreye yapılan bu operasyon, toplumdaki önemli bir pislik yuvasının ortadan kalkmasını sağlayacak diye umuyorum.

Bu arada Tarkan Yavaş bu örgütün yapısı içinde Adnan Oktar’dan daha etkili ve daha önemli birisi.

Onun da yakalanması gerek. Çünkü o da en az Oktar kadar “Tehlikeli”

http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/fatihaltayliadnanoktarinbilinmeyenleriniyazditarkanyavash101211.html

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

İmamoğlu’nun eşini ve kızını tehdit etmişti: Kimliği belli oldu! AKP'nin 'müşahit' oyununu YSK'nın reddettiği ortaya çıktı: CHP YSK temsilcisi Yakupoğlu anlattı Nagehan Alçı, Erdoğan'ı Atatürk'e benzetti! "Cumhurbaşkanı yerel yönetimlere kaynak aktaramaz!"