Yabancı yatırımcılar üst üste beşinci ayda da gelişmekte olan piyasalardan paralarını çekerek bir rekora imza attı. Bu gelişme durgunluk endişesinin ve yükselen faiz oranlarının gelişmekte olan ekonomileri nasıl sarstığını gösteriyor.
Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) hazırladığı geçici verilere göre uluslararası yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerin hisse senetleri ve yerel tahvillerinden çıkışı bu ay 10,5 milyar dolara ulaştı.
İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times'ın (FT) haberine göre bu, son beş aydaki çıkışları 38 milyar doların üzerine çıkardı. Söz konusu gelişme 2005'te kayıtların başlamasından bu yana en uzun net çıkış döneminin yaşandığına işaret ediyor.
Gana ve Sri Lanka gibi ciddi düzeyde sorunlu ekonomilerin yanı sıra Brezilya, Meksika, Hindistan ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkeler arasında başı çeken aktörler için de borçlanma maliyetleri bu yıl önemli düzeyde arttı. Birçok büyük ekonomi enflasyonla mücadele etmek için erken davrandı ve kendilerini dış şoklardan koruyan politikalar uyguladı.
Gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyük aktörlerden yalnızca Türkiye'nin endişe yarattığına dikkat çeken FT, Türkiye'de ekonomi yönetiminin faizleri artırmayı reddederken kur korumalı mevduat (KKM) gibi yüksek maliyetli araçlarla TL'yi desteklemeye çalıştığını vurguladı.
Absolute Strategy Research'te gelişmekte olan ülkeleri takip eden ekonomist Adam Wolfe, KKM ve benzeri önlemlerin ancak Türkiye'nin cari fazla vermesi durumunda işe yarayabileceğini, Türkiye’de cari fazlasının ise nadiren görüldüğünü ve “Dış finansman açığı varsa eninde sonunda bu sistemler çökecek” dedi.
Ekonomist, diğer büyük yükselen ekonomilerin de benzer baskılarla karşı karşıya olduğunu ekledi. Wolfe'a göre, borç finansmanına güvenmek, nihayetinde hükümetlerin borçları kontrol altına almak için iç talebi bastırmak zorunda kalacağı ve durgunluk riskiyle karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor.
Yabancıların çıkışları, gelişmekte olan ekonomilerde tırmanan mali krizi şiddetlendirme riski taşıyor. Son üç ayda Sri Lanka devlet borcunu temerrüde düşürdü; Bangladeş ve Pakistan, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kapısını çaldı. Yatırımcılar, başka ülkelerin de borç krizine sürüklenmesinden endişe ediyor.
Düşük ve orta gelirli birçok ülke, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz oranlarındaki artışları ve büyük gelişmiş ekonomilerdeki durgunluk endişeleri nedeniyle para birimlerinin değer kaybetmesinden ve artan borçlanma maliyetlerinden mustarip. Bununla birlikte ABD bu hafta üst üste ikinci çeyrekte üretimde daralma kaydetti.
Corpay'de kıdemli stratejist Karthik Sankaran, gelişmekte olan ülkelerin bu yıl adeta hız trenine binmişçesine sarsıcı bir yıl geçirdiğini belirtiyor.
ABD'nin en büyük bankası JP Morgan'ın verilerine göre yatırımcılar yılbaşından bu yana gelişmekte olan ekonomilerin döviz tahvillerinden 30 milyar dolar çekti.
FT’nin derlediği JP Morgan verilerine göre, gelişmekte olan en az 20 ülkenin döviz cinsi tahvil faizleri, aynı vadedeki ABD Hazine tahvillerinin en az 10 puan üzerinde bulunuyor. Bu kadar yüksek seviyelerdeki faiz farkları, genellikle ciddi finansal stresin ve temerrüt riskinin bir göstergesi olarak görülüyor.
Birçok yatırımcı 2021'in sonu ve 2022'nin başında gelişmekte olan ekonomilerin pandemiden güçlü bir şekilde toparlanmasını bekliyordu ancak söz konusu gelişmeler keskin bir geri dönüşe işaret ediyor.
Nisan 2021'de Brezilya ve Kolombiya gibi emtia ihraç eden gelişmekte olan ülkelerdeki para birimleri ve diğer varlıklar, RusyaUkrayna savaşının ardından artan petrol ve diğer hammadde fiyatları sayesinde iyi performans göstermişti.
Ancak küresel düzeydeki durgunluk ve enflasyon korkuları, Fed'in faiz oranlarındaki agresif artışları ve Çin ekonomik büyümesindeki yavaşlama birçok yatırımcının gelişmekte olan ülke varlıklarından çekilmesine neden oldu.
IIF'de ekonomist olan Jonathan Fortun Vargas, gelişmekte olan ülkelerden para çıkışlarının olağandışı bir şekilde yaygın olduğunu söyledi. Önceki dönemlerde bir bölgede yaşanan çıkışlar diğer bölgelerdeki girişlerle kısmen dengelenmişti.
Analistler ayrıca, önceki dönemlerden farklı olarak küresel koşulların gelişmekte olan ekonomilerin lehine dönme ihtimalinin çok az olduğu konusunda uyarıyor.
Ekonomist Wolfe, “Fed'in pozisyonu önceki döngülerdekinden çok farklı görünüyor. Enflasyonu düşürmek için ABD'nin resesyona girme riskini göze almaya, finansal piyasaları istikrarsızlaştırmaya daha istekli” dedi.
Wolfe dünyanın en büyük gelişmekte olan pazarı Çin'deki toparlanmaya dair de çok az işaret olduğunu söyledi. Bu durum, bir ihracat pazarı ve finans kaynağı olarak Çin'e güvenen diğer gelişmekte olan ülkelerin toparlanma kabiliyetini sınırlıyor.
Öte yandan pazar günü yayımlanan veriler, Çin'in ekonomik toparlanmasına yönelik endişeleri artırdı. Çin'de imalat satınalma yöneticileri endeksinin (PMI) 49'a düştüğü açıklanmıştı. Veriler ülkenin imalat sektöründeki faaliyetin daralma bölgesine düştüğünü gösteriyor.
Goldman Sachs ekonomistlerine göre düşüşe, zayıf pazar talebi ve enerji yoğun endüstrilerdeki üretim kesintileri neden oldu.