Beyin göçü son aylarda en fazla tartışılan konulardan biri. Yakın zamanda yurtdışına gidenlere ve gideceklere neden böyle bir tercih yaptıklarını sorduk. Eğitim sistemindeki bozukluk ve demokratik gerileme, ön plana çıkan yanıtlar oldu
‘Beyin Göçü Neden Gidiyorlar?’ dosyamızın ilk gününde, kısa bir süre önce Türkiye’den göçen ya da yakın zamanda göçecek olan 4 kişi ile konuştuk. Mesleğinde 14’üncü yılında olan Özer Peközcan 38 yaşında ve bilgisayar yazılımı – danışmanlık işini yapıyor. Özer ile evli olan Arzu Çelik ise 32 yaşında ve mesleğinde 8’inci yılı geride bırakmış. Arzu da bilişim sektöründe çalışıyor ve yazılım danışmanlığı yapıyor. Aralık 2018’de Almanya’ya taşınan Yasemin 27 yaşında ve mesleğinde 4’üncü yılı. Yasemin, Berlin’e yerleşmiş. Şubat 2019’da Almanya’ya taşınacak olan Emre ise 34 yaşında ve 10 yıldır yazılım mühendisi olarak çalışıyor.
► Türkiye’den gitme sebebiniz nedir?
Emre: Politik alanda yaşanan çalkantılar, ekonomi, adalet, eğitim gibi konularda geleceğe olan umutsuzluğum olarak özetleyebilirim göç sebebimi.
Özer: Benim Türkiye’den gitme nedenim öncelikli olarak kariyer odaklı. Yurtdışında yaşam ve proje deneyimi kazanmak, yeni teknolojilerle çalışmak istiyorum. Bunun dışında Türkiye’den gitme kararımda tabii ki ülkemizin içinde bulunduğu durum da etkili oldu. Ülkede güven ortamı olduğunu düşünmüyorum. Sosyal haklarımızın korunduğunu düşünmüyorum. Adalet yok, ayrıca ileride çocuğumun daha düzgün bir eğitim almasını ve medeni yaşamasını istiyorum. Türkiye’de sürekli değişen eğitim sistemini beğenmiyorum. Bunun dışında ayrıca İstanbul trafiğinden ve beton kalabalığından da usandım.
Arzu: Ben ilk defa yurtdışında çalışmıyorum. Daha önce de Türkiye’deki firmam ile birkaç kez yurtdışında çalışma ve yaşama imkânım olmuştu. Hafta sonu Türkiye’ye dönebildiğim için o şekilde çalışmayı daha avantajlı buluyordum. Aslında sadece son dönemde değil benim gözüm hep dışarıdaydı. Bu sebeple kendi göçümü Türkiye’nin son zamanlarda yaşadığı ekonomik ve politik havasına bağlarsam doğru söylemiş olmam. Ama şunu söyleyebilirim, beyaz yakalılar arasında göç etmeye çalışmanın çok popüler olduğu kesinlikle doğru.
Yasemin: Türkiye’den gitme sebebim kesinlikle ekonomik sebeplerle ilgili değildi. Çok zengin veya çok yoksul olduğumu söyleyemem. Türkiye’deyken orta seviye kazanıyordum. Ama örneğin araba veya ev alma gibi hayallerim zaten hiç yoktu. Bu nedenle İçerenköy’de ortalama bir dairede kirada oturmak bana yetiyordu. Ama sanırım gitme kararımın altında yatan sebeplerden biri, dışarıda bir yerlerde daha iyi bir hayatın olduğunu bilmem veya kendimi buna inandırmamdı. İstanbul’da kesinlikle yaşamak istemediğimi biliyordum ve İstanbul dışında şu anki işimle aynı seviyede bir iş bulmam sadece Ankara’da birkaç şirkette mümkündü. Bu kadar büyük şehirlerde yaşamak istemiyordum. İşime 1520 dakikada gidebilmek, kendime zaman ayırabilmek istiyordum. Bir de kültürel/ahlaki sebepler var sanırım. Mesela çok çalışırsam veya işimi çok iyi yaparsam bunun başarıyı garantilemeyeceğini biliyorum Türkiye’de. Veya kurallara uymanın bazen enayilik olarak algılandığını. Bütün kurallara uyup despot bir şekilde bürokrasi uygulayalım demiyorum ama her işin daha ahlaklı ve daha etik bir şekilde de yapılabileceğine inanıyorum. Başka bir sebebi de toplumcu değil bireyci bir ülkede kendimi daha çok mutlu hissedeceğimi düşünmem. Herkesin aynı düşündüğü ve düşünmek zorunda kaldığı bir ortamda değil, farklı seslerin olduğu ve bunun garipsenmediği bir ortamda yaşamak istiyorum. Herkesin hayattan aynı şeyleri isteyeceğini ve aynı şeylerden keyif alacağını düşünmüyorum. Bence daha kolay mutlu olmaya ihtiyacımız var.
► Giden başka arkadaşlarınız var mı?
Özer: Giden çok arkadaşım oldu, Almanya, İtalya, Hollanda, Polonya, Kanada hatta Avustralya’ya giden arkadaşlarım bile var. Arkadaşlarımızla artık yurtdışında buluşur olduk.
Arzu: Kanada’dan Avustralya’ya kadar çok farklı ülkelere giden insanlar tanıyorum. Gideceği ülkenin haklarını, göçmenlere davranışlarını araştırarak karar verenler de var, eline gecen ilk fırsatı değerlendirenler de… Herkes farklı göçmenlik davranışları sergiliyor.
Emre: Arkadaşlarım ağırlıklı olarak Hollanda, Almanya ve İngiltere’ye gittiler. Aynı sektörde çalıştığım arkadaşlarımdan Türkiye’de kalan az kişi oldu diyebilirim.
Yasemin: Çok fazla arkadaşım var giden. Hatta gidenlerin sayısı 10’un üzerinde diyebilirim. Özellikle Almanya ve Hollanda’da çok fazla yazılımcı açığı olduğu için meslektaşlarım çok fazla Berlin, Hamburg, Münih ve Amsterdam gibi şehirlere gittiler. Hepsi son 23 yıl içinde gitti.
► Sizce Türkiye’de yaşanan beyin göçünün nedenleri nedir?
Emre: Herkes, daha önce göç etmiş arkadaşlarından, sosyal çevrelerinden, ailelerinden, göç ettikleri ülkeyle ilgili aldıkları geri bildirimlerle, bilgilerle, ülkemizin şu anki halini karşılaştırıyor. Gitmek bu noktada makul bir çözüm oluyor. İstisnalar dışında sebeplerin çok çeşitlilik gösterdiğini düşünmüyorum. Gideceği ülkede göçmen olmanın getirdiği dezavantajlara rağmen insanlar gitmeyi daha iyi bir adım olarak görüyor. Özer: Özellikle son 10 yıla bakıldığında kendi ülkemizin gerek ekonomik gerekse demokratik, sosyal hukuk devlet olma açısından çok geri kaldığını düşünüyorum. Bunun dışında eğitim sisteminin değişmesi ve özgürlüklerin engellenmesi veya sınırlandırılması da önemli faktörlerden. Bence beyin göçünün en önemli nedenlerinden biri, insanların kendisi ve ailesi için kaliteli ve kazançlı bir yaşam arayışı içinde olması diye düşünüyorum.
Arzu: Bence iki tip göç yaşanıyor. Birincisi vasıflı göçmenlik. Son dönemde yaşanan vasıflı beyin göçünü sadece ülkede uzun süredir yaşanan ve giderek çoğalan umutsuzluğa bağlamıyorum. Bu göçlerin hepsi olmasa bile çoğunu bilişim sektöründeki insanlar oluşturuyor. Yazılım dilleri, çalışma metodolojileri küresel. Aynı fırsatlar daha önce de verilseydi, bence aynı göçler yaşanırdı. Bilişim sektörünün giderek daha çok insana ihtiyaç duyması ve bu sektöre ayak uydurabilen Türkler, çok daha önce dünyaya yayılmış Hintliler gibi yavaş yavaş ülkeyi terk etmeye başladılar. Vasıflı göçmenlerin çoğu gittikleri ülkede tüm kariyerlerine sıfırdan başlamıyor. Türkiye’deki tecrübelerini de saydırarak gidiyorlar. Yatay geçiş gibi düşünebilirsiniz. Trump seçildikten sonra Amerikalıların bir anda Kanada göçmenlik sitesini çökertmeleri aklıma geldi bu soruda. Fırsat yaratabilen zaten 5 sene önce de gidiyordu. Ama sadece gitmek isteyen, yani Türkiye’deki daha konforlu olduğunu düşündüğüm hayatlarını ve vasıflı işlerini bırakıp vasıfsız işleri kabul edenler yok değil, hatta işleri olmayıp dil kursuyla vize yaratmaya çalışanlar, tek kişi çalışmayı kabul eden aileler mevcut, bu bir gerçek. Bu göçleri kısa değil fakat uzun vadede vatandaş olarak yatırıma dönüştürmek isteyenler oluşturuyor. Bu insanlar Türkiye’de kendilerini için değil ama çocukları için güvenli bir gelecek olmadığına inanıyorlar. Ben göç etme yöntemi olarak hepsine katıldığımı söyleyemem tabi.
Yasemin: Herkesin sebebi tabii kendine özel, ama bence ortak sebep daha iyi bir hayata olanak vermesi. Birilerine göre bu daha iyi düşünce özgürlüğü olabilir, daha iyi şehircilik olabilir, daha eğitimli insanlarla beraber olma isteği olabilir, daha iyi ekonomi olabilir… Bu şeylerin değer gördüğü ve dalga konusu yapılmadığı bir yerde yaşama isteği olabilir.
► Ülke için geleceğe dair fikirleriniz neler?
Emre: Orta vadede şu anki halinden daha iyi olamayacağını düşünüyorum.
Özer: Gelecek için ben biraz karamsarım, ülkemizde yıllardır aynı sorunlarla dönüp dönüp boğuşuyoruz ve ileride de aynı sorunların farklı varyasyonlarını göreceğimizi düşünüyorum. İnsanların eğitilmesi ve artık uyanmaları gerekiyor. Ülkemizin büyük bir kısmında bağnaz ve biatçı bir zihniyet var, insanların kendilerini aşabilmeleri, araştırma yapabilmeleri ve neden sorusunu sorabilmeleri lâzım artık. Bunun için de düzgün ve bağımsız bir eğitim gerekiyor.
Arzu: Ülkenin son dönemlerde yaşadığı büyük değişimlerin kısa vadede düzelebileceğine inanamıyorum. Özellikle eğitim sistemi için çok kaygılıyız. Eskiden çok doğru bir eğitim sistemimiz vardı diyemem ama bizler tamamen yerli okullarda okuyarak dünyadaki diğer insanlarla rekabet edebiliyor ve kendimize bir yer bulabiliyorduk. Biz okurken Türkiye’de yapılan sınavların sonuçlarına güvenirdik.
Yasemin: Eğitim, kültür, kendine ve çevrene saygı gibi konulardaki değişimin ekonomideki iyileşmeyle geleceğini düşünüyorum. Ama insanların bundan rahatsız olmadıkça bunun değişeceğini düşünmüyorum.
***
► Gitmeye karar verdiğiniz ülkede yeni bir hayat kurma kaygısı taşıyor musunuz?
Emre: Evet. Bana göre insanın doğup büyüdüğü, anadilini konuştuğu ülkeyi, ailesini bırakıp farklı bir kültürde yaşamaya çalışması, hayat boyu alınabilecek en büyük meydan okumalardan hatta en büyük risklerden biridir.
Özer: Hayat kurma kaygısını şu sıralar biraz taşıyorum fakat elimden geldiğince kafama takmamaya çalışıyorum. İngilizce veya bulunduğu ülkenin dilini bilen ve iyi kazanan beyaz yakalıların durumu biraz daha kolay.
Arzu: Aslında pek kaygı duymuyorum hatta tam tersi heyecanlıyım. Buranın sosyal ve hukuk kurallarını öğrenmeye çalışıyorum. İs teklifini kabul ederken pazarlık yaptığımız tek konu, dil kursunun çalıştığımız şirket tarafından karşılanması oldu. Geldiğim yeri ve kültürümü unutmak gibi bir niyetim yok ama gelinen ülkeye entegre olmak da bence çok önemli. Dil öğrenmek de dolayısıyla bunun ilk şartı. Kaygı taşımamamın bir sebebi de Hollanda’nın göçmenler için fazlasıyla hoşgörülü ve cezbedici olmaya çalışması da var. Expatlar için (Bu kelime, bir başka ülkede o ülkenin halkından olmadan, sürekli ya da geçici olarak ikamet edebilen kişi anlamına geliyor) 5 sene yüzde de otuz vergi avantajı var mesela.
Yasemin: Tabii ki. Buraya her şey tozpembe olacak hayaliyle gelmedim. Sonuçta bir göçmensiniz. Kimliğiniz bu ülke değil. Ama artık benim yaşımdaki insanların dünya görüşünün birbirine benzemeye başladığını hissediyorum bireycilik konusunda. O yüzden kendime yer bulabilirim gibi geliyor.
► İleride geri dönmeyi düşünür müsünüz?
Emre: Tabii. Sosyal hayatın eğitimin yaşadığım Avrupa ülkesinin seviyesine geldiği inancını taşırsam mutlaka dönmek isterim.
Özer: İleride güven ortamı sağlandığında dönmeyi düşünüyorum. Şu anda maalesef adalet sağlanmış değil, ileride sosyal ve sağlık haklarım korunabilecek mi, ben veya çocuğum düşündüğünü rahatça konuşabilecek mi belli değil. Sicili tertemiz insanların bile nedensiz yere pasaportları alınıyor, yurtdışına çıkışları yasaklanıyor. Muhalif gazeteciler hakkında soruşturma açılıyor, gözaltına alınıyorlar. Bu güvensizlik ortamı ne zaman düzelir bilemiyorum fakat gördüğümüz kadarıyla her geçen gün daha da geriye gidiyoruz.
Arzu: Tamamen ne zaman dönerim, şu an için hiçbir fikrim yok.
Yasemin: Dönüp dönmeyeceğimi şu an bilemiyorum. Ama kendimi güvende hissettiğim bir Türkiye’de yaşamayı tabii ki isterim. Sonuçta benim doğum, büyüdüğüm yer, ailemin olduğu yer…
***
Beyin göçü, yetiştirilmesi için büyük kaynak gerektiren veya yetiştiği halde ilgisizlik ve olanaksızlık nedeniyle bilim insanı, hekim, mühendis gibi vasıflı insan gücünün daha gelişmiş bir ülkeye göç etmesi durumu. Beyin göçünden bahsedilebilmesi için, terk edilen ülke ile göç edilen ülke arasında gelişmişlik ve olanak açısından az da olsa bir fark bulunmalıdır.
https://www.birgun.net/haberdetay/gidenleranlatiyorguvendehissetmiyoruz.html