Home
19 Mayıs 2020 ( 74 izlenme )
Reklamlar

İmamoğlu isyan etti: Ayıptır, yazıktır, günahtır!


İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, TELE 1'de Sedef Kabaş’ın programıda gündeme ilişkin sorulara çarpıcı yanıtlar verdi. Engellenen bağış kampanyasında bloke edilen paraların sahiplerine iade edilmediğini söyleyen İmamoğlu, "O parayla kimleri mutlu edeceğimizi hissettiğimde içim sızlıyor. Bizi yargılıyorsunuz zaten. Soruşturma açtınız, yargılayın. Ama bırakın bağış yapmış insanların paraları bir an önce ihtiyacı olan insanlara ulaşsın. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Başka bir şey demiyorum" ifadelerini kullandı.




İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, TELE 1 TV canlı yayınına bağlanarak, Sedef Kabaş'ın sunduğu “Halk İçin Halk Adına” programına katıldı.

“SABIRLI OLMAK ZORUNDAYIZ”

Hakaretlere, hedef gösterilmeye, belediye adımlarının engellenmesine karşı nasıl sakin kalabildiği sorusuna İmamoğlu, “Sabırlı olmak zorundayız. Bütün bu güzel anlar ya da başarıya ulaşan süreçler, bence sabırla oluşmuştur. Elbette sabır, çalışkanlıkla süslenirse başarı mümkün. Benim şu anda yaptığım şey, sürecin farkında olma. Bu bilinçle hareket ediyorum ve tümüyle yüzümü 16 milyon insana dönüyorum” dedi.

“16 MİLYONUN KİMİ CEZALANADIRACAĞI HAKKINDA EPEYCE HİSSİYATIM VAR”

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın “İstanbul'u kaybedersek, Türkiye'yi kaybederiz” sözlerinin hatırlatılması üzerine İmamoğlu, şu yanıtı verdi:

* Ben şöyle düşünüyorum: Kim kazandı? Kim kaybetti? Ya da siyasette kişisel, bireysel duygular üzerinden kazanımların, kaybedişlerin ne önemi vardır? Ben, bunu anlamam. ‘Bu bir zaferdir', ‘Seçimi kazandım' gibi tarifleri hiçbir zaman yapmadım. Hiçbir seçim döneminde yapmadım.

*  Ortaya koyduğumuz şey, bir görevi devralmak. Yani millete ait olan bir makamı devraldık ve onun gereğini yapıyoruz. Dolayısıyla bir kere böyle bir tarifi doğru bulmayan bir kişiyim. Bu tarif, asla ve asla milli birlik ruhuna uygun değil. Şu anda ben görevimi yapıyorum.

*  Sayın Cumhurbaşkanı'nın o zamanki sözleri, hala aynı şeyi mi düşünüyor veya işte bugün o düşünceyle belki bazı hususların yavaş işlemesi, hatta yapılmaması, hükümet tarafından yapılan hamlelerin, yanlışların ardı sıra gelmesi bundan sebep midir; onu bilemiyorum.

* Kesinlikle ne bir şehir kazanılıyor şahsımız tarafından, ne de rakibim tarafından kaybediliyor. Ben, görevi devralıyorum ve kazananın 16 milyon insan olması için de mücadele ediyoruz.

*  Dolayısıyla o tür tarifler, o tür bakış açıları artık çok demode. Millet bunun farkında. Millet çalışanı istiyor, iş üreteni istiyor, demagoji istemiyor ya da polemik istemiyor, bu çatışmaları istemiyor.

*  Onun için mümkün olduğu kadar, bu tarz süreçlerle hiç ilgilenmiyorum. Evet zorluklar yaşatılıyor. Bazı engellemeler, bütçe engellemeleri, Meclis'te yaşadıklarımız; bütün bunlar var. Ama bunlar, bizi yıldıracak meseleler değil. Sadece toplumun bir süreci diye tanımlıyorum. Bir süreç yaşıyoruz.

*  O bakımdan bilemem; hâlâ o etki ile biz mi engelleniyoruz ya da topluma bir ceza mı verilmek isteniyor? Yani ben, 16 milyondan bahsediyorum onu bilemiyorum. Ama zamanı geldiğinde, 16 milyonun kimi cezalandıracağı hakkında, benim epeyce bir bilgim ve epeyce bir hissiyatım var.

“BELEDİYELER ANAYASANIN TANIMLADIĞI DEVLETİN BİRİMLERİ”

“Devlet içinde devlet olmaz” suçlamalarına maruz kalmasıyla ilgili konuşan İmamoğlu, “Allah, herkesin kalbine iyilik versin, iyi düşünce versin, hatta merhamet versin, iftiradan korusun. Hep dua ediyorum. Çünkü dua, bugünlere de dair hepimizin ihtiyaç duyduğu bir yakarış. Yaradana sığınıyoruz. Neticede hem kendi çabamızla hem akıllı hem bilimle hem de inancım gereği Yaradan'a sığınarak dua ediyorum. Ama dua ederken, bütün bu kötü duygularla, şöyle bir günde bile, böyle bir zamanda bile siyaseti ortak aklın önüne koyup, onun kurallarıyla, siyasetin bilinen bir takım kirli uygulamalarının kurallarıyla hareket etme biçimini kazanım elde edeceğim diye düşünmenin ne kadar büyük acizlik olduğunu aslında belirtmeye çalışıyorum” dedi.

Bugün itibariyle, bütün İstanbul’da İBB'yi arayarak başvuru yapan insan sayısının 1 milyonu geçtiğini açıklayan İmamoğlu, “Yani böyle bir sayı, ‘ihtiyaç duyuyorum ve yardım talep ediyorum' diye belediyeye başvuruyorsa, bu çok ciddi bir meseledir. Bu meselenin altından da uzlaşarak kalkabilirsiniz. Bir arada mücadele vererek kalkabilirsiniz. Hükümet nasıl anayasa tarafından tanımlanmış, yetkilerle bezenmiş anayasal devletin bir birimi ise, en az o kadar belediyeler de anayasanın tanımladığı devletin birimleri” diye konuştu.

“YEREL YÖNETİMLER GÜÇLENDİKÇE, TOPLUMSAL REFAH GÜÇLENİR”

İmamoğlu konuşmalarını şöyle sürdürdü:

* Biz ne yapıyoruz? Mesela bugün, 11 Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanımız oturduk, toplantı yaptık hep birlikte.

* Toplantıda ne söyledik birbirimize? Hep şunu söyledik: Yerel yönetim, nasıl kalkınabilir. Yerel yönetimler nasıl güçlenmeli?  Çünkü sahada, vatandaşın ilk başvuru yaptığı ve destek aldığı kurumlar, belediyeler.

*  Belediyeler, yerel yönetimler güçlendikçe, toplumsal refah güçlendirebilirsiniz. Başka bir yolu yok bunun. Yani Ankara’dan talimatla siz, Anadolu’nun her yerine ya da Trakya’nın her yerine ulaşamazsınız. Bu mümkün değil. Bunun partisi olabilir mi Allah aşkına? Tam aksine, herkes bir seferberlik ilan edip, bu süreci çözmeliydi. Ancak ne yazık ki süreç, öyle işlemedi. Sıkıntılar yaşadık.

*  Geldiğimiz noktada, bugün baktığımızda belediyeler olarak çok güzel şeyler yaptık; Ankara’sı İzmir’i, Adana'sı, Mersin'i, Hatay'ı; hepsi. Çok güzel işler yaptık, gurur duyuyorum her bir arkadaşımla.

* Ama inanın bütün sıkıntılı hallere rağmen, sineye çekerek, gündem yapmayarak işimizi yapmaya devam ettik. Hala çare arayışındayız.

“TBB, SINIFTA KALMIŞTIR”

* Dönem dönem Türkiye Belediyeler Birliği'ni (TBB) göreve davet eden yazılar yolladık.  Bakın Türkiye’nin yerel yönetimlerini temsil eden TBB vardır. Kanun ile varlığını tescil eden bir kurumdur ve bütün belediyeler ortaktır, üyedir.

*  Zor günlerde, hele hele bu tür ortamlarda, tarihi sorumlulukları vardır. Bu tarihi sorumluluk üzerinden, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve unutulmaması adına, ortak hareket imkanı sağlarlar.

Ama bugüne geldiğimizde, ne yazık ki yerel yönetimler adına hiçbir mücadelesi oluşmamıştır TBB'nin. Ne yazık ki sınıfta kalmıştır; ‘yok' gibidirler.

Bunu niye söylüyorum? Bütün kurumları siz, siyasi bir baskıyla, hükümet baskısı ile böyle bir manevi bir ortamda bile, böyle bir zor bir ortamda bile baskı ile yönetmeye çalışır ve kurumları zorlarsanız, böyle manzaralar çıkar ortaya.

* Bu sefer ister bakan olsun, ister TBB olsun, ister valilikler olsun, şu kurum olsun, bu kurum olsun; başlar yanlışlar yapmaya ve dönemin ruhuna zarar verirler. O bakımdan biz, bütün bunlardan sıyrılarak hareket ediyoruz.”

“DEVLETİN EN GÜÇLÜ KUURMLARINDAN BİRİSİYİZ”

* Ne yaparlarsa yapsınlar, engelleyemezler. Daha güçlenerek, sorunları çözme adına adımlar atarız. Ama unutmasınlar ki; biz devletin en güçlü kurumlarından birisiyiz yerel yönetimler olarak.

*  Sadece CHP'liler demiyorum tabii ki; Türkiye’nin bütün belediyeleri. Unutulmasın ki; halkımızın oylarıyla seçilmiş insanlarız ve de unutulmasın ki; biz, asla ve asla öyle milletin ağzından çıkan kötü sözlerle, terörist benzetmeleri ile falan hiçbir şey kaybetmeyiz.

* Benim her zaman söylediğim gibi; ‘Kötü söz sahibine aittir.' Kim ne söylüyorsa, kendini tarifliyor.

Biz vatanperver, halkını, milletini seven, işine kendini adamış, millet tarafından seçilmiş, demokrasinin en önemli unsurları olan yerel yönetimleri temsil eden, göğsünü gere gere görevini yapmaya çalışan belediye başkanlarıyız. Kötü sözler onlara ait olsun.

“SOSYAL DEMOKRAT BELEDİYECİLİĞİN EN İYİ ÖRNEKLERİNİ VERMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Farklı bir dönem yaşıyoruz. Bugün nereden baksanız Şubat, Mart, Nisan ve Mayıs ayları, tamamen pandemi süreci ile geçti.

* Görev süremizin 11 ayı bitmiş olacak Mayıs ayı sonunda. Bunun 4 ayını aslında biz, korona süreciyle geçirmiş olduk. Dolayısıyla öne çıkan çalışmalar, biraz daha sosyal yardım ve sosyal politikalar ile ilgili uygulamalarımız.

*  İstanbul’da, ilk defa yaklaşık 1 milyon 200 bin haneye eli değen, vatandaşlarımızın vicdanı olarak toplumsal ihtiyaçlarımızı karşılayan bir sosyal demokrat belediyeciliğin en iyi örneklerinden birini verme konusunda hem bütçesel hem organizasyonel hem de toplumun vicdanını harekete geçiren uygulamalarımızla ortaya koyduğumuz bu performansı çok değerli buluyorum.

*  Tabi bununla beraber yine harekete geçirdiğimiz, ilerleyen yıllarda çok önemli bir iz bırakacak olan, okul öncesi eğitimle ilgili attığımız adım. Şu anda sahada 15’i bitmiş, 30’u devam eden, 45’e yakın noktada kreş hazırlığımız söz konusu.

*  Bu bence çok değerli bir adım ve çok da büyüyecek bir adım. İlk etapta 150 kreşi hedefledik. İnşallah bu sayı çok büyüyecek. İstanbul’un yüz binlerce çocuğuna, okul öncesi eğitim vermenin önemli bir adımını atmış olduk.

“BU MİLLET HAKKINI HELAL ETMEZ”

“Bağış kampanyasının engellenmesi sonucunda mı askıda fatura uygulamasının ortaya çıktı?” sorusuna İmamoğlu, şu yanıtı verdi:

*  Zor koşullar, insanların hem yaratıcılıklarını hem de üretme kapasitesini gerçekten ortaya çıkarır; bu bir realite. Gönlümüz şunu arzu ediyor: Türkiye’mizde ya da İstanbul’umuz da hiç kimseye muhtaç olmasın.

Ama normal zamanda 218 bin insanımıza nakdi yardımda bulunuyorduk. Bu yardım miktarımız, özellikle pandemi sürecinde 281 bin aileye çıktı.

*  Bunun yanı sıra, kendi bütçemizden yaptığımız hazırlıklar ile beraber, 500 bin aileye bir destek paketi oluşturduk ve bunun dağıtımını yapıyoruz halihazırda.

Tabii bütün bu adımları atarken, toplumun böyle bir zor durumda vicdanını harekete geçirdiğinizde, olan insanın olmayan insana yardım etme bilincini oluşturduğunuz da bu aslında milli birlik ve beraberliğimizi de olgunlaştıracak bir hareketti.

*  Dolayısıyla bütün bu harekette, biz bağışı kampanyasını başlattık. Ne yazık ki o gece, bizim başlattığımızdan bir gün sonra, hükümetin de bir bağış kampanyası başlatması ile beraber, bizim bağış kampanyamızın usule uygun olmadığı konusunda ortaya bir iddia atıldı. Hakkımızda soruşturma başlatıldı.

*  Tabii bütün bunlar olurken, bir miktar yapılan bağışları kullandık, ki bu Yaklaşık 6 milyon civarındaydı. 3 milyona yakın paramız da birisi devlet bankası olmak üzere, diğerleri de bu talimata uyarak özel bankalarda şu anda bloke altında ve milletimiz kaybediyor.

Biz, o 3 milyon lirayla, şu anda binlerce insanımıza destek ulaştırmıştık. Usulsüz bir şekilde, Vali'nin bir yazısı üzerine bankalarda paramızı bloke eden bankalara, ben bu milletin hakkını helal etmediğini düşünüyorum.

*  Şu Ramazan ayında söylüyorum: Hakkını helal etmediği gibi, bu yanlış hareketlerinden dolayı tarih onları kötü anacak; kınıyorum. Talimatı verenler de usulsüz hareket etmişlerdir, talimata uyan bankalar da usulsüz hareket etmişlerdir.”

“ASKIDA FATURAYI SÜRDÜRÜLEBİLİR HALE GETİRECEĞİZ”

Bağış kampanyasıyla ilgili İmamoğlu şu açıklamaları yaptı:

Bu süreç sonrasında bağış durdu mu; durmadı. Bizim bağış alma ile ilgili hiçbir sorunumuz yok. Ama bir kampanyaya dönüşmedi. Yani bir duyuruya, insanları tetikleyici bir sürece dönüşmedi ama ona rağmen biz bağışlar aldık.

*  Ciddi bağışlar aldık. Neredeyse 50 binin üzerinde paketi, ayni bağışlar olarak vatandaşlarımızdan aldık. Nakdi bağışlar oldu. Bunları insanlara nakdi bağış olarak aktardık.

*  Günün sonunda bütün bu sıkışıklık ortamında, insanların yoğun bir şekilde faturalarını ödeyemediklerini gördük. Sayılar öyle bir arttı ki hem İGDAŞ’ta hem İSKİ’de. ‘Buna bir çare bulmalıyız' dediğimde, arkadaşlarım çalıştılar.

Çok vicdani, dünya çapında, bence özel bir modeli Türkiye’ye hediye ettiler. Niye Türkiye’ye diyorum? Şu anda İzmir, Aydın, Edirne başta olmak üzere, birçok şehrimizde bu uygulamanın başladığını ve başlayacağını görüyorum.

*  Şu an itibariyle, neredeyse 135 bin ailenin faturası ödendi. Bunu ödeyen, bizim vatandaşlarımız gene. O kadar güzel ki; veren el, alan eli görmüyor.

Tam da bizim ahlakımıza, inancımıza, vicdanımıza uygun bir biçimde. Muazzam bir örnek. Keşke bunu, birçok faturada uygulayabilsek. Bize ait olmayan elektrik faturalarında uygulayabilsek.

*  Biz bunu, sürdürülebilir bir hale getireceğiz İstanbul’da. Sadece bu zor günlerde değil, farklı modellerde, vatandaşlarımızın dayanışma ruhunu tetikleyici, sistematik ve asla ve asla insanların duygularının sömürülmediği ve siyasi bir alete dönüşmediği bir biçimde, insanların en vicdanı şekilde yardımlarını alabilecekleri, bağışı yapmak isteyen, yardımcı olmak isteyen insanların da en güvenilir bir biçimde yerine ulaştırabilecekleri bir modeli hediye etmiş olduk, harekete geçirmiş olduk.

*  Muazzam bir iştir askıda fatura işi. ‘Zekatınızı, fitrenizi vermek için başka adresler aramanıza gerek yok. Vatandaşa direkt ulaşan, belediyeler. Siz ulaştırdığınızdan emin olun ki, biz onu kuruşuna kadar vatandaşa sizlerin bir kuruma olarak iletiyoruz. Bu görevi yapıyoruz' demiştim. Bunu yadırgayanlar oldu.

*  Hatta fetva vermeye kalkanlar oldu ama vatandaşımız onu dinlemedi. Aslında bu askıda fatura meselesi, inancımızın ‘Veren eli alan elin görmesin' dediği ve tam da fitrezekat tanımına uygun bir modele dönüşmüştür. O bakımdan da çok değerlidir. Bence dünya bunu konuşmaya başladı. Bize geliyor bunun haberleri.

*  Bazı yayın kuruluşları, bazı sosyal platformlarında manşetlere koyuluyor farklı ülkelerde. Çok değerli buluyorum. Bence dünya bile bu modeli alıp, uygulayacak diye düşünüyorum.”

“BLOKE EDİLEN PARALAR İÇİN MAHKEMENİN KARARINI BEKLİYORUZ”

“Bloke edilen paralar, daha sonra sahiplerine iade edildi mi?” sorusunu yanıtlayan İmamoğlu, şunları söyledi:

* Hayır, iade edilmedi. Mahkemeye başvurumuz var. Hâlâ mahkemenin adaletli bir şekilde karar vereceğine inanıyoruz ve bu süreci sonlandıracağını düşünüyoruz.

*  Farklı belediyelerimizin de farklı miktarlarda bloke edilmiş parası var. Tekrar Altını çiziyorum; ayıptır, yazıktır, günahtır. Siyasi ihtiras üzerinden verilmiş bir karar.

* Daha önce de söyledim: Ne yazık ki bu, siyasi kibir üzerinden verilmiş bir karardır. Bu kararın son verilmesi gerekir. Sona erdirilsin. Bakın sabırla bekledim. Uzun zamandır bu konuda hiç konuşmuyordum ama Ramazan ayında sordunuz ve içimi acıtıyor. Gerçekten içimi acıtıyor.

*  100 lira, 200 lira, 300 lira fatura ödendiğinde ne denli mutlu olduğunu gördüğüm aileler, bildiğim aileler bu İstanbul’da on binlerce var. O parayla kimleri mutlu edeceğimizi hissettiğimde, içim sızlıyor. Kızıyorum da biraz açıkçası.

* O bakımdan bu yanlıştan bir an önce dönmelerini, mahkemenin bu konuda süre uzatmadan karar vermesini ve o parayı serbest bırakıp, vatandaşlara bizim bunu ulaştırmamızı bekliyoruz bir an önce.

* Kardeşim, bizi yargılıyorsanız zaten soruşturma açtınız; yargılayın. Ama bırakın bağış yapmış insanların paraları, bir an önce ihtiyacı olan insanlara ulaşsın Ayıptır, yazıktır; başka bir şey demiyorum.

https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/imamogluisyanettiayiptiryaziktirgunahtir5822483/?fbclid=IwAR1oaofqaOiKmC6rtCkDPSTdMRbVb8BueIFzS6ja7o0Pbt4mmUVkKnD5Bk

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Kahvaltıyı atlamayın! Uzmanlara göre kahvaltıda yemeniz gereken 10 besin Pandemi yardımlarında çelişkili rakamlar ortaya çıktı! Varlık Fonu Kalyon'a ortak olmaya hazırlanıyor! Yeni havalimanında bir şok daha: Yine tutturamadılar