Son yıllarda, hayat pahalılığı Türk halkı için ciddi bir sorun haline geldi. Vatandaşlar, yüksek fiyatlarla mücadele ederken, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Özellikle gıda fiyatları, alım gücünü büyük ölçüde düşürdü.
Artan fiyatlar karşısında, alışverişe çıkanlar marketlerde fiyatları gördükçe kara kara düşünüyor. Pek çok kişi, kilo ile almak yerine ürünleri tane tane alarak, bütçesini dengelemeye çalışıyor. Bu durum, alışverişin hem zorlayıcı hem de stresli hale gelmesine neden oluyor.
Zincir markete giren bir kişiye ne alacağını sorduk. 60'lı yaşlarını yaşayan beyefendi kareli metot defterinin bir sayfasına sıraladığı ürünleri gösterdi. Liste uzayıp gidiyordu. Sakıncası yoksa birlikte alışveriş yapabilir miyiz sorumuza olur yanıtını verdi.
Emekli beyefendi listeyi bir kez daha cebinden çıkardı biz de hesap makinesini açtık. Startı emeklimiz bakliyat bölümünden verdi. 'Gözlerim görmüyor. Fiyatları da doğal olarak göremiyorum. Ama böyle idare edeceğiz' diyerek market arabasına ilk ürün olarak 1 kilo Baldo pirinç koydu. Fiyatı 149 lira 95 kuruş. Bunu 1 kilo kırmızı mercimek (104 lira 95 kuruş) 1 kilo yeşil mercimek (142 lira 95 kuruş), 1 kilo kuru fasulye (132 lira 95 kuruş), 1 kilo bulgur (42 lira 95 kuruş) izledi. Bakliyat bölümündeki 5 ürünün toplamı: 573 lira 75 kuruş tuttu. İnanın biz bile yanlış hesapladık diyerek bir kez daha toplama işlemini yaptık. Hesap doğruydu.
SEBZE REYONU DA ATEŞ PAHASI
Oradan sebze reyonuna geçtik. Emekli Mehmet bey tek tek seçerek çürüğü olmayan ve filizlenmeyen patatesten 1 kilo aldı. Fiyatı 14 lira 95 kuruştu. Yine seçerek 1 kilo soğan da aldı. Onun da fiyatı 22 lira 95 kuruştu. 1 kilo pırasaya 89 lira 90 kuruş, 1 demet pazıya 39 lira 95 kuruş, 1 adet marula 59 lira 95 kuruş ödeyecekti. Sebze bölümündeki bu 5 ürünün fiyat toplamı da 227 lira 70 kuruş tuttu.
KASAP REYONU CÜZDAN YAKTI
Oradan soluğu kasap bölümünde aldık. 1 kilo dana kıyma tarttırdı Mehmet bey. Kasap fazlası var deyince fazlalığı aldırdı streçin üstündeki rakam 499 lira 95 kuruştu. 1 kilo da dana kuşbaşı aldı onun da fiyatı 599 lira 95 kuruştu. Diğer ürünlerin en sütüne koydu itinayla Mehmet bey. Bu iki ürünün fiyatı da bin 99 lira 90 kuruş tuttu.
Bize dönerek 'Listeyi tamamladık şimdi ödeme için kasaya gidiyorum' dedi. Kendisine teşekkür ederek biz alışverişsiz bölümden çıkarak fenha bir köşeye geçtik. Bizim hesabımıza göre Mehmet beyin aldıklarının genel toplamı: 2 bin 130 lira 25 kuruş tuttu.
2 ÜRÜNÜ GERİ BIRAKTI
Mehmet bey ödeme yapmak için kasa kuyruğunda gözüktü. Bir süre sonra ürünlerini kasadan geçirmeye başladı. 3 tane de poşet aldı. Ücreti ödemek için kredi kartını uzattı. Ancak bir sorun vardı. Önce salçayı çıkarttırdı. Kasiyer kredi kartını tekrar denedi. Yine tutarı çekemedi. Bu kez et ürünlerinden birini daha çıkarttırdı. Bu kez geçti. Ürünleri torbasına yerleştirip market aracının içine koydu. Bir banka geçti. Oturdu. Yazar kasa fişine kısa bir süre baktı. Doğruldu ve ufak adımlarla AVM'nin çıkış kapısına doğru yöneldi.
Bu olay emeklilerin haklı isyanını ve yaşam standardının ne kadar düşük olduğunu gözler önüne seriyor.
ÇOCUĞUNU MARKETE GÖTÜREMİYOR
Gıda harcamalarındaki bu daralma, ailelerin alışveriş alışkanlıklarını da değiştiriyor. Çoğu aile, çocuklarını markete götürmekten kaçınıyor, çünkü çocuklar, gördükleri her şeyi almak isteyebiliyor. Bu da zaten zorluk çeken bütçeleri daha da sarsabiliyor.
Çocuğunun reklamlarda gördüğü ve fiyatı 59 lira 90 kuruş olan çikolatadan istediğini söyleyen bir asgari ücretle baba "8 yaşındaki çocuğumla zincir markete gittim. Çoğu ürünü almadan çıkacakken oğlum reyonun önünden geçerken çok istediği çikolatayı gördü. Bana 'bunu alalım. Tüm arkadaşlarım okulda anlatıyor. Bana alır mısın' dedi. Fiyatına baktım o an beynimden aşağıya kaynar sular döküldü. Kredi kartımda limit cebimde de para yoktu. Beni kahraman olarak göten oğluma o çikolatayı almak istiyorum ama bütçem yetersiz kaldığı için alamıyordum" dedi.
Soğanla bulguru bırakıp çikolatayı almayı düşündüğünü söyleyen acılı baba "O zaman da 3 öğünü bir çikolataya feda edecektim. Bunu yapamadım. Çikolatayı almadım. Oğlumun gözyaşları dinmek bilmedi. Ben de kasaya doğru ilerlerken sessizce ağlıyordum. Gözyaşlarım marketin zeminine akan bir çatıdaki yağmur damlası gibi dökülüyordu" diyerek yaşadıklarına isyan etti.
EMEKLİLER VE ASGARİ ÜCRETLİLER İKİNCİ İŞİ ARIYOR
Emekli ve asgari ücretle çalışanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için birden fazla işte çalışmak zorunda kalıyor. Geçim sıkıntısı, onların sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, bir yandan da geleceğe dair tasarruf yapmalarını engelliyor.
Emekliler, bedensel güçlerinin yettiği işlerde çalışmaya devam ederken, yaşlandıkça bu durum daha da zorlaşıyor. Çalışamayanlar ise günlerini iş arayarak, başka bir gelir kaynağı bulma umuduyla geçiriyor.
AİLE BÜTÇESİ TEHDİT ALTINDA
Fiyat artışları, özellikle dar gelirli ailelerin bütçelerini tehdit eder hale geldi. Gıda ürünlerinin yanı sıra, elektrik, su, doğal gaz gibi temel ihtiyaçlar da giderek daha pahalı hale geliyor. Bu durumda vatandaşlar, evdeki harcamalarını kısmaya çalışırken, bazen temel ihtiyaçları karşılamakta dahi zorlanıyor. Birçok aile, günlük yaşantısını sürdürebilmek için ekonomik çözümler arayışında.
Giderek daha pahalı hale gelen yaşam, insanları seçim yapmaya zorluyor. Artık birçok kişi, lüks tüketimden kaçınırken, temel ihtiyaçlarını almak için bütçesini dikkatli şekilde yönetmeye çalışıyor. Özellikle yemek ve giyim gibi alanlarda, eskiden lüks sayılabilecek şeylerden feragat edilerek, yalnızca ihtiyaçlar karşılanmaya çalışılıyor. Bu durum, toplumda iki farklı sınıfın giderek daha belirgin hale gelmesine neden oluyor.
FİYATLAR İNSANLARIN PSİKOLOJİSİNİ BOZDU
Hayat pahalılığı, sadece ekonomik olarak değil, psikolojik olarak da insanların yaşam kalitesini etkiliyor. Özellikle sabahları işe gitmek için evden çıkarken, çoğu kişi geleceğe dair karamsar düşüncelere kapılıyor. Gelecekten umutlu olmayan, sadece bugünü geçirmeye çalışan bir toplum yapısı oluşmaya başlıyor. Emeklilik yaşının yaklaştığı bireyler, geleceklerinden kaygı duyarak, çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor.
İleri yaşta olmasına rağmen çalışmak zorunda kalan emekliler, aslında toplumun en kırılgan kesimini oluşturuyor. Yaşlılık dönemlerinde rahat bir yaşam hayali kurarken, bugün, geçim sıkıntısıyla mücadele eden emekliler, bazen fiziksel olarak çalışamayacak durumdayken bile iş bulabilmek için çaba sarf ediyor. Birçok yaşlı, çalışamadıkları zaman, maddi destek bulmakta zorlanıyor.
Çalışan anne ve babaların, çocuklarına yeterli zamanı ayırabilmesi giderek zorlaşıyor. Alım gücünün düşmesi, hem anne-babaların iş yükünü artırıyor hem de çocukların eğitim, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına yeterince zaman ayırılmasını engelliyor. Çift çalışmak zorunda kalan aileler, geceyi gündüze katıp, bir yandan da temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar.
Yeniçağ