Yeni çözüm süreci, kayyum politikaları gündemin ilk sıralarını tutmuş durumda. Aslında iç içe konular olmasına karşın Suriye’de yaşananlar bile çözüm süreci trafiğinin gerisine düştü. Bu anlamda iktidar partileri aslında maçın ilk yarısını kazanmış durumda, ne Suriye kaynaklı yaşanması olası krizler gündemde hakkettiği yeri alabiliyor ne de evlerin, sokakların temel sorunu olan “Hayat pahalılığı, memur ve emekli maaşlarına yapılan yetersiz zamlar”…
Bunlar kenardan köşeden görünür olmaya başlayınca da karşıdan yükselen ses ya da yaratılan psikolojik iklim karşılığını veriyor, “Ülkede barışı arıyoruz ayrıca ciddi bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıyayız, zaten ekonomik kriz var, önceliklerimiz çok farklı”…
Bu gerekçeler halkın büyük çoğunluğunun üstelik de açlık sınırında yaşam mücadelesi veren büyük çoğunluğunun “Kaynakları nasıl tükettiniz? Bizden esirgediğiniz kaynakları nereye harcıyorsunuz?” sorusunun karşılığı değil. Halktan esirgenen kaynaklar aslında ne güvenlik gerekçeli yapılan harcamalarla ne de göz önünde olan müteahhitlere aktarılanlarla izah edilemeyecek kadar büyük. AKP ve son yıllarda da ortağı MHP iktidarlarını korumak için güç tahkimatına hizmet eden, ülkeyi yönetmelerine katkısı olacak çevrelere durmadan ve çok büyük bir sermaye transferi yapıyor. Bunun yeni yollarını büyük bir yaratıcılıkla sürekli buluyorlar.
Bunun sayısız örneği var, bu yazıya konu olacak kamu bankaları aracılığıyla yapılanlara göz atmak bile bir fikir oluşturmaya yetiyor. Öncelikle kamu bankalarının iktidar tarafından verilen görevleri yaparken ortaya çıkan zararlarına bakalım. Geride bıraktığımız yıl için Ziraat Bankası’nın 75.7 milyar TL, Halk Bankası’nın ise 33.1 milyar TL görev zararı çıktığı hesaplanıyor. 2023 yılıyla kıyaslandığında Ziraat Bankası’ndaki görev zararı bir yılda üç katı, Halk Bankası’nda ise iki katı artmış görünüyor. Bu görev zararlarının nasıl oluştuğu ayrı bir yazı konusu. Ama aynı amaca hizmet eden bir başka harcama daha var.
Kamu bankalarının en dikkati çeken harcama kalemlerinden birini reklam ve ilan harcamaları oluşturuyor. İktidarın verdiği ve ne amaçlandığı söylenirse söylensin oya tahvil etmeye dönük sonuçlar yarattığı düşünüldüğünden tepki çeken ve sürekli zarar yazan görevlere benzer amaçlı bir başka harcama kalemi… İktidarın propagandasını yapmak, imajını parlatmak dolayısıyla da oluşan muhalefeti sönümlendirme amaçlı olduğu bilinen medya kuruluşlarına aktarılan milyarlar…
Hangi yayın organlarında yer aldığı küçük bir araştırma ile bulunabildiğinden “Hayır öyle değil” denilemeyecek adreslere giden reklam ve ilanlara aktarılan tutarlar her yıl katlanarak büyüyor.
Sayıştay’ın kamu bankalarının denetimine ilişkin hazırladığı ve TBMM’ye sunulan raporlar bu harcamaların büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Üç kamu bankası, Ziraat, Halk ve Vakıflar bankaları önceki yıl 2 milyar TL dolayında isimleri açıklanmayan medya organlarına ilan ve reklam verdi. Aralık ayında TBMM’ye sunulan son raporlara göre ise 2023 yılında yapılan harcama tutarı ise yaklaşık iki katına yakın artarak 3.7 milyar TL’ye ulaştı.
Kamu bankaları, Kamu İhale Kanunu hükümlerine uygun hizmet alımı yapmak zorunda olmadıklarından üst yöneticilerin kararlarıyla istedikleri kuruma, istedikleri tutarda ilan ve reklam verebildi.
Rekor geçen yıl olduğu gibi yine Halk Bankası’nda. Halk Bankası 1 milyar 777 milyon TL’lik ilan ve reklam harcaması yaparken bu bankayı 1 milyar 122 milyon TL ile Ziraat Bankası, 771 milyon lira ile de Vakıflar Bankası izledi. Halk Bankası’nın bir önceki yıl 1.1 milyar TL olan harcaması yaklaşık 600 milyon TL arttı. Vakıflar Bankası’nın 478 milyon liradan 770 milyon liraya çıktı. Ziraat Bankası’nın bir önceki yıl 467 milyon lira olan harcaması ise rekor oranda yüzde 140 oranında artarak 1.1 milyar liraya fırladı.
Kamu bankalarının ne için reklam yapmaya ihtiyaç duyduğu sorusu bir yana ancak kamunun bu dev harcamaların kimin kasasına girdiğini bilmeye hakkı var.
BirGün