Home
11 Ağustos 2019 ( 84 izlenme )
Reklamlar

“Kaz Dağları’nı kaybetmenin Türkiye’ye zararları çok ağır olur”


Kanadalı şirket Alamos Gold'un, Kaz Dağları'nda siyanürle altın işletmesine tepki göstermek için 26 Temmuz'da Kirazlı bölgesinde 'Su ve Vicdan Nöbeti' başlatılmıştı. Konunun kısa sürede geniş kitlelere yayılmasını sağlayanlar ise, sosyal medya fenomenleri oldu. Nöbetin ilk günlerinde bölgeye gidenlerden biri de, 44 yaşındaki eticaret uzmanı ve blogger Gökhan Konaş... İki hafta boyunca bölgede kalıp her türlü gelişmeyi aktarmak için büyük çaba gösteren Konaş, "Burada hangi şirketin olduğunun hiç bir önemi yok, ben işin doğa tarafındayım, tek derdim onu korumak" diyor...


Kaz Dağları’yla ilk ne zaman tanıştın?
İlk kampımı 8 yıl önce burada yaptım. İlk defa kampa giderken ‘dağ başında ne yapacağız, gidelim adam gibi tatil yapalım bir yerde, sefillik çekmeyelim’ diyordum, bir gece sırf arkadaşlarımı kırmayayım diye gittim. Sonra Kaz Dağları’yla tanışıp Zeytinli Deresi'ne girince 9 gün dağdan hiç inmeden, elektriğin olmadığı, telefonun çekmediği bir yerde kaldık, hiç dönmek istemedim. O zamandan beri kamp yapıyorum, doğada olmaya çalışıyorum. 3 yıl önce de, doğayla iç içe oldukça aslında ona ne kadar zarar verdiğimizi farkederek, bir şeyler anlatmalıyım dedim. Hem doğaya çıkmak için bahaneler üretenlere de vesile olsun diye ‘tek başına da olur’ Instagram hesabını açtım. Bir doğaya dönüş deneyimi aslında benim hikayem, deneyimledikçe paylaştım, öğrendikçe anlattım insanlara. İşin içine girip doğanın çok hırpalandığını görünce daha fazla anlatmak gerektiğini düşündüm. Herhangi bir şey yapmak için bir sürü insan toplanıyor bu çok güzel, ama tek başına da aktivist olabilirsin, yalnız başına da gidip bir yerleri temizleyebilirsin, tek başına bir şeyler anlatabilirsin.

Sana aktivist diyebilir miyiz?
Aslında diyemeyiz, yani muhtelif etkinliklerde bulundum ama sosyal medyada bir şeyler yapmak aktivistlik sayılmaz. Benim ilk defa sistemli olarak katıldığım organizasyon bu. Ben işin doğa tarafındayım, aktivist dediğin zaman her şeyi kapsar ben sadece doğanın peşindeyim. Kaz Dağları'nın önemi benim için çok ayrıydı, çok farklı bir enerjisi var, çok sevdiğim bir yer, buranın büyüsüne gerçekten inanıyorum. O yüzden çok değerli burayı korumak ama aktivist kelimesi mahcup eder beni onun altını dolduramam.

İNSANLARIN HÂLÂ HABERİ YOK

Ne zaman duyup geldin buraya?
Buranın hikayesini biliyorum aslında fakat bizim ayıbımız, bitti sandım ben o hikaye. 1 buçuk 2 yıl önce bir şeyler yapıldı, gündeme geldi, ben de o dönem durduruldu diye biliyordum, sonra aktif olarak takip edemedim. Maalesef sürekli yolda olduğum için çoğu şeyi çok yakın takip edemiyorum. Ben zaten televizyon seyretmiyorum. Sosyal medya kaynaklı haberlerin de çok aktif içinde olamıyorsun. Sonra burası tekrar hareket etmeye, gündem olmaya başlayınca dikkatimi çekti. İzmir'de bir gezideydim 400 km’lik bir rotam vardı, bir ara dönüşte uğrarım diye düşündüm, sonra baktım ki burası çok yeni, biz buraya ne kadar hızlı ve erken destek verebilirsek bu işi o kadar ivmelendiririz. Ben geldiğimde 5 gün olmuştu, gelenler çok azdı ve çok sesleri duyulmuyordu aslında. Ne kadar erken dahil olursak o kadar çok kitleye yayarız, sonra zaten birilerine devrediriz diye düşünüp geldik.

Geldiğinizden beri neler yapıldı bu alanda?
Bizim ilk önceliğimiz burayı mümkün olduğunca duyurabilmekti, sadece buna odaklandık. Herhalde günde 50 hikaye paylaştığım oldu, daha çok bilgi odaklı içeriklerdi bunlar. Gelir gelmez belediye başkan yardımcılarıyla, buradaki komiteyle sohbet ettik, onlardan doğru bilgi almaya ve o bilgileri düzgün bir şekilde paylaşmaya çalıştık. Videolar çekip onları paylaştık. Şimdi gün sonu videoları çekmeye çalışıyorum ve paylaşıyorum. Çünkü insanlarda bilgi eksiği var, tamam çok güzel fotoğraflar var ve viral olacak onlar, yayılıp birilerine dokunacak duygusal anlamda inşallah, ama her zamanki gibi içerik eksiğimiz var. Geldiğimden beri tahmin ediyorum 8 bin mesaj cevaplamışımdır. Nereden nasıl gelineceğinden tut, kampta tuvaletyemeksu olup olmadığına kadar her soruyu cevapladım. Instagram'da kendime günlük sınır olarak 2 buçuk saat kota koymuştum. Burada bu kotayı en az 4 kat aşıyorum. Günde 10 saatim Instagram'da geçiyor, bunun da yüzde 80’i sorulara cevap vermekle geçiyor. Gelmek isteyen olur diye hiç bir soruyu cevapsız bırakmamaya çalışıyoruz, 1 kişi bile gelse kardır.

Peki sence ne kadar işe yaradı? İki hafta içinde ne gibi gelişmeler oldu?
Herkes burada olan bitenin farkında sanılıyor ama hala yeni duyup ‘bu olanlar doğru mu’ diye mesaj atanlar var. Çanakkale'de, köylerde girdiğimiz dükkanlarda konuyu bilmiyormuş gibi yaptığımız sohbetler oldu, işte o zaman insanların habersiz olduğunu farkettik. ‘Burada neler oluyor bilginiz var mı’ diye sorduğumuzda, ‘ya ağaç mı kesmişler bir şey olmuş, orada da birileri toplanmış işte’ deniyor, tek bilinen bu. Aslında ana akım medyanın bu işe doğru desteği veriyor olması lazım. Bizim kanalımız sosyal medya, biz de buradan elimizden geldiğince yaymaya çalışıyoruz. İnsanların sorularını cevaplıyoruz en iyi yaptığımız şey bu. İşe yaraması mutluluk verici gerçekten, insanların hassasiyeti çok mutlu ediyor. Buradaki kitlenin her geçen gün geliştiğini görmek çok güzel. Ben geldiğimde toplam 5 çadır vardı, bu alan bomboştu, haftasonu insanlar daha çok geliyor tabii ki, hafta içleri biz yine burada 1520 çadır kalırız diyordum, insanların işi gücü var okulları var vs. ama gitmediler, kaldılar. Buradaki enerji çok yükseldi, onu kaybetmemek lazım.

BU İŞİ DURDURMAK O KADAR KOLAY DEĞİL

Ne kadar burada olmayı planlıyorsun?
Bayram için çok mesaj geldi orada olacak mısınız diye. Önemli olan bizim burada olmamız değil zaten ama nöbet burada. Gelen sayısı da her gün artıyor, burası çok renkli olmaya başladı. Bu demektir ki farklı kitlelere ulaştık. Normalde benim takipçim olmayan insanlar bile hikayelerimi paylaştı. Her tarzdan insan var burada, profesyonel iş yaşamı olanlar, gezginler var. Kitle büyüyor ve onların kanallarından da dallar olarak yayılacak. Nereye gider ne kadar sürer bunu zaman gösterecek ama ben buraya sürekli gidip geleceğim.

Bu iş nereye varır?
Bazen ‘artık çok geç, zaten olan olmuş’ ya da ‘orası Kaz Dağları değil siz neyin peşindesiniz’ gibi yorumlar geliyor. Bir kere Kaz Dağları haritasını açıp baksalar, kaç maden ocağı planlandığını görüp ne için burada olduğumuzu anlayacaklar. Çok ilginç komplo teorileri de var; bölgenin aslında 20 yıl önce kurgulandığı ve bugün durdurulsa bile 35 yıl ya da daha uzun vadede Kaz Dağları’nın dümdüz edileceğiyle ilgili. Benim için maden şirketinin adı hiç önemli değil, sonuçta burada bu işi yapan bir şirket var. Bunu bugün durdururuz ya da durduramayız, yaptırımları ne olur ülkeye bilmiyorum. Sonuçta bu adamlar profesyonel, belli bir vaatle ve kâr hedefiyle gelmişler. Devletin kazanacağı 180 milyon dolar deniyor ya, bunlar çok küçük hesaplar. ‘E devlete verelim o zaman o parayı kapatıp gitsinler’ diyorlar, sözleşme imzalanmış uluslararası bir şirketle, devlet hadi git deyince ben aldım paramı deyip gidecek değil, bunun mutlaka bir yaptırımı var. Bu işi buradan döndürmek o kadar kolay değil. Keşke bunlar yaşanmadan olabilseydi ama asıl hedef bundan sonrakilere engel olmak şu anda. Burada gösterilen tepkiyi otoritelerin görüp, bir daha bir şeyin altına imza atarken daha dikkatli atmasını veya yasaların güncellenmesini sağlamak aslında amacımız. Tabii bu süreç çok üzücü çünkü olay sadece Kaz Dağları değil. Başka yerlerde bunlar olduğunda neredeydiniz diyorlar, işte bugün buradayız, o zaman orada olamadık özür dilerim. Gün bugün, destek vereceksen ver, bir şey anlatacaksan anlat, işi gücü bırakıp gezmemiz teknik olarak mümkün olamıyor, keşke olabilse ama bizim yaptığımız şu an burada olmak, buna en iyi, en doğru şekilde destek vermek.

GEZİ’YE BENZETİLMESİNDEN HOŞLANMIYORUM

Nöbeti daha ne kadar sürdüreceksiniz?
Komiteyle konuştuğumuzda sonuna kadar diyoruz ama bu işin sonu bence kısa vadede yok. O gün sembolik olarak kapıya bir zincir vuruldu, herkes ‘aa bitti mi oldu mu’ demeye başladı. Bu öyle bir iş değil, biraz okumak lazım, çok uzun soluklu bir koşu, öyle bir günde bir haftada bitecek bir hikaye değil. Şimdi madenin 1 aylığına durdurulduğu konuşuluyor. Bir ara verilmiş, bu nabzı yoklamak için mi, bir strateji mi planlanıyor, bizi mi ölçüyorlar nöbet biter de devam ederiz diye bilemiyorum. Evet sonuna kadar buradayız diyoruz ama bu enerjiyi yüksek tutmak kolay iş değil. Muhtelif yaşam alanı girişimlerini yaşamış biri olarak, buranın Gezi’ye benzetilmesinden de hoşlanmıyorum. Elmayla armut, yani burası bambaşka bir şey, burada yapılan şey yasal, daha başka bir format var. Sürekli bir şeyleri başka şeylere benzeterek pay çıkartmaya gerek yok. Zaten şu anda güvenlik sebebiyle, yani orman yangınlarına sebebiyet vermemek ya da doğayı hırpalamamak için daha fazla çadır konaklamalı girişe kapatıldı alan. İçeride var olan çadırlar nöbette kalmaya devam edecek, ama dışarıdan yeni gelecek çadırlı katılımlar durduruldu. Çünkü içinde bulunduğumuz yaz aylarında yangın oluşma riski yüksek oluyor ve bu alan daha fazla kalabalığı kaldıracak kapasitede değil. Hepimiz doğayı çok seven insanlarız, herhangi bir şekilde zarar vermek istemeyiz, o sebeple böyle bir karar alındı.

Bu nöbet bittikten sonra konunun gündemde kalması için neler yapılması planlanıyor?
Bu konuya şöyle destek vermek lazım, herkesin farklı bir yeteneği var; karikatüristler, tiyatrocular, dansçılar, iyi kalemi olan insanlar var. Herkes elinden gelen neyse, yeteneği neyse onu koyacak ortaya. Benim yeteneğim sosyal medyada bir sesimin olması, gücüm bu. İnternet konusunda uzman olduğum için burayla ilgili bir Instagram hesabı ya da web sitesi açılacaksa buna danışmanlık yapabilirim. Ama komitelere girip seminerler düzenleyecek kadar içine giremem. Ancak yapabilen kişilerin yapıyor olması lazım. Tabii ki konunun takipçisi olacağım, bu kadar içine girince 3 ay sonra hiç haberim yokmuş gibi davranmam mümkün değil. Belediye ile, ne yapabileceğimiz üzerine sürekli iletişim halinde olacağız. Bir takım davalar açılıyor, onları takip edip yine güncel bilgi vermeye devam edeceğim.


Hep buraya yerel halkı, köylüyü getirmemiz gerekiyor diyor nöbete katılan insanlar. Neden yoklar burada?
Hem haberleri yok, hem de başka dertleri var bu insanların. Geçen birileri gidip köy kahvesinde anlatmış, ‘bakın insanlar Van’dan, Mersin’den, Antalya’dan geldi, burada tarım ölüyor siz de gelin destek verin, burada 5 yıl sonra içecek su bulamayacaksınız’ diye. Köylülerden biri ahırın anahtarını uzatmış, al yapabiliyorsan sen yap hayvancılık diye. ‘Benim iki çocuğum var, ben yarın ne yiyeceğimi bilmiyorum, sen bana gelmiş 5 yıl sonrasını söylüyorsun, ben hafta sonunu göremiyorum ki banane 5 yıl sonrasından’ demiş. Buradaki an acayip nokta bu bana kalırsa, yarınını göremeyen insana bunları anlatmak elbette zor. Şantiyede çalışan insanlara laf söylemek de çok saçma, insanlar işlerini yapıyor ve iyi yapıyorlar. Bu insanlara haksızlık etmememiz gerekiyor. Onlar da ekmek parası peşinde olan insanlar, biz o adamı koruyamadığımız için o adam orada.

AĞAÇ PARA ETMİYOR DEMEK KOMİKLİK

Pazartesi günü şantiyede yapılan eylemi nasıl değerlendiriyorsun?
Ben etkinlik demeyi tercih ediyorum. Çok güzel geçti, seviyeli ve kaliteli, Kaz Dağları’na yakışan bir etkinlik oldu. Kimse korkmadan girdi alana, hiç bir tedirginlik yaşanmadı. Kolluk kuvvetleri de inanılmaz iyi davrandı. Kapılar açıldı, insanlar sakince yürüyerek girdi içeriye. Kısa ve net basın açıklaması yapıldı, tertemizdi. Hiç bir parti sloganı atılmadı, provokasyona izin verilmedi. Zaten önemli olan kalabalık zamanlarda o süreci nasıl yönetebildiğimiz. Komite burada çok iyi çalışıyor, tuvaletinden suyuna, yemeğine her şeye destek oluyorlar. Bir arkadaşımız tepeye yürünürken jandarma araçlarının hızlı bir şekilde tepenin ucuna geldiğini görüp sıkıntı çıkacak diye düşünmüş. Ama hiç bir müdahale olmadı, insanlar jandarma araçlarının arasından geçerek tepeye çıktı. Biri de niye müdahale etmediniz diye sormuş jandarmaya, ‘biz buraya müdahaleye değil, trafiği sağlamaya bu işin düzgünce yapılmasın yardımcı olmaya geldik’ demiş. Yani yapacağın işi düzgün yaparsan aslanlar gibi yapıyorsun, eğer orada insanlar hassas davranmasaydı, bu iş rezilliğe dönerdi.


Bu şekilde barışçıl ilerleyen bir sürecin olumlu sonuç doğuracağına inanıyor musun?
Ötekileştirmek ve nefret söylemleri sadece nefreti doğurur, başka hiç bir işe yaramaz dolayısıyla düzgün yapılırsa ne kadar başarılı olabileceğini gördük. Bu kamp alanında 300400 kişi var ama kapısında polis yok, jandarma yok çünkü kimse buradaki kitleden rahatsız değil, yanlış bir şey yapmıyoruz, olan her şey gurur verici. Ve burası için daha fazla destek istiyoruz, sosyal medya çok güçlü. Buraya gelip sadece insanların motivasyonunu yükseltmek amaçlı katılım bile çok önemli. Geçen 70 yaşında bir amca geldi, ‘çocuklar ben kalp hastasıyım’ dedi, yanında refakatçisi de vardı. Zar zor yürüyordu, sadece 15 dakikalığına bizi görmeye gelmiş, kendi adıma teşekkür ederim dedi gitti. Bu bile inanılmaz bir motivasyon. İnsanlar buraya gelip kalmak zorunda değiller, geçerken bir uğrayıp merhaba demek bile bir şey. Onun dışında insanların yapmaları gereken en önemli şey, kendi yaratıcılıklarını ve kanallarını kullanarak bu konunun duyurulmasına yardımcı olmak.

Son olarak, ülkenin ekonomik bir çöküntüde olduğu gerekçesiyle bu maden işini savunanlar var ve bunu nefret söylemleriyle dile getirenler var…
Ağaç para etmiyor demek komiklikten başka bir şey değil. Çünkü insanlar okumuyor, herkes kısa gün hesabı peşinde. Buradan çıkan altın zaten gidecek ve bizim cebimize bir faydası olmayacağı gibi, doğamızı kaybetmenin uzun vadede, bundan 1020 yıl sonra, Türkiye’deki zararları çok ağır olacak. Siyanür bir yana doğa kaybolacak. Plandaki bütün maden ocaklarının yapıldığını ve aktif olduğunu düşünsene, dünyanın ikinci oksijen deposu Kaz Dağları gidiyor, bitiyor. O yüzden şu an paraya ihtiyacımız var demek komiklik, ciddiye alınacak bir altyapısı yok, neden diye sorsan cevap veremezler. Bizlerin bu sürecin takipçisi olması ve Türkiye’de kıyımların yapıldığı her yeri duyurmaya destek olmamız lazım.


https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasamhaberleri/kazdaglarinikaybetmeninturkiyeyezararlaricokagirolur/

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

İBB'nin 6 milyon TL'ye ihale ettiği Şişhane Meydanı düzenlemesinde proje görselleriyle gerçek bambaşka oldu! Reza Zarrab Savcı’ya “Erdoğan” dedi! Aman Erdoğan duymasın! Soylu'nun A Takımı'nda aşk skandalı Müşavir olmak için tarzanca yetecek!