İnce Ailesi'nin Yalova'daki evlerine ilk kez 6 yıl önce konuk olmuştum. Çok mütevazı bir evdi. Eşikte bizim için dizilen misafir terliklerini giyerek içeri girmiştik. İnanılmaz bir ev sahibiydi Ülkü Hanım. Kendi elleriyle pişirdiği o enfes peynirli tepsi böreği ile birlikte, kendi yaptığı kurabiyeleri, kekleri yine kendi elleri ile tabaklarımıza dolduruyordu. İçtiğimiz çay o kadar lezzetliydi ki, onun da sırrını sormuştum:
“Demliğe soğuk su koyup altındaki kaynayan suyla 20 dakika haşlarız. 20 dakika da bekletiriz. İçimi çok yumuşak olur. Şeker kullanmayız. Muharrem Bey bazen yarım şeker atar” diye anlatmıştı.
O gün koca bir günü Yalova'da Muharrem İnce ile birlikte geçirdikten sonra, aklıma 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel gelmişti. “Tıpkı Demirel gibi halkla bütünleşen bir siyasetçi” demiştim içimden. Bugün Erdoğan'ın karşısında en güçlü aday olmasında bence bu yönünün etkisi çok büyük…
Bu defa bir miting sonrasında Halkalı'da geceyi geçirecekleri otelin kendilerine ayrılan odasında buluştuk Ülkü İnce ile. Baş başa, kadın kadına, samimi, sıcak ve keyifli bir sohbetti. Sorduğum her soruya içtenlikle yanıt verdi. Hakikaten hiç politik değildi. Tıpkı Yalova'nın Elmalık Köyü'ndeki evlerine konuk olduğumda beni karşıladığı gibi… Elleri ile hazırladığı o enfes peynirli tepsi böreğini ikram ettiği gibi… Aynı sıcaklığı, aynı konuk severliği hissettim.
Ülkü Hanım, yine çok sade, ama bir o kadar da şıktı. Özellikle ayakkabılarına bayıldım. Giymeye kıyamıyormuş, ilk defa o gün giymiş! Bunu o kadar hesapsız söyledi ki, çok hoşuma gitti. Sonra Muharrem Bey geldi odaya. Arkasından danışmanları… İçimden “Eyvah!” dedim, sohbet yarım kaldı! Hiç de korktuğum gibi olmadı. Topu topu 10 metrekarelik odada, biz kanepeye yayılmış kendisini çekiştirirken, Muharrem İnce de ekibi ile dikdörtgen masanın etrafında bir sonraki gün için konuşmasını hazırlıyordu. İşte o röportaj:
– Muharrem Bey'in Cumhurbaşkanı adayı olduğunu ilk duyduğunuzda ne hissettiniz? Şaşırdınız mı?
Şaşırmadım ama çok heyecanlandım! Sayın Kılıçdaroğlu aday olmayacağını açıkladıktan sonra Muharrem Bey, “Uygun görürsen ben aday olayım” önerisi ile gitti biliyorsunuz. O andan itibaren ittifak tek aday üzerinde anlaşamadığında, bu artık beklediğimiz bir karardı. O nedenle hiç şaşırmadım. Ama ne olursa olsun heyecanlanıyor insan.
– Devam ediyor mu heyecan?
Heyecan değil de, sorumluluklarımızın yarattığı hoş bir gerilim var şu anda…
BEN BİR ÖĞRETMENİM
– Muharrem Bey; “Ne Saray'da, ne Çankaya'da oturmayacağım” diyor. İstemez misiniz Çankaya Köşkü'nde oturmayı?
Ben bir öğretmenim ve Cumhuriyetçiyim. Cumhuriyetin olduğu yerde yöneticilerin sarayları ve köşkleri olmaz. Çankaya Köşkü ve alanı bir yönetim kompleksi. Orada çalışanların, görev yapanların geçmiş yıllarda oradaki lojmanlarda oturmuş olmaları işin gereğidir. Ama bugün o lojmanlar kullanılmadan da görev yapılabiliyorsa Muharrem Bey'in kararı doğrudur. Benim bu kararı sorgulamam da böyle bir isteğe sahip olmam da söz konusu olmaz. Sonuçta Türk halkı da, ben de özgür irademizle ve oylarımızla Muharrem İnce'yi seçiyoruz. Yetkiyi ona veriyoruz. Milletin verdiği yetkiye kişisel arzularımı, isteklerimi katmam doğru olmadığı gibi, buna hakkım da yok.
– Muharrem Bey; 16 yıl sonra satın alabildiği Ankara'daki evinizin saray gibi olduğunu söylüyor. Çok merak ediyorum sarayınızı?
(Kahkahalar) Yalova'daki evimizi gördünüz. Pek farklı değil. Buyurun, beklerim bir gün. Kaç yıldızlı olduğuna siz karar verin.
– Muharrem Bey'in; “Ben 35 yıldır Ülkücüyüm” sözü çok yankı uyandırdı. Haydi 35 yıl öncesine götürün bizi… Nasıl başladı sizin hikayeniz
Üniversitede öğrenciyken evlendik. Okulu bitirdiğimizde oğlumuz da doğmuştu.
ÇOK İNCE ADAMDIR
– Soyadı gibi ince bir adam mı Muharrem İnce?
Tabii ki ince bir adam…
– Ama sanki biraz maço bir tarzı da var…
Siyasetteki sertlik gündelik yaşamda hiç yoktur.
– Duygusal mıdır peki?
Duygusaldır. Duygularını saklamayı başarmak için uğraşsa da, belli olur.
– Gündelik yaşamda akla ilk gelen özelliği nedir?
Çok şakacıdır! Esprilidir. Gülen ve güldüren bir insandır. Hakikaten çok sevecendir. Sabırlıdır. Ama haksızlığa hiç tahammülü yoktur. Kendisinin haklı olduğu bir konuda kavgadan kaçtığını da hiç görmedim. Sonuna kadar mücadele eder. Bu konuda çok inatçıdır. En önemli özelliklerinden biri de sözünün eridir. Verdiği sözü mutlaka yerine getirir.
– Hiç mi kızmaz peki?
Muharrem Bey çok dobradır. Lafı evirip, çevirmez. Ne düşünüyorsa direkt söyler. Dedikoduyu hiç sevmez. Yalanı affetmez.
– Öğrencilerinin sosyal medya paylaşımlarında gördüm: Çok sayıda öğrencisine burs imkanı sağlamış…
Bu tür şeylerin konuşulmasından hoşlanmıyoruz.
– Muharrem Bey Cumhurbaşkanı olduğunda bütçeyi tek başına idare etmeyeceğini söylüyor. Sizin evin bütçesinin kontrolü kimde?
Evin bütçesi bende. Muharrem Bey bizim evin bütçesine de karışmaz. Eve ne alınacak, nereye ne harcanacak hepsine ben karar veririm.
KIYAFETLERİ KENDİ SEÇİMİ
– Başka nelere siz karar veriyorsunuz? Kıyafet seçimi mesela… Kendisi mi seçer, yoksa size mi bırakır?
Kendisi yapar alışverişini. Zevklidir ama. Kendisine yakışanı seçmekte ustadır.
Kravat takmayı pek sevmiyor galiba…
Hayır. Sever kravat takmayı. Çok da önemser. Bir makamı temsil ediyorsanız, kravatın o temsile güç kattığına inanır. Gereğini de yapar ve yapılmasını ister.
ÇOK GÜZEL TURŞU KURUYOR
– Mutfakla arası nasıldır Muharrem Bey'in?
Şu sıralar pek olmasa da, tatil günlerinde özellikle de Yalova'daysak mutfağa girer. Kahvaltı hazırlamayı çok sever. Bazen akşam yemeğini hazırladığı da olur.
– Spesiyalitesi var mı?
Var… Çok güzel turşu yapar.
BAHÇE İŞLERİNİ SEVER
– Bir röportajda bana da söylemişti: Emeklilik hayali bahçenizdeki tüm meyvelerden turşu kurmakmış…
Muharrem Bey bahçe işlerini çok sever. Ankara'nın stresinden uzaklaşmak için Yalova'da hep kendisini bahçe işlerine verir… Aşılama zamanından, meyve sebze ekmeye kadar, bahçedeki bütün işleri kendisi yapar. Muharrem Bey'in en önemli özelliklerinden biri de; yaptığı her işin en iyisini yapmasıdır.
– Yemek seçer mi?
Seçmez. Ama patates kızartmasına dayanamaz!
– Başka tutkuları, ya da hobileri var mı peki? Salih Arda'nın düğününde gördük, çok güzel Harmandalı oynuyor mesela…
Hani bizde derler ya “Tuttuğunu koparan” diye… Muharrem Bey'in öyle bir özelliği var. Batı Trakya'yı tanımak, tarihini, kültürünü, yaşam öykülerini öğrenmek, müziğini dinlemek, türkülerini ezberlemek ve söylemek onun esaslı hobileridir.
– Çocuklukta kuran kursuna gitmiş. Dindar mıdır Muharrem Bey?
Tanıdığımdan bu yana dindar yönü güçlüydü. Bugün de öyledir. Ama bunu hiçbir zaman öne çıkarmaz. Çıkarılmasını da sevmez.
Yaklaşık 6 yıl önce İnce çiftinin Yalova'daki evlerine konuk olan Nil Soysal, Ülkü Hanım'la bu kez İstanbul Halkalı'da geceyi geçirdikleri otelde buluştu. Öğretmenlik yapan Ülkü İnce, adaylığın ardından yaşadıklarını “Sorumlulukların yarattığı hoş bir gerilim” olarak tanımlıyor.
– First Lady olmaya hazır mısınız?
Bu tür unvanlara çok yabancı biriyim. Hoşuma da gitmiyor açıkçası. Dolayısıyla özel bir hazırlığım yok.
– Hoşunuza gitse de gitmese de Muharrem Bey'in cumhurbaşkanlığında Türkiye'nin First Lady'si siz olacaksınız. Bütün dünya bunu böyle görecek. Nasıl bir First Lady olacaksınız? Nasıl bir First Lady olmayacaksınız?
Bir kere sıcak siyasetin içinde olmayacağım, bu kesin. Görüşlerimin, düşüncelerimin Muharrem İnce'nin eşi olmaktan dolayı gündeme gelmesini doğru bulmuyorum ve buna izin vermem. Siyasette yetki seçilen kişidedir, çocuklarında, eşinde, yakınlarında değildir. Seçilmemiş kişilerin, seçilmiş kişinin sadece yakını olduğu için önemli görülmelerine her zaman karşı oldum. Şimdi Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanlığında bu benim başıma gelecekse eğer, ona da karşı dururum.
EĞER FIRSAT OLURSA…
– Siyaset, meydan okuma sanatıdır. Sizin bu duruşunuzda da bir meydan okuma sezdim… Klasik, bilindik “First Lady” algısını da siz değiştireceksiniz öyle mi?
(Gülüyor) Nil Hanım inanın öyle bir iddiam da yok benim. Ama eğer fırsat olursa kadınların okuryazarlığının artırılmasına yönelik projelere katkı vermeye çalışırım mesela. Kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal duyarlılığın devam etmesine ve kalıcı sonuçlar çıkmasına çaba gösteririm. Kız çocuklarının daha sağlıklı yurtlarda eğitimlerini devam ettirmeleri için girişimlerde bulunurum. Kadın istihdamının önündeki engellerin aşılması için mücadele ederim.
– Yıllar önce Muharrem Bey'in size CHP Genel Başkanı olacağı sözünü verdiğini söylemiştiniz bir röportajda. Peki ya cumhurbaşkanlığı gibi bir hedeften hiç söz etmiş miydi?
Bakın Nil Hanım size bir şey anlatayım… Muharrem Bey'in ceplerinde genellikle küçük kağıtlar, kağıt yoksa küçük peçeteler vardır hep. Aklına gelen her şeyi oraya yazar. Bunlar da genellikle hedefleridir. Muharrem Bey CHP Genel Başkanlığı'nı 2014 yılından itibaren kararlı biçimde istedi. Amacı partiyi iktidara taşıyarak Türkiye'yi yönetmekti. 16 Nisan Anayasa değişiklikleriyle Türkiye'yi yönetmek cumhurbaşkanlığı makamına geçti. Partinin Muharrem Bey'i aday göstermesiyle halktan Türkiye'yi yönetmeye yetki isteme fırsatını parti genel başkanı olmadan bulmuş oldu. CHP Genel Başkanlığı'nı istemesinin temel nedeni de buydu: Türkiye'yi yönetmek. Şimdi halkımız kendisini seçtiğinde bu hedefine ulaşmış olacak.
– Muharrem Bey'in adaylığının kesinleştiği 4 Mayıs'tan bugüne karıkoca baş başa kalıp karşılıklı bir kahve içebildiniz mi?
Biliyorsunuz Muharrem Bey çok hızlı başladı. Hiç baş başa kalma fırsatımız da olmadı. Hemen mitinglere başladığı için, evde kaldığı zamanlarda da ekibiyle bir sonraki güne hazırlanıyor. Ama hiç şikayetçi değilim. Biz şu anda ailece kendimizi ülkemize adadık. 24 saat ülkemizi yaşıyor ve hissediyoruz.
– Sürekli “Muharrem Bey” diyorsunuz. Ev ortamında da kendisine böyle mi hitap ediyorsunuz?
Evde isimlerimizle hitap ederiz birbirimize.
“EVDE DE HİÇ OTURMAZ!”
– “O bir halk adamı.” İmaj bu. Peki evdeki Muharrem nasıl bir adam?
O imaj onun gerçeği. Babalarımızda, erkek kardeşlerimizde gördüğümüz durum neyse, evdeki Muharrem İnce de o. İşi gereği ev işlerine uzak. Ama bu da yapamadığından, beceremediğinden, ya da reddettiğinden filan değil kesinlikle. Evdeki yaşamı başka biçimde kullanmayı tercih etmesinden kaynaklanıyor. Bakın size Muharrem Bey'in hiç bilinmeyen bir özelliğini daha anlatayım: Asla yerinde oturamaz. Evde de sürekli hareket halindedir. Koltukta 10 dakikadan fazla oturduğunu görmedim bunca yıldır. O yüzden biz misafirliğe bile gidemeyiz. Oturamaz çünkü. Sıkılır!
– Sizin evin reisi kim peki?
Bizim evin reisi yok! Zaten böyle bir kavram bize yabancı. Konusuna, durumuna göre birimiz karar verir, diğerimiz ona uyarız. Bazen de konuşarak ortak bir sonuca ulaşırız.
– Tam demokrasi yani…
(Gülüyor) Aynen öyle…
https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/dobradirsozununeridir2433280/