Sarraf'ın "Rüşvet verdim" dediği eski Halkbank yöneticilerinden Aslan'ın avukatı Şen, "Bu şahsın tanıklığının Türk hukukunda da bağlayıcı bir tarafı yok" dedi. Türkiye'de takipsizlik kararı verilen davanın da yeniden açılmayacağını düşünen Şen, "ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne bu şekilde bir dayatma yapma hak ve yetkisi yok" ifadesini kullandı.
ABD’de süren Hakan Atilla (Halkbank'ın eski yöneticisi) davasında tanıklık yapan İran asıllı işadamı Rıza Sarraf’ın rüşvet verdiğini söylediği eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı Ersan Şen, Habertürk'ten Kübra Par'a konuştu...
ABD’de görülen davada Reza Zarrab’ın sanıklıktan tanıklığa geçmesi, Türkiye için ne anlam ifade ediyor?
Zarrab’ın
sanıklıktan tanıklığa geçmesi meselesinin esasında Türk hukukunda
karşılığı yok. Çünkü bizde savcı pazarlık yapmak suretiyle, “Ben bu
davada bu kişiyi tanık olarak dinleteceğim, sanık olarak yargılanmasını
istemiyorum” diyemez. Bizde etkin pişmanlık vardır ama yetki
mahkemededir. ABD’de ise savcı ile Zarrab, avukatı huzurunda bir
anlaşmaya varmış gözüküyor.
'BAĞLAYICILIĞI YOK'
Burada
bu tanıklığın doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlayan bir tarafı yok.
Çünkü biz Uluslararası Adalet Divanı’nda veya BM’nin İran meselesinde
tatbik ettiği herhangi bir kısıtlamayı ihlal ettiği iddiasıyla itham
edilen bir ülke değiliz. Bu şahsın tanıklığının Türk hukukunda da
bağlayıcı bir tarafı yok.
BİZDE 'SUÇU KABUL EDİYORUM' BASKISI OLAMAZ
Türkiye’de
bitmiş bir yargılama var. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nde İran ticareti
ve yaptırımları konusunda 16 Ekim 2014 tarihinde verilmiş bir
takipsizlik kararı var. 63 sahifeden ibaret bu karara da bakılıp süreç
ona göre değerlendirilmelidir. Türkiye’deki yargılamanın yeniden
açılması yeni delil, etkili delil ve sulh ceza hâkimliğinin izniyle
mümkün olabilir.
Ancak bizde “Suçu kabul ediyorum” baskısı olamayacağı için verdiği ifadenin burada hukuki bağlayıcılığı yoktur, dikkate alınacağını da düşünmüyorum. Özetlemek gerekirse, Zarrab’ın orada ceza tehdidi altında ifade vermesi ve bu şekilde bir usulün bizde olmaması nedeniyle burada “Yargılama sürecini tekrar açalım” denilemez.
'ABD USULE UYGUN HAREKET ETMEDİ'
"Zarrab’ın
ABD’deki ifadelerinden hareketle, burada takipsizlik kararı verilen
davanın yeniden açılma ihtimali yok" diyorsunuz, doğru mu anladım?
Ben,
olmayacağını düşünüyorum. Olmayacağını düşünme sebebim, ABD’nin
delillerin oraya taşınmasında usule uygun hareket etmemesi ve dediğim
gibi Zarrab’ın ceza baskısı altında tanıklık yapıyor olmasıdır. ABD Reza
Zarrab’a bu deliller üzerinden baskı yapıyor ama deliller oraya usule
uygun götürülmedi. Türkiye Cumhuriyeti’nden bu belgeleri nasıl
götürdünüz? Aramızda Adli Yardım Sözleşmesi’nin 20 ve 21. maddeleri var.
Bunların ne şekilde Türkiye’den alınacağına dair sözleşme var. Ayrıca o
delillerin burada hukuka aykırı olarak elde edildiği savcılık
kararlarına geçti. ABD hukuk sisteminde usule uygun toplanmayan deliller
sanık aleyhinde kullanılamaz. Bunu nasıl aşacaklar? O delilleri nasıl
muteber hale getirecekler?
'ASLAN'LA İLİŞKİM 2014 SONUNDA BİTTİ'
Siz o dönem Süleyman Aslan’ın avukatıydınız. Hâlâ avukatı mısınız?
Vekâletnamem var ama şu an aktif bir işini takip etmiyorum.
Bu sizin tercihiniz mi, onun mu?
Bu
bir tercih değil. Ben bu işe 17 Aralık 2013 tarihi gecesi sabaha karşı
girdim ama Süleyman Aslan’ın veya bir yakınının davetiyle değildi. Beni
çağıran, Halk Bankası yönetimiydi. Gittiğimde şahsın ev ve işyeri
araması bitmişti, polisler henüz çıkmamıştı. Kendisini orada değil,
götürüldüğü emniyet binasının nezarethanesinde, zannediyorum 18 Aralık
2013 gecesi 01.30 02.00 sıralarında gördüm. Öncesinde tanışmıyorduk. Bu
işle sınırlı olarak avukatlığını yaptım.
İlişkiniz tam ne zaman bitti?
16
Ekim 2014’te takipsizlik kararının verilmesi ve devamındaki 12 ayda o
işin sonuçlarının takip edilmesinin ardından, yani 2014 sonu itibarıyla
avukatlığım sonlandı. Dediğim gibi, vekaletnamesi hâlâ mevcut ama aktif
bir dosyasını takip etmiyorum.
Zarrab’ın ABD’de yargılandığı bugünlerde Süleyman Aslan sizinle irtibata geçti mi? Nerede olduğunu biliyor musunuz?
Avukatlık
Kanunu sınırları çerçevesinde konuşmak durumundayım. İrtibata geçmedim,
nerede olduğu konusunda da bilgim yok. Bağlantımız, o dosya kapandıktan
sonra bir müddet meseleyi değerlendirmenin ötesinde devam etmedi. Halk
Bankası Genel Müdürlüğü görevinden alındıktan sonra Halk Bankası
Yönetim Kurulu üyeliğine geçmişti. Sonra da Ziraat Bankası Yönetim
Kurulu üyesi oldu.
'ASLAN'IN ZARRAB'DAN RÜŞVET ALDIĞI VEYA...'
Amerika’da
görülen davada, Hakan Atilla’nın Süleyman Aslan’a yönelik bazı
ithamları var. Atilla’nın avukatı Victor Rokko, “Süleyman Aslan,
Zarrab’dan utanmazca rüşvet aldı” diyor. Zarrab da mahkemedeki
açıklamalarında Aslan’a rüşvet verdiğini söyledi. Söz konusu dönemde
Süleyman Aslan’ın avukatlığını yapmış biri olarak bu iddialara ne
diyorsunuz? Siz Aslan’ın rüşvet aldığını düşünüyor musunuz?
Benim
kendisini tanıdığım dönem, 17 Aralık 2013 sonrasıdır. Evveliyatıyla
ilgili bilgimin olabilmesi mümkün değil. Bildiğim, savunmasını
dinlediğim kişi rüşvet suçlamalarının hepsini reddetti, "Mesleki
kuralların bana tanıdığı yetkiler ve haklar çerçevesinde hareket ettim"
dedi. Bunları sorgusunda ve poliste verdiği ifadede de teknik olarak
açıkladı. Yani hukuki yardım verdiğim sırada kendisi rüşvet aldığı ya da
Zarrab’ın rüşvet verdiği yönünde herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Evindeki aramada bulunan paralarla ilgili "Bunlar benim herhangi bir işi yapıp yapmama karşılığında aldığım paralar değil" dedi.
'PARALAR, ASLAN'A İADE EDİLMEDİ'
Ayakkabı
kutularında bulunduğu söylenen, bir iddiaya göre 4.5 milyon dolar,
başka bir iddiaya göre 2.5 milyon dolar artı 2.5 milyon euro olan
paralardan söz ediyorsunuz…
Evet, o civarlarda. Farklı para
çeşitleri olduğu için ikinci söylediğinizin olma ihtimali var. Kendisi
bunların hiçbirini geri almadı. Hep söylediği şuydu: “Hodri meydan,
benim mesleki olarak Türk kanunları çerçevesinde bu şahıstan rüşvet
almam karşılığında yaptığım bir iş var mı?” Halk Bankası’ndan gelen
raporlar ve savcılığın araştırması sonucunda, Süleyman Aslan’ın böyle
bir suistimali olmadığı görülüyor. Suistimal olmadığına göre neyin
karşılığında neyi alacaksınız?
"Suistimal yok"tan kastınız nedir?
Usulsüz
bir kredi açmak, vermemesi gereken komisyon oranlarını vermek,
yapmaması gereken bir işi menfaat karşılığında yapmak gibi bir
suistimali yok. Bir banka genel müdürü olarak bu şekilde hiçbir iddiayı
kabul etmediği gibi, hakkında bir kamu davası açmayı yeterli kılacak
delil de bulunmadı. Sonuçta sayın savcı, kovuşturmaya yer olmadığına
karar verdi. Zaten bu, Süleyman Aslan’ın veya benim tasarrufumda olamaz.
Ben, hukuki yardımda bulunan olarak Süleyman Aslan hakkında ortaya
konulan iddiaları, tabii ki onun avukatı olarak destekleyen durumunda
olurum. Süleyman Aslan, bu paraların hangi amaçla verildiğini ve nereye
harcanacağını ifade etti ve bunlara ait belgeleri de dosyalara koydu. Bu
konuda tanıklar da dinlendi.
Ayakkabı kutularından çıkan paralar Süleyman Aslan’a iade edilmedi mi?
Ayakkabı
kutularında çıktığı iddia edilen paralar, avukatlığını yaptığım
dönemde, Süleyman Aslan’a herhangi bir şekilde iade edilmedi.
'ZARRAB'LA 23 KEZ GÖRÜŞTÜK'
Peki siz Reza Zarrab ile tanışıyor musunuz?
Bu
soruşturma sürecinde tanıdığım bir insan. Şahsen cezaevinde
konuşmuşluğum var ama dışarıda görüşmüşlüğüm veya öncesinde tanımışlığım
yok. 23 kez görüştük. Bilgilerim itibarıyla, bugün ABD’de verdiği
ifadelere benzer bir ifadesi olmadı.
"Rüşvet verdim" diye bir ifadesi olmadı mı yani?
Hayır, olmadı.
Sizce bu davaya karşı çıkmak bir yurtseverlik ölçütü mü? Milli çıkarlar ile rüşvet iddiaları birbirine karışmıyor mu?
Toplumda
yanlış bir algı var. ABD orada, Türkiye’de görülen yargılamaya yönelik
suçları ya da rüşvet iddialarını yargılamıyor. Böyle bir yetkisi yok.
Dolandırıcılık suçu, ancak hileli hareketlerle ve esaslı hataya düşürme
ile mümkündür. Bu konuda ABD’nin ve bankalarının İran ticareti
kapsamında dolandırıldığı söylenebilir mi? Bu suç, ABD’ye gitmeden, ABD
vatandaşı ve şirketi olmayan bir kişi veya şirket tarafından nasıl
işlenebilir? ABD şu an ‘uzun kol yargı yetkisi’ni işletiyor.
Ama ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne bu şekilde bir dayatma yapma hak ve yetkisi yok. "Sen doğalgaz ve petrol alabilirsin, BM ile kendi işin neyse görebilirsin ancak benim paramı ve benim bankamı kullanarak yapacaksın" diyor. Çünkü dolar kullanıyorsam onun sisteminden geçmek zorundayım. Dolayısıyla, seni mecbur bıraktığı parasıyla esasında senin içişlerine karışıyor. Burada yapılan ticarette, Halk Bankası para kazanmıştır. Kayıtlara geçmiştir, 320 milyon TL gibi bir paradan bahsediliyor. Türkiye Cumhuriyeti, İran’la tarihinde olmadığı kadar ticaret yapmıştır. Bu süreçte Türkiye’nin milli bir bankasının zarar görme ihtimalini dikkate aldığımızda, elbette bu süreçte milli menfaatlerimizin yanında durmak lazım.
Sarraf davası ABD'nin dolar hegemonyasının güvencesi mi?
Biz
İran’dan petrol ve doğalgaz almak zorundayız, muhtacız ve komşuyuz.
Türkiye Cumhuriyeti şu anda Birleşmiş Milletler Antlaşması’nı ihlal
etmekle de itham edilmiyor. ABD "Sen benim bankalarımı dolandırdın. Eğer
dünya üzerinde Amerikan parasıyla alışveriş yapıyorsan bu birkaç
şekilde mümkün: Bir, Hong Kong, Tokyo, Manila, Singapur’dan işlem
yapacaksın. Onlara benim paramı işletme imkânı veriyorum. İkincisi, New
York’taki bankalarımın yurtdışındaki temsilcilikleri. Ya da sen dolar
cinsinden döviz gönderiyorsan, burada Amerikan Hazinesinin gözetleme
yetkisi verdiği bir bankanın kontrolünden geçeceksin. Sen burada bunları
kandırdın" diyor. Nasıl kandırdım!
Mülkiyet sistemine göre kandırdığını iddia ettiği şirketler Amerikan şirketi değil. Amerikan vatandaşı veya Amerikan şirketi olsa sen bunu dünyanın her yerinde tatbik edebilirsin, ama “Türkiye’den de bunu yaptıysan Amerikan bankalarını yanılttın” diyor. Ayrıca mahkemede bazı sorularda, Türk parası cinsinden yapılan ticarete de müdahale etmeye kalktıklarını gördüm. Rüşvet iddialarının senin davanla ne ilgisi var? Zaten şahıs söylüyor. Eğer onun söylediklerine inanacaksan, bunlarla nereye varmaya çalışıyorsun?
'TÜRKİYE'DE KİMİ KESİMLER ARKASINDA DURURDUK DİYOR'
Netice
itibariyle siz bununla iç siyaseti de şekillendirebilirsiniz. Amerika
Birleşik Devletleri bu tip konuları kullanabilir. Türkiye’de kimi
kesimler "Rüşvet gibi birtakım iddialar olmasaydı, biz bu meselenin
arkasında dururduk" diyor. Birileri, "Siz ABD’nin gücünü biliyorsunuz,
niye buna rağmen yaptınız?" sorusunu sorarsa oturup bunu özeleştiri
şeklinde tartışırsınız. Biz bunu konuşamıyoruz: Biz şu an Zarrab’ın kime
ne verdiğini konuşuyoruz. Böylece içeride birleşemeyerek ve buradan
kendine yönelik sonuçlar çıkarmak suretiyle, ABD’de yürüyen bu davanın
neredeyse içerideki siyaseti dizayn etmesini bekliyoruz.
http://www.abcgazetesi.com/suleymanaslaninavukatikonustuayakkabikutularindakiparalaraneoldu70663h.htm