Home
19 Aralık 2022 ( 19 izlenme )
Reklamlar

Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası: O davalar ya beraatla ya da düşme kararıyla sonuçlandı


İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken kendisinden 29 yaş büyük biriyle evlendirmesi skandalı benzer davaları ve bu davalar sonucunda alınan kararları yeniden akıllara getirdi. Peki, Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen 'çocuk gelin' davalarında mahkemeler hangi kararı verdi... Yargılananlara ne oldu?


Tarikat vakfında 6 yaşındaki çocuğun imam nikâhıyla evlendirilerek cinsel istismara maruz kaldığı olaya tepkiler dinmezken, gözler benzer durumda adli yargılamalara konu olan çocuk gelin davalarına çevrildi.

SÖZCÜ son 10 yılda özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın olan küçük yaşta evliliklerin yargılama konusu olduğu davaların sonuçlarını mercek altına aldı. Bu davaların tamamı, çocuğun hastanede doğum yapması ve doktorların çocuğun yaşının küçük olduğunu fark ederek kolluk kuvvetlerine ihbarda bulunmasıyla ortaya çıktı.

2012 yılından bu yana adli mercilere yansıyan onlarca ‘çocuk gelin’ davasında çocuk mağdur olarak yer alırken, çocuğun anne ve babası ile evlendiği kişi ve onun anne ve babası dosyalarda sanık sıfatıyla yargılandı.

Türkiye’nin yıllardır kanayan yarası: O davalar ya beraatla ya da düşme kararıyla sonuçlandı

ÇOĞUNLUĞU DÜŞME YA DA BERAAT 

Ağır Ceza mahkemelerinde “Resmi evlilik olmaksızın dinsel törenle evlilik, beden ve ruh sağlığı bakımından kendini savunamayacak çocuğun nitelikli cinsel istismarı, bu istismara yardım etmek” suçlarından yargılanan aileler ve küçük çocukla evlenen bu kişiler hakkında ya ‘Hata yapılmıştır, zaten şikayet yok’ denilerek düşme kararı verildiği, ya da suçun şartları tam oluşmadığından beraat kararı verildiği ortaya çıktı.

Verilen bazı mahkûmiyet kararlarını ise Yargıtay, “Evlilik birlikteliği bozulmasın” gerekçesiyle cezaları fazla bularak bozdu.

Yargılamaya konu edilen çocuk gelinlerle ilgili verilen mahkeme kararlarından bazılarının hikayesi şöyle:

13'ÜNCE DOĞUM YAPTI AMA AİLEYE VE KOCAYA DÜŞME KARARI

Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Karacadağ eteklerindeki Çakırkaya köyünde kendisinden 9 yaş büyük amcasının oğlu H.K ile 12 yaşında evlendirilen A.K, iki bebek dünyaya getirdi. Üçüncü bebeğine gebe iken ırgatlık yapmak için Hatay'a giden A.K, çalıştığı pamuk tarlasında doğum sancıları tutunca acile kaldırıldı. Burada doğum yaptı, ancak kimliğinde 15 yaşından küçük olduğu tespit edilince doktorlar durumu polise bildirdi. Küçük yaştaki kızın anne babası ile evlendirildiği H.K.’nin anne ve babası hakkında “Evlenme olmaksızın dinsel törenle evlilik, çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçundan 30'ar yıl hapis istemiyle Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

Amcasının oğlu H.K ile 12 yaşında evlendirilen A.K.

“KIRSALDA YAŞADIĞIMIZ İÇİN NÜFUSA GEÇ YAZDIRDIM”

A.K.’nin babası ifadesinde, “Kırsalda yaşadığımız için ben kızımı nüfusa geç yazdırdım. O nedenle kimliğe göre küçük, ama aslında 15'ten büyüktür” dedi. Küçük kızla evlenen H.K, “Onun da rızasıyla evlilik öncesi cinsel ilişkiye girdik. Hamile kalınca ailelerimiz bizi evlendirdi. İlişkiye girdiğimde 15'ten büyük biliyordum” dedi. Çocuk gelin A.K ise, “Bu evlilikten üç çocuğum var, kimseden şikâyetçi değilim” dedi.

Çocuğun anne ve babası da “Onlar istedi, biz evlendirdik, şimdi bize ceza verirseniz bütün aile düzenimiz bozulacak” ifadelerini kullandı. ATK'ya sevk edilen küçük kızın ruh sağlığının bozulmadığına dair rapor mahkemeye ulaşınca aileler ve evlendiği kişi hakkında mahkemece düşme kararı verdi.

“BU BİR HATADIR CEZA VERİLEMEZ”

Mahkeme, hukukça mazur görülebilecek yanılgı içine düşen sanıkların, suçun kanuni unsurlarında hataya düştüklerine vurgu yaptı. Kararda, TCK'nın 30. maddesine göre, hata halinde kişinin kastının ortadan kalkacağı ve bu durumda sanıkların hataya düşmeleri sebebiyle suç kastının varlığından bahsedilemeyeceği yönündeki düzenlemeye atıfta bulunan mahkeme, bu vaki hatanın kusurluluğunu kaldıran bir sebep olması nedeniyle medeni evlenme olmaksızın dinsel törenle küçük yaştaki bu evliliğe onay veren gelin ve damadın ailesi ile damadın kendisine cinsel istismar suçundan CMK'nın 223/3d maddesi uyarınca ceza verilemeyeceğini belirtti.

Sanıkların kaçınılmaz bir hataya düştükleri ve bu hatalarından yararlanmaları gerektiği dikkate alındığında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiği ifade edildi. Karar savcının da talebine uygun olunca dava sanıklar aleyhine temyiz başvurusu olmadığı için 7 gün içinde kesinleşti.

KAÇIRILDI, TECAVÜZ EDİLDİ, RUH SAĞLIĞI BOZULDU AMA DÜŞME KARARI VERİLDİ

Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde ekmek almak için evden çıkan ve kendisiyle evlenmek isteyen M.Ç ile yakınları tarafından bir araca bindirilerek kaçırılan 14 yaşındaki S.Ç., 5.5 ay hapsedildiği evde M.Ç.'nin cinsel istismarına maruz kaldı.

Bu ilişkiden bir bebek dünyaya getirdi. Sonra ailelerin rızasıyla önce kına gecesi yapıldı, ardından imam nikâhıyla evlendirildi. O da tıpkı diğer çocuk gelinler gibi hamile kalıp hastaneye gidince olay ortaya çıktı.

S.Ç, polise rızasıyla evlendiğini, kimseden şikayetçi olmadığını söyledi, ancak gördüğü şiddet nedeniyle burnu kırılınca babasının evine geri gönderildi, bu da yetmezmiş gibi babası da bıçaklanınca yaşadığı travma sonucu polise başvurdu.

“BURNUMU KIRIP BABAMIN EVİNE GERİ GÖNDERDİLER”

S.Ç yaşadığı dehşeti şu sözlerle anlattı:

“Benimle evlenmek isteyen M.Ç ile annesi L.Ç evimize gelerek beni ailemden istediler. Okula gittiğim için kabul etmedim. Fırına ekmek almaya giderken beyaz bir araç durdu. Benimle evlenmek isteyen M.Ç ile 4 akrabası inerek beni zorla araca bindirdiler. İkisinin elinde silah vardı. Ağzım ve gözlerim bağlı bir eve kapatıldım.

Evde M.Ç'nin annesi ile kız kardeşi vardı. Evin dış kapısı ve pencereleri kapalıydı. Bir hafta sonra M.Ç istemediğim halde benimle önden ilişkiye girdi. Benimle her istediğinde ilişkiye giriyordu, bu nedenle kızlık zarımda yırtık oldu. 5,5 ay bu şekilde cinsel ilişkiye zorlandım ve hamile kaldım.

Bu süre zarfında hiç dışarı çıkarılmadım. Beni sürekli dövdüler, burnum kırıldı, ama hastaneye götürmediler. Sonra annesi ‘Bu kızı bırakalım, istemiyor' dedi. Beni evimin önüne bırakıp gittiler.

Mide bulantım olunca annem beni hastaneye götürdü. 7 aylık hamile olduğum anlaşılınca yaşım küçük olduğu için doktorlar polis çağırdı. Beni tehdit ettikleri için rızamla evlenip ilişkiye girdiğimi söylemek zorunda kaldım.

Tehditler nedeniyle evimizi Elazığ'a taşımak zorunda kaldık. Burada da izimizi buldular. Babamı üç yerinden bıçaklayınca bana ve aileme daha fazla zarar vermemeleri için savcılığa giderek başımdan geçenleri anlattım. Bu kez ‘Eğer polis bizi yakalarsa seni, bebeğini, aileni öldürürüz' diye tehdit ettiler.

Beni silah ve bıçakla tehdit eden, darp eden, burnumu kıran, bana zorla tecavüz eden M.Ç ile annesi L.Ç'den şikâyetçiyim”

“TEK SORUN EVLENDİĞİMİZDE YAŞININ KÜÇÜK OLMASI”

Adli Tıp Kurumu'na sevk edilen S.Ç'nin beden ve ruh sağlığının bozulduğuna dair rapor alınınca çocuk yaşta evliliğe onay veren çocuk gelinin babası M.N.Ç ile annesi A.Ç ve dini nikahla evlendiği M.Ç ile annesi L.Ç'ye “Beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak” suçlarından dava açıldı.

Sanık eş M.Ç savunmasında, “imam nikâhıyla evlendik. Düğün yaptık. Bir çocuğumuz var. Küçük yaşta evliliğin suç olduğunu bilmiyordum. İstismarla suçlanmak çok kötü. Sanki tecavüzcülük yapmışım gibi bir algı oluşuyor. Oysa tek sorun evlendiğimiz tarihte yaşının küçük olmasıdır” dedi.

Sanık eşin annesi L.Ç'de, “Kızı ailesinden istedik, onların rızasıyla oğlumla evlendirdik, düğün yaptık. Zorlama olmadı. Oğlumu evlendirdiğim için istismarla suçlanmak utanç verici” dedi.

Çocuk gelinin babası M.N.Ç, kızının kaçırıldığını, rızasıyla evlendirmediklerini, sonra kızını geri gönderdiklerini, geldiğinde gördüğü şiddete bağlı vücudunda morluklar olduğunu söyledi. Kızını iki kez istediklerini, ancak yaşı küçük ve okul okuduğu için evlendirmek istemediğini belirterek, “Fırına giderken kızımı kaçırdılar” dedi.

Mahkemeye dilekçe gönderen S.Ç, sanıklardan şikâyetçi olmadığını belirtince mahkeme tüm sanıklar hakkında “Reşit olmayanla cinsel ilişkiye girmek” suçundan düşme kararı verdi. Eve hapsedilerek istismara uğradığı ve şiddet gördüğü için “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” suçundan da sanıklara beraat kararı verildi. Bu karar da savcının talebine uygun olduğu için aleyhe temyiz başvurusu olmadığından Yargıtay'a gitmeden 7 gün içinde kesinleşti.

“CEZA VERDİK AMA VİCDANIMIZ RAHAT DEĞİL”

Diyarbakır'da 13 yaşında imam nikâhıyla kendisinden 11 yaş büyük M.İ ile evlendirilen T.İ gebelik sancısıyla hastaneye götürüldüğünde bir kız bebek dünyaya getirdi. Kayıtlarda 15 yaşından küçük olduğu anlaşılınca duruma müdahale eden hastane polisi, T.İ'nin ifadesini aldı. “Yaşım küçük olduğu için nikâh yapamadık, ama 18'e girince resmi nikâh yaptık” dedi.

Bu ifade üzerine önce tutuklanan eş, küçük kızın beden ve ruh sağlığının bozulmadığına dair ATK raporu alınınca tahliye edildi. Mahkeme sanığı suç tarihinde resmi eş olmayıp dinsel törenle reşit olmayan mağdure ile cinsel ilişkiye girdiği için 8 yıl hapisle cezalandırdı.

Birden fazla cinsel ilişkiye girmeleri nedeniyle zincirleme suç oluştuğundan ceza 1/4 oranında artırılarak 10 yıla çıkarıldı. İyi hali ve mağdurun şikâyetçi olmaması nedeniyle ceza 8 yıl 4 aya indirildi.

MAHKEME KARARINDAN: “TECAVÜZCÜSÜYLE EVLENDİRİLME ALGISI YARATILIYOR”

Mahkeme kanun ve yasa gereği ceza vermek zorunda kaldığını, ancak vicdanen bu durumdan rahatsız olduğunu belirttiği gerekçeli kararında şu hususlara dikkat çekti:

“Bu kararla vicdanları rahatsız eden şu hususları açıklama gereği görülmüştür. Sanık ile mağdur kendi istekleriyle cinsel birliktelik yaşamıştır. Mağdur evlenebileceği yaşa ulaştığında resmi olarak evlenmiş ve çocukları dünyaya gelmiştir.

İdeal olan, erkek ya da kız kişilerin yeterli cinsel olgunluğa ulaştıkları zaman evlenmeleri ve cinsel birlikteliği yaşamaları ise de, maalesef bilhassa ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde biraz daha yaygın olmak üzere ülkemizin her yöresinde küçük yaştaki kız çocuklarının evlendirildikleri inkâr edilemez bir gerçekliktir. Bunun savunulacak bir tarafı da yoktur.

Eski TCK'ya göre bu tip suçlarda sanık ile mağdurun evlenmesi durumunda kamu davası veya cezanın ertelenmesi hükmü vardı. Oysa 2005'te yürürlüğe giren yeni TCK'da böyle bir düzenleme yok. Buna benzer olaylarla ilgili düzenlemenin yapılması gerektiği konusu ne zaman gündeme gelse, ‘İnsanlar tecavüzcüleriyle evlendirilerek sanıklar cezadan kurtarılıyor' şeklinde algı yaratılarak konu gerçek amacından saptırılmaktadır.

Gerçekten de insanlar tecavüzcüleriyle evlendirilmemelidir ve evlenme gerçekleştiğinde bu durum cezadan kurtulmanın bir yolu olmamalıdır. Ancak karşılıklı rızaya dayalı olaylarda taraflar şayet evlenmişse eski TCK'nın 434. maddesine benzer bir düzenlemenin yapılması kamu yararı açısından oldukça gereklidir.

Çünkü sanık ile mağdur evli olup müşterek çocukları vardır. Sanık cezalandırıldığı için cezaevine gireceğinden dolayı sanığın resmi nikâhlı eşi olan kadın ile küçük çocuğu daha fazla mağduriyet yaşayacak verilen sadece koca değil, kadın da çekecektir.

Sanık ile mağdurun resmi olarak evlenmeleri halinde kamu davasının veya cezanın belli şartlar dâhilinde belli süreyle ertelenebileceğine dair yasal bir düzenlemeyle bu tip mağduriyetlerin giderilebileceği değerlendirilmekte olup, takdir yasama organına aittir”

Mahkeme, küçük kızla evlenen sanık lehine düzenleme yapılması için verdiği bu kararla Kanunlar Genel Müdürlüğü'ne de başvuru yaptı. Ancak Yargıtay 14. Ceza Dairesi kararı oy birliğiyle onayınca sanık koca hakkında yeniden tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

Kararın onanmasıyla mahkemeye başvuran mağdure şikâyetçi olmadığı eşiyle ilgili infaz durdurma talebinde bulundu, mahkeme bu talebi ek kararla reddetti.

13 YAŞINDA “SÜT HAKKI” ALINARAK EVLENDİRİLDİ

Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde 13 yaşında kendisinden 14 yaş büyük Ç.Y ile imam nikâhıyla evlendirilen mevsimlik işçi olan G.E'nin annesi kızını evlendirdiği kişinin ailesinden, “Süt hakkı” diyerek başlık parası istedi. Aile 10 yıl önce 6 bin lira başlık parası ödeyip kızı aldı. Yaşı küçük olduğu için resmi nikâh yapılamadı, ancak ikili cinsel birliktelik yaşadı.

Kızın anne ve babası bu kez damatlarının kız kardeşi de kendi oğullarıyla evlendirmek isteyince ipler koptu. Ç.Y'nin ailesi, “Bizde berdel diye bir şey yok” deyince G.E'nin ailesi jandarmaya başvurup kızlarının zorla alıkonulduğunu, tecavüze uğradığını ileri sürdü.

Tutuklanan Ç.Y, “Zorla kaçırmadım. Kız kardeşimi G.E'nin ağabeyi ile evlendirmek istediler. Babam yanaşmayınca da bize iftira attılar. İmam nikâhıyla evlendik, 6 bin de başlık verdik” dedi.

ATK raporunda çocuğun kemik yaşının 1215 aralığında olduğu bildirildi. 1 yıl tutuklu yargılanıp tahliye edilen Ç.Y “Çocuğun birden fazla cinsel istismarı, reşit olmayan mağduru evlenme maksadıyla kaçırmak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak” suçundan toplam 21 yıl 8 ay hapisle cezalandırıldı.

Yargıtay ise yaşı küçük olsa da ilişkinin rızaya dayalı olduğu gerekçesiyle cezayı fazla bularak kararı bozdu. Yeniden yargılama sonucu mahkeme sanık Ç.Y'yi bu kez “Reşit olmayan mağdure ile rızasıyla cinsel ilişkiye girmek” suçundan 7 yıl 3 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Zorla alıkoyma suçunun ise zamanaşımına uğradığı için düşme kararı verdi.

Sözcü

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Ginseng Nedir? Ginsengin Faydaları Nelerdir? Türkiye sınırındaki hareketlilik kritik eşikte! On binlercesi daha geldi! Akaryakıta beklenen dev zam için tarih verildi: 15 lirayı aşacak! AKP'li isim Atatürk'e nefretini böyle kustu! Bu adam yıllarca Erdoğan'ın konuşma metinlerini yazdı