Prof. Dr. Erol Manisalı, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde "Evet, bu soru Türkiye'deki büyük çoğunluğun kafasını kurcalıyor: AKP üst yönetimi, "kutuplaştırmayı ve ötekileştirmeyi öne çıkararak" baskı ve gerginleşme dozunu sürekli yükselterek demokrasiye dönüş yollarını tamamen mi kapattı?" diyerek şunları yazdı: Adalet sisteminin giderek "sisteme bağlı hale getirilmesi", Devlet kurumlarının "AKP'leştirilmeleri", Tek adam rejimi ile dozu giderek yükseltilen otoriter bir rejimin uygulanmaya başlanması, Ekonomiden güvenliğe, "muhalefetin yaşama olanaklarının" yavaş yavaş yok edilmesi, demokrasiye dönüşün yolunu kapatmanın araçları olmuyor mu? Bahçeli'nin "seçim ve sonrası" ile ilgili açıklamaları, olağanüstü halin tekrar uzatılması, antidemokratik güdülerin egemen olmasına ve demokrasiye dönüşü psikolojik ve fiili olarak ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar değil mi?
Ekonomik kaynakların kullanımındaki "planlı denetimsizlik" ve iktisadi gücün antidemokratik merkezlerde birikmesi, "demokrasiye dönüşteki en büyük engellemelerden birisi olmuştur". Bu iktisadi güç odakları, "sağladıkları haksız kazanımları ellerinden bırakmamak için demokrasiye dönüşü engellemek isteyeceklerdir". İş, yerel ve ulusal düzeyden öteye, dış güç odaklarına kadar da taşınmıştır. Kimi uluslararası kurumlara sağlanan, "ulusal çıkarlarımızla çelişen imtiyazlar" özellikle sunulmakta ve onların iktidar için desteği alınmak istenmektedir. İçeride ve dışarıda iktidarın yaptığı hukuk dışı hatalar iktidar için büyük bir risk oluşturuyor. İktidardan düşülürse içeride ve dışarıda büyük hukuki sorunlarla karşı karşıya kalacaklardır.
Bütün bunlar iktidarın, "her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak" gibi bir hedefe yönelmesine yol açıyor. Yıllardır üzerinde durduğum ve yazılarımda değerlendirdiğim "sürdürülebilir üstünlükler kuramı", AKP'yi bütün gemileri yakmaya zorlamıştır: "Ya hep ya hiç veya her şey ya da hiçbir şey" olarak tanımlayacağımız bir durumdur bu: çıtayı "sürekli yükseltmek" AKP için kaçınılmaz hale gelmiştir. İşte bu nedenle gerek iç gerekse dış ilişkilerde inanılmaz yanlış uygulamalar ile yüz yüze geliyoruz.