Gazeteci Çiğdem Toker T24’teki köşesine çocuklara okullarında en az bir öğün yemek verilmesi konusunu taşıdı. Toker ‘Çocukların yemek bütçesi nerede?’ başlıklı yazısında “Çocukların okullarında, günde en az bir öğün sağlıklı ve doyurucu yemeğe ulaşabilmesi, iktidarın harcama tercihleriyle ilgilidir. Başka hiçbir şeyle değil” dedi.
Çocukların sağlıklı büyüyüp gelişmesine katkıda bulunacak devlet kaynaklarının aslında fazlasıyla var olduğunu belirten Toker “Anaokuluna giden bütün çocuklara bir öğretim yılı boyunca çıkarılacak bir öğün ücretsiz yemeğin, devlete toplam bedeli 11 milyar 200 milyon TL. Bu nasıl bir tutar biliyor musunuz? Devleti soyan sahte fatura, paravan şirket çetesinin, kamuya verdiği zararın yarısı bile değil” ifadelerini kullandı.
Devletin dolandırıldığı operasyonları hatırlatan Toker’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
Demir Yumruk operasyonunu hatırlar mısınız? Demir çelik piyasasını sahte faturalarla manipüle ederek bozan, paravan şirketler kurup devleti sahte faturalarla milyarlarca lira zarara uğratan firmalara yönelik bu operasyon, 2022 yılında düzenlendi. Başta Ankara olmak üzere, 29 ilde düzenlenen bu operasyonla ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamesi tam 1354 sayfaydı.
Kamyon kamyon belge, mücevher, bavullar dolusu para ele geçirilmiş, 105 milyar liralık sahte faturayla devletin 25 milyar lira zarara uğratıldığı haberlere yansımıştı.
O iddianamede en sık (çok sayıda şüpheli ve çok sayıda firma olduğu için onlarca kez) tekrarlanan bölümü aktarıyorum:
“Suç örgütü faaliyeti kapsamında
– gerçekte ticari bir alım olmamasına rağmen gerçek bir ticaret varmış gibi tanzim edilen sahte faturaların düzenlendiği; (…);
– sahte faturaların komisyon karşılığında satıldığı; hileli hareketin ortaya çıkmaması amacıyla gerçek bir ticari ilişkinin var olduğu izlenimi verilebilmesi için çek keşide edildiği; çekin suç örgütü faaliyeti kapsamında suç örgütü yöneticilerinin emir ve talimatları doğrultusunda keşideciden teslim alındığı ve kurye, şüpheliler tarafından arka yüzlerinin belli bir sistematik izlenerek ciro edildiği;
– son cironun da şüpheli kuryeler tarafından yapıldığı ve çeklerin suç örgütü üyesi kuryeler tarafından bankadan tahsil edilerek paranın geri keşideci şirkete teslim edildiği;
– bu yolla sahte fatura satan şirketin komisyon ücreti şeklinde haksız menfaat temin ettiği; sahte fatura satın alan şirketin KDV iadesinden kaynaklı haksız menfaat temin ettiği; gerçek bir ticaret olmaksızın gerçekleştirilen hileli hareketler neticesinde KDV iadesi yapan Devlet mamelekinin aktif kısmının eksildiği; kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun bu yöntem ile işlendiği”
Devleti dolandırmaya yönelik bu sistemde çok sayıda şirket yer aldı. Gözaltı ve tutuklamalar oldu. Bu davanın iddianamesi, devletin nasıl dolandırıldığı, hangi yöntemlerin nasıl kullanıldığı açısından öğretici. Şirket isimleri kullandıkları sahte senetlerin örnekleri, görsellerinin de yer aldığı şirketler arasında, geçen hafta patronunun dolandırıcılıktan ceza aldığını yazdığım Bayburt Grubu şirketleri de var. (İddianamenin 317, 333, 334, 341. Sayfalarında ayrıntılı olarak anlatılıyor.)
Devletin bu sahte fatura düzeni kuranlar tarafından uğratıldığı 25 milyar liralık zarar çok büyük bir tutar. 8 milyondan fazla emekliye 3 bin liralık bayram ikramiyesi ödenecek kadar. Yani bu şirketler, kurdukları sahte fatura düzeniyle emeklinin maaşından çocukların yemeğinden çalıyor aslında.
Basit bir hesap daha yapalım. Bugün İBB’nin Kent Lokantaları’nda sunduğu üç öğün yemeğin bedeli 40 TL. Devletin bir çocuğa bir öğün için yapacağı harcamada bu tutarı esas alırsak 22 gün üzerinden ayda 880 TL, 9 ayda yaklaşık 8 bin TL’ye karşılık geliyor.
Bu dönemin başında Milli Eğitim Bakanlığı’nın ücretsiz yemeği kestiği ana okullarındaki öğrenci sayısının yaklaşık 1 milyon 400 bin olduğu belirtiliyordu. Yine 40 TL’yi ve 1 milyon 400 bin anaokulu öğrencisini esas alalım.
Anaokuluna giden bütün çocuklara bir öğretim yılı boyunca çıkarılacak bir öğün ücretsiz yemeğin, devlete toplam bedeli 11 milyar 200 milyon TL.
Bu nasıl bir tutar biliyor musunuz?
Devleti soyan sahte fatura, paravan şirket çetesinin, kamuya verdiği zararın yarısı bile değil. Üstelik o şirketlerin bir kısmına, TMSF kayyım olarak atansa bile, bir kısmı hâlâ faal ve piyasada iş yapıyor. (Sahte faturayla devleti dolandırmanın, kamu inşaatlarında malzemeden çalmak anlamına da geldiğine hiç değinmiyorum bile…)
Misal, iktidar, devleti bu kadar rahat dolandırabilen şirketlerin bu kadar rahat hareket etmesini önceden önlese bu zarar oluşmayacak.
Anlaşılıyor mu “kaynak yok” demek, neden büyük bir yalandır.
“Kaynak yok”un doğru söylenişi, “Kaynağı iyi yönetemedik, devletin zarara uğratılmasına engel olmadık olamadık, kaynağı oraya değil buraya kullanmayı tercih ettik, siz onun için yoksulsunuz, açsınız”dır.
Tele1