AKP iktidarının 18 yıldır cumhuriyetin değerleri ve Atatürk ile ‘çatışma içinde’ olduğunu belirten Altınışık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve siyasi parti liderlerine Atatürk’ün yaptığını yapabilme çağrısında bulundu: “Atatürk bütün mal varlığını Türk milletine bırakmışken, başta Cumhurbaşkanı ve tüm siyasilere mal varlıklarının tümünü Türk milletine bıraksınlar.”
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Hüseyin Emre Altınışık, İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi sonrasında başlayan “30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri yasaklandı” tartışmasına ilişkin ANKA’ya konuştu. Bakanlığın genelgesinde koronavirüs pandemisinin ‘yasağa kılıf’ olarak ‘uydurulduğunu’ belirten Altınışık, Ayasofya’nın ibadete açılışına 350 bin kişinin katıldığını hatırlatarak, diğer milli günler ve bayramların da 30 Ağustos sayesinde kutlanabildiğini vurguladı. Altınışık, “Eğer 30 Ağustos olmasaydı, Malazgirt zaferini kutlamanın bir anlamı olmayacaktı. Ya da 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethini kutlayamayacaktık” dedi.
AKP iktidarının 18 yıldır Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetin kazanımlarıyla ‘çatışma içinde olduğunu’ kaydeden Altınışık, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın sözlerini anımsatarak, “Siyasi iktidarın yansıması olarak görüyoruz. Neden Atatürk ile uğraşılır? Atatürk kendisine makamlar, mevkiler, hanlar, hamamlar, mal, mülk yaratmadı ve edinmedi” diye konuştu.
Atatürk’ün daha iyi anlaşılması için Türk milletine bütün mal varlığını bırakmasının altındaki yatan nedenlerin sorgulanması gerektiğinin altını çizen Altınışık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve tüm siyasi parti liderlerine çağrıda bulunarak, “Atatürk’ün yaptığını yapabilsinler. O zaman bazı hususlar daha iyi anlaşılabilecektir” ifadelerini kullandı.
‘YASAĞA KILIF UYDURULDU’
Altınışık’ın değerlendirmeleri şöyle:
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN GENELGESİ
Bu genelge yasakçı bir genelgedir. İçeriğinde Atatürk anıtları önündeki kısıtlı sayıdaki katılımın dışında herhangi bir tören anma ve programın yapılması yasaklandı, şehitliklerin ziyareti, katılımlar kısıtlandı. Resmen bu bir yasaktır. Yasağa da pandemi kılıfı uyduruldu. Oysa 1 Haziran’dan itibaren normal yaşama geçiş sırasında ülke yöneticileri her şeyin kontrol altında olduğunu söyledi.
AYASOFYA’NIN AÇILIŞI
15 Temmuz’daki kutlamalar, düğünler, AVM’lerin açılışı, üniversite sınavlarında milyonlarca öğrencinin sınava girişi. Bunlarla ilgili tartışmalarda siyasiler sorun olmadığını söyledi. 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 95 yıl dönümünde Ayasofya’nın ibadete açıldığını düşünelim. 350 bin kişinin camiye geldiği, etraftaki sokakların insanlarla dolu olduğu söylendi. Ama o gün biz Anıtkabir’e pandemi gerekçe göstererek alınmadık. Pandeminin gerekçe ve kılıf olduğuna inanıyoruz. 30 Ağustos’un yasaklanmasına yönelik bir girişim. Eğer 30 Ağustos olmasaydı, Malazgirt zaferini kutlamanın bir anlamı olmayacaktı. Ya da 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethini kutlayamayacaktık. 30 Ağustos bu bayramların kutlanmasına temel oluşturmaktadır. 30 Ağustos’un yasaklanması tüm milli tarihimizin, milli günlerimizin anlaşılmasına engel olmak demektir.
26 Ağustos Malazgirt zaferini 3 gün 3 gece, yoğun etkinliklerle, Cumhurbaşkanı ve siyasilerin katılımıyla kutlandığını görüyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı bu kutlamanın kutlanmasına olanak sağlayan bir bayram.
SİYASİ İKTİDARIN ATATÜRK’E YÖNELİK TUTUMU
(30 Ağustos kısıtlaması) Atatürk’e yönelik yaklaşımının bilinen ve görülen uygulaması. Pandemi diğer törenlerde yok, fakat 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda var. AKP’nin zaten 18 yıllık süreç içinde milli bayramlarımıza yönelik kısıtlamalarını hepimiz biliyoruz. İlk önce resmi programlarla sınırlandırılmaya çalışıldı. Katılımlar sınırlandırılarak, protokol oluşturuldu. Sanıldı ki biz protokol içine alabilirsek, halktan bunu koparabiliriz. Tam tersi oldu. Bugün halkımız resmi programlarının dışında milli günlerimize, milli tarihimize daha büyük heyecanla sahip çıkıyor.
Sayın İbrahim Kalın’ın yaptığı açıklamada, ‘150 yıldır bize başka hikayeler anlatıldı, artık kendi hikayemizi yazma zamanı gelmiştir’ denildiğinde bu sürecin içine hangi aşamaları kattığını hepimiz iyi biliyoruz. Milli kahramanlarımızdan Reşat Çiğiltepe’nin Ankara Mamak’taki okuldan adının kaldırılması da, bu çerçevede siyasi iktidarın, Atatürk’e ve 30 Ağustos’a nasıl baktığının kanıtıdır. Türkiye’de cumhuriyetin değerleriyle ciddi bir çatışma ve mücadele içindeler. Bu son derece düşündürücü.
ATATÜRK’LE NEDEN UĞRAŞILIR?
Diyanet İşleri Başkanının, o kurumun kuruluş talimatını veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik yaklaşımını biliyoruz. Siyasi iktidarın yansıması olarak görüyoruz. Neden Atatürk ile uğraşılır? Atatürk kendisine makamlar, mevkiler, hanlar, hamamlar, mal, mülk yaratmadı ve edinmedi. Neyi var, neyi yok Türk milletine bıraktı. Atatürk Orman Çiftliğini de var eden yine Atatürk’tür. Türk köylüsüne tanıttırarak, onların eğitimine katkı sunmak için çalıştı. Ne çocuğu vardır, ne de sülalesini hanedanlık gibi korumuştur. Zaferlerini bile Türk milleti ile özdeştirdi.
SİYASİLERE MAL VARLIĞI ÇAĞRISI
Atatürk bütün mal varlığını Türk milletine bırakmışken, buradan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın arifesinde çağrıda bulunuyorum. Başta Cumhurbaşkanı ve tüm siyasilere mal varlıklarının tümünü Türk milletine bıraksınlar. Atatürk’ün yaptığını yapabilsinler. O zaman bazı hususlar daha iyi anlaşılabilecektir.
Atatürk’süz bir tarih yaratmaya çalışılıyor. Sahte ve uydurma bir tarih yaratılmaya çalışılıyor. Yunan kazansaydı diyenlere, hilafet özlemleri içindekilere pirim veriliyor. Söz konusu cumhuriyetçiler olduğu zaman pandemi öne sürülüyor.
http://www.krttv.com.tr/gundem/adddencumhurbaskanivesiyasilerecagrih45361.html