AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi (YİK) Bülent Arınç’ı istifaya davet etti.
Bülent Turan, TVNET televizyonunda gazeteci Ersin Çelik’in sunduğu İç Hatlar programında “Şahsi kanaat toplantılarda ifade edilir ekranlarda değil. Sayın Arınç’ın kurullarda bunu söyleme hakkı var bırak kurul üyeliğini bırak gel televizyonda tartış lafım yok. Ama siz KHK feci derseniz bu KHK’ya imza atan Erdoğan’a feci söylemiş olursunuz. Bu doğru olmaz” ifadelerini kullandı.
“Sayın Erdoğan'ın esefle karşılamasından sonra Arınç'ın yerinde ben olsaydım istifa ederdim” diyen AKP’li Turan şöyle devam etti:
“Ben o yazıyı okurken Arınç da bizlerin de ders alacağı ifadeler vardı. Ama keşke o tartışmalardan sonra olmasaydı tartışmalar olmadan olsaydı olurdu. Ben Arınç’ın yerinde olsam o toplantıya gidemezdim. Net istifa ederdim. Madem şahsi açıklamalar yapıyoruz. Sayın Erdoğan’ın esefle karşılamasından sonra o toplantıya gitmezdim.
ARINÇ'TAN AÇIKLAMA
AKP içinde tepkiler devam ederken, Bülent Arınç’ın dün yaptığı açıklamalar “geri adım mı attı” sorularını akıllara getirdi. Arınç dün, AKP Iğdır Teşkilatı'nın Danışma Meclisi Toplantısı'na katıldı. Arınç buradaki konuşmasında, AKP’de birlik ve beraberlik mesajı vererek şöyle konuştu:
“Size AK Parti'nin temelindeki sırrı beraberlik, birlik, birbirimize olan muhabbetimiz, halka olan ilişkimizdir. Her seçimde 78 ilden milletvekili çıkarırdık. Oysa CHP'nin 35 ilde vekili olmazdı, CHP'yi arkamızdaki parti olduğu için söylüyorum. Kimisi belli bir bölgenin, kimisi sahillerin partisi. Bizim sahili, doğusu, güneydoğusu her yerden vekilimiz olurdu. Biz Türkiye'nin partisiydik. Bu beraberliğimiz devam edecek, bu sıkıntılı günlerimizi atlatacağız."
İktidar olarak Kürtleri hiçbir zaman düşman olarak görmediklerini siyasi tercihlerinin AKP olmasını istediklerini belirten Arınç, "Çünkü bu ülkeye en büyük hizmetleri biz yaptık. Kürtleri hiçbir zaman düşman görmedik. Türkiye'yi düşünün AK Parti Türkiye'nin sigortası. Bu sigortayı attırmamak lazım. Birbirimize düşeriz, parçalanırız, kuvvetimiz gider. Başka hangi parti Türkiye'yi idare edebilir" diye konuştu.
'KHK UYGULAMALARI CUMHURBAŞKANIMIZA AİT'
AKP eski milletvekili ve Star gazetesi yazarı Mehmet Metiner, Bülent Arınç'ın "faciadır" dediği KHK uygulamalarının bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait olduğunu söyledi.
Eski AKP milletvekili ve Star yazarı Mehmet Metiner, KHK uygulamalarının bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait olduğunu söyledi. Metiner, "Hatırlatmak bile gereksiz" diyerek Bülent Arınç'a yüklendi ve “KHK faciadır!' demek, hem Reis, hem de 15 Temmuz şanlı direnişimizle örtük bir hesaplaşmanın adıdır." dedi.
Arınç ile arasında sorun olduğu bilinen Metiner sözlerine, "Açık söylüyorum: Bu sözler mağduriyet kılıfı giydirilmiş bir FETÖ savunusu ve seviciliğidir. Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi 15 Temmuz şehitlerine düpedüz ihanettir" diye devam etti.
"Konuşan kadar konuşturanı da görecek bir siyasi bilinci kuşanmazsak acınacak durumlara düşeriz, biline" diyen Metiner'in "KOD ADI: KHK" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Geriye doğru gitmeden bugünü anlamak mümkün değil.
Kimin kendini nerede konumlandırdığını bilmek için düne bakmak lazım.
Yakın tarihe hızlıca bir göz atalım.
Dersaneler süreci, FETÖ’cülerin ilk başkaldırısıydı.
Reis o süreçte yalnız bırakıldı.
Daha vahimi başta o “malum zat” olmak üzere partinin kimi ağır topları karşısına dikildiler.
FETÖ’cülerin arkasında sinsice durdukları ikinci isyan “Gezi süreci”ydi. Reis o kritik dönemde yalnız bırakılmanın ötesinde sırtından hançerlendi.
Dönemin Cumhurbaşkanı A. Gül ile beraber hareket eden o “malum zat”ın başını çektiği parti içi iktidar bloku Reis’i sokakta devirmeye çalışan çapulcularla uzlaşma yollarını aradı.
17/25 Aralık’ta FETÖ’cüler Reis’i “yolsuzluk kılıflı” bir darbeyle alaşağı etmek için üçüncü bir isyan başlattılar.
O bıçak sırtı süreçte de Reis yalnız bırakıldı.
Reis’e ölümüne sadık bir kaç vekilin dışında kimse televizyonlara çıkıp tavır koymaya cesaret edemedi.
Sonrasında FETÖ’cülerin başta emniyet ve yargı olmak üzere devlet içinde kümelenmiş unsurları tasfiye edilmeye başlandı.
Tam da o dönemde o “malum zat” mağduriyet edebiyatı üzerinden Reis’e aba altından sopa göstermeye başladı .
“Cübbemi giyerim ha!” diye başlayan tehditkâr ve cüretkâr sözleri arşivlerde duruyor.
Gene o “malum zat” tıpkı Pensilvanya operasyonuyla CHP’nin başına geçirilen Kılıçdaroğlu’nun ağzıyla Reis’e “Tek adam!” demeye başladı.
“Tek adam rejimi!” FETÖ’cülerin Kılıçdaroğlu’nun ağzından tedavüle soktukları bir söylemdi.
O “malum zat”la beraber Gül ve Davutoğlu ekibi de eş zamanlı olarak bu söylemi sahiplenmişlerdi.
Reis 17/25 sürecinden itibaren “Paralel yapı”ya vurgu yaptıkça o “malum zat” ve gibileri kalkıp “paralel yok!” diyorlardı.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra güya nedamet gösterisi altında “FETÖ’nün terör örgütü olduğunu 15 Temmuz sayesinde öğrendim. Meğer ne ahmakmışım!” mealinde laflar ederken bile kurnazlıkla Reis’i de kendine “suç ortağı” kılmaya çalışıyordu.
“Sadece ben değil Tayyip Bey de onlara yardımcı oldu. O da onların bu yüzünü göremedi.” dedi. Oysa Reis 7 Şubat MİT krizi olayında onların gerçek yüzünü görmüş, 17/25 Aralık’tan sonra da köklerini kazımaya koyulmuştu.
Bakmayın siz kendisine “ahmak” dediğine aslında her halükarda kendini saklamasını bilen “zeki “ ve “marifetli” biridir o.
15 Temmuz’dan sonra kendisinden de hesap sorulacağı korkusuyla köşesine sindi.
Sonra imdadına siyasi konjonktür yetişti.
A. Gül Reis’in karşısına malum lobi tarafından çıkartılmak istendiğinde ve A. Davutoğlu da Reis’e karşı bir çıbanbaşı olarak belirdiğinde fırsatı ganimet bildi.
Reis’in affına mazhar olunca kendinde güç vehmetmeye kalkıştı.
Reis’in Gül ve Davutoğlu dolayısıyla kendisine mecbur ve mahkûm olduğu hissine kapılarak pervasızlaştı.
YİK üyeliğiyle beraber kibri ve özgüveni tavan yaptı.
Ve gerçek yüzünü göstermeye başladı.
17/25 Aralık’tan sonra dillendirdiği mağduriyet edebiyatını “KHK faciası”na dönüştürdü.
Gelen tepkiler üzerine mecbur kalıp “Ben herkesi kastetmedim, sadece sahiden mağdur olanların varlığına dikkat çekmek istedim!” mealinde açıklamalar yapması o “malum zat”ın her zamanki gibi kendini “zeki”, bizleri de “ahmak” gibi gören karakterinin bir parçası.
“KHK faciası” söylemi, bir FETÖ imalatıdır.
Bu düpedüz FETÖ ile bir suç ortaklığıdır.
“15 Temmuz tiyatrodur!” söylemiyle “KHK faciadır!” söylemi kelimenin tam anlamıyla FETÖ propagandasıdır.
Her iki söylemin amacı, sadece 15 Temmuz’u gölgelemek değil, FETÖ’cüleri de cesaretlendirmektir.
Dahası her iki söylemin hedefindeki kişi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hatırlatmak bile gereksiz: KHK’lar bizzat Cumhurbaşkanımızın uygulamasıdır.
“KHK faciadır!” demek, hem Reis, hem de 15 Temmuz şanlı direnişimizle örtük bir hesaplaşmanın adıdır.
Açık söylüyorum: Bu sözler mağduriyet kılıfı giydirilmiş bir FETÖ savunusu ve seviciliğidir. Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi 15 Temmuz şehitlerine düpedüz ihanettir.
Konuşan kadar konuşturanı da görecek bir siyasi bilinci kuşanmazsak acınacak durumlara düşeriz, biline!
"FETHULLAH GÜLEN KAHPESİNE HİZMET EDİYOR"
A Haber sunucusu Erkan Tan, Bülent Arınç’ın KHK eleştirisine tepki gösterirken, “KHK’ları tamamen çürütmeye çalışmak Fetullah Gülen kahpesine hizmet etmektir” ifadelerini kullandı.
ARINÇ'TAN YENİ AÇIKLAMA
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç, 'KHK faciadır' açıklamasına yönelik eleştirilere yanıt verdi. Arınç, "Yanlış uygulamadan mağdur olanların çektiği ızdırabı anlatmak için kullandığım cümledir. Eğer bu cümleyi çıplak olarak alırsanız yanlış anlamalara götürecek bir cümle. Sayın Cumhurbaşkanımızın eleştiren konuşmasını saygıyla, takdirle karşılıyorum" dedi.
YİK üyesi Bülent Arınç, Iğdır Üniversitesi'nde düzenlenen konferansa katıldı. Konferans sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Arınç, 'KHK faciadır' açıklamasına yönelik eleştirilerle ilgili konuştu. Arınç, "Birkaç gün evvel bazı konuları içeren konuşma yaptım, videolar halinde yayınlandı. Bunun içinden sadece bir cümleyi alarak, eleştiriler, yorum farklarıyla yanlış yorumlayanlar, kötü niyetli olarak istismar edenler oldu. 'KHK bir faciadır' cümlesi, konuşmamın içinde geçiyor. Başına, sonuna dikkat edilirse konuşmanın bütünü incelenirse bunların muhatabının Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) çıkaran hükümet olmadığı, olağanüstü hal döneminde çıkan bu kararnamelerin olağanüstü hal kalktıktan sonra yargıya giderek, beraat etmiş, soruşturma sonrası takipsizlik kararı almış, hakkında soruşturma açılmamış insanlara bir an evvel iade işlemlerinin uygulanmasına yöneliktir. Evet 'KHK faciadır' cümlesi var; ama bunun önü ve arkası dinlenirse yanlış uygulamadan mağdur olanların çektiği ızdırabı anlatmak için kullandığım bir cümledir. Eğer bu cümleyi çıplak olarak alırsanız yanlış bir cümledir, yanlış anlamalara götürecek cümledir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın eleştiren konuşmasını saygıyla takdirle karşılıyorum" diye konuştu.
15 Temmuz'un, hain darbe girişimi olduğunu kaydeden Arınç, "250'nin üzerinde şehidimiz, 2 bine yakın yaralımız vardır. Halkımız, Cumhurbaşkanı'mız 'Sokaklara çıkın, darbeye karşı çıkın' sözüne uymuşlardır, hayatlarını feda etmişlerdir. Şehitlere, gazilere şükran borcumuz vardır. Bombaların yanında patladığı bir insan olarak, canlı yayınlara katılan biri olarak bu darbe girişimini lanetledik. Herkesin karşı çıkması gerektiğini söyledik. Özellikle bu darbe girişiminin silahlı unsurlarının en ağır cezalara çarptırılmasını talep ettik. Yargı üzerine düşeni yapıyor. Benim tek bir amacım vardı; KHK sonuçları. 15 Temmuz hain darbe girişimi oldu; hükümetimiz, Cumhurbaşkanı'mız doğru bir iş yaptı, olağanüstü hal ilan edildi. Olağanüstü hal, 2 yıl devam etti. Bu süreç içinde 20 civarında kararname çıkarılarak, terör örgütünün kamuda çalışan unsurlarının temizlenip, ayıklanmak istendiğini biliyorum. OHAL çok doğru, KHK çok doğru; ama bu örgütle irtibatı olup, olmadığı yargılandıktan sonra yargı kararıyla beraat etmiş insanların da 'terörist' yaftasından kurtulmaları lazım" dedi.
Bülent Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mız her türlü anlamaya müsait olan cümle üzerine eleştiri yaptı ki bunun çok doğru olduğunu, yerinde olduğunu, bütün tartışmaları kesecek noktada olduğunu düşünüyorum. İyi niyetli eleştiride bulunanlara teşekkür ediyorum; ama bunun üzerinden şahsıma karşı Cumhurbaşkanı'mıza karşı 15 Temmuz'a karşı birtakım şeyler üreten kötü niyetlileri da Allah'a havale ediyorum. Bu dünyada boğuşacak halim yok, öbür tarafta hepsinin yakalarına sadece ben değil belki mağdurların tamamı da yapışacaktır. OHAL bir gereklilikti, kararnameler bir gereklilikti. 'Kontrollü kontrolsüz darbe' nitelendirmeleri yapan başta CHP olmak üzere bazı muhalif cephelere de prim vermem. Bu olayın mağduruyuz. Bütün millet bunun mağduru. Kim tankın içinde, kim helikopterin içinde, kim bombalara karıştı, kim masum insanlara silah çektiyse Erol Olçok'ların, Varank'ların, yüzlerce masum insanın hukukunu korumak üzerimize düşen vecibedir. Bu yüzden sözlerimin tekrar iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanı'mızın üzerimizde çok büyük hakları vardır, her zaman eleştirebilir, önerilerde bulunabilir."
http://www.krttv.com.tr/gundem/akpdebuyukbulentarinckavgasih18801.html