Soruşturmacı gazeteci ve Türkiye'nin en güvenilir kişisi Uğur Dündar'ın son kitabı “O Halde Biz Anlatalım” dolayısıyla yaptığımız röportaj, memleket meselelerine uzandı. Dündar ile yaptığımız röportaja Afrin Harekatı ile başladık… Bugün ise bir başka çarpıcı konuya, ekonomiye değindik…
HALKA BÜYÜK KÖTÜLÜK
■ Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özal'la başlayan özelleştirmeler bu iktidarla had safhaya ulaştı. Fabrikaların yerine AVM'ler yapılıyor. Şimdi de şeker fabrikaları ortadan kaldırılıyor. Oysa şeker pancarından üretilen doğal şekerin tehlikesi, emperyalizmin dayattığı nişasta bazlı şekerden çok daha azdır. Bu, topluma yapılmış bir iyilik anlamına gelmiyor. Nişasta bazlı şekerin obezite, kanser gibi birçok hastalığa yol açtığını göz önüne alırsak, halk sağlığını riske eden bir kötülük karşımıza çıkıyor.
■ Ekonomiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz yüksek teknoloji ürünü ihraç edebiliyor muyuz? Maalesef edemiyoruz. Biz aslında ithalata dayalı bir üretim ve tüketim ekonomisinin içindeyiz. İhraç ettiğimiz ürünlerde de ithalatın oranı çok büyük bir miktar tutuyor. Dışa dayalı bir ekonomimiz var. Döviz yükseldikçe ihraç gelirlerimiz azalıyor. Çünkü üretim için ithal etmek zorunda kaldığımız girdilerin maliyeti yükseliyor. Dış borç sürekli artıyor. Son 50 yılın toplam cari açığı geçen yıl tek başına verildi. Bu korkunç oran ithalat ile ihracat arasındaki makasın sürekli açıldığını gösteriyor. Türkiye'nin dünyadaki imajı zedelendikçe turizm gelirleri büyük oranda düştü. Çiftçinin hali perişan. Bir zamanlar kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olmakla meşhur Türkiye, artık Bulgaristan'dan saman ithal eder duruma geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 15 yıllık iktidarında yapması gereken en önemli şey ekonomide yapısal reform sağlamaktı. Acil olarak çağın gerektirdiği önlemlerin alınması gerekir. Artık teknolojik devrimi gerçekleştirmek lazımdır. Ama bu iktidar bunu yapamadı. Tam tersine, bir inşaat tutkusuna, rant ekonomisine kapıldı.
TÜRKİYE ÇÖLLEŞİYOR
■ Doğa katliamlarını, su kaynaklarının yok edilmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Dünyanın etrafında tam bir tur atmış gazeteci olarak söylüyorum, Türkiye'den daha güzel bir ülke yok. Ama bu güzelliğin layıkıyla korunup değerlendirilmesi bilincinin hâlâ oluşmadığını değerlendiriyorum. Geçen hafta, bana göre Cumhuriyet Halk Partisi'nin en başarılı belediye başkanlarından Sayın Fethi Yaşar'ın daveti üzerine Yenimahalle'ye giderken gördüğüm son Ankara manzarası beni çok ürküttü. Ankara'ya kalmak üzere ilk 1970 yılında gitmiştim. O yıllarda TRT'de çalışıyordum. Uçakla gidip gelirken hep dikkatle bakardım. Arada geçen yıllar içinde çölleşmenin nasıl hızla ilerlediğini görüp tanıklık etmiş bir yurtsever olarak yüreğimde derin bir sızı duyuyorum. 60 yıl sonra çölüz. Çölleşen bir ülkede en değerli şey sudur. Ama biz gürül gürül akan sularımızı HES'lerle kurutulan dere yataklarına çevirdik. Türkiye'ye kötülük yapmak isteyenler dışarıda laboratuvar çalışması yapsa ancak bu kadar başarılı olurdu. Bu cennet vatanı kirletip tahrip ediyoruz, su kaynaklarını yok ediyoruz.
YARGI GEREKENİ YAPMALI
■ Türkiye'nin kanayan yaralarından çocuk istismarı ve kadına şiddet vakalarındaki artışı neye bağlıyorsunuz?
Ne yazık ki son 10 yılda aile içi şiddet, çocuklara cinsel saldırılar, çocukların zorla evlendirilmelerine yönelik vakalarda yüzde 700 oranında artış olduğu görülüyor. Aslında akıl hastanesinde tutulması gereken bazı kerameti kendinden menkul meczupların ekranlara çıkarılarak, ‘ 6 yaşındaki çocukla evlenilebilir, kayınvalide genç olursa şöyle olur, asansörde bir kadın ve bir erkek bulunduğu halde halvet ortaya çıkar' gibi, dinimizle asla ilgisi olmayan kendi çarpık bakış açılarını din kılıfıyla sunmalarıyla sapık zihniyetli insanlar cesaretlendi. Yargı da bunlara müstahak oldukları cezaları vermezse sapıklar daha da cesaretlenir ve bu vakaların önü alınamaz.
■ Çanakkale'nin ardından Dumlupınar için kampanya başlattınız. Niçin?
Milli Mücadele'nin önsözü Çanakkale'de yazıldı. Bu destan öyle büyük ki tarihin akışını değiştirdi. Ama ne yazık ki biz oradaki şehitlerimizin anısına 1944 yılından itibaren dikmeye çalıştığımız Çanakkale Şehitleri Abidesi'ni bizim gittiğimiz 1997 yılına kadar tamamlayamamıştık. Biz bu ayıbın bir an önce giderilmesi için kampanyalar yaptık. En sonunda o zaman başbakan olan Sayın Tayyip Erdoğan ile görüştüm. Bu acı tabloyu bütün çıplaklığıyla kendisine anlattım. Devletin bunu bitirmek yükümlülüğü ile karşı karşıya olduğunu söyledim. O da söz verdi ve o ayıp 2004'te sona erdi. Biz bağımsızlığımızı 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz. Eğer 30 Ağustos olmasaydı ne sen Gökmen olurdun, ne de ben Uğur olurdum. Boyunduruk altında yaşamaya mahkum bir devletin bireyleri olurduk. Hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım her şeyimizi borçlu olduğumuz bu zaferi unutmamalıyız. 30 Ağustos Zaferi söz konusu olunca akla gelen ilk yer, tıpkı Çanakkale gibi kahramanlık destanının yazıldığı Kocatepe ve Dumlupınar'dır. Ama ne yazık ki Dumlupınar kaderiyle başbaşa bırakılmış, unutulmaya terk edilmiştir. Oysa bizim ilk görevimiz Dumlupınar'ı hak ettiği o şanlı görünüme kavuşturmaktır. Dumlupınar'ı gelecek kuşaklara daha güzel biçimde devretmemiz lazım.
■ Dumlupınar'da son durum nedir peki?
İnsanların orada yaşamaması için neredeyse her şey yapılmış. Tarım çökmüş. Kütahya'da Dumlupınar Üniversitesi var, Dumlupınar İlçesi'nde üniversitenin bir enstitüsü bile yok. Kütahya Belediyesi, Dumlupınar'ı desteklemesi gerekirken, Türk bayrakları bile göndermiyor. İlçede bir lokanta var, tuvaleti dahi yok. Cenaze arabası yok. Şehitliğe giden yol tarumar. Dumlupınar Belediye Başkanı Sayın Niyazi Tezcan dürüst, temiz, yurtsever biri. Ancak belediyenin kaynakları, imkanları yetersiz Dumlupınar'ın çok eksiği ve desteğe ihtiyacı var.
■ Çağrınız ses getirdi mi?
Hepimizin ortak değeri Dumlupınar için dayanışma başladı. CHP'nin en başarılı belediye başkanlarından Fethi Yaşar çok büyük bir destekle ilçeye toplantı salonu ve misafirhanesi de bulunan sosyal tesis yaptırıyor. Adana'nın Çukurova Belediyesi, Dumlupınar ile kardeş şehir olma kararı aldı. Çukurova Belediye Başkanı Sayın Soner Çetin iş makinesi hediye etti. Edirne Belediye Başkanı Sayın Recep Gürkan cenaze aracı armağan etti. Dumlupınar Üniversitesi, 2019 yılında ilçede bir yüksekokul kurulması kararı aldı. Ancak henüz bina yok. Dayanışma güçlenerek devam ediyor. Ben Türkiye'nin varlıklı işadamlarına da sesleniyorum. Bugünkü zenginliğinizi Dumlupınar'a borçlusunuz. Hiç olmazsa borcunuzun küçük bir taksitiyle gelin orada bir eser yapın.
http://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/akpinsaattutkusunaverantekonomisinekapildi2263233/