Mersin'de, bir yıl önce Emniyet Müdürlüğü haber merkezinin şüpheli araç anonsu üzerine durdurulan araç AKP'li Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz'a ait çıkmıştı.
Duruma sinirlenen AKP’li vekil Yılmaz, polislere, “Şerefsiz” diyerek hakaret edip küfretmiş, 2 polisi açığa aldırmıştı. O polislerin aradan geçen bir yıla rağmen hâlâ açıkta olduğu ortaya çıktı.
Aradan geçen bir yıla rağmen görevlerine döndürülmeyen polislerin durumunu Emniyet Sen Genel Başkanı Faruk Sezer gündeme taşıdı. Sezer, kurduğu Polisin Sesi Platforumu (polisinsesi.org) çarpıcı bilgiler paylaştı.
Sezer, mevzuata göre silinmesi yasak olan telsiz konuşmaları ve farklı kaynaklardan edindiği bilgiler ışığında o gün yaşananları ve süreci şöyle özetledi:
“POLİS EKİBİNİN ÜZERİNE SÜRÜP KAÇTI”
Geçtiğimiz yıl 18 Temmuz günü Mersin’de bir otomobil bir ekibin dur ihtarına uymuyor. Ekip telsizden, “Üzerime sürdü, durmadan kaçtı” şeklinde anonsla durumu bildiriyor. Haber merkezi olayı bütün birimlere anons ederek duyuruyor. Görev yerinde olan Muharrem Aydoğan ve Muhammed Yar’dan oluşan iki kişilik bir ekibimiz, kavşakta aracı durduruyor.
“SAHTE PLAKA ŞÜPHESİ”
Daha ilginç bir konu daha var, kayıtlarda anons edilen plaka başka bir marka, başka bir renk araca çıkıyor. Bu da polisin üzerine sürülüp kaçan aracın sahte plakalı araç olduğu şüphesi uyandırıyor.
Zaten ekiplerin teyakkuza geçmesinin sebebi de bu… Ortada sahte plakalı bir araç var ve polisin üzerine sürmüş. O zaman bu durdurulmada öncelikli hatta önlemler alınarak durdurmada öncelikli araç haline geliyor.
“ÖNÜNE GEÇEREK DURDURDU”
Polis ekibi, aracı kavşakta yavaşladığı sırada önüne geçerek durduruyor. Aracın içerisinde bir şoför ile bir kadının olduğunu görüyorlar. Konuyu anlatınca kadın, milletvekili olduğunu söyleyip kimliğini gösteriyor araba içerisinden…
Bu araç polisin üzerine sürüp kaçan araç ve bu araç plakası farklı, bir harf yanlış… Bu da bu aracı sorgulama zorunluluğu doğuruyor tabi ki… Ekip, “Aracı sorgulayıp sizi göndereceğiz” dedikten sonra, işte o daha sonra medyaya düşen görüntüler yaşanıyor. Bu arada görüntülerin olaydan iki ay sonra polislerin bilgisi dışında sosyal medyaya konulduğunu vurgulamak gerekiyor.
Tabi o kayıtta izlemediğimiz daha farklı şeyler de yaşanıyor. Milletvekilinin küfretmesi, şerefsiz demesi, tükürüğünü üstüme saçma demesi, siz kimsiniz, kendinizi ne zannediyorsunuz demesi. Şoförün arabadan inip polislerin üzerine yürümesi, polise sicilini ver bana demesi, polisin silahını almaya, telsizini almaya çalışması…
Bütün bunların tamamı o görüntülerde de göründüğü gibi yaşanıyor. Polis “Artık gidebilirsiniz” diyor ancak milletvekili gitmiyor.
“AÇIĞA ALINDIN, SİLAHINI, KİMLİĞİNİ BIRAK”
O sırada milletvekili il emniyet müdürünü arıyor. Mersin'in şu anki il emniyet müdürünü arayarak, bu kısmını devlet terbiyem gereği söylemeyeceğim, bir şekilde sayın il emniyet müdürüyle konuşuyor. Al telefonu diyerek memura veriyor.
Sayın müdür memurumuza, “Milletvekilini bırak ve şuradayım oraya gel” diyor. Milletvekili bırakılıyor. Şuradayım denilen yere gidiliyor. Tam 5 saat bekleniliyor. Sayın Müdür silahınızı kimliğinizi bırakın açığa alındınız diyor. Özetle böyle…
“GÖREV BİLİNCİYLE DAVRANDI”
Haber merkezinden gelen anonsu takip etmekten, anonsta söylendiği şekliyle polisin üzerine sürüp kaçan, belki kendi üzerine de sürecek, kendilerine de bir kötü bir şey yapabilecek bir araç olma ihtimali yüksek olmasına rağmen, görev bilinciyle, sadakatli bir şekilde o aracı durdurmaktan imtina etmeyen. Aman ya başka ekip baksın, biz kenarda duralım diye uyanıklık yapmadan görev bilinciyle hareket eden bu kişileri sadece ve sadece haber merkezinin anonsunu yerine getirdiği için, silahını, kimliğini bıraktırıyorlar.
“BİR YILDIR NEDEN AÇIKTALAR”
Bu milletvekilinin bu telefonuyla tamı tamına bu meslektaşlarımız bir yıldır açıktalar. Daha sonra bu milletvekili bizim bu haberleri duyurmamızdan sonra Sayın milletvekili üzgün olduğunu bir basın kuruluşuna bildiriyor. Önce meslektaşımızı suçlamaya çalışıyor, suçlayacak bir şey olmadığını görünce üzgün olduğunu söylüyor.
Milletvekili, “Ben adliyeye gittim herhangi bir kimseden şikayetim olmadığını söyledim” diyor. Şimdi “şikayetçisi olmayan” bir konudan dolayı iki polis tamı tamına bir yıldır neden açıkta.
EŞİ: “HABERİ DUYDUĞUMDA BAYILDIM”
Açığa alınan polislerden Muharrem Aydoğan’ın eşi Sevcan Aydoğan bir yıldır yaşadıklarını SÖZCÜ’ye anlattı:
“Geçtiğimiz yıl Şubat ayında peş peşe anne ve babamı kaybettim. Ardından eşimin bu şekilde açığa alınması çocuklarımla bizi çok üzdü. Herkes gülüp oynarken biz Kurban Bayramını ağlayarak geçirdik.
Acılarımı bir yana bırakıp eşimi motive etmeye çalıştım. Bu olaylar karşısında depresyon ve panik atak hastası oldum. Şu an çok kötü durumdayız. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Kelimelerle ifade edemiyorum.
Üç tane çocuğum var. Biri üniversitede, biri lisede, biri ortaokulda… Büyük kızım devletten aldığı karşılıklı bursla idare etmeye çalışıyor. Küçük kızım servise veremediğim için gece karanlığında otobüsle okula gitmek zorunda kalıyor. Korkuyorum.”
“EŞİM BİR GÜN DAHİ RAPOR ALMADI”
Gerçekten eşim diye söylemiyorum ama işini layıkıyla yapan bir insan… 21 yıllık eşiyim. Eşimin bir defa dahi rapor aldığını bilmiyorum. Görevinden geri kalmamak için. İşini şerefiyle yapan bir insan.
Hayat şartlarını da biliyorsunuz. Markete gittiğimizde alabilirsin dediğimde 10 yaşındaki oğlum “Annecim babam açıkta şu an o yüzden alamam” diyor.
Benim çocuklarım gerçekten çok üzgün. Hepsi takdir alan çocuklardı. Teşekkürü zor aldılar.
“3 ÇOCUK TEK MAAŞLA GEÇİNMEYE ÇALIŞIYORDUK”
“Ben çalışmıyorum. Eşimin tek maaşıyla geçinmeye çalıyoruz. Evimizin kredi borcu var.. Ve bir yıldır maaşımızın üçte ikisini alabiliyoruz. Üçte biri kesiliyor.
Bu olay arife günü oldu. Eşim bayramın birinci günü ben namazdan geldiğini düşündüm. Kapıyı açtığımda eşim çok kötü bir vaziyette, gözleri kıpkırmızıydı. Ne oldu dediğim an, “Ya Hanım, kimliğimi silahımı teslim ettim, açığa alındım” dedi. Ben baygınlık geçirdim. Zaten panik atak hastası olmuştum anne babamın durumundan sonra. Eşim benim durumuma daha çok üzüldü. Hep beraber bayramlaşmak yerine ağladık. Çocuklarım hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Ben ağlıyorum. Eşim işine gittiği zaman, işinin verdiği gururla her gün eve geldiğinde “Hamdolsun Hanım, bugün de çalıştım, bugün de işimi layıkıyla yaptım” diyerek gelen bir insandı…
“GÜNLERCE KONUŞMADI”
Açığa alındıktan sonra günlerce konuşmadı. Bir kanepede uzandı kesinlikle sohbet etmek falan yok. Ne çocuklarımıza verimli olabildik, ne kendimize…
Hem psikolojik, hem maneviyat, hem maddi olarak çok zor günlerden geçtik.
Eşim açığa alındığında biz kimseye duyurmadık. Görüntüler çıkana kadar kayınvalidem bile bilmiyordu.
Eşime helal olsun dediler. Görevini çok iyi yapmışsın helal olsun dediler. Eşim zaten işini dört dörtlük namusuyla yaptığı için biz kimseden bir şey duymadık.
Eşim genetik olarak saçları geç beyazlayan bir aileden geliyor. Eşimin saçları şu an bembeyaz oldu. Ayağında da gut hastalığı var. Zaman zaman topallayarak yürüyor. Ameliyat oldu olduktan sonra bile fazla rapor kullanmadan göreve başladı.
“SİCİLİ TERTEMİZ, İŞİNE AŞIK BİR İNSAN”
Eşim işine aşık bir insan. Devletine, milletine… Benim eşimin asla bir yanlışı olamaz. Her zaman arkasındayım kendisinin. Hiçbir zaman yanlış yapmadı, yapmaz da… Sonsuz güvenim var kendisine…
Eşimin sicili tertemiz… Daha önce aldığı uyarı, kınama cezası, soruşturması asla olmadı. Hatta NATO’da görev aldı, G20 zirvesinde görev aldı, ödülleri olan bir insan. Eşim İstanbul’da birçok yere sürüldü. Yanındakilerle rüşvet almadığı için… Birçok yere gönderdiler. Trafiğe geçerken, “Çocuklarımın boğazından bir haram yumurta dahi geçsin istemiyorum” dedim. Eşim de zaten harama yönelecek bir insan değil.
“MÜFETTİŞ CEZA İSTEYEMEM DEDİ”
Öncelikle müfettiş atandı. Bu çok uzun sürdü. Müfettiş asla bu memura ceza isteyemem dedi. Müfettişten temiz, İl emniyetten temiz… Şu an sadece Ankara’da disiplin kurulunda… Son savunma yazısı gelmedi bize… İl disiplin kuruluna da çağırılmadık.
MİLLETVEKİLİYLE YÜZLEŞTİ
Eşim üç ay önce Zeynep Gül Hanım’ın geleceğini öğrenip AKP İl Başkanlığı’na gitti. Eşim, milletvekilinin yanına yaklaşıp kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş. Önce tanımamış, anlatınca “Bekleyin işim bitince görüşelim” demiş. Görüşmüşler, “Keşke böyle bir şey yaşanmasaydı. Elimden geleni yapacağım” demiş ama üç ay geçti bir şey yapmıyor.
Buradan devlet büyüklerime, herkese sesleniyorum, lütfen duyarlı olsunlar. Çocuklarımı düşünsünler. Biz çok kötü durumdayız, hem maddi, hem manevi.
İnsanların ekmeğiyle oynanmasın. Devlet büyüklerimin sesimi duymasını istiyorum.
“ADALET BEKLİYORUZ”
Adalet bekliyorum. Allahtan başka sığınacak kimsemiz de yok. Konuyu uzatmak da istemiyoruz. Karşı tarafın bir sinir anına denk geldi diye düşünüp bir şey demek istemiyoruz.