Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ın sorularını yanıtlayan İYİ Parti lideri Meral Akşener gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sosyal medyada annesiyle fotoğrafının altına küfür eden şahsın mahkemece serbest bırakıldığını belirterek, “Bakan olsam ne yazar” diye tweet atmasını da anımsatan Akşener, “Dünyayı yakarsa garipler yakar Sayın Soylu” diye konuştu. Akşener'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
İSTİŞARE KÜLTÜRÜNÜ ORTADAN KALDIRDI: Beğenmedikleri ‘Eski Türkiye’de liderlerin Türkiye adına yaptıkları, bir araya gelip liderler Türkiye'nin milli çıkarları açısından bir araya gelirlerdi istişare yaparlardı. Sayın Çiller başbakanlığı döneminde AB ile bir toplantıya gideceği zaman rahmetli Bağbuğ Alparslan Türkeş ve rahmetli Erbakan hocayla mutlaka görüşürdü. Sayın Erdoğan maalesef Türkiye’deki siyasi istişare kültürünü ortadan kaldırdı. 2017 referandumunda muhalefet ‘Hayır’a çok sert çalıştı. O zaman İYİ Parti yok ama İYİ Parti’yi kuranların tamamı Hayır’a çalıştı. Doğal olarak bir düzlemde buluşuldu ve seçim geldi Millet İttifakı kuruldu. Biz kendi aramızdaki istişareleri devam ettirdik. DEVA ve Gelecek Partisi kurulunca onlar da muhalefet takımında yer aldılar ittifak kısmı hariç yani yarın ne olur ona bakacağız ama muhalefet takımında yer aldıkları için onlarla da istişareler sürüyor.”
ERDOĞAN’IN SAADET ZİYARETİ: Sayın Erdoğan’ın yaptığı istişare işi ilginç. Erdoğan, sistemin tepe taklak gittiğini görünce Cumhur İttifakı’nı genişletmek amaçlı ziyaretlere başladı. Ben o istişare kültürünün Türkiye’ye çok faydası olacağını düşündüğüm için ‘Memleket Masası’ teklifini önermiştim. Küçük ortak Sayın Bahçeli, minik ortak ise Sayın Perinçek onlar çok çirkin ve pis dille suçladılar. Türkiye'nin ekonomisindeki sorunlarla ilgili hepimizin fikirleri ve çalışmaları var belki fayda sağlar ümidiyle söylenmiş bir teklifti.”
NEDEN ÖZELLİKLE SAADET PARTİSİ: Her ne kadar gömlek çıkmış olsa da Milli Görüş çok uzun erimli bir gelenek. ‘Adil düzen’ diye bir kavramın ilk defa onların dili ile Milli Görüş ile ortaya konulmuş. Türkiye’yi belli noktalarda değiştirmek, dönüştürmek iddiasıyla yola çıkmış aynı zamanda seküler devlet ile, seküler devleti alkışlayanlarla dindar insanların yan yana gelip barışmasını da sağlamaya yönelik yolculuk bu. Bunu akademik bir gözle söylüyorum. Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının yolculuğu ise daha pragmatist zaman zaman oportünist bir yolculuk. Sizi beğenmediğini ifade eden en küçük eleştiride bulunan dünkü dostlarınızı ve Saadet Partisi’nde kalmış size yol gösterenleri çok çirkin bir dille suçladınız. Bir dönem Saadet Partisi mensuplarını çok iğrenç çok pis kelimelerle suçladılar. Vatan haini oldular, terörist oldular hepimiz olduk.
TAKLAK GİTMEYE KARŞI ALINAN BİR ÖNLEM: Sadece ben değil, Rıza Akçalı, Nevzat Ercan tazminat ödemiş üç kişiyiz. Erdoğan’ı ve Refah Partisi’ni koruduğumuz için tazminat ödedik Doğruyol Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı üç kişi bu insanlar. Fakat en küçük eleştiride ‘Vatan haini, terörist' olduk. Bugün gelinen noktada bu dil sayın Erdoğan’ı ve iktidarını bitiriyor. O yüzden Sayın Asiltürk üzerinden bir özür ve sistemin içine alma harekatı bu. O kibir, üstten bakma Saadet Partisi’nde kalan mensuplarına uygulandı ve bugün Sayın Asiltürk’ün evine gidip ‘abim' demek tepe taklak gitmeye karşı alınan bir önlem.”
CUMHUR İTTİFAKI’NI BİR RADYOYA BENZETİYORUM: Ben Cumhur İttifakı’nı bir radyoya benzetiyorum. O radyonun makine kısmı AK Parti ve Sayın Erdoğan. Bir düğmede Bahçeli’nin bir düğmede Perinçek’in elinde. İç politikadaki düğme Sayın Bahçeli’nin eli, dış politikanın sahibi de Sayın Perinçek’in eli. Ankara’da AK Parti’nin üç dönem milletvekilliğini yapmış sayın Selçuk Özdağ öldürmek amaçlı dövüldü. Orhan Uğuroğlu, Afşin Hatipoğlu gibi iki gazeteci dövüldü. Ondan evvel Alaattin Çakıcı Sayın Kılıçdaroğlu’nu tehdit etti. Ondan önce Sayın Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye çalıştılar. Yumruk atan adamı bir yatır haline getirdiler. Bütün bunlara baktığınız zaman ben Sayın Erdoğan’ın bu işleri kınayamadığını gördüm. Hele en son Sayın Kılıçdaroğlu’nu Alaattin Çakıcı tehdit ettiği zaman Bahçeli’nin ‘dava arkadaşımız' diyerek yanında durması… Bu Türk siyasetinde ilk defa oluyor. Daha önce siyasetçiler arası tartışmalar olurdu ancak bu ilk defa oldu. İlk defa ana muhalefet partisi başkanını temsil eden başkanı tehdit eden mafya mensubuna sahip çıkıldı. Erdoğan'ın hiçbir tutum aldığını da görmedik.
NE BAHÇELİ NE DE ERDOĞAN DUYDU: Cinping Perinçek’ten bahsediyorum. Biz Uygur Türkleri konusunda, kadınlara yapılan tecavüzler konusunda çok hassasız. Türkiye'nin çok önemli bir bölümü de hassas. Davos'ta sayın Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Perez, Filistin üzerinden ‘one minute' yaptı, biz de hep beraber alkışladık. Filistin'in yanında durmak doğru bir tavır. Şimdi geldik Kahire'nin orta yerinde Erdoğan, şehit Rabia'nın sesini duydu onu da alkışladık ama biz ailesi mezalime uğramış Uygur Türkü kızımızı kürsüye çıkardık. Bu kızımızı ne Bahçeli ne de Erdoğan duydu. Bu kızımız Müslüman, bu kızımız Türk. Bu kızımızın ailesi kamplarda, bu kızımızın yaşıtları Çinli erkekler tarafından tecavüze uğruyor. Uygurları yok farz eden bir Cumhur İttifakı. Bu kızımızı PKK’lı, DAEŞ militanı, FETÖ’cü yapan bir Cinping Perinçek. Böyle bir şey olabilir mi? Rabia’yı, Filistin’i duyan Erdoğan bu kızı duymuyor. Dolayısıyla bu iki düğme milli görüşten gelen seçmenin vicdanını kanatıyor.”
DÜNYAYI YAKARSA GARİPLER YAKAR SAYIN SOYLU: “Sayın Perinçek’in bir beyanı var. ‘Hem MHP, Hem AK Parti, Vatan Partisi’nin Çin, Amerika, Rusya, AB konusunda görüşlerine gelmiştir. Onun ortaya koyduğu stratejisinde yürümektedirler' anlamı çıkıyor. Uygurlu kızımıza dair tek bir kelamın edilmemesi ile Sayın Perinçek’in demek ki doğru söylediği anlamı çıkıyor. Dolayısıyla Sayın Bahçeli'nin de Sayın Erdoğan'ın da Cinping beyfendiye cevap vermesi gerekiyor. Sistemin başında genel başkan olan kişi, bu iddiaya cevap vermek zorunda. Sayın Kılıçdaroğlu'na geçmiş olsun denilmeyen bir durum var. Daha vahimi söyleyeyim. Annesine hakaret edilmiş İçişleri Bakanı Bakanlar Kurulu'nda konuşamamışlar tweet üzerinden ‘Batsın bu dünya' diyor Müslüm baba gibi. Ben de ilave edeyim Dünyayı yakarsa garipler yakar Sayın Soylu.”
SİZ AYNI HÜKÜMETİN BAKANLARISINIZ: Yani anlaşılıyor ki AK Parti'nin bünyesinde hem ekonomi hem de hukuk alanında reform yapılması, AB ve Amerika ile ilişkilerin düzeltilmesini isteyen insanlar var. Bunlardan birinin sayın Erdoğan olduğunu düşünüyorum ben. Bunlara karşı çıkanlar da var ama asıl vahim olanı şu, Sayın Abdülhamit Gül'le Sayın Süleyman Soylu yani biri Adalet Bakanı diğer İçişleri Bakanı… Telefon açıp konuşamıyorlar, Bakanlar Kurulu’nda konuşamıyorlar, tweet üzerinden konuşuyorlar. Cıvıklık, ciddiyetsizlik bu. Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Siz aynı hükümetin bakanlarısınız. Ben Süleyman Soylu'nun babasını bilirim, annesini de görmüşlüğüm var. Yapılan elbette yanlıştır, bu çirkinliklerin önüne geçmek gerekir. Ancak bu çirkinliklerin önüne geçecek kişilerden biri de İçişleri Bakanı olarak Sayın Süleyman Soylu'dur. ‘Bakan olsan ne olur' demek, kendi aralarında kime mesaj veriyorlar bilemiyorum ama bu başlı başına bu işi yapamıyoruz demenin çok vahim bir şey.
KADINLARA SÖVMEK MODA OLDU: Bu iktidar zamanında kadınlara sövmek moda oldu. En son noktada Sayın Erdoğan'ın kızına da yapıldı. Türkiye'de ailenizden biri politika yapılıyorsa, bu küfrü, bu iğrençliği tadacaksınız. Damadın abisinin bulunduğu televizyonda 2015’te benim kocamı aldattığım söylendi. Söyleyenler de beraat etti. Onun için her ölümlü ailesinden bir kadın üzerinden böyle bir küfür yiyecek Türkiye’de. Bunun önüne geçmesi gerekenler şikayet edemezler. Bu, o pis dilin getirdiği sonuç. Şununla bununla suçlarsanız insanı, sürekli daha fazlası gelir. Yetmez. Onun için biz İYİ Parti olarak makulün peşindeyiz. Esnafın, işsiz gencin sesi olmaya gayret ediyoruz. Yani şiddete uğrayan bir kadınla ilgili Twitter'da tablo açmazsanız savcı harekete geçmiyor bu ülkede. Bu yüz karası bir şeydir.
“HDP KAPATILSIN” ÇAĞRISI: Ben Türkiye’de gerçek bir ciddiyetsizlik ve cıvıklık görüyorum. HDP’nin kapatılması ile ilgili mevzu, yöntemi, kanunu, hukuku açık. Hatta AK Parti’nin kapatılmasından sonra onlar tarafından partilerin kapatılmasının zorlaştırıldığı bir dönemden geçtik. Bunların hepsi Meclis’te oldu. Bugünkü şartlara göre Bakanlar Kurulu kapatabilir, başsavcılık resen müracaat eder, herhangi bir grubu olan parti MYK'da karar alır genel başkan gidip şahsen müracaat eder. Böyle yöntemler var.
APO’NUN YOL HARİTASINI KABUL ETTİNZİ: Buradaki cıvıklık şu; Esenyurt HDP’nin İlçe Başkanlığı’na polis baskın yapıyor. Orada Aponun posterlerini görüyor. Ya hu 31 Mart'tan önce açılım süreci esnasında Aponun mektubunu siz Diyarbakır meydanında okuttunuz ve o mektubun ortaya koyduğu yol haritasını kabul ettiğinizi ilan ettiniz. Bugün en çok şaşırdığım şey ise bir takım gazetecimsi, yazarımsı, siyasetçimsiler var. Abdullah Öcalan ile ilgili olarak bizlerin bebek katili demeye devam ettiğimiz, o dönem biz faşistlik ile suçlandık. Apo en büyük bilge lider oldu. Hepsinin yazıları ortada. O günkü yazılarının arkasında durmaya devam etseler saygı duyarım. Alakası olmayan şahıslar şu anda bayrak, millet, asker… İnanamıyorum ben bu yalancılığa, önce özeleştiri yap kardeşim. O şahıs beni vatan hainliği ile suçluyor, inanamıyorum. Diğer taraftan İçişleri Bakanı’nın attığı tweet bir başka zavallılık. İçişleri Bakanı’sın 31 Mart’a gidiliyor, Üsküdar’da ikamet ediyorum o zaman. Üsküdar’a geliyorsun ve Temel bey ile ikimizin Kandil ile evrak imzaladığımızı söylüyorsun. Eğer o kağıdı ben imzaladıysam görevini yapmıyorsun. Hakaret ediyor, iftira ediyor. İspatla diyorsun, ben onu siyaseten söylüyorum hukuki değil diyor ve sonuç itibariyle şaşırıyor arkadaş.”
BAHÇELİ DERHAL MYK'SINI TOPLAR: 31 Mart’a giderken, Abdullah Öcalan’ın mektubu okundu tamam. Daha enteresan bir şey oldu. Cuma namazı sonrası sayın Erdoğan ‘Mehmet’i gönderdim' dedi. ‘Kardeşi Mehmet’i gönderen benim' dedi. Bunlar ailecek görüşüyor, şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Bir orta oyunu dönüyor Türkiye’de anlayabilene aşk olsun. Sayın Bahçeli şayet gerçekten HDP'nin kapatılması ile ilgili bir aksiyon alacaksa endişesi olup da tavır takıncaksa, derhal MYK'sını toplar. Dolaylı bir ciddiyetsizlik, cıvıklık. Ondan sonra hukuk neye karar verecek, bilinmez bir konu. Şimdi esas mesele şu kimse fark etmiyor, Kürtlere hakaret ediliyor bu ülkede.
3 ADAYIMIZ AK PARTİ’YE GEÇTİ VE PKK’LILIKLARI BİTTİ: 31 Mart'a giderken, 29 arkadaşımıza PKK'lı iftirası atıldı. Nüfus cüzdanlarının örneği Yeni Şafak gazetesinde yayınlandı. Bu çocukların ikisi Türk kökenli, gerisinin ortak noktası belediye meclis üyesi ve başkan adayları, tamamı Kürt olması. Muş'ta bu iftirada bulundukları 3 adayımız AK Parti’ye geçtiler ve PKK’lılıkları bitti. Vahim olanı şu, Abdullah Uçar diye bir kardeşimiz Muş’lu Kocaeli’nde yaşıyor. Ben Bursa’ya çağırdım onu kamuoyuna konuşma yaptıracağım. ‘Ne söyleyeceksin Abdullah?' dedim. Abla derler bana, dedi ki ‘Abla diyeceğim ki ben Kürdüm ama PKK’lı değilim. PKK ile nasıl mücadele ettiğimi dünya alem bilir' İstemsiz olarak yüksek bir sesle demişim ki amayı kaldır. Getirilen nokta budur ‘ama’. Buradan sesleniyorum Güneydoğu'da Türk devletinin yanında yer almak, milletin birliğini ve bütünlüğünü savunmak çok önemli bir şeydir. Batıdan bakıp löm löm konuşmaya benzemez. Korucu olarak o insanları alırsınız, sonra çözüm süreci yaparsanız, orta yerde bırakırsınız. Sonra Valinize, komutanınıza, emniyet müdürüne kafayı çevir kardeşim dersiniz.
HDP'NİN KURUMSAL HATALARI VAR: Asıl mesele bu ülkeyi yöneten iktidarın bilmediği bir şey var, hangi parti olursa olsun Özal döneminden bugüne her iktidar döneminde hiçbir korucunun devlet sisteminde ortada bırakıldığı bir dönem geçmedi. Bu iktidar dönemi hariç. Gelinen nokta o kadar çirkin ki, gözden kaçan şey 6.5 milyon HDP’ye oy vermiş bir seçmen var. Bu 6 milyon insanın tamamını siz PKK’lı kabul ederseniz siz devlet insanı değilsiniz. Bu ülkeye iyilik edilmiş olmaz. Biz o konuda en net partiyiz. Kürtleri hiçbir partinin marabası olarak görmüyoruz. HDP'nin kurumsal olarak yönetenlerin hataları var. PKK ile iletişimleri, araya mesafe koyamamaları var mı var. Bunlarla ilgili konuşmuyoruz.”
APO'NUN MEKTUBU: Sayın Bahçeli, bütün bunları dert edinmişse gereğini yapmalıdır. AK Parti'nin bakanı Sayın Soylu, emniyetin yaptığı baskında Apo posteri çıkmışsa ve bu da yasaksa, bebek katiline dönüşmüşse işler Apo'nun mektubu okutmanın getirdiği bir suç oluyor, onun karşılığını vermiş mi bu arkadaşlar. Türkiye'de derin bir sahtekarlık var. Gelinen, gidilen nokta iyi değil, dolayısıyla suç işlenen bir durum var. Şahsıma 5 senedir açılmış bir dava var, benim ifadem alınmadı. Bütün bunların üstüne, bu bile bir cıvıklık. Bu işi takip eden her kim varsa.. Benim dokunulmazlığım yok, nerede yaşıyorum belli. Bunların hepsi FETÖ taktiği. Binali Yıldırım'ın gelip dediği şey, bunların hepsini sulandıran insanlarda derin yaralar açan meseleler.”
ERDOĞAN'IN KAÇ TANE DOSTU KALMIŞTIR: Biz Sayın Erdoğan ile ailecek görüşürdük. Mesela şu soru çok önemli, Sayın Erdoğan'ın başı derde düşse, kapısını çalacağı kaç tane dostu kalmıştır. Tamamen insanı dertten bahsediyorum. Dün CHP’nin Genel Başkanı demokrasi adına, başbakan olmasını sağlayan kişi onun partisine bu kadar pis bir dille hakaret etmek, Sayın Erdoğan'ın hangi işine yaradı? Yarar mı hayır yaramaz ama ne oluyor ki, Yalçın Doğan beyin bir yazısını okudum. Merkel ayrılırken Almanların tutumu. Ona oy veren, vermeyen insanlar çıkıp alkışlamışlar. Sosyal demokratların doğru önerilerini hayata geçirmiş. Hiç hakaret eden bir dil kullanmamış. O sorunun çözümünde de kendine en ağır muhalefet yapanlarla da çözüm ortaklığı yapmış. Kim kazanmış? Almanlar kazanmış 18 yılda Almanya'yı getirdiği nokta, dünyanın en devlet… Merkel nasıl hatırlanacak, Erdoğan nasıl hatırlanacak?
BUGÜN SS SUBAYI GİBİ HEPSİ: Şimdi dünün Abdullah Öcalan’ı bilge lider haline getirenleri, yazanı çizeni edenleri biliyorsunuz. Bugün SS Subayı gibi hepsi. Bu değişim başlı başına iğrenç. Bu insanların aileleri, dostları, çevresi var nasıl anlatıyorlar bunlar kendilerini. Ya SS subayı. Ben evvel ezelden beri Türk milletçisiyim, dün Abdullah Öcalan sevdalılarının bugünkü Kürt düşmanlığını hayretle izliyorum ben. Şimdi sosyoloji bilmedikleri için şöyle zannediyorlar. Bugün gagalarız ederiz yarın masaya çağırırız, bunlar koşa koşa gelir. Benim asıl derdim o insanlar. Aşağısı ne yapacak?
EKONOMİNİN KÖTÜ GİDİŞATINDAN SORUMLU KİM?: Kayınpeder sebep, damat sonuç. Biliyorsunuz, ‘faiz sebep enflasyon sonuç diyor ya arkadaşlar o nedenle bu Varlık Fonu meselesi çok acaip bir şey. Biz inşallah iktidar söz konusu olduğunda ki olacağına inanıyorum bunu hazineye devredeceğiz Varlık Fonu'nu. Cumhur İttifakı'na küçük ve minik ortaklara hep beraber baktığınızda çok bileşenli bir ittifak haline dönmüş durumda Cumhur İttifakı. Yani şenlikli bir resim var orta yerde.
MUHALEFET PARTİLERİNE BAĞIRMANIN, ÇEMKİRMENİN MALİYETİ YOK: Şimdi bir arkadaşımız gelip bana dedi ki ‘Sakın parti bünyesinden ayrı, bir ittifakla gitmeye aldanmayasın. CHP’den başka sakın ha' demişti. Şimdi o ilgili arkadaşın, partimizin tek başına girmesi gerektiğini iddia etiğini görüyoruz. Kerameti kendinden menkul kanaat önderleri var. Onlar da iki şey söylüyor. ‘Niye seçim istemiyorsunuz?' denildi. ‘Tamam istiyoruz' dedik. Hurra bir yöneldiler bize. ‘Sayın Erdoğan’ın işine yarar' dediler. Biz kendimizi Sayın Erdoğan'a göre ayarlayacaksak politika yapmayalım. Vatandaşımızın sesi olmak ve Türkiye’de bazı şeyleri olumlu yönde değiştirmek için bir parti kurduk biz. Muhalefet partilerine bağırmanın, çemkirmenin maliyeti yok çünkü. Daha ilginci, şimdi Parlamenter Sistem dedik biz. Sayın Erdoğan’ın seçilemeyeceğini de görüyorum. ‘Sayın Erdoğan nasıl olsa seçilemeyecek şimdi siz parlamenter sistem istiyorsunuz o Sayın Erdoğan’ın işine yarar. Dolayısıyla boş verin. Böyle gidin sonra bakarsınız duruma' diyorlar. Bunların tamamı uzlaşmaz çelişki denir. Şimdi bu insanlara yönelik de her şeyin farkındayım.”
CHP YALNIZ KALSIN DİYE İTTİREN BİR EL VAR: Demokrat Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi bir ittifak kuralım. CHP yalnız kalsın diye ittiren bir el var. Bize yönelik bir el var. ‘Biz zinhar yalnız gitmeliyiz, İYİ Parti yalnız gitmeli' diye. Sayın Erdoğan ne ister? Bu arkadaşlar Erdoğan’a bu kadar düşman. Benim Erdoğan veya Bahçeli ile kişisel bir sorunum yok ama sayın Erdoğan'a düşman olduğunu iddia eden kanaat önderlerimiz, şimdi bu tutumu izliyor.
İTTİFAKLAR ÜZERİNDEN GİRİLECEK SİSTEME: İYİ Parti tek başına girebilir bir sıkıntısı yok ama bu sistemle gidilecek seçime. Yani ittifaklar üzerinden girilecek. Bizim baraj problememiz yok. Biz yalnız başına girebilecek pozisyonda bir siyasi partiyiz. Güç birleştirme ile alakalı bir mesele var. Seçime tek başına girmekten toz zerresi kadar korktuğumuz yok. Keramati kendinden menkul bu şahıslar, hükmü veriyorlar ya bir taraftan da hepsi Tayyip Erdoğan düşmanı, ben değilim. Onların bu öneriyi yapmaları çok manidar. Ben onları bilemem. Ben hayatımda hiç komplo üzerinden konuşmadım. Uzun bir dönem de siyasette kaldım. Genellikle insani meseleler ve zaaflar üzerinden yürür. Şimdi mesela, bana bir şey bulamıyorlar söylemeye. FETÖ bitiyor, vatan haini. Böyle gidiyor. Ama biz sayın Erdoğan ile Bahçeli'nin dilinden kurtardık paçayı, yerli ve milli olduk. Bunun söylenmesine ihtiyacımız yok. Ama bu komplolara inanmanın getirdiği bir şey var. Devletin kurumları ile kendini özdeş gören siyasetçiler var, kanaat önderleri var. Yönlendirmeye çok müsait. ”
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/aksenerdencumhurittifakinaradyobenzetmesi6236025/