Eğitimİş Sendikası, Danıştay’ın Andımız kararı sonrasında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) kararı uygulamaması nedeniyle, MEB yöneticileri hakkında “Görevi Kötüye Kullanma” gerekçesi ile suç duyurusunda bulundu.
Konuyla ilgili Eğitimİş yaptığı açıklamada, Danıştay’ın Andımız kararını MEB’in uygulamayarak yasaları ihlal ettiğini belirtti. Eğitimİş açıklamasında konuyla ilgili yasal maddeleri de sıralayarak, “MEB açıkça yargı kararını yerine getirmemiştir” dedi.
EĞİTİMİŞ’TEN O SENDİKAYA SERT SÖZLER
Öte yandan Eğitim İş Genel Özlük Hukuk Sekreteri Maksut Balmuk, hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim BirSen ve MemurSen’le ilgili açıklamada bulundu.
“Öğretmenler başta olmak üzere polis, hemşire, din görevlileri ve yöneticilere verilecek 3600 Ek Gösterge için toplu sözleşme masasında seslerini çıkarmayanlar hükümet sözcüsü gibi konuşarak rol çalmaya çalışmaktadırlar” diyen Maksut Balmuk şöyle devam etti:
“Hükümet yanlısı sendika (ki sendika tarihine ve tanımına aykırı bir durum) Eğitim Bir Sen ve Memursen Genel Başkanı Ali Yalçın bugünlerde 3600 den bahsetmektedir.
Oysa ki 2017 yılında toplu sözleşme masasına oturulduğunda bu konu müzakere konusu dahi olmamıştır. Çok uğraştık mücadele ettik sözlerinin hiçbir dayanağı yoktur.
Uğraşan kişinin her zaman ve her platformda bunu dile getirmesi gerekirdi. Yapılan toplu sözleşme ile adı buçukçuya çıkanlar şimdi de rol çalma sevdasına düşmüşlerdir. Ali Yalçın eğer 3600 konusunda samimi olsaydı hükümet ile masaya oturduğunda bunda diretebilirdi. En azından 2019 yılında çıkarılacak diye bir madde dahi koydurabilirdi. Buçuk içerikli toplu sözleşmenin tek bir yerinde 3600 yoktur.
Siyaset yapmayacağım ama yiğidi öldür hakkını yeme sözü gereği 3600 hükümetin dahi, gündeminde yokken gündeme sokan Muharrem İnce’dir.
Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar hiç dillendirilmeyen 3600 Ek Gösterge Muharrem İnce’nin mitinglerde söylemesi ile gündeme gelmiş ve Cumhurbaşkanı vaatlerine almıştır.
Hatta seçime az bir süre kala 16 Haziran 2018 günü Samsun Mitinginde;
“Kardeşlerim biliyorsunuz Meclis seçimler için tatile girmeden önce pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirdik. Bunun yanında polislerimizin, öğretmenlerimizin, hemşire ve din görevlilerimizin emeklilik ek göstergelerini 3600 e çıkardık. Böylece emekli ikramiyelerinde ve maaşlarında net yüzde 22 lik bir iyileşme sağladık” demişti.
Evet cumhurbaşkanı ‘verdik’ dedi Meclise bile gelmeden. Buna rağmen halen icraat yokken 3600 ile ilgili çok uğraştık diyenlere prim verenler düşünsün gerisini.
Hükümet artık gerekli düzenlemeyi yapmalıdır. 3600 Ek Gösterge için ok yaydan çıkmıştır. Direnmenin anlamı yoktur. Bir an önce hayata geçirilmelidir.
Bakan Ziya Selçuk 24 Kasım günü öğretmenlere yeni yıl gelmeden düzenlemenin meclisten geçeceği müjdesini vermelidir.
Hükümet kanun teklifini hazırlarken tüm çalışanların ek göstergelerine en az 600 puan arttırmalı ek göstergesi olmayan memur bırakmamalıdır.
EĞİTİMİŞ AÇIKLAMASINDA VE SUÇ DUYURUSUNDA MEB İÇİN NE DİYOR
Eğitimİş’in, Andımız kararını uygulamayan MEB’le ilgili yaptığı açıklama ve suç duyurusu şöyle:
“Bilindiği üzere okullarda ‘Öğrenci Andı’ okutulması uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kaldırılmış, buna yönelik düzenlemenin iptali amacıyla sendikamızca açılan davada Danıştay 8.Dairesi 24.04.2018 tarih ve 2013/10506E. 2013/2318K. sayılı kararı ile bu Öğrenci Andının uygulamadan kaldırılması düzenlemesinin hukuka aykırı olduğuna hükmederek uygulamanın kaldırılmasına ilişkin yönetmelik maddesinin iptaline karar vermişti
Sonrasında yaptığımız açıklamada Bakanlığın kararı gecikmeksizin uygulamaması halinde ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağımız konusunda uyarmıştık.
Suç duyurusunun yapıldığı tarih itibari ile de Milli Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararının gereği olarak okullarda Öğrenci Andının okutulmasına yönelik herhangi bir işlem tesis ettiğini duyurmadığı gibi okullarda andımızın okutulmasına ilişkin fiilen bir uygulama da hayata geçirmemiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı karara karşı temyiz başvurusunu yapmış ve temyiz dilekçesinde mahkeme kararının idareye tebliğ tarihini 23.10.2018 tarihi olarak belirtmiştir.
İdari Yargılama Usul Kanununun 28.maddesinde; yer alan; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” şeklindeki hükmü gereğince Danıştay kararını 30 gün içerisinde yerine getirmek zorunda olan Bakanlık bu süre içinde kararı yerine getirmemiştir.
İYUK’ 52. Maddesinde “Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. şeklindeki hüküm gereğince Milli Eğitim Bakanlığınca temyiz yoluna başvurulmuş olması da kararın uygulanması zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Halihazırda temyiz mercii de dosyada yürütmenin durdurulması yönünde bir karar vermiş değildir.
Bu durumda MEB açıkça yargı kararını yerine getirmemiştir. Yargı kararlarının yerine getirilmemesinin ise Türk Ceza Kanunun 257. Maddesinde yer alan “Görevi Kötüye Kullanma Suçunu” oluşturduğu malum olup, kararı uygulamayan Bakanlık yetkilileri hakkında sendikamız tarafından suç duyurusunda bulunulmuştur.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 16 yıldır alışılagelen yargı kararlarını uygulamama, şeklen uygulama şeklindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Anayasanın hukuk devleti ilkesini yok sayan tavrın sürmesi şaşırtıcı olmayıp iktidarın da genel tavrıdır. Eğitimİş olarak tam adalet sağlanıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU”
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN: Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası(EĞİTİMİŞ)
VEKİLİ :Av. Burak SABUNCU
ŞÜPHELİLER :Yargı kararını uygulamakla sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı ilgili yetkilileri
SUÇ TARİHİ :23.11.2018
SUÇ :TCK 257 “Görevi kötüye kullanma”
KONU :Müvekkil EğitimİŞ Sendikasının açmış olduğu “ANDIMIZ’ın” kaldırılması uygulamasına yönelik iptal davasında, Danıştay 8.Dairesinin 2013/10506E. 2013/2318K. ile işlemin iptali yönündeki yargı kararını uygulamayan Milli Eğitim Bakanlığı ilgili yetkilileri hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davası açılması talebi hakkındadır.
AÇIKLAMALAR
1 08.10.2013 tarih ve 28789 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile okullarda “Öğrenci Andı” okutulması uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kaldırılmıştır.
2 Söze konu bu uygulamanın kaldırılmasına yönelik düzenlemenin iptali amacıyla müvekkil EğitimİŞ Sendikası tarafından açılan davada Danıştay 8.Dairesi 24.04.2018 tarih ve 2013/10506E. 2013/2318K. sayılı kararı ile bu Öğrenci Andının uygulamadan kaldırılması düzenlemesinin hukuka aykırı olduğuna hükmederek uygulamanın kaldırılmasına yönelik yönetmelik maddesinin iptaline karar vermiştir.
3 Milli Eğitim Bakanlığı anılan karara karşı temyiz başvurusunu yapmış ve temyiz dilekçesinde mahkeme kararının idareye tebliğ tarihini 23.10.2018 tarihi olarak belirtmiştir.
4 İşbu suç duyurusunun yapıldığı tarih itibari ile de Milli Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararının gereği olarak okullarda Öğrenci Andının okutulmasına yönelik herhangi bir işlem tesis ettiğini duyurmadığı gibi okullarda andımızın okutulmasına ilişkin fiilen bir uygulama da hayata geçirilmemiştir.
5 Bilindiği üzere Anayasanın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir “Hukuk devleti” olarak tanımlanmış yine Anayasanın 138/4 hükmünde “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.“ denilmek suretiyle yargı kararlarının idare tarafından uygulanması zorunluluğuna açıkça yer verilmiştir.
Bununla birlikte İdari Yargılama Usul Kanununun 28. Maddesinde ;
Kararların sonuçları;
Madde 28 – 1.(Değişik:10/6/19944001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.
şeklinde yer alan düzenleme ile mahkeme kararlarının hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak 30 günü geçemeyeceği açıkça ifade edilmiştir.
Bu husustaki yargı içtihatları da son derece açık olup hiçbir tartışmaya mahal vermemektedir.
“Anayasanın 138. Ve 2577 sayılı Kanunun 28.maddesinin 1.fıkrasında Hukuk Devleti İlkesine uygun bir düzenleme getirmiştir. Söze konu ilke karşında idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir kararı aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır. “(Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 gün ve 28705 sayılı kararı)
“İdarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması, aynı zamanda Hukuk Devleti ilkesinin de bir gereğidir. Anayasanın 2.maddesinde yer alan bu ilke karşında idarenin mahkeme kararlarını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.” (Danıştay 5.Dairesi 27.10.2010 tarih ve 2008/1385E. 2010/6441K. sayılı kararı)
Bu aşamada belirtmek gerekir ki işaret edilen davada Milli Eğitim Bakanlığınca temyiz yoluna başvurulmuş olması da kararın uygulanması zorunluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu zorunluluk 2577 sayılı İYUK’ 52. Maddesinde;
Temyiz veya istinaf istemlerinde yürütmenin durdurulması;
Madde 52 – 1. (Değişik: 5/4/19903622/21 md.) Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına temyiz istemini incelemeye yetkili Danıştay dava dairesi, kurulu veya istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. (Ek Cümle: 10/6/19944001/22 md.) Davanın reddine ilişkin kararlara karşı temyiz ya da istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi 27 nci maddede öngörülen koşulun varlığına bağlıdır.
şekliyle yer almış olup, temyiz yoluna başvurulmuş olmasının yargı kararının uygulanması mecburiyetini ortadan kaldırmayacağı açıkça ifade edilmiştir. Anılan husus Bakanlığın da malumu olup nitekim temyiz dilekçelerinde yürütmenin durdurulması talebinde de bulunmuştur. Halihazırda temyiz mercii de dosyada yürütmenin durdurulması yönünde bir karar tebliğ etmiş de değildir.
6 Sonuç olarak Milli Eğitim Bakanlığı kendisine 23.10.2018 tarihinde tebliğ edilen kararı 30 gün içerisinde uygulamamış olup, Anayasa ve işaret edilen kanun hükümlerinde yer alan mahkeme kararlarının yerine getirilmesi zorunluluğuna riayet etmemiş ve kamunun zararına neden olunmuştur.
Mahkeme kararlarının gereği gibi uygulanmamasının ise Türk Ceza Kanununun 257. Maddesinde;
Görevi kötüye kullanma (1)
Madde 257 (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
şeklinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı açıktır. Yargıtay’ın da çok sayıdaki içtihadında bu durum açıklanmış olup, mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi halinde bu suçun oluşacağına işaret etmiştir.
“Gözardı edilemeyecek bir diğer husus, anılan suçun, "mahkeme kararlarını yerine getirmeme, geciktirme ya da şeklen uygulandığı izlenimi yaratılarak etkisiz hale dönüştürme" suretiyle işlendiği hallerde "memurun amaç veya saikinin" önem taşımayacağı keyfiyetidir. Unutulmamalıdır ki, mahkeme kararları, yasal yöntemi ile ortadan kalkmadıkça hukukun gerçeğini belgeleyen hükümler olarak uygulanması zorunlu yaptırım gücüne sahip belgelerdir. Bu yaptırım gücünün, herhangi bir saike dayanılarak ve dayanılan saikin haklılığı ileri sürülerek etkisiz hale sokulması ya da zafiyete uğratılması asla kabul görmemelidir.”(Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2006/4196 K. 2006/204 T. 3.10.2006)
Mevcut durumda soruşturma neticesinde sorumluluğu tespit edilecek yargı kararı uygulamakla yükümlü olan Milli Eğitim Bakanlığı ilgili yetkilileri hakkında işbu suç duyurusunda bulunma zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ve savcılığınızca resen gözetilecek hususlar dikkate alınarak şüpheli/şüpheliler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılmaları için kamu dava açılmasını saygılarımızla talep ederiz."