Home
19 Temmuz 2019 ( 56 izlenme )
Reklamlar

Arınç bu sorulara cevap vermeli


“Türk Ordusu Nereye” Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.



Emekli Kurmay Albay Erdal Sarızeybek’in kaleme aldığı “Türk Ordusu Nereye” Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Güneydoğu sınırlarında yaptığı terörle mücadele sonrası “efsane Albay” olarak anılan Sarızeybek, bu kitabında yaşam öyküsünü okuyucuyla paylaştı.

Sarızeybek, kitabı yazma amacının ise “yakın tarihimizdeki askersiyasetterör karanlığını aydınlatabilmek” olduğunu ifade etti. “Çocuklarımız için, her satırın bir ışık olması için yazdım” diyen emekli Albay Sarızeybek, Türk ordusunun yakın tarihte ne gibi operasyonlara uğradığını tanıklıklarıyla anlattı.

Erdal Sarızeybek, şimdiki Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi eski AKP milletvekili Bülent Arınç’ın kendisi için “ona soracaklarım var” dediği olaya kitabında yer verdi. Kitabın “Arınç Vakası Neydi” başlıklı bölümünde, Arınç’ın TBMM Başkanı olduğu yıllarda annesinin evinin abluka altına alınması meselesinin perde arkası da anlatıldı.

“Bu olay önemlidir ve üzerinde durulmalıdır” diyen Sarızeybek, eğer Atatürk döneminde Devrim Yasalarının uygulanmış olsaydı Arınç’ın annesinin vatana ihanetten yargılanacağını belirtti.

İşte “Arınç Vakası Neydi” başlıklı o bölüm:

“Aslında bu olay önemlidir ve üzerinde durulmalıdır. Arınç’ın annesinin evi üzerinden medyanın gündemine taşınan bu olay gerçekten çok önemli bir olaydır. Şimdi biz anlatalım…”

“CAN ALICI NOKTA CUMHURİYET REJİMİNİN DEĞİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILMASI MESELESİYDİ”

“Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Devletin laik yapısı anayasal güvence altındadır. Din ve inanç özgürlüğü kapsamında din eğitiminin nasıl ve ne şekilde verileceği yasalarla belirlenmiştir ve hiç kimse bu yasaların üstünde değildir. Bu çerçeveden olaya bakıldığında, Spil Dağı’nda yapılan aramada ele geçirilen belgeler illegal bir yapının, devletin anayasal düzenini ‘’silahsız ama örgütlü’ olarak değiştirmek maksadıyla yurtiçi ve yurtdışında teşkilatlandığını açıkça gösteriyordu. Atatürk dönemindeki Devrim Yasaları uygulanmış olsaydı, ilgili olanların hepsi izinsiz dini eğitim vermekten değil vatana ihanetten yargılanmış olacaklardı, çünkü o dönemin düşünce sisteminde Cumhuriyet’i ve anayasayı korumak böylesine önemli bir işti.

Buradaki mesele dii eğitim meselesi vermek de değildi. Buradaki mesele dindar olduğuna sık sık vurgu yapan Arınç adlı TBMM Başkanı olan bir kişinin sırf dindar olduğu için üzerine gitmek meselesi de değildi. Buradaki can alıcı nokta halkımızın kutsal din duygularının istismar edilerek siyasete alet edilmesi ve bu yolla cumhuriyet rejiminin değiştirilmeye çalışılması meselesiydi.

Baksanıza şu Deniz Feneri olayına, Allah adıyla dindar halkımızdan toplanmış paraların ve bağışların nereye gitmiş olduğuna bir baksanıza, işte o zaman kutsal dinimizin nasıl siyasete alet edilerek çıkar sağlanmak istendiği görülecektir. Ama ne yazık ki bu dindar kişinin iktidarda olan partisinin yarattığı hukukun özellikleri nedeniyle hâlâ Deniz Feneri olayı aydınlanamamıştır. Olayı çözmek isteyen cumhuriyet savcıları görevlerinden alınmış, hatta yargılanmıştır. Devrim Yasaları deyip geçmemeli, ümmetten ulus devlete, milli devlete geçişi sağlayan ve koruyan yasalardı bunlar ama artık bu yasalar geçmiyor ülkemizde, Özal devrinde, halkın kutsal din duygularını suiistimal ederek devlete karşı örgütlenmeyi suç sayan ‘Hıyaneti Vataniye Kanunu’ kaldırıldı.

Bu Arınç olayı gerçekten çok önemli bir olaydı, çünkü soruşturmaya konu olan bu silahsız örgüt din kisvesi altında Türkiye’nin tüm illeri ve birçok ilçelerinde teşkilatlanmıştı. Haliliye Vakfı, Hilaliye Vakfı gibi çeşitli isimler altında ve çoğu dernek ve vakıf şeklinde örgütlendiği ortaya çıkmıştı. Savcılığa intikal eden belgelerde hepsinin adresleri, sorumlu kişileri, telefonları, eğiticileri tek tek belliydi. Eğiticileri arasında Mısır’dan dahi görevlendirilmiş öğretmenler vardı. Delillerin takdiri mahkemeye ait olmakla birlikte, uzun yıllar savcılıklarla birlikte çalışarak bilgi ve tecrübe kazanmış bir jandarma personelinin daha ilk başta, bu örgütün anayasal düzene karşı yapılanmış bir teşkilat olduğunu kavraması oldukça kolaydı. Arınç evi hikâyesi bir kenara bırakılıp savcılıklarca bu yapı üzerine gidilmesi gerekirdi ama olmadı, gidilmedi. Ankara merkezli bir soruşturmak ekibi kurulup tek elden soruşturmanın yürütülmesi gerekirdi ama bu da yapılmadı.

Bizim tarafımızdan, konunun öneminin bilincinde olarak, devletin istihbarat ve asayiş kuruluşlarının harekete geçmesi için Türkiye’deki tüm jandarma teşkilatlarına durum bildirildi. Bu konu ile ilgili tüm bilgiler ulaştırıldı ama teşkilatlardaki yapısal sorunlar nedeniyle bu olay yine aydınlatılamadı.”

“GÜLEN ÖRGÜTÜ BUGÜNKÜ GİBİ DEVLET İÇİNDE DEVLET OLAMAYACAKTI”

“Biz Manisa olarak böylesi bir soruşturmayı, yurtdışı ve yurtiçi bağlantılı bir soruşturmayı, bir ucu siyasi iktidara dayanan bir soruşturmayı yürütebilir miydik? Hayır. Biz il jandarma komutanı olarak tek başımıza ve kendi imkân kabiliyetlerimizle bu soruşturmayı Manisa’dan yürütemezdik, çünkü gücümüz yetmezdi personel, zaman ve mekân olarak. Düşünebiliyor musunuz aylar süreceği baştan belli olan bir soruşturmayı, asli görevlerini bir kenara bırakıp bir il jandarması nasıl yapacaktı ki?

Şimdi düşünüyoruz da o süreçte, Ankara’da Fetullah Gülen hakkında açılmış olan soruşturma ve yürütülmekte olan yargılamaya bu dosya zamanında dahil etmiş olsaydı, belki de verilmiş kararlar şimdikinden oldukça farklı olacaktı. Yurtdışı ve yurtiçindeki bu merkezlerinin hepsinde arama yapılıp elde edilecek belgeler ışığında gerçek ne ise ortaya çıkarılmış olsaydı, Gülen örgütü bugünkü gibi devlet içinde devlet olamayacaktı, ama yapılamadı.

Şimdi bu dosya hâlâ Manisa Adliyesi’ndedir ve orada kalmıştır. Dosya kaynağı; Manisa Sulh Ceza Mahkemesi’nin 5 Temmuz 2003 gün ve 2003/502 sayılı müteferrik kararının ardında bulunmaktadır. Bu dosyanın akıbeti hâlâ tarafımızdan bilinmektedir. Eğer ki içindeki belgeler yok edilmediyse hâlâ geç kalınmış değildir, AKP hükümeti ve özel hukuku engelleme yapmaz ise hâlâ gerçeğe ulaşmak için izlenecek yollar vardır.”

“KONUNUN MERKEZİNDE ARINÇ OLDUĞU İÇİN DEĞİL MERKEZİNDE SUÇ OLDUĞU İÇİN…”

“Kimdir bunlar ne amaçla örgütlenmiş ne amaçla böylesi geniş bir alanda teşkilatlanmıştır, açığa çıkarılmalıdır. Nasıl bir örgüttür bu ki bunlar bir eli Mısır’da diğer eli Azerbaycan’dadır, aydınlatılmalıdır.

Arınç’ın annesinin evine gelince, arama kararı veren mahkeme Arınç’ın olası müdahalesi sonucu verilmiş arama kararını iptal ettiğinden bu ev aranamamıştır, yetki verilmiş olsaydı yapılacaktı ama olmadı. Bu arama, konunun merkezinde Arınç olduğu için değil merkezinde suç olduğu için yapılmış olacaktı ama yapılamadı. Çünkü bir ülkede yasa hâkimiyeti varsa eğer, yasalar konuşacaktır ama bu olayda Arınç konuştu yasalar değil!

Gerçek bu iken, bu gerçeği kamuoyu bilgisinden saklayan Arınç bir de saygısızlık etti, şahsımıza değil yaşadıklarımıza, terörle mücadeleyle geçen zorlu yaşantımıza, anılarımıza saygısızlık etti. Bir televizyon kanalından yaptığı şu açıklamalara bir bakınız, yakışır mı bir devlet adamına:

‘Ancak Show TV’nin efsane albay diye şişirdiği bir insan var (Erdal Sarızeybek). Eruygur’un talimatı ile yaptı. Onun da kafasında öbür tarafa yaranmak, general olmak vardı. Kayseri’de Abdullah Bey’le, Manisa’da benimle, başka yerlerde de bir başkası için sürekli istihbarat toplanıyor, incelemeler yapılıyordu. Daha fazlasını söyleyemem. İyileşsin ondan sonra söyleyeyim.’

Bu sözler devlet adamı koltuğunu işgal eden bir şahsiyete yakışır mı?

‘Manisa’da benimle ilgili istihbarat toplanıyor!’ da ne demektir. Çıksın ve açık konuşsun, gerçeği anlatsın, ne için istihbarat yapılmış olduğu açıktır. Bir suç işleniyorsa eğerArınç ‘TBMM Başkanı’ diye bu yasal görevler yapılmayacak mıydı?

Öte yandan, ‘öte tarafa yaranmak’ ne demek, ‘general olmak için’ ne demek? Türk Ordusu’nda mesleki kariyerinin zirvesindeki bir subay tek bir olayla mı terfi ettiriliyor bu ülkede? Onun geçmişi yok mudur, uzun yıllara dayalı bir hizmeti yok mudur ki magazinvari bir olayla terfi ettirilsin!

Sonra, ‘şişirilmiş’ ne demek? Bir devlet adamı makamındaki bir kişi nasıl olur da bu lafları eder? Bir insanın geçmişte yaşamış olduğu ölüm pahası mücadeleleri böylesine hafife almaya nasıl kalkışabilir!

O dönemde medyadan bize geldiler ve Arınç’ın bu yakışıksız açıklamalarını bize sordular, bakınız ne cevap vermişiz medyaya:

‘Arınç bir vekildir, asıl ve asil olan halktır, çünkü vekili seçen halktır. Bir vekilin halktan birisi için saygı sınırlarını aşan bir biçimde söz söyleme hakkı yoktur, kaldı ki Arınç böylesi davranışları daha önce de sergilemiş, Manisa’da bir çiftçimize hakaret dolu sözler sarf etmeyi de bilmiştir. Şahsım hakkında sarf ettiği sözleri Arınç’ın saygı bilmez tutumunun bir ifadesi olarak görüyorum. Bizler gibi en büyük serveti onur ve şerefi olan insanlar hâlâ haddini bilmez söylemlerini sürdürmeye kalkışırsa, hukuk devletiyiz, hukuk yollarına başvurmasını da biliriz’

Biz daha tarihte Arınç’a cevabımızı vermiştik, şimdi de veriyoruz, alnımız açıktır.”

“ SAYIN ARINÇ BU SORULARA CEVAP VERMELİDİR”

“Sonuç olarak Arınç’la ilgili yapılan soruşturmaya ilişkin emir Şener Eruygur tarafından değil Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilmiştir. Soruşturma konusu Arınç’ın annesine ait bir apartmanda medrese usulü izinsiz dini eğitim yapılmasına ilişkindir. Bu evin bir katının Akhisar Hilaliye Vakfı’na hibe edilmiş, diğer katlarının da aynı vakfa bedelsiz kiralanmış olduğu, dört ayrı dairenin medrese usulü eğitim amaçlı düzenlediği tespit edilmiş, ayrıca yurtiçi ve yurtdışında şubelerinin bulunduğu da belirlenerek savcılık makamına arama için bildirilmiştir. Başlangıçta arama izni veren yetkili mahkeme Arınç’ın olayı öğrenmesini müteakip nedense önceki kararını iptal etmiş dolayısıyla ev aranamamıştır.

Konuya ilişkin gelişmeler ve bilgiler Jandarma Genel Komutanlığı’na görev bağlantısı dolayısıyla bildirilmiştir.

Olay budur!...

Burada sorgulanması gereken Eruygur değil, bir dönemin Meclis Başkanı’nın annesine ait evde ne gibi bir eğitim yapıldığının ve bu evin yurtiçi ve yurtdışı şubelerle ve de Hilaliye Vakfı arasındaki bağlantının ne olduğudur. Sayın Arınç Türk milletine karşı olan sorumluluğu çerçevesinde bu sorulara cevap vermelidir. Bu süreç karanlık bir süreçtir, mutlak aydınlatılmalıdır. Çünkü bu süreç, aynı zamanda Yalçın Tanfer adlı karanlık bir kişinin de ortaya çıktığı süreçtir.”

https://odatv.com/arincbusorularacevapvermeli19071930.html

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

AKP’li bakanlara, depremzedelerden tepki! 'Yüzünüz varsa gelmeyin! İşinize gelmeyince ayıp oluyor!' 'Mesih' olduğunu iddia eden Mezarcı: Tesettüre uyma mecburiyetini kaldırıyorum İran yolsuzlukla suçlanan ünlü iş adamını idam etti 'Toplu oy kullanımı' gerginliği; 3 kişi darp edildi