Türkiye tam kapanma sürecine girerken, aşı tartışmaları devam ediyor. 17 gün boyunca milyonlar eve kapanırken, aşılama neden istenildiği gibi yapılamıyor. Çin aşısı ile sorun yaşanırken, Türkiye aşıyı nereden temin edecek? Şu anda Türkiye’nin ne kadar aşısı var, bundan sonra ne olacak? Tam kapanma, salgını kontrol altına almaya yetecek mi? Sözcü TV Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş sordu, Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Esin Davutoğlu Şenol anlattı.
TAM KAPANMA TÜRKİYE'DE PANDEMİK ZİNCİRİN KIRILMASINA KATKI SAĞLAR MI?
Prof. Şebnem Korur Fincancı bunun bir tam kapanma olmadığını muaf tutulan çok fazla alanın olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Öncelikle bunun bir kapanma olmadığını ifade edelim. Neyi kapattıkları meçhul. Çünkü muaf tuttukları o kadar geniş bir kesimi kapsıyor ne yazık ki böyle bir durum söz konusu değil. DİSKAR'ın bir çalışması var. Çalışanların yüzde 60'ı çalışmaya devam ediyor doğrudan, bir kısmı ‘kısmi muaf' olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla 20 milyon çalışan sokakta olmaya devam edecek, işlerine gidecekler fabrikalarda yan yana çalışacaklar bunların hiç uygun ortamlar olmadığını biliyoruz. Özellikle havalandırma açısından. Toplu taşıma ile gidecekler o işlere ve dolayısıyla böyle bir durum söz konusu değil. Zaten biz bir kapanma da ifade etmedik TTB olarak. Zorunlu üretim dışında üretimi durdurun ama parkları kapatmayın dedik. Ama ne yaptık? Parkları kapattık, sahilleri kapattık bankları bantladık ama fabrikalar, atölyeler çalışmaya devam ediyor. Üstelik bu insanların çocuklarının bakımını kimin sağlayacağı meçhul. Tabi kısmi de olsa bu bir takım önlemler umuyoruz ki salgının yayılım hızını azaltacaktır muhakkak ama bu yeterli değil ne yazık ki.”
TÜRKİYE'DE AŞILAMA NE DURUMDA?
Fincancı, aşılamaya ilişkin TBB'nin Sağlık Bakanlığı ile bir görüşmesinin olup olmadığı ve aşılamadaki son duruma ilişkin şu bilgileri paylaştı;
“Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı'yla herhangi bir görüşme gerçekleştirebilmiş durumda değiliz. Biz başından beri şeffaflıktan dem vuruyoruz ama bu şeffaflığın da olmadığını biliyoruz. Özellikle vaka sayıları, hasta sayıları, hasta vaka ayrımı gibi ilginç ve bilim dışı yaklaşımlarla vaka sayılarını düşük gösterme çabası da dahil olmak üzere aşılarda benzer tabloyla karşı karşıya kaldık ne yazık ki. 100 milyon ifadesi kullanıldı sonra gelen miktarlar ifade edildi bugün itibariyle biliyoruz ki 22 milyonu biraz aşan bir aşılama gerçekleşmiş durumda. Onun da ancak yüzde 10'nu ikinci doz aşıları yapılmış ve dolayısıyla kısmi olarak koruyuculuğu kazanmış insanlarımız tabi ne kadar aşı gelecek, nasıl gelecek bununla ilgili bir bilinmezlik var.”
‘Aşı bir meta olmamalı'
Elimizdeki aşılar sınırlı sayıda tüm dünya için geçerli bu. Çünkü üretime yetişebilmek kolay değil. Aşıların özellikleri etkinlikleri de değerlendirilerek ikinci dozların arası açılması düşünülebilir bazı aşılar için, bununla ilgili veriler. Moderna, BionTech için yapılmış çalışmalar var aşı doz aralıklarını uzatmak gibi. Böylece herkesin ilk doz aşısını alabilmesi daha fazla insanın aşıya ulaşabilmesini sağlamak gibi. Fakat Sinovac aşısıyla ilgili bildiğim kadarıyla böyle bir çalışma yok zaten. Sputnik V'i bilmiyoruz zaten ara ara bir rapor dışında bir bilgi de yok elimizde. Dolayısıyla bunların hep biri sıkıntılı ama önemli olan bir başka boyutu aşıların patent ile ilgili olan boyutu. Çünkü patent ne yazık ki aşıların diğer ülkelerde üretilebilmesine olanaksız kılıyor ve bir takım anlaşmalar yapılması gerekiyor oysa aşı bir meta olmamalı. Aşı bir hak. Türkiye aşılama oranları yüksek bir ülke olmuştur her zaman bu bir olumluluk ama ne yazık ki bir metaya dönüştü. Aşı üretimini terk etti Türkiye ve dışa bağımlı hale geldi. Bunu ortadan kaldırmak gerekiyor.”
“HEP BERABER BU SALGINLA MÜCADELE ETMELİYİZ”
Prof. Şebnem Korur Fincancı, salgının önlenebilmesinin yolunun bilim insanlarına kulak verilmesinden geçtiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Biliyoruz ki aslında bu salgın önlenebilir. Bunun etkili yolları var. çok değerli bilim insanlarımız bu salgının nasıl önlenebileceğine dair bir yol haritası oluşturdular başından itibaren tüm dünya için Türkiye için ama dinlenmedi. Oysa bilime kulak vermek gerektiğini biz en çok bu salgında gördük. Bilimsel bir bilgi olmadan bu salgında mücadele edebilme olanağını gördük. Eğer biz zamanında yeterli testleri yapabilseydik özellikle risk gruplarında testi yaygınlaştırabilseydik özellikle pozitif olanları tespit edip bunları sağlam olan insanlardan ayırabilseydik salgının hızını düşürebilseydik zaten önde olacaktık. Toplu hareketliliği kısıtlayıp o sürede aşıları hızla yapabilseydik bugün başa çıkabilirdik. Ama ne yazık ki bunu başaramadık. Bunun da yanı sıra yalnızca bir ülkenin bu salgında başarılı olması yetmiyor bu salgının bir diğer özelliği küresel boyutuyla düşünüldüğünde tüm ülkelerde salgınla mücadelenin benzer ve etkili bir biçimde yürütülmesine yaygın aşılamanın gerçekleşmesine ihtiyaç vardı. Hep beraber bu salgınla mücadele etmeliyiz. Hep beraber yaygın aşılamayla bu sorunu çözmeliyiz”
“Tam kapanma, yönetilemeyen bir salgının göstergesidir”
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Esin Davutoğlu Şenol ise tam kapanmaya gidilmesinin aslında yönetilemeyen bir sürecin sonucu olduğunu belirterek şöyle konuştu; “‘Tam kapanma' cümlesini kullanıyor olmamız, yönetilememiş bir salgının göstergesidir aslında. Tam kapanma cevabı artık 13 aydır elimizde biriken yöntemlere baktığınızda konuşulmaması gereken bir yöntemdir aslında, yani bir çaresizlik senaryosudur. Fakat buna rağmen bu tam kapanma değildir. Bugün Bilim Kurulu üyelerinin kendi beyanları da var, ‘Bunlar kısıtlamalar… tam kapanmayı kimse yapamaz' diyorlar. Zaten biz ‘ideal kapanma' diyorduk. Pandemi Çalışma Kurulu olarak bunu tam kapanma olarak adlandırmak yanlış olur. Sokaktaki çalışma alanlarındaki asıl bulaşmanın olduğu kaynaktaki hareketliliğin, mesafenin açılmasıdır aslında bu.”
“ŞİMDİYE KADAR 120 MİLYON DOZ AŞI YAPMIŞ OLMALIYDIK”
Türkiye'nin şimdiye kadar 120 milyon doz aşı yaparak 60 milyon vatandaşını aşılamış olması gerektiğini vurgulayan Şenol, “Biz şimdiye kadar 120 milyon doz aşı yapmış olmalıydık. Yani 120 milyon aşı 2 doz aşı en aşağı 60 milyon nüfusa çünkü aşıyla bir kitle bağışıklığı hedefimiz var. Aşıyla kısa sürede bir kitle bağışıklığına ulaşabilmemiz için 3 ila 6 ay içinde 120 milyon doz aşı yapmış olmamız lazım. Bizim yaptığımız aşı ise 2 dozu yaptığımız kişi sayısı 10 milyon. Bunu da yaptığımız süre 14 Ocak'tan beri diye düşünürseniz biz 3 ayda bu hedefin bu kadarını geçebildiysek diye hesap yapılıyor 360 günü filan buluyor bizim hedefe ulaşabilmemiz. Günde 200 bin doz aşı yapabiliyoruz. Bunun büyük bir kısmı yeterli alt yapı hazırlığının yapılmaması ve alt yapıya zaten uygun olan bazı merkezlerin de devre dışı bırakılması. İkincisi ve en önemlisi ise aşı tedarikinin akışının görülmemesi. Şimdi bizim aldığımız ve ‘tek aşı çıkmazı' dediğimiz bir aşı var biliyorsunuz bu Sinovac adlı inaktif aşı. İnaktif aşıların hem üretim hızı düşüktür hem de son derece zahmetlidir üretimleri. Bu nedenle kendileri de açıkladılar günde 6 milyon doza çıkabildik diye. Yani ayda 180 milyon doz üretilebilen aşıdan bahsediyoruz ve dünyada da oldukça geniş alıcısı var. Kendi nüfuslarını da düşündüğümüz zaman tedarikte eğer ciddi bir anlaşma yapmamışsanız bir aksama olacağı açıktı zaten. Bu nedenle tek aşı çıkmazına itiraz etmiştik” diye konuştu.
“BAKAN'IN VAADLERİ YERİNE GELMİŞ OLSAYDI HEDEFİN YÜZDE 70'İ TUTTURULMUŞ OLACAKTI”
Şenol, sözlerinin devamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın aşı açıklamasına değinerek, “2 ay sonra aşı bolluğu diye bir vaad var. Bugün Ankara Tabip Odası bir liste hazırlamıştı o listeye baktığınız zaman oradaki vaatler yerine gelmiş olsa, Sayın Bakan'ın basın toplantısındaki vaatleri bugün Türkiye'de bu hedefin yüzde 70'i tutturulmuş olacaktı. 2 ay sonraki aşı bolluğunun Türkiye'deki salgını yatıştırmaya yani bizi pandemiden çıkarmak için bizi kıyıya çıkarabilecek el olmak için aşılamada çok geciktik ve takvimi göremiyoruz ne yazık ki. Bu doz aralıklarının arasının açılması meselesini Kanada da yapıyor, İngiltere de yaptı. Aslında kendi aşı bulan kuruluş ve dünyadaki aşı onay kurumlarından FDA ve CDC bunu önermiyor. Çünkü asoan çalışmanın aslına sadık kalmaktır. Fakat ben de şuna katıyorum çok kişiyi aşılamak adına tek dozu yaygınca yapmak ama bunu yapacaksanız bu kez tek dozun yarattığı kısmi bağışıklık sağlıyor BionTech aşısı. Bu yüzde 70 bağışıkla insanları dolaştıracağınız için bütün nüfusu çok hızlı yapmanız lazım ki bu varyantlar üzerinde seçici bir baskı oluşturmayın” ifadelerine yer verdi.
“BİLİM SINIFTA KALMADI SÖZÜNÜ GEÇİREMEDİĞİ POLİTİKA YÜZÜNDEN BU HALE GELDİ”
Covid19 tedavisinde mucizevi bir yöntem ya da ilacın şimdilik olmadığını belirten Şenol, “Hastaların yüzde 80'ni kendiliğinden iyileşiyor yani 100 kişi görüyorsunuz 80 tanesi hiçbir şey yapmasanız da iyileşiyor. Ama 20 tanesinin arasında da ne yaparsanız yapın iyileşemeyenler var. Aslında müthiş bir ilaç geçti bu süreç içerisinde elimize bu da kortikosteroidler yerli yerinde kullanılabildiği zaman yapılan çalışmalar salgının başına ölümleri azaltmada ne kadar bir etki gösterdiğini bu ilacın gösteriyor. Fakat bunun dışında dişe dokunur ve çok mucize denilecek bir şey yok. Zaten bilim sınıfta kalmadı sözünü geçiremediği politika yüzünden bu hale geldi süreç. İlaçlardan bir tanesi de çok politize oldu. Klorokin adlı bir ilaçla bilim dünyası aylarla uğraştı. Aylarca vakit kaybetti. Eğer oradaki klinik çalışmalar yerine başka şeyler test etmiş olsaydık belki bugün elimizde bir ilaç olacaktı. Öyle mucizevi bir ilaç geleceğini düşünmüyorum sahaya” sözlerini kaydetti.