Şemsi Bayraktar ayçiçeği, incir ve girdi fiyatları hakkında konuştu. Bayraktar, “Ayçiçeği üzerine çalışan kamu, özel sektör, üniversiteler ve meslek kuruluşları önyargısız, ön şartsız işbirliği içinde sorunlara eğilmezlerse toplumun temel gıda ihtiyaçlarından biri olan ayçiçeği yağı lüks tüketim maddesi olarak raflarda yerini alacaktır” dedi.
Bayraktar, Türkiye’nin ayçiçeği ekim alanı ve üretim miktarı olarak 75 ülke arasında ilk 10 ülkeden biri olduğunu söyledi. “Ayçiçeği üretimimiz Türkiye bitkisel yağ sanayinin hammadde ihtiyacını karşılayamamaktadır. Ülkemiz ayçiçeği ithalatında 165 ülke arasında en fazla ithalat yapan ülkeler arasında yer almaktadır. Tüketimdeki artış nedeniyle ithalata bağımlılık devam etmektedir. Ayçiçeği tarımının sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” dedi.
“Ayçiçeği üzerine çalışan kamu, özel sektör, üniversiteler ve meslek kuruluşları ön yargısız, ön şartsız iş birliği içinde sorunlara eğilmezlerse toplumun temel gıda ihtiyaçlarından biri olan ayçiçeği yağı lüks tüketim maddesi olarak raflarda yerini alacaktır,” diyen Bayraktar, şöyle devam etti:
Son 10 yılda ayçiçeği ekim alanı 566 bin hektardan yüzde 28,7 artışla 729 bin hektara, üretim 1 milyon 320 bin tondan yüzde 56,6 artarak 2 milyon 67 bin tona çıktı. Dekara verim yüzde 38 artarak 206 kilogramdan 284 kilograma yükseldi. Türkiye ayçiçeği tüketimi ise, 2010 yılında 2 milyon 497 bin ton iken 2020 yılında 3 milyon 466 bin tona ulaşarak yüzde 39 arttı. Yeterlilik oranı 2010 yılında yüzde 52,4 iken, 20192020 yılında yüzde 60,1 oldu. Üretilen ayçiçeğinin, 1 milyon 900 bin tonu yağlık, 167 bin tonu ise çerezlik olarak kullanılır. Dünyada ise 20102011 döneminde 32,7 milyon ton olan ayçiçeği üretimi 20192020 döneminde yüzde 67 artarak 54,6 milyon tona çıktı. Ancak kuraklık nedeniyle 20202021 döneminde 49,6 milyon tona geriledi.
Toplam ayçiçeği üretiminin yüzde 8,4’ünün çerezlik olduğunu belirten Bayraktar, DHA’ya şunları kaydetti:
Ayçiçeğinin, fındık gibi diğer kabuklu ürünlere göre protein oranı yüksektir. Ülkemizde üretilen yağlı tohumlu bitkiler içerisinde ayçiçeği toplam yağlı tohum üretiminden yüzde 53 pay almaktadır. Halkımızın genelde bitkisel yağ olarak ayçiçeğini tercih etmesi ve ekim nöbetinde temel bitki olması önemini daha da artırmaktadır. İthalat geçmiş yıllarda çoğunlukla ayçiçeği yağı şeklinde yapılırken son yıllarda ürün ithalatı daha fazla yapıldı. 20152020 yılları arasında ayçiçeği ithalat miktarı 3,4 kat arttı. 2015 yılında 340 bin ton olan ayçiçeği ithalatımız 2020 yılında 1 milyon 145 bin tona yükseldi. Son 6 yılda ülkemizin sadece ayçiçeği ürünü değil, yağ ithalatı da arttı. Nitekim yağ ithalatı 2015 yılında 798 bin ton iken, 2018 yılında 498 bin tona gerilemesine rağmen 2020 yılında 805 bin tona yükseldi. Bu yılda ayçiçeği yağı ithalatının yüzde 96,4’ü ham yağ olarak yapıldı. İthalata 2020 yılında ürün, yağ ve küspe olmak üzere toplam 1,5 milyar dolar ödendi. Hasat döneminde ayçiçeği veya ayçiçeği yağı ithalatı yapılmamalıdır. Yapıldığı dönemlerde de gümrük vergisi oranlarındaki ayarlamalar üreticilerimizi mağdur etmemelidir. Açıklanacak olan 2021 yılı fiyatlarında ayçiçeği buğday paritesi ikinin altına düşürülmemeli, ithalat fiyatları, artan girdi maliyetleri, enflasyon oranı ve üretici kâr marjı dikkate alınmalıdır. Sulamaya yönelik teşvikler artırılmalı, sulama ücretleri ve sulamada kullanılan elektrik fiyatları makul bir seviyeye çekilmelidir. Ülkemizin bitkisel yağ tüketimine göre üretim politikaları geliştirilmeli, ‘çiftçimiz bir karış toprağı boş bırakmasın’ söylemi slogan olmanın ötesinde hayata geçirilmelidir. Türk çiftçisi bunu yapmaya muktedirdir, yeter ki elinden sıkı sıkı tutulsun. İthalata harcanan milyarlarca liranın çok daha az bir bölümü, akılcı politikalara dayanan dişe dokunur desteklerle ayçiçeği üreticilerimize aktarılırsa kısa vadede kendimize yeter hale geleceğimize inanıyoruz. Ayçiçeği prim desteği artarak devam etmelidir. Üreticilerimizin alın terlerinin karşılığını aldığı bir sezon olması en büyük temennimizdir.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar artan girdi fiyatları ile ilgili de, şöyle konuştu:
Rekor seviyede artışları gören girdi fiyatlarına üreticimiz yetişemiyor. Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirerek ülkemiz gıda güvencesini olumsuz etkileyeceği gibi gıda enflasyonunun artmasına da neden olacaktır. Son 1 yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 130, Doğu Anadolu Projesi (DAP) gübresi yüzde 155, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 60, besi yemi yüzde 55, süt yemi yüzde 57, sertifikalı hububat tohumluğu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise, yüzde 56 artmıştır. Üreticilerin üretimden vazgeçmemeleri için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirlerin süratle alınması, devletimizin yapması gereken en önemli görevlerden biri haline geldi. Gübrede verilen destekleri artırarak mazotta olduğu gibi gübre fiyatının da yüzde 50’si destek olarak verilmeli, destek verilmeyen yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır. Acil önlem olarak bu taleplerimizin ele alınmasını bekliyoruz.