Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, 17 Mart 2008 tarihinde ”Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açmıştı. Tam da davanın açıldığı gün Arif A. isimli bir vatandaş, Başsavcısı Yalçınkaya’ya hitaben bir yazı kaleme almış mail olarak Yargıtay’a göndermişti.
Arif A. isimli bir vatandaş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına hitaben gönderiği mailinde, AKP’ye yönelik kapatma davasının gerekçesini oluşturan “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline gelmek” iddiasını eleştirmiş “Sayın (Y.) ben vatandaş olarak ilk seçimde yine AKP’ye oy vereceğim, dolayısı ile benim hakkımda da vatandaşlıktan çıkarılma dava açar mısınız? Siz Abdullah Öcalan’ı bile asmaya cesaret edemeyen bir yargı sisteminin savcısı olarak ben ve benim gibi sıradan bir vatandaşın gözünde sıfır itibara sahipsiniz. Sizin savunduğunuz çalışmayan yargı sisteminiz çökmüş durumda. Dogmalarla yapılmış, kokuşmuş batının kanunları beni yönetmeye yetmez. Benim aslım Doğu Uygarlığıdır. Ben Türk’üm ve Müslümanım. Yüzüm, değerlerini İslam Kültüründen alan Doğu Uygarlığına dönmüştür. Yüzde yüz onaylamamakla beraber şeriat ile yönetilseydik, o sistem bile tereddüt etmeden Öcalan’ı asardı. Senin kanunların bile şeriat kadar güçlü değil. Atatürk ilkelerine gelince;bugüniinıüzü ona borçluyuz. Çok değerli bir asker. Hz. Muhammed’in neferi. Ancaaaak, bütün ilkeleri yeniden tanımlanmalı. Her söylediği çağa uygun değil. Benim gibi düşünen vatandaşların oranını merak ediyorsanız, sokağa çıkınız, vatandaşla konuşuz. Siz konuşmazsanız, bir gün emekli olduğunuzda, dokunulmazlığınız kalktığında, onlar sizi bulup, sizinle konuşurlar. Kolay gelsin. ” sözlerine yer vermişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da mailin kim tarafından atıldığının tespit edilmesinin ardından Arif A. hakkında soruşturma başlattı. Arif A. hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçunu işlediği iddiasıyla Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldı.
Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan Arif A.’yı 12.000 bin lira adli para cezasırna çarptırdı. Kararda ayrıca, şahsın “yeniden suç işlemeyeceği kanaati oluşmadığından” hükmün açıklanması da geri bırakılmadı. Mahkeme gerekçeli kararında “Siz Abdullah Öcalan’ı asmaya cesaret edemeyen bir yargı sisteminin savcısı olarak ben ve benim gibi sıradan bir vatandaşın gözünde sıfır itibara sahipsiniz gibi ifadeler kullanarak kamu görevlisine hakarette bulunduğu, düşünce açıklama özgürlüğünün dışına çıkarak Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı sıfatıyla görev yapan A.Y.nin itibarsız bir kişi olduğunu belirttiği hususlarına yer vermiştir.” dedi.
Yargıtay da 21 Ekim 2013 tarihli ilamı ile söz konusu kararı onadı. Yargıtay’ın bu kararı sonrası harekete geçen Arif A. 12 bin liralık para cezası ve yargılama masraflarını ödeyip, bireysel başvuru hakkını kullanarak 19 Şubat 2014 tarihinde dosyayı AYM’ye taşdı. Yüce Mahkeme, “Yargıtay’a mail davası”nı 4 yılın sonunda geçtiğimiz Ocak ayında ele aldı.
Email’deki “Sıfır itibara sahipsiniz.” ifadesinin hakaret olarak kabul edilemeyeceğini, hakaret kastı bulunmadığını, bu şekilde düşüncesini belirtmesinin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirten AYM ‘itibarsız’ kelimesini mahkemenin genişletici yorumla ele aldığını vurguladı. Mailde; Yargıtay Cumhuriyet başsavcısına “sayın” kelimesiyle hitap edildiğini ve kullanılan dilde ‘ikinci çoğul şahıs eki’ kullanıldığını hatırlatan AYM, bunu “hitabında saygı göstermesinin kanıtı olarak” değerlendirdi.
AYM, kararında “Başvurucuya göre epostada yer alan ve suça konu ifadeleri, güncelliğini koruyan ve toplumu ilgilendiren bir konuda düşünce ve eleştiri içermekte olup ağır tenkit niteliğinde olan sözleri düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında kalmaktadır. Ayrıca başvurucu; ifade özgürlüğü kapsamındaki bu sözleri nedeniyle cezalandırılmasının muhatabın salt yargı mensubu olması nedeniyle ceza verilmesi sonucunu doğuracağını, bunun da demokratik toplumda gereklilik ve ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil edeceğini ve bu suretle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.” dedi.
Adalet Bakanlığının görüşüne ve Anayasa’nın 26. maddesine atıf yapılan kararda “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar… Bu hürriyetlerin kullanılması,… başkalarının şöhret veya haklarının,. korunması … amaçlarıyla sınırlanabilir… Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uvgulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.” denildi.
Benzer başvurulardan örnekler veren AYM kararında, “Başvuruya konu epostayı gönderen başvurucu sade bir vatandaştır. Başvurucunun da herkes gibi görüşlerini dile getirirken Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünden yararlanacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır. Demokratik bir toplumda bireylere, yargı sistemi ve ona dâhil olan kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmıştır. Ancak bu eleştirilerin kişilerin şeref ve itibarlarının korunmasını isteme haklarını ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin kararından başvurucunun ifade özgürlüğü ile mağdurun şeref ve itibarına saygı hakkı arasında denge kurmaya yönelik bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemenin gerekçesi başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için ilgili ve yeterli sayılamaz. Dolayısıyla söz konusu müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere mahkûmiyet kararını veren (kapatılan) Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinin ilgili dosyasının devredildiği mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.” dedi.
AYM sonuç olarak başvuruya konu olan dosya için “İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” karar verdi. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere mahumiyet kararını veren kapatılan Ankara 2. Sulh ceza Mahkemesine gönderilmesine hükmeden Yüksek Mahkeme, dava masraflarının da faiziyle Arif A.’ya ödenmesine karar verdi. Kararların tamamı oy birliğiyle alındı. Karar Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
http://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/sondakikahaberiaymdenyillarsonragelenemsallikseriatkarari2205723/