Aytun Çıray’ın mektubu
Sevgili okurlarım,
İzmir Milletvekili ve İYİ Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray'dan dün
aldığım mektubu, sadece biraz kısaltarak ve üzerinde hiçbir yorum
yapmadan sizlere aynen iletiyorum:
* * *
“Sevgili
ağabey, şimdi sinemalarda “The Post” adlı gerçek hayattan alınmış bir
film oynuyor. Filmde, Vietnam Savaşı hakkında halka ve kongreye yalan
söylendiğini ortaya çıkaracak olan Pentagon belgelerini yayınlama
mücadelesi hikâye ediliyor.
The Washington Post, siyasilerin,
askerlerin ölümleri pahasına yaptıkları üçkâğıtları yayınlayınca gerilim
Amerikan halkına yansır ve savaş karşıtı gösteriler başlar.
Davalar
ABD yönetimi tarafından Yüksek Mahkeme'ye taşınır. Böylece belgelerin
yayınlanabilmesi ve özgür basın kavramının korunabilmesi için Washington
Post ile Nixon arasındaki hukuk mücadelesi hız kazanır.
Kendisini, kurucu ruha uygun olarak demokrasiyi korumakla görevli kabul eden Amerika Yüksek Mahkemesi karar verir:
“Demokrasiyi korumak basın özgürlüğünü korumaktan geçer. Basın yönetenlere değil yönetilenlere lâzımdır.”
Bu çok önemli davayı gazete kazanır.
Bu filmi izleyenlere “İşte gazete patronu, işte gazeteci, işte hukukun üstünlüğü” dedirten bu filmi size neden anlattım?
* * *
Türkiye
savaş bağlamında The Post filminde yaşananlara benzer süreçlerden
geçerken ne yazık ki gazeteciler, siyasiler, hukukçular ve kurumlarımız
kötü bir sınav veriyorlar.
İnsanımız dış politika tartışmalarında tek taraflı beyin yıkamalara maruz kalıyor. Ortaya atılan “Yerli ve milli (!)” kavramı ile AKP politikalarına karşı çıkanlar adeta vatan haini ilân ediliyorlar.
Bu
şu demek: “Benim yaptığım her şey doğru, yerli ve millîdir. Eğer dış ve
iç politikada yaptığım yanlışlar nedeniyle savaşın eşiğine gelmemizi
eleştirirsen sen hainsin.”
Ne yazık ki bu beyin yıkama operasyonu
önemli ölçüde başarılı olmaktadır. Bunun başarılı olmasında haber alma
ve yazma özgürlüğünün engellenmesinin, medyanın büyük ölçüde
korkutulmasının ve edilgen muhalefet anlayışının büyük rolü vardır.
* * *
Aslında
AKP'nin yanlış dış politikaları Suriye'de zirve yapmış ve Türk
Milleti'ne çok ağır can ve mal kayıplarına neden olmuştur.
2012'de
birkaç hafta içinde Şam'da Emevi Camisi'nde cuma namazı kılma gibi
ideolojik hayallerle olağan rotasından çıkarılan Suriye politikaları,
bugün Türkiye'yi, Irak'ın yaşadığı gibi bir cehenneme sürüklenme
tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilir.
Biz bunu savunup çözümün Suriye ile barıştan geçtiğini anlatmaya çalışıyoruz.
Ancak adına merkez medya denilen medyanın da artık yok olma aşamasına geldiğini üzülerek görüyoruz.
Sözcü ve benzeri birkaç gazete olmasa ne yapardık?
* * *
Değerli
Ağabey, evlâtlarımızın kanlarının boşuna dökülmemesini önlemenin tek
çaresi Sayın Erdoğan'ın sözde “Milli ve yerli” politikalarının iç yüzünü
milletimize anlatmaktan geçiyor…
Çünkü AKP'nin dış politikası tam bir fiyaskodur
ve bunun bedeli şu an için insanımızın kendi refahından ve
mutluluğundan çalınan yüzlerce milyar dolardır. Bu maddi bedel her geçen
gün biraz daha katlanmaktadır.
Manevi maliyet ise her türlü parasal bedelin üzerindedir ve olumsuz etkileri kuşaklar boyu sürecektir.
* * *
AKP
ve yandaşlar Afrin meselesini yine iç politikaya alet etmekte ve seçim
süreçlerinde kendi hedeflerine ulaşmak için kullanmak niyetindedir.
Dış
politikanın Sayın Erdoğan tarafından şehitler vermemiz pahasına ve
tekrar seçilmek için kullanılması ‘yerli ve millî' sıfatları ile
örtülemez.
Dış politikada Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Türk Milleti'ne
asla yakışmayan akıl almaz zigzaglara ‘milli ve yerli' sıfatlarıyla
itibar kazandırma hayalleri devrini İYİ Parti bitirecektir. Ancak İYİ
Parti'nin gayrı millî AKP siyasetlerine karşı durması, dış dünyanın
yanında yer aldığı anlamına gelmez.
* * *
Biz İYİ Parti
olarak böyle ucuzluklara izin vermemek için, Türk Milleti adına şu
soruları soruyoruz ve hemen cevaplandırılmasını istiyoruz:
– Siz Cumhurbaşkanı olarak geçtiğimiz eylül ayında Trump'la görüştünüz. Bu görüşmeden ne çıktı, ne aldınız?
– PYD/PKK meselesini hallettiniz mi?
– FETÖ'nün başının iadesini niçin sağlayamadınız?
– Daha siz Amerika yolunda iken bile PYD/YPG'ye silah gönderen Trump'tan neden 11 milyar dolarlık uçak satın aldınız?
– Neye göre bir sabah Amerika'nın, öğlen İran'ın, akşam Rusya'nın “dostu” olma kararı veriyorsunuz?
–
PKK'nın yerleştiği IrakSuriye sınırımız toplam 911 kilometre. Bu cephe
boyunca aynı anda harekat yaparak sınırın güneyindeki terör hedeflerini
komple yok mu edeceksiniz yoksa PKK'nın ağırlık merkezini mi?
* * *
Eğer PKK'nın ağırlık merkezini yok edeceksek bunun Fırat'ın doğusu olması gerekmez mi?
Yoksa Afrin, Türk Milleti'nin dikkatlerini Fırat'ın Doğusu'ndan uzaklaştırmak için oynanmak istenen kanlı bir oyun mu?
Diğer
yandan hepimizi üzen bu soruların ortaya koyduğu hazin manzaraya rağmen
niye ABD'den hâlâ stratejik ortağımız diye söz ediyorlar?
Sayın Emin ağabey, içimi biraz olsun size dökmek istedim. Saygılarımla.”