Bakan Koca’nın açıklamasından öne çıkanlar şunlar:
Koronavirüs istisnasız 81 ilimizde görüldükten sonra bu salgında mücadele yeni bir aşamaya geçtik. Artık 83 milyon insan olarak her birimiz virüsün doğrudan tehdidi altındayız, aynı hassasiyeti göstermek zorundayız.
Şu anda salgının etkin seyrettiği İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Ankara, İzmir gibi şehirler ortak özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bu şehirler yurt dışı gidiş gelişlerin, sosyal temasın olduğu şehirlerdir.
Tüm Türkiye’de ise 20 yaş altı gençlerimiz ve 60 yaş üstü büyüklerimizden evde kalmaları konusunda kesin talimatımız var. Bu kısıtlamalara uyulması önümüzdeki günlerde kaderimizi çok etkileyecektir.
Dün ülkemizi dışarıya karşı izole etmeye çalışıyorduk, izolasyon kuralına şimdi şehir şehir uymamız zorunludur.
83 milyonu oluşturan bireylerin izolasyon kuralını hayat tarzı haline getirmesi gerekmektedir. Başka seçeneğimiz olduğu söylenemez.
Bu seçeneğin çok kolay olduğunu vurgulamak isterim. Mücadelede iki taraf var. Biri virüstür diğer taraf biziz. Hepimizi eşit derecede ilgilendiren, tehdit eden virüse karşı güç birliği içinde olmamız gerekiyor.
Bu tehdit bugün bazı devletlerin bile birbirine karşı tutumunu değiştirdi. Şimdi dayanışma içinde olma, insan sağlığını korumak için özverili olma, tedbirli olma, işbirliği yapma zamanıdır.
Hepimizin çabası herhangi birimiz içindirdi. Ortak payda insanın sağlığı, kutsiyetidir.
Dünyada ilk ciddi tedbirlerin alınmaya henüz başlanmadığı günlerde dünyada örneği olmayan yapılanmalara gittik.
Bilim Kurulu yöntemli mücadele yürütmemize katkı verdi. Tavsiye kararları ulusal politikalara rehberlik etti.
İlk toplantısını önümüzdeki günlerde yapacak olan Toplum Bilimleri Kurulu’nun hayırlı olmasını diliyorum.
Ülkemizde önemli bir bilgi birikimi oluşmuş durumda. Konu bilim dünyası için yenidir. Bilgiler süreç içinde değişime uğramaktadır.
Çin’den gelen ilk veriler sadece yaşlıları daha çok tutan hastalık gibi bir izlenim bırakmıştı. Şu anda her yaşta olağanüstü bulaşan bir virüsle karşı karşıyayız.
Bütün bu risklere karşı çözüm izolasyondur. Bugün için sağlıklı, geçerli tek hayat tarzıdır.
Şüphelilerin taranması konusunda önemli gelişme göstermiş durumdayız. Günlük test sayısının önümüzdeki haftalarda 30 bine ulaşmasını planlıyoruz.
Doğal olarak test sayısı artında pozitif vaka sayısı artmaktadır. Temas zincirini geriye doğru tarıyor diğer vakaları saptamaya çalışıyoruz.
Hastalığın seyrinde akciğer tutulumu, solunum yetmezliği en dikkat çeken tablolardan.
Bu hastalarımıza olabildiğince erkenden tedavi uyguluyoruz. İlerleyişi durduramazsak tedaviyi yoğun bakım şartlarında devam ediyoruz.
Son günlerde akciğere geçme safhasında ilerleme sağladık.
Vücut direncine bağlı olarak herkeste hastalık belirtisi ortaya çıkıyor. Ağırlıklı risk grubu 60 yaş olarak tanımlanmıştı. 60 yaş ile birlikte genç grubun da kaybına tanık oluyoruz. Yaş bir güvence olarak algılanmamalıdır. Semptom göstermeyen ama virüsü taşıyanlar olduğunu unutmamalıyız.
Bugünkü test sayımız 20 bin 23. Bugünkü vaka sayımız 3 bin 892. Bugün 76 vatandaşımızı daha kaybettik. 256 vatandaşımız ise şifa buldu.
Yapılan test sayıları her geçen gün artıyor, 20 bini geçiyor. Pozitif çıkan vaka sayısını da yüzde 22’den yüzde 15’e kadar düştüğünü görüyoruz.
Tüm dünyada olduğu gibi bizde de erkeklerde virüs daha fazla görülüyor. Ayrıca ağırlık vakaların görüldüğü yaş aralığı 20 ila 65 yaş arası. Burada 65 yaş uygulamasının olmadığı dönemde dağılım daha dengeliydi.
Yasayla birlikte bu durum düştü. Yani tedbirlerin sonuç verdiğini görüyoruz. Bu vakaların görülme oranının düştüğünü gösteriyor.
Vakaların zatürreye dönme oranlarında, 24 Mart’tan itibaren bugüne kadar zatürreye dönme olasılığı her geçen gün giderek azalıyor. Bu bizim açımızdan önemli.
Hastalığın seyrinde öncelikle klinik bulgular, sonra zatürre ve solunum sıkıntısı kendisini gösterir.
Ne kadar buna geçişi azaltabilirsek, tedavide başarı oranımızın o kadar artacağını biliyoruz. Özellikle 24 Mart’tan itibaren düştüğünü görüyoruz, zatürreye geçişi azaltmış olduk. Erken ilaç tedavisinin ve hasta bakımımızın burada önemli olduğunu, büyük bir payı olduğunu görüyoruz.
İstanbul’da iki tane bin yataklı, daha doğrusu her bir odaya bir yatak olmak üzere bin odalı hastane planlanıyor. Birisi Atatürk havalimanında, birisi Sancaktepe’de.
Sancaktepe’deki bizim şehir hastanesi olarak planladığımız bölgemiz. Pandemi sonrası devre dışı kalacak şekilde düşünmedik bu hastaneleri.
Tek katlı, içinde ameliyathaneleri de olan, bütün odaları gerektiğinde yoğun bakım ünitesi olan hastaneler olarak planladık. Yani kalıcı, daha sonraki süreçte benzer ya da farklı amaçlarla kullanılacak hastaneler olacak. Türkiye’nin değişik yerlerinde de planlamayı düşünü
Yoğun bakımlardaki doluluk oranlarımız yüzde 6263’ü geçmedi.
Bizde daha stabil giden, artış oranlarının düştüğü ve önümüzdeki iki haftanın kritik geçeceği bir süreçle karşı karşıyayız. Bu hastanelerin geçici değil, kalıcı olarak planladığımızı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da bunu böyle arzuladığını belirtiyorum.
Toplamda 83 milyonun olabildiğince, kendilerini izole etmesini önemsiyoruz. Zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmamasını, çıkılacaksa maske kullanılmasını istiyoruz.
Vakalarımızı takip etmek için, izole olmalarını görmek üzere bir çalışma yaptık. Bu üç operatör ve BTK’nın (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) işbirliğiyle olan bir tablo. Önümüzdeki 12 gün içerisinde devreye girecek. Bir aplikasyon geliştirildi, hastalarımız indirmek zorundalar.
Hem takip, hem de kendi durumlarını anlık görebilecekleri bir sisteme geçmiş oluyoruz. Hareketliliği gördüğünde bir mesajla kendisini uyaran, evde izole olmasını hatırlatan ve devamında gerektiğinde emniyet kuvvetlerinin de devreye gireceği bir sistemden bahsediyorum.
Önümüzdeki bir iki gün içerisinde İletişim Başkanlığımız da açıklamalar yapmış olacak.