Feyziye Özberk, 3 Ağustos 2016'da hayatını kaybeden Prof. Dr. Yaman Örs’ün geniş ve renkli dünyasını birçok yönüyle anlattı. Özberk, Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Zamanın Ötesinde Bir Aydın Yaman Örs” adlı kitabında Örs’ün zengin birikimini, anılarını, tanıklıklarını okuyucuya aktardı.
Özberk kitabında, Cumhuriyete bağlılığıyla bilinen, çok yönlü bir aydın olan Örs’le yaptığı söyleşilere yer verdi. Örs, “Oral Sander ve Sander'in Atatürk'e İlişkin Özgün Yorumu” başlığında, akrabası olan akademisyen ve araştırmacı Prof. Dr. Oral Sander’in, 10 Kasım 1993'te Ankara Üniversitesi'ndeki Atatürk'ü Anma Günü toplantısında Atatürk hakkında yaptığı dikkat çekici yorumdan bahsetti.
Sander, konuşmasında “Bence büyük adamı, büyük adam yapan işte budur. Sınırlamadır" diyerek Atatürk’ün Rönesans’ın gizini yakalayan kişi olduğundan bahsetti.
“Oral Sander ve Sander'in Atatürk'e İlişkin Özgün Yorumu” başlıklı kısımda yer alan o kısım:
Prof. Dr. Oral Sander (18 Ekim 194010 Eylül 1995), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde uzun yıllar öğretim üyesi olarak görev yapmış değerli bir bilim insanı, sizin de yakın akrabanız, değil mi?
O benim hem dayıoğlum ve hem de halaoğlum. Benden beş yaş kadar küçüktü. Oral Sander'le birlikteliğim, küçük yaşlardan başlayarak çok sık ve yakın olmuştur. Bunun yoğunluğu zaman zaman değişik sürelerle azalmış olsa da kardeşler arası bir ilişki özelliğini hiç yitirmemiş, Oral'ı yitirdiğimiz 1995 yılına dek de sürmüştür. Aile içindeki yeri bir yana, Oral gibi nitelikli, çok yönlü, üretken, kişilikli bir akademisyen ellisinde yitirilirse, bunun için, "çok erken" demekten başka bir anlatım bulabilir miyiz?
“BÜYÜK ADAM KİMDİR”
Oral'ın Atatürk'le ilgili olarak yalın, ama ilginç ve sanırım oldukça özgün bir tarihsel yorumu var. Bunu özellikle aktarmak, gündeme getirmek isterim. 10 Kasım 1993'te Ankara Üniversitesi'ndeki Atatürk'ü Anma Günü toplantısında, "Uluslararası Tarih Açısından Atatürk" başlığıyla yaptığı konuşmasında, önce Atatürk'ü Napolyon'la karşılaştırıyor, sonra da Atatürk ile Rönesans arasında bir bağ kuruyor. Oral Sander, "Bilimsel bir disiplin olarak tarihin, olmuş olanın yorumu olduğunu, yalnızca olmuş olanın anlatımının, olmuş olanın anlaşılmasını sağlayacağını" söylüyor ve ekliyor: "Biz Mustafa Kemal Atatürk'ü biliyoruz da acaba anlama yolunda çaba gösteriyor muyuz?" "Büyük adam kimdir?"sorusuna tarihçinin hâlâ tatmin edici bir yanıt bulamadığını, belirten Sander, "Büyük Adam"ın nasıl ortaya çıktığı sorusuna verilen yanıtın, çok önemli olduğunu ve belki de "Büyük Adam"ı tanımlayan bir açıklama olduğunu belirtiyor.
"Hep kendi kendime sormuşumdur: 'Napolyon Bonapart büyük bir adam mıydı?' diye. Bir makalemde de hiç de büyük bir adam olmadığını söyledim. Çünkü o, Fransız halkının o dönemdeki duygularının üzerinde bilinmeyene doğru gitmiştir. Kendisine bağlanan umutları ortadan kaldırmıştır. Ama Fransızlar onu hâlâ ulusal kahraman kabul ederler. Biz de büyük adam olarak onu tarihte anlatırız.
"Demek ki yoruma göre büyük adam, yalnız kendisini değil, halkın beklentilerini de sınırlanmasını ve onu kendi bildiği doğrultuda, doğru yöne çevirebilmesini bilen adamdır. İşte Mustafa Kemal bu adamdır. Kendisini sınırlamanın, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı en belirgin örneğidir. Mustafa Kemal'in önünde çok olanak vardı. Hiçbirini denemedi. Türk halkının o kollektif bilincini avucunun içine aldı ve istediği yöne sürükledi. Bence büyük adamı, büyük adam yapan işte budur. Sınırlamadır."
“MUSTAFA KEMAL BATI’NIN GERÇEK GİZİNİ YAKALAYAN KİŞİ…”
18. yüzyılda İslam dünyasının zayıflaması ve Batı'nın üstünlük kazanmasına, Doğu'dan iki tepki geldiğini vurgulayan Sander, "Bu tepkilerden birincisi Arabistan'dan çıkmıştır. Vahabiye mezhebidir. Yani köktendinciliktir. İkincisi ise yine aynı yüzyılda İstanbul'dan gelen laik nitelikli tepkidir. 20. yüzyılda, köktendinci tepkinin temsilcisi İran ve Suudi Arabistan'dır. İstanbul'dan çıkan laik tepkinin en üst noktası ise Mustafa Kemal'in Ankara tepkisidir. İşte Mustafa Kemal Batı'nın gerçek gizini yakalayan kişi... O da tabii Rönesans.
Mustafa Kemal, Anadolu'da aydınlanmayı ortaya çıkaran kişidir. Belki de Batılıların da bilmedikleri Rönesans'ın gizini yakalayan kişi. O da bir tek tümceyle; ekonomik, siyasal, askeri, kültürel, toplumsal faaliyetlerin alanını daraltmaktadır. Rönesans neden İtalyan kentlerinde çıktı, neden GüneyBatı Avrupa'da çıktı da Rus Çarlığı'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nda ya da Kuzey Avrupa'da çıkmadı? Çünkü Rönesans'ın gizi, ölçeğin daraltılmasıydı. Osmanlı İmparatorluğu 20 tane dil, 21 tane ırk koskoca imparatorluk. Rus Çarlığı da öyle... Zaman, enerji ve maddi olanaklar hep bunların uslu tutulması ve onların yönetimine harcanıyor. Dolayısıyla asıl Rönesans ölçeğin daraltılmasıdır ve Mustafa Kemal de bunu görmüştür."
https://odatv.com/buyukadamkimdir04021913.html