Türkiye ekonomisinde çarklar yavaşlıyor. Son gelen sanayi üretimi, işsizlik ve kredi kartı verileri, ekonomide belirgin bir yavaşlamaya işaret ediyor.
TÜİK'e göre, haziranda imalat sanayi üretimi yıllık yüzde 6,9 oranında gerilerken, genel istihdam da 341 bin geriledi.
Haziranda dar tanımlı işsizlik 0,7 puanlık artışla yüzde 9,2'ye yükselirken, geniş tanımlı işsizlik 3,8 puan artışla yüzde 29,2'ye yükseldi ve pandemi sonrası dönemin zirvesini gördü.
Haziranda dar tanımlı işsiz sayısı 234 bin artışla 3 milyon 305 bine yükselirken, geniş tanımlı işsiz sayısı bir ayda 1 milyon 718 bin artışla 11 milyon 810 bin kişiye yükseldi.
Ücretlerin enflasyon karşısında erimesi, işsizliğin artması, çiftçiye düşük alım fiyatları verilmesi, ihracatın zayıf seyretmesi, sanayi üretiminin azalması ve vergi artışları, geniş kesimlerde hükümetin ekonomi politikalarına dönük memnuniyetsizliği artırıyor.
Ekonomideki son gelişmeleri Prof. Dr. Hakan Kara, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve Prof. Dr. Yalçın Karatepe, sozcu.com.tr'ye değerlendirdi.
"Ekonomi politikalarının gerçek anlamda sıkı duruşa geçmesi ancak 2024 yerel seçimlerinden sonra oldu" diyen Kara, Türkiye ekonomisinde para politikasının sıkılığının ekonomiyi en belirgin şekilde 24 çeyrek arasında etkilediğini belirterek "Buna göre yılın ikinci yarısından itibaren 2025 yılı ortalarına kadar bir durgunluk süreci bizi bekliyor" öngörüsünde bulundu.
Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti olan Kara, son dönemde açıklanan öncü verilerin ekonomide belirgin bir yavaşlamaya işaret ettiğini vurguladı.
"Ekonomik durgunluk karşısında siyasilerin ne kadar sabredebileceği hususu kritik bir başlık olarak ortada duruyor. Burada üç konu önemli" dedi ve bu konuları şöyle sıraladı:
"Birincisi, ekonomideki ivme kaybı istihdam piyasasına yansımaya başlayacak. Önümüzdeki aylarda işsizlik oranlarında belirgin artışlar görebiliriz. Bu da uygulanan mevcut programa siyasi desteği azaltabilir.
İkincisi, vatandaşın ödeme gücündeki azalma nedeniyle kredi kartlarında stres giderek artacak. Bu da siyasi açıdan tahammül edilmesi zor bir durum.
Üçüncüsü TL’deki reel değerlenme nedeniyle ihracat şirketleri üzerindeki rekabeti baskısı artıyor, ayrıca krediye erişim sorunu yaşayan şirketler nakit akışını yönetmekte zorlanıyor."
Kara son olarak, "Bütün bu gelişmeler uygulanan mevcut programın sürdürülebilirliğine dair kaygıları artırsa da önümüzde bir seçim döngüsü olmadığından kısa vadede programdan ciddi bir geri adım atılmasını beklemiyorum" yorumunu paylaştı.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, istihdam ve işsizlik verisinde haziran ayında bir dönüm noktası yaşandığına dikkat çekti.
Aylık veriye bakarak kesin bir şey söylemenin mümkün olmadığını, gelecek hafta açıklanacak ikinci çeyrek verisinin ve gelecek ayki temmuz verisinin kritik olduğunu belirten Gürsel, ekonomik büyüme düşerken istihdam kayıpları ve işsizlik artışı olmasının şaşırtıcı olmadığını vurguladı.
Mevcut ekonomi yönetiminin esas amacının hem faizi artırarak hem kamu harcamalarını kısarak hem de gelirler üzerinde baskı yaratarak iç talebi düşürmeyi amaçladığını belirten Gürsel, bu politikanın da ekonomik büyümeyi düşüreceğini, reel ücretlerdeki kayıpla birlikte yılın ikinci yarısında büyüme ve talepteki düşüşün daha fazla hissedileceğini dile getirdi.
TCMB'nin de 23 yıllık düşük büyüme öngördüğünü, iç talebin baskılanması gerektiğini söylediğini hatırlatan Gürsel, "İşsizlik, iktidarın beklediğinden daha yüksek seviyelere ulaşabilir" uyarısında bulundu.
CHP'nin Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe, ekonomideki yavaşlama, sanayi üretiminde düşüş ve işsizlik ile yoksulluktaki artışın gelecek aylarda artarak devam etmesini beklediğini söyledi.
Sanayide yavaşlamanın tüm sektörlere yayıldığına, işsizlik rakamının da sanayi üretimindeki gerilemeyi yansıttığına işaret eden Karatepe, "İktidarın mevcut ekonomi anlayışına göre, enflasyonla mücadele için talebi düşürüp işsizliği artırmak gerekiyor. Yani işsizliğin artmasının, kurguladıkları politikalara uygun olduğunu biliyorlar" dedi.
Büyüme ve talep düşerken, işsizliğin arttığını ancak enflasyonun istendiği gibi düşmediğini, temmuzda aylık enflasyonun yüzde 3,23 gibi çok yüksek seviyede geldiğini hatırlatan Karatepe, yüksek enflasyon ve ekonomik durgunluğun birlikte yaşandığı durumu ifade eden stagflasyonun gündemde olduğunu söyledi.
Sözcü