Raporda, sel nedeniyle bir çok köprünün yıkıldığı, karayolları ulaşımının kapandığı, bir çok yerleşim yerinde elektrik ve suyun kesildiği belirtilirken, Ayancık Devlet Hastanesi’ni su bastığı ve hastaların başka hastanelere nakledildiği ayrıca bir çok kişinin de hava araçlarıyla kurtarıldığına yer verilerek ihmaller tek tek anlatıldı.
AYANCIK VE İHMALLER
İlçenin geçmiş dönemlerde bir çok kez sel yaşadığının kaydedildiği raporda, “Kentsel yerleşimin geçmişteki felakete göre tasarlanmadığı ortaya çıkmıştır. Dere yatağı içerisinde Orman Genel Müdürlüğü'ne bağlı birimler tarafından kurulan tomruk deposunun, yaşanan felaketin sonuçlarını daha da ağırlaştırmıştır. Babaçay Mahallesi’nde 35 yıl önce toprak kayması yaşanması üzerine inşa edilen afet konutları dere yatağına inşa edilmiştir.
2019 tarihli, Batı Karadeniz Taşkın Eylem Planında, Ayancık'taki dere ıslah çalışmalarının yetersizliğinden söz edilerek, taşkın duvarlarının yükseltilmesi gerektiğinden, akarsu yataklarında yatak temizliği yapılması gerektiği uyarısı yapılmıştır. Ayancık'ta 120 metre olan dere yatağının genişliği bazı yerlerde 80 metreye, bazı yerlerde ise 60 metreye düşürülmüştür. Tomruk deposundan selle gelen tomrukların dere yatağını daha da daraltması, köprüleri yıkmış, felaketin daha da büyümesine neden olmuştur” denildi.
BOZKURT VE İHMALLER
Raporda can kayıplarının en çok yaşandığı Bozkurt kısmında ise; “Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planında, 2014 yılında da taşkın yaşanan Ezine çayı üzerinde incelemeler yapıldığı, çay yatağı üzerinden yapılan modellemelerde, derenin sağ sahilinin yüksek taşkın tehlike riskine maruza kaldığının uyarısı yapılmıştır. Planda, 2014 yılında Ezine çayı taşması sonucunda Abana ilçesi yerleşim yerleri ve ticaret alanları sular altında kaldığından da söz edilmektedir” ifadeleri kullanılarak dere ıslah çalışmalarının hatalı yapıldığı belirtildi.
DERE YATAĞINA YAPILAŞMAYI DEVLET ÖNERMİŞ
Bozkurt'un nüfusunun 2000 yılında 10 bin 159, 2020 yılında ise 9 bin 620 olduğu ve nüfusun azaldığı ileri sürülen raporda, “Aradaki sürede de azalış göstermiştir. Buna karşın, dönemin Çevre ve Ormancılık Bakanlığı, bölgeye ilişkin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planda nüfusun artacağı öngörülerek yapılaşmanın artmasına yönelik öneri sunulmuştur. Sonrasında, dere yatağında 8 katlı binalara izin verilmiştir” ifadelerine yer verildi.
HES'LERİN YARATTIĞI TAHRİBATLAR VE EBRU HES
Raporda kapaklarının açıldığı ve regülatör kanallarının yıkıldığı iddia edilen Ebru HES’e de geniş yer verildi. HES’in yapıldığı alanın önceki, yapıldıktan sonraki ve selden sonraki fotoğraflarına da yer verilen raporda, bölgede yaşanan değişiklikler gözler önüne serildi. Fotoğraflarda, HES santral binasının kurulduğu alanın sağ ve sol tarafında geniş su yatağına sahip iki ayrı dere bulunduğu, Regülatör 1'in kurulduğu vadi girişinde bir adet köprünün ve dere taşkın yatağı olan alanda ise tarlalar görüldüğü dikkat çekti. Daha sonra ise dere taşkın alanına santral binası ve şantiye kurulduğu belirtilerek, “Santral binasına su ileten cebri boru için ormanlık alanda kesim yapıldığı, kazı yapıldığı, ancak peyzaj çalışmaları yapılmadığı, Regülatör 1'in kurulduğu derenin kuruduğu, yatağının daraldığı, dere yatağının bir kısmının doldurulduğu görülmektedir. Regülatör 1'in kurulduğu dere üzerinde, 1 adet taş ve çakıl ocağı kurulmuştur” diye açıklandı.
SU TOPLAMA YAPILARI ZARAR GÖRDÜ
Selden sonra 15 Ağustos 2021 yılında, “Ebru HES'te herhangi bir patlama olmamıştır” iddiasıyla paylaşılan videodan alınan görüntüler de yer verilerek, “Regülatörlerin kurulduğu her iki vadiden de gelen derelerin yataklarının genişlediği, Regülatör 1'in bulunduğu vadinin girişindeki köprünün bir kısmının yıkıldığı ya da derenin getirdiği molozların altında kaldığı, taşkın alana kurulan santral binası ve şantiye alanlarının sel suyu ve balçık altında kaldığı görülmektedir” denilerek CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı'nın Ebru HES'in su toplama yapılarının gördüğü zararın belgelediği ve HES’in zarar görmediği açıklamalarının çürütüldüğü belirtildi.
ÖNEMLİ OLAN HES’LERİN DOĞADA YARATTIĞI TAHRİBAT
Raporda, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile DSİ yetkililerinin, “HES kapağı patladı mı? HES'lerde baraj var mı?” gibi sorular üzerinden tartışmanın sığ bir noktaya çekildiği vurgulanarak, “Burada tartışılması gereken, kapak açılması ya da cebri borunun patlaması meselesi değil, HES'lerin doğada yarattığı tahribat olmalıdır. Diğer yandan, HES'lerin tek asli sorumlu olmadığı gerçeğini de unutmamak gerekmektedir. Örneğin, sel ile gelen binlerce tomruğun, ormanları korumak yerine üretim alanları olarak görerek endüstriyel üretim alanlarına dönüştüren politikaların da oluşan felakettin asli sorumlularından biri olduğunu ortaya çıkarmaktadır” denilerek HES’lerin zararları anlatıldı.
Söz konusu raporda şu dikkat çeken ifadeler yer aldı; “HES yapılan yerlerde, su toplama yapılarında biriktirilen su, ana yatağından cebri boru ya da tünel aracılığıyla alınmakta, dere yatağında yüzde 10 civarında can suyu bırakılmaktadır. HES inşaatı sırasında oluşan hafriyat atıkları ile doldurulmaktadır. Can suyu bırakılan dereler kuru dereler olarak algılanmakta, yatağı daraltılmakta, taşkın alanlarında dolgudoldurma, konut alanı, yol gibi uygulamalara gidilmektedir. DSİ'nin ıslah çalışmaları ile yatak yönünü değiştirmeye çalıştığı örnekler de mevcuttur.
10 Ağustos günü gece saatlerinde santralde üretime ara verilmesinin de etkisiyle son dönemdeki akış rejimine oranla daha fazla su birikmiştir. Vadideki taş ve çakıl ocağı, yoğun orman kesimleri de düşünülürse; mevcut hafriyat, moloz ve tomruklarla taşan dere yıkımlara yol açmıştır. Ormansızlaşma nedeniyle, yüksek kesimlere yağan yağışın da önemli bir kısmı bu iki vadideki derelere sevk olmuştur. Netice olarak, dere yatakları genişlemiş, biriken su kütlesi dere yatağındaki hafriyat ve diğer atıkları da beraberinde getirerek güzergahtaki köprüyü yıkmış, santral binası ve yanındaki şantiye alanını su ve balçık altında bırakarak Bozkurt ilçe merkezine doğru ilerlemiş ve güzergahtaki diğer yapı ve malzemeleri de önüne katarak faciaya sebep olmuştur”
ARAÇLARINIZI KURTARIN ANONSU SELE KAPILANLARIN SAYISINI ARTTIRDI
Raporun değerlendirme kısmında ise, insan kaynaklı doğa tahribatları, yanlış imar ve yapılaşma politikaları, yanlış su yönetimi politikaları, ormansızlaşma, kaçak ya da denetimsiz orman kesimleri, HES'ler, dere ıslah çalışmaları gibi etkenlerin felaketi tetiklediği vurgulandı.
Afet öncesinde önleyici tedbirlerin alınmadığı iddia edilen raporda, “Afet sırasında, zamanında ve işlevli araçlarla müdahale etmeyerek zararın boyutlarının artmasına sebebiyet verebilmektedir. Yurttaşlar yağış öncesinde uyarılmasına karşın, yurttaşların anılan zaman diliminde güvenli bölgeye sevk edilmesine yönelik tedbirler alınmamaktadır. Bozkurt'ta yapıldığı iddia edilen anons, yurttaşlar can güvenliği almak yerine araçlarını güvenli yerlere çekmek üzerinedir. Böyle bir anonsun varlığı, suya kapılan yurttaş sayısının artmasına yol açmış olma ihtimalini güçlendirmektedir” denilerek Karadeniz İklim Eylem Planına rağmen dere yataklarının, sahillerin ve yaylalar tahrip edildiği kaydedildi.
Raporun son kısmında ise afet ve aşırı doğa olaylarına karşı çözüm önerilerine yer verildi.
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/chpdenselraporudereyatagindayapilasmayidevletonermis6600487/