Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933 tarihinde Cumhuriyetin 10. Yıl söylevini şu cümle ile bitiriyordu: “Sonsuza akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, mutluluklarla huzur ve rahatlık içinde kutlamanızı gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene!” Bu söylevin üzerinden tam 90 yıl daha geçti. Ve Türkiye, Cumhuriyet yönetiminin ülkeye kattığı değerlerle bugün 100’üncü yaşını kutluyor.
Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet ve devrimci amaçlarını daha Erzurum Kongresi devam ederken ifade eder. Erzurum Kongresi’nin hemen ertesinde (7–8 Ağustos 1919) Kurtuluş Savaşından sonra yapılacakları Mahzar Müfit Bey’in (Kansu) günlüğüne şöyle yazdırır:
“Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır.
Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır.
Tesettür kalkacaktır.
Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.”
Şaşkınlık içindeki M. Müfit Bey, “Darılma Paşam ama hayalperest taraflarınız var” der. Mustafa Kemal Paşa’nın yanıtı nettir: “Bunu zaman tayin eder. Sen yaz”. Ve devam eder: “Latin harfi kabul edilecek.”
M. Müfit Bey, bu söylenenlere inanmadığını hissettirerek “Paşam kafi kafi!” der. M. Müfit Bey’in hayal olarak tanımladıkları, Atatürk dönemi içerisinde büyük bir devrim olarak gerçekleşir. Bir Ortaçağ toplumunun kurumları olan Saltanat, Hilafet, Medreseler, Şeriat Hukuku 1920’li yıllarda ortadan kaldırılır. Yerlerine Cumhuriyetin modern toplumun kurumları kurulur. Cumhuriyet yönetimi, demokratik, halkçı, adil ve katılımcı bir sistem olarak tercih edilir.
100 yıllık Cumhuriyet rejiminin Türkiye’ye sağladığı değerleri başlıca 10 maddede özetleyebiliriz. İşte o 10 madde:
Cumhuriyet, halkın yönetime katılma ve kendi kaderini özgürce belirleme hakkına dayanır. Halk, seçimlerle temsilcilerini belirler ve bu temsilciler, hükümeti yönetme yetkisine sahip olur. Cumhuriyet, fırsat eşitliğine, farklı görüşlerin ve çıkarların temsil edilmesine imkan tanır. Seçimlerle farklı siyasi partiler ve temsilciler seçilebilir. Bu, toplumsal çeşitliliği ve çoğulculuğu teşvik eder. Seçimler ve temsilcilik sistemleri oluşturularak demokratik süreçler desteklenir.
Cumhuriyet, demokratik değerlere dayanarak hukukun üstünlüğünü benimsedi. Cumhuriyetçi sistemlerde her bireyin yasalar önünde eşit olduğu kabul edilir. Irk, din, cinsiyet gibi faktörlerin ayrım yapmasına izin verilmez. Bu da toplumsal eşitliği ve adalete vurgu yapar. Bu da demokratik bir yönetim anlamına gelir. Cumhuriyet yönetiminde hukukun üstünlüğü esastır. Herkes yasa önünde eşittir ve yasaların koruması altındadır. Bu, keyfi uygulamalara karşı bir güvence sağlar.
Cumhuriyetin en önemli en yenilikçi kazanımlarının başında ‘Laiklik’ ilkesi gelir. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, ülkede din ve devlet işlerinin ayrılması ilkesi benimsendi. Bu, farklı inançlara sahip bireylerin eşit haklara sahip olmasını sağlayarak toplumsal çeşitliliği teşvik etti.
Atatürk; halkçılığa, milliyetçiliğe ve lâikliğe önem vererek tarih ve dil tezleri ile yeni bir anlayış yaratmayı hedefledi. Çağdaş bir toplum oluşturmayı amaçladı. Onun döneminde Türk kültürünün ulusal temelleri atıldı. Kültür devriminin temelinde kişinin kulluktan çıkarak vatandaş olması, toplumun ise ümmet olmaktan kurtularak ulus bilincine erişmesi yatar. 100 yıllık Coğrafyasında çok farklı kültürleri barındıran Türkiye Cumhuriyeti, sağcı iktidarların siyasal çıkarları için gerici tavizler vermesine rağmen kültür alanında büyük mesafe kaydetti.
Atatürk’ün 1924 yılında “Efendiler, dünyada her şey için, uygarlık için, muvaffakiyet için en hakiki mürşid ilimdir, fendir.” sözü bu hedefi net bir şekilde ortaya koyuyordu. Cumhuriyet döneminde eğitim önceliklendirildi ve geniş kitlelere ulaştırıldı. Okuryazarlık oranları yükseldi ve modern eğitim sistemleri kuruldu. Eğitim reformlarıyla fen bilimleri ve sosyal bilimler okul müfredatlarının bir parçası haline getirildi. Darülfünün’un yapısı değiştirildi ve 1933 yılında İstanbul Üniversitesi kuruldu. Yüksek Mühendis Mektebine yeni bölümler eklendi. 1944 yılında hepsi İstanbul Teknik Üniversitesi çatısı altında toplandı. Almanya’dan gelen bilim insanlarının bu okullarda görev alması sağlandı. 1946 yılında Ankara Üniversitesi açıldı. Cumhuriyet döneminde yabancı dil öğretimi teşvik edildi. Bu, Türk toplumunun uluslararası arenada daha etkin olmasına yardımcı oldu.
Cumhuriyet, kadınların sosyal ve siyasi haklarını destekleyerek, onları toplumsal yaşamın her alanında etkin olmaya teşvik etti. Kadınlara Avrupa ülkelerinden bile önce eçme ve seçilme hakkı tanındı.
17 Şubat 1923’te Atatürk başkanlığında İzmir İktisat Kongresi 1135 kişinin katılımı ile toplandı. Atatürk, kongrenin açılış konuşmasında “Siyasi, askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi muzafferiyetle tetviç edilmezse (taçlandırılmazsa) husule gelen zaferler payidar (kalıcı) olamaz” diyerek ekonominin yol haritasını çizdi. Cumhuriyet yönetimi, toplumsal ilerlemeyi teşvik eder. Cumhuriyetin temel prensipleri, uzun vadeli istikrar ve sürdürülebilirlik ilkesini gözetir. Hükümetler sık sık seçimlere tabi olduğu için, halkın taleplerini dikkate alarak politika belirleme eğilimindedir. Eğitim, teknolojik gelişmeler, ekonomik büyüme gibi alanlarda yapılan yatırımlar, ülkenin gelişmesini destekler. Cumhuriyet döneminde sanayileşme hamleleri yapıldı. İnşaat, altyapı, ulaşım ve enerji sektörlerinde önemli adımlar atıldı. Modernleşme çabalarıyla ülke ekonomisi güçlendirildi.
Atatürk, 10. yıl söylevinde, “Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, yaratılış zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek millî idealimizdir” diye açıklıyordu. Bu doğrultuda, cumhuriyet, Türk kültürünü modernleştirmek ve uluslararası düzeyde tanıtmak için büyük çaba harcadı. Sanat, edebiyat, müzik gibi alanlarda birçok değerli sanatçı ve eser ortaya çıktı. Bugün ise çok farklı kültürlerin barındığı topraklarımızda ulusal ya da evrensel kültürümüz ne yazık ki sığ bir çerçeveye indirgenerek, ‘Türkİslam sentezi’ olarak nitelenmeye çalışılmakta.
Cumhuriyet, toplumsal fırsat eşitliği ve adaleti sağlamak için çeşitli sosyal politikalar geliştirdi. Bu, toplumun daha adil bir şekilde paylaşım yapmasını amaçladı.
Cumhuriyet yönetimleri, uluslararası alanda diğer ülkelerle eşit ilişkiler kurmayı teşvik eder. Atatürk’ün, “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye özetlediği politika cumhuriyetin kazanımı bir değer olarak diplomasi ve uluslararası işbirliğinde temel taşı oluşturur.
İşte bu temel değerler, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamış ve ülkenin çağdaş dünyada daha etkin bir konuma gelmesine katkıda bulunmuştur.