Ankara başkent olduktan sonra, sosyal ve kültürel hayatımızdaki birçok ilklere sahne olacak köşkü yaptırarak, 1925 yılında ailesiyle birlikte taşındı ve 1973 yılına kadar burada yaşadı.
İsmet Paşa, eşi Mevhibe Hanım ile İstanbul'da 1916 yılında evlendi, harp yılları çok zorlu geçti, yıllarca ayrı yaşadılar, nihayet taşındıkları yeni köşk mutluluklarının yuvası oldu.
Büyük oğulları Ömer, İzmir'de dünyaya gelmişti, ikinci oğulları Erdal ve kızları Özden ise bu evde dünyaya geldi.
22 Şubat 1927'de Ankara'nın ilk balosu burada verildi.
İlk konserler, ilk sergiler, ilk ilmi toplantılar, satranç ve bilardo, ata binme, engel atlama yarışmaları bu evde, bu bahçede düzenlendi.
Ankara'nın iklimine uygun çiçek ve ağaçların, çamların yetiştirilme deneyleri de bu bahçede yapıldı.
Çağdaş bir Türk kadını olan Mevhibe İnönü, bu evde ilk olarak latin alfabesini kullandı, uygar elbiseler giymeye başladı, kadın haklarını savundu ve bütün geleneklerine bağlı kalarak eşinin yanında yer aldı.
Yemek odası bu evin en ilgi çeken ve en çok kullanılan kısmı idi. Yapılmasında ve döşenmesinde Atatürk'ün çok emeği geçmişti.
Atatürk'ün şöyle bir alışkanlığı vardı: Akşamları arkadaşına telefon eder ve Pembe Köşk'e gelmek istediğini söylerdi. Bazen 10, bazen 20 kişi ile beraber. Fakat evde bu kadar konuk için yemek olup olmadığını sormayı hiç ihmal etmezdi. Var ise mesele yoktu, yoksa, kendi getirirdi.
Pembe Köşk’ün salonundaki masanın etrafında Atatürk arkadaşlarıyla toplanmış ve dönemin birçok sorunu burada tartışılmış ve çözülmüştür.
İnönü vakfı tarafından müzeev olarak düzenlenen Pembe Köşk, her yıl milli bayramlarda ziyarete açılıyor. Bu ziyaretler sırasında Özden Toker (İnönü) ziyaretçilerle bizzat ilgileniyor, köşkü ve köşkte geçen anılarını anlatıyor, konuklarla fotoğraf çekiliyor.
Köşk bahçesinin üst tarafındaki ağaçlık alanda bulunan İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü heykeli, heykeltıraş Mine Sunar tarafından yapılmıştır.