Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde 13 yıldır fırıncılık yapan Emrah Miran pazar akşamı, ertesi gün çıkaracağı ekmek ve poğaçaların hamurunu yoğurdu ve üst kattaki evine dinlenmeye çıktı. Evde eşi Esengül, kızları Begüm (16), Berra Miran (9) ile annesi; Aydın'dan misafirliğe gelen teyzesi ve eniştesi ile teyzesinin oğlu da vardı. Sabaha karşı şiddetli depremle uyanan aile kendini dışarı attı. İlk depremde hiçbiri yaralanmamış, bina da hasar görmemişti. Birkaç saat dışarıda kaldıktan sonra elektrikler gelir gelmez tüm ilçede yıkılan binaların olduğunu, insanların ekmeğe ihtiyacı olabileceğini düşünen Miran ailesi, en alt kattaki fırında çalışmaya başladı.
Aile, ilk çıkan ekmek ve poğaçaları çevredeki depremzedelere dağıttı. Emrah Miran, öğleye doğru belediyenin anons yaptığını duyunca kapıya çıktı. Tam bu sırada saat 13.24'deki ikinci deprem meydana geldi. Arkasını döndüğünde, tüm ailesinin içinde olduğu fırın yerle bir olmuştu. Sırf kar sevdiği için Aydın'dan Malatya'ya misafirliğe gelen eniştesi Osman Tatar (64), deprem anında kapıya yakın olan Begüm ve Berra'yı dışarıya doğru itmiş, yeğenlerinin hayatını kurtarmayı başarmıştı. Ancak Tatar, ne yazık ki enkazdan sağ çıkarılamayan tek kişi oldu.
Ailesini kurtarmak için elleri parçalanana kadar enkaz kazan, iki gün sonra ayağında galoşla uçağa binip küçük kızının ardından İstanbul'a gelen Emrah Miran, yaşadıklarını Demirören Haber Ajansı'na anlattı.
“İNSANLAR AÇ KALMASIN DİYE İLK DEPREMDEN SONRA FIRINA GİRİP ÇALIŞTIK"
Ailesinden sadece eniştesini kaybettiklerini, annesi, teyzesi, teyzesinin oğlu ve kızları kurtulduğu için şükrettiğini anlatan Miran, "Normal akşam hamurumuzu falan hazırladıktan sonra, eve çıkıp istirahatimizi evde yapıyoruz. Sabahın ekmeği için saat 04.00-04.30 gibi fırına inip pişirim yapıyoruz. Biz o gece depremle uyandık zaten. Büyük bir sarsıntıyla kaçtık, dışarıya çıktık. Yarım saat, 40 dakikalık bir elektrik kesintisi oldu. Hamurlar hazır ama fırını hiç açmadık bile. Biraz dışarıda bekledikten sonra, elektrik geldi Doğanşehir'de. Hamurlar aklıma geldi, deprem durdu biz bu hamurları pişirelim, soğuk, kar kıyamet; vatandaş perişan olacak, sabaha aç kalacak hepsi diye düşündüm. İçeri girdik, fırını açtık. Eşim poğaçaları pişirdi, ben ekmekleri pişirdim. Sabah bir kısmını vatandaşa dağıttık. Bahçedeki eve geçmeyi planlıyorduk. Kentte tek bir fırın haricinde hiçbir fırının üretim yapamadığını duydum. Depremin 10-11 ili etkilediğini de öğrenince, çok ihtiyaç olacak diyerek tekrar hamur yapalım dedik. Onu da pişirip dağıttıktan sonra akşama da gider bahçedeki evde kalırız dedik." diye konuştu.
“ARKAMI DÖNDÜM, BİNA YOK"
Fırını yakıp eşi ve akrabalarıyla tekrar ekmek pişirmeye koyulan Miran, çıkışa yakın dursunlar diye sürekli ailesini de uyardı, sonrasını ise şöyle anlattı: “Belediyeden bir anons yapılıyordu. İlanı dinlemek için kapıya çıktım ben, o ara salladı, öğlendeki ikinci deprem oldu. Tabii ben kapının önündeydim, hemen kaçtım. Arkama bir döndüm, kimse yok. Toz duman ortalık, annemi, teyzemi gördüm. Eşimi gördüm, eşimin başından kanlar akıyordu. Kızımın sesini duydum sonra, 'Baba buradayız' diye bağırıyordu. Ellerimle enkazı kazmaya başladım ve hemen rahat nefes almalarını sağladım. Baktım ikisi de yan yana. Kazıya kazıya topraktan, bir şekilde çıkarmak için 4 saat uğraştık. Çevreden de yardımcı oldular, bir kepçe denk geldi. Kolonlara falan bağladık. Kriko falan bulduk, kolonların altına yerleştirdik. Eniştem, çocukları kapıdan çıkarken dışarıya doğru ittirmiş. Ama kendisi enkazın altında kaldı rahmetli oldu."
“BERRA TEK BAŞINA UÇAK AMBULANSLA İSTANBUL'A GETİRİLDİ"
Teyzesi, annesi, kuzeni ve büyük kızı Begüm'ü hafif yaralı olarak enkazdan çıkarmayı başaran Emrah Miran, eşinin kafatasındaki kırık nedeniyle ambulansla Malatya Eğitim Araştırma Hastanesi'ne götürüldüklerini, küçük kızı Berra'nın bacağındaki ezik nedeniyle ameliyata alındığını söyleyerek, “Berra'nın ameliyattan çıktığını gördüm, 5 dakika sonra da haber geldi. Begüm'ün çıktığını söylediler. Berra'yı daha sonra uçak ambulansla İstanbul'a gönderdiler, ayağının kötü olduğunu söyleyerek. Tek başına uçak ambulansla İstanbul'a getirildi kızım. Biz, eşimle iki üç gün sonra kendimizi havaalanına attık eşim biraz daha toparlayınca. Sağ olsun kaptan pilotlar, eşim için ambulans ayarlayıp burada direkt hastaneye gitmemize yardımcı oldular. Geldiğimizde her şey hazırdı. Eşimin de burada tedavisine başlandı. Kızımı başka bir hastaneye götürmüşlerdi. O da taburcu oldu çok şükür. Begüm, annemle birlikte Amasya'daki ablamın yanına gitmişti zaten" dedi.
“AYAĞIMDA GALOŞLA GELDİM, İŞ YOK, EV YOK, DÖNECEK MEMLEKET YOK"
Şimdi eşi Esengül, 9 yaşındaki kızı Berra ile valilik aracılığı ile bir otele yerleştirilen Emrah Miran, “Dönecek bir memleket kalmadı bize şu an. Evimiz yıkıldı, iş yerim yıkıldı. Ben buraya ayakkabısız geldim, ayağımda galoşla bindim uçağa" dedi. Miran, sözlerini şöyle noktaladı: “Sağ olsun hastanedekiler bütün ihtiyaçlarımızı karşıladılar, bir şeyler verdiler üzerimize. Her türlü destek de veriliyor, Allah devletimizden de razı olsun. Ama gidecek bir yerimiz yok, evim de yok. Ailemi bir yere yerleştirdikten sonra iş bakacağım. Sağa sola başvurup iş bulmam gerekiyor. Şu anda memleket diye bir şey yok bize. Doğanşehir tamamen yıkılmış durumda. 6-8 ayda, bir senede belki toparlayamaz şehir. Barınacak bir yerimiz yok. Mecburen kendimize başka yerde iş, ev bulmak zorundayız."
Yeniçağ