Türkiye, 28 Mayıs'taki ikinci turda cumhurbaşkanını belirlemek için gün saymaya başladı. Önümüzdeki seçimi kazanan, çözülmeye muhtaç bir ekonomik kriz de kazanmış olacak. Krizin ne kadar derinleşeceği ve tahribatın ne ölçüde büyüyeceği ise uygulanacak ekonomi politikalarına bağlı olacak. İktisatçı Güldem Atabay, 28 Mayıs'ta değişim olmazsa mevcut politikalarla ekonominin sürükleneceği noktanın 2001 krizinden daha vahim sonuçlar doğuracağını ve krizin hem özel sektörü hem de kamuyu eş zamanlı vuracağını söyledi.
Mevcut ekonomi politikaları neticesinde Türkiye'nin ödemeler dengesi krizinin kıyısına kadar geldiğini belirten Atabay, AKP iktidarının ülkedeki döviz kaynaklarını köküne kadar kuruttuğunu ve Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile büyük bir risk alındığını vurguladı. Atabay iktidarın, derin ekonomik sorunları kutuplaştırma politikasıyla örtmeye çalıştığını belirterek, “Türkiye ekonomisi bu yoldan geri dönmezse 2001 krizinden daha büyük, özel sektörü ve kamuyu da eş zamanlı vuracak, enflasyonu üç haneli seviyelerine taşıyacak, işsizliği dayanılmaz seviyelere yükseltecek bir ödemeler dengesi krizinin tam kıyısında” dedi.
YÜKSEK DÖVİZ ÖDEMELERİ
“Ülkenin cari açığı, yani 12 aylık döviz açığı 54 milyar doların üzerinde. Rusya'nın ertelediği doğalgaz ödemeleri de 20 milyar dolardan fazla ve bu rakamı da ödenecek fatura olarak eksi haneye yazmak doğrusu. Kısa vadeli dış borç ödemeleri 200 milyar dolara yönelmiş durumda” diyen Atabay, ülkenin yüksek döviz ödemelerine dikkat çekti. Atabay'a göre AKP yönetimi bu sene sonu 1 trilyon lirayı aşacak bütçe açığında daha büyük bir patlama yapmayı engellemesi için TL'yi baskılamaya devam etmek zorunda.
Güldem Atabay ‘kasanın boş' (TCMB rezervleri), TCMB rezervlerinin 75.5 milyar dolar ekside olduğuna dikkat çekerek, yaratılan bu döviz yokluğu karşısında ülkenin döviz ihtiyacını karşılamanın, ‘Erdoğan ekonomi anlayışı çerçevesinde' kısa vadede tek yolunun sermaye kontrollerinin resmi hale döndürülmesi olduğunun altını çizdi.
Atabay, bu durumda olabilecekleri şöyle sıraladı: “Bankacılık sistemindeki tüm mevduatın KKM'ye çevrilmesinin ardından TL'nin ilan edilen bir döviz değeri karşısında vade ödemelerinin yapılması. Ardından da dövizle ticaret yapmayanlara getirilecek döviz yasağı. Dövizle ticaret yapanların kıskaç altında tutulması. Dünya ekonomik ve finansal olarak çoktan küreselleşti. Seçim ardından Türkiye ekonomisinin 70'lere dönmesi bir facia.”
Ekonomist Güldem Atabay, “Erdoğan faizi ‘yüzde 8.5'a faiz indirdik. Daha da indireceğiz’ diyedursun, mevduat faizi yüzde 40 seviyesinde. Bankaların verdikleri krediler sınırlı. Net ihracatçı şirketler eğer kredibilitesi çok yüksekse yüzde 1011 aralığında döviz faizi ödemeye razıysa kredi alabiliyor. Yakın vadede üretimin tıkanması kaçınılmaz. Çünkü kredi muslukları tamamen kapanmış durumda” dedi.
28 Mayıs seçim gününe kadar piyasalarda tansiyonun yükselmeye devam edeceğini söyleyen Güldem Atabay, “Kredilerde ani duruş çoktan gerçekleşti. Şimdi seçim sonrası Erdoğan'ın kazanması halinde başımıza gelecekler fiyatlandırılacak. Şimdiden ikili kurun varlığı, altın ithalatına getirilen yasaklar rakamsal olarak ölçülemese de birikimi olan vatandaşların bankalardan yastık altına döviz ve altın istiflediğini anlatmalı herkese” ifadelerini kullandı.
KKM'nin sadece faiz sınırının kalktığı son dört ayda 47 milyar dolar daha yükseldiğine işaret eden Güldem Atabay, “TL'de olası bir değer kaybının KKM üzerinden Hazine'ye oluşacak maliyeti dayanılmaz boyutlara ulaştı. Erdoğan hükümeti hepimizin vergileriyle yaptığı ve bu risk gerçekleştiğinde yapacağı servet transferini ekonomide yalancı bahar yaratmak ve bu sayede seçimi kazanmak üzere tercih etti” dedi.
Sözcü