Merkez Bankası'nın (TCMB) bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini 500 baz puan artışla yüzde 35'e yükseltmesi sonrası ekonomistlerden ilk değerlendirmeler gelmeye başladı.
Sozcu.com.tr’ye değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Cem Başlevent, 500 baz puanlık faiz artırımına piyasanın ilk tepkisinin olumlu olduğunu söyleyerek “Aslında yüksek faiz, borsa için çok da iyi bir haber değil ama rasyonel politikalara dönüş söyleminin gereğinin yerine getirilmesi olumlu karşılanıyor” dedi.
“Politika faizi ile birlikte kredi faizlerinin de yükselecek olması elbette ekonomik faaliyetlere sekte vurabilir ve borçlanarak tüketen vatandaşları da zorlayacaktır” diyen Prof. Dr. Başlevent, şöyle devam etti:
“Ancak içinde bulunduğumuz durumda bu acı ilacı içmekten başka bir çare de yok gibi görünüyor. Yerel seçim yaklaşınca krediye erişimin kolaylaşması için adımlar atılacaktır. Ancak şu an için sıkı para politikasından dönüşe dair bir işaret yok.
Bu politika dolar kurunu da kontrol altında tutarak enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacak.”
Başlevent, sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede ise, seçimler öncesi yapılan faiz indirimlerine atıf yaparak “2,5 yıl önce faizi yüzde 19’a çıkaran Merkez Bankası yönetimi neredeyse vatan haini ilan edilmişti” diye konuştu.
Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi, Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti Profesör Dr. Hakan Kara, “Bugünkü toplantı çok kritikti. Merkez Bankası net bir iletişimle doğru bir karar aldı. Emeği geçenleri kutluyorum” değerlendirmesinde bulundu.
İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise, “TCMB enflasyon ile ekonomik durgunluk arasında sıkışmıştı. 500 puanlık artışla tercihini ekonomide durgunluktan yana yaptı. Metinden 2 Kasım Enflasyon Raporu'nda 2024 yılı yüzde 33 enflasyon hedefinin korunacağı anlaşılıyor. Özellikle kredi kartı ve bireysel kredi faizleri can yakacak” değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomist Murat Kubilay, “Bugünkü faiz artırımı ile Merkez Bankası, ulaşması gereken asgari düzeye nihayetinde varmış oldu. Böylece PPK toplantıları artık konuşulmaya değer hale geldi” dedi.
“Bir iyi bir de kötü sonuç var” diyen Kubilay, “İyiden başlıyorum, parasal aktarım mekanizması yeniden işlev kazandı” dedi ve şöyle devam etti:
“Faiz artırıp indirmekle, en azından kısa vadede ve finansal istikrarla sınırlı kalmak üzere, ekonomiye dair sonuç almak mümkün.
Başta Şimşek ve Erkan'ın atanması ve diğer isimlerin eklenmesi etkili oldu. Fakat iyi haber sadece bu kadar. Yani Türkiye'nin büyük bir finansal istikrarsızlığa düşmesine ilişkin riskler makul düzeye indirildi; Ukrayna veya Filistin'deki gibi özel durumlar doğrudan bize sorun yaratmadıkça, bir süreliğine rahatlayabiliriz.”
Kubilay, kötü haberin ise enflasyonla ilgili olduğunu vurgulayarak “PPK karar metninin aksine enflasyona dair hiçbir olumlu gelişme yok. Son dönemdeki iç talepteki kısmi sakinleşme ise enflasyondaki artışın sadece hızını azaltabilecek etkide” diye konuştu.
“Çok kez vurguladığım üzere; Türkiye'deki sadece yüksek enflasyon değil, enflasyon sarmalı. 2021 sonundaki dev döviz kuru şoku ile bu sürece girdik ve çıkmamız çok uzun yıllar alacak” diyen Kubilay, değerlendirmesine şöyle devam etti:
“Önümüzdeki 5 yılda ortalama enflasyonun yüzde 25'in altına inmesine imkan yok, üstelik TÜİK'e göre dahi yok.
Yerel seçimlerin ardından daha sıkı para ve maliye programı uygulansa da bu mümkün değil.
Bu arada, bunların da uygulanabileceğine emin değilim ve toplumsal hasarlarının da büyük olacağını belirteyim. Devasa bütçe açıklarının, KKM'nin yükünün, Hazine'nin döviz cinsi ödemelerinin çoktan kontrolden çıktığını ekleyeyim.
Önümüzdeki 2 yılda yüzde 40'ın altına düşeceği iddia edilen enflasyon hayallerine de aldanmayalım.
Şimşek ve Erkan ikilisi nitelikliler ama Erdoğan'ın 21 yılda, Albayrak ve benzerlerinin son 5 yılda yarattığı enkazı yeni yeni idrak ediyorlar. Yalnızca vaat ve güler yüzle işlerin olamayacağını; dış politikadaki tıkanmışlığı ve toplumun bıkkınlığını hesap etmiyorlar.
Şimdiye kadar yurt dışından hiç kaynak gelmemesiyle bunun bir kısmını gördüler, kalanını da yerel seçimden sonra yaşayarak öğrenecekler.
211 milyar dolarlık rekor kısa vadeli dış borçla 40 milyar dolarlık tahmini cari açığın finansmanının zorluklarından sonra belki de bizden bu kadar diyecekler. Orasını günü geldiği zaman değerlendiririz.
Bence uzun yıllar göreve devam edecek, sonuçları umursamayacaklar.
Özetle, finansal istikrarsızlık riskleri azaldı ama enflasyonda düşüşü bırakın zirveye çıkmasına dahi çok var ve uzun yıllar makul yerlere inemeyecek.
Son 21 yılda ülkeyi dış borç altına sokan, anlamsız para politikaları deneyen, hatalarını özelleştirme ve kirli dış politik ilişkilerle örtmeye çalışanların ülkeyi getirdiği yer bu. Daha işsizlik ve batık kredileri de konuşacağız maalesef. Reel ekonomiye ilişkin sonuçları yerel seçimden göreceğiz. Dua edelim dış politika bizi hırpalamasın.”
Ekonomist Atilla Yeşilada, Merkez’in bu kararını ‘cesur bir hamle’ olarak yorumlarken; Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez ise, “İlke olarak irrasyonellikten rasyonelliğe geçişte faizin böyle tedrici artırılması doğru ama beklentilerin olumlu yönde gelişmesi için bu kararın yapısal reformlarla desteklenmesi lazım” değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomist Özlem Derici Şengül ise, “Enflasyon Raporu’nda tahmin aralığının üst sınırı ortaya alınacak şekilde tüm patikada bir yukarı hareket ve gelecek yılsonu enflasyon beklentisinin yüzde 40’a yükseldiğini görebiliriz” ifadelerini kullandı.
Ekonomist Uğur Gürses de “Erdoğan’ın dünkü Hamas çıkışı, ekonomi yönetimine para politikasına daha fazla bir önem atfetme zorunluluğu getiriyor” yorumunda bulundu.
Sözcü