CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğu; “Sürekli, benim SSK Genel Müdürlüğüm dönemini gündeme getiriyor. Gelsin karşıma. İstediği yandaş televizyon kanalında beraber oturalım. Kendi gazetecilerini de alsın. Sosyal Sigortalar Kurumu'nu konuşalım. Sosyal güvenlik açığı 34 milyara nasıl çıktı bir açıklayalım. Benim dönemimde 2 milyardı, şimdi 34 milyar lira açık var. Benim dönemimde emeklilik yaşı kadınlarda 34, erkeklerde 43'tü, şimdi 65. Prim günü 5 bindi, şimdi 7 bin 200. Daha uzun süre prim ödüyorsun daha geç emekli oluyorsun. Neden emekli maaşı düşüyor? Prim ödeme gün sayısı artıyor. Emeklilik yaşı uzuyor ama açık büyüyor. Bugün 722 prim ödeyen 65 yaşını dolduran birisi, gidip sigortaya başvurduğunda 718 lira 69 kuruş emekli aylığı alıyor. Bu kişi 1 Ekim 2008'den önce başvursaydı bin 822 TL aylık alacaktı. Yani emekli aylığı 1822 liradan 718 liraya düşüyor. BağKur'lu olsaydı bin 800 alacaktı, şimdi başvurduğunda 840 TL alacak. Çiftçi 1 Ekim 2008'den önce bin 260 lira alacaktı. Bugün 621 lira emekli aylığı alıyor. Yani aylıkları düşürerek emeklinin sırtından sosyal güvenlik reformu yaptılar. Erdoğan'a, bakanlara sesleniyorum; mutfaklarını bir ay süreyle 621 lirayla geçindirsinler. Vatandaşa reva gördükleri para bu.” ifadelerini kullandı.
Biz diyoruz ki 1 milyon 644 bin emekli 1500 TL'nin altında maaş alıyor. Naci Ağbal çıktı SGK'da en düşük emekli aylığı 1570 liradan 1670 liraya çıkacak dedi. Yalan… İlk TV programımda bu yalanı da ortaya koyacağım. 1405 TL BağKur, bu da yalan. Erdoğan bu sorularıma cevap versin, palavrayı bıraksın. Yeni emeklilik dilekçesi vermiş, bin TL'nin altında aylık alan birinin belgesini gösterdiğimde Maliye Bakanı'nı görevden alacak mı? Emekli aylığı belgesini kamuoyu ile paylaşırsam, kamuoyuna yalan söylediği için bakanı görevden alacak mı? 1 milyon 644 bin kişi, 1.500 liranın altında maaş alıyor. 700 TL ve altında ücret alan 26 bin kişi var.
CHP lideri, 15 Temmuz sonrası tartışılan Erdoğan ziyaretinin gerekçesini böyle açıkladı. Saray'a niçin gittiğini uçakta SÖZCÜ'ye anlatan Kılıçdaroğlu, “Darbelere karşı olduğum için gittim. Ben Ebuzer o Muaviye” dedi…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu seçim çalışmaları kapsamında Manisa'ya giderken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bazı iddialarına cevap verdi. Kılıçdaroğlu şu çarpıcı açıklamaları yaptı:
Demokratik parlamenter sisteme geçmek için anayasa değişikliği gerekiyor. Anayasa değişikliği için oturup hem Millet İttifakı'nın hem de şu anda o ittifaka dahil olmayan partilerin değişikliğe ‘evet' demesi gerekiyor. Bir anayasa değişikliğinin yıldırım hızıyla Parlamento'dan geçmesi doğru değil. Toplumsal uzlaşmayla geçmesi gerekir. Darbe hukukundan arınması gerekir. Daha demokratik bir siyasi partiler yasası olması lazım. Parlamento'nun iradesine bir başka güç ipotek koymamalı. 4 partiden uzmanlar bir araya gelsinler, demokratik parlamenter sisteme geçişle ilgili ana ilkeleri belirlesinler. Kamuoyuna bir açıklama yapalım diye karar aldık. Uzun metinler hazırlanmayacak. Ana ilkeleri oturup kendi aramızda hazırladıysak, demokratik parlamenter sisteme geçişin de bir protokolü hazırlanacak.
PROTOKOLÜN DETAYLARI
Güçler ayrılığı ilkesinin tam oturduğu, medyanın bağımsızlığı, halkı bilgilendirme konusunda standartları taşıyan bir sistem. Seçim barajının minimize edildiği gibi bazı kurallar. Yurtdışı seçim çevresi olmalı. Dışarıda 6.5 milyon vatandaşımız var. Niye bu vatandaşlar seçilemiyorlar. Milletvekili de seçilsin, biz bunu da savunuyoruz. Demokratik parlamenter sistem gerçekten demokratik olan, liderin baskın, dominant güç olarak parlamentoyu etkilemediği bir sistem. Gruplar kendi içinde karar alabilirler. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilebilir de seçilmeyebilir de. Bizim illa şu olsun diye ısrarımız yok. Cumhurbaşkanının yine eskisi gibi tarafsız olması gerekir. Partili olabilir ama aday olduktan sonra ayrılmak zorunda.
ARTIK BİTMİŞ DURUMDA
Erdoğan ne söyleyeceğini bilmiyor. Türkiye'nin geleceği ile ilgili olarak bir ufku yok. Bitmiş yani. Bütün söylemleri, 25 Haziran'dan sonra ‘göreceksiniz' diyor. Neyi göreceksiniz o belli değil. Ekonomiden hiç söz etmiyor. Kendisine şu telkin yapılmış, sakın konuşma sen konuşunca ekonomi bozuluyor. İşsizlikle nasıl mücadele edecek belli değil, dış politikada ne yapacak belli değil, eğitimde ne olacak belli değil. Toplumsal barış nasıl sağlanacak belli değil, çiftçinin durumu belli değil. Erdoğan şu gerçeğin de farkında Türkiye'yi kendisi yönetmiyor. Egemen güçler Türkiye'yi yönetiyor ve o güçlerin telkinleriyle politika üretiyor. Dış politikada Suriye'ye girilmesi egemen güçlerin telkiniyle oldu. Devlette liyakat sisteminin bozulması, Gülen cemaatini telkin ediyordu. Üretim ekonomisinden vazgeçip rant ekonomisine geçilmesi, müteahhit çevrelerin telkiniyle oldu. Erdoğan, akılcı politikalar üretemiyor artık.
TALİMATLA KARAR VERİLDİ
Man Adası ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hakimleri değiştirildi. Avukatım, ‘delilleri toplayın' demesine rağmen, hakim delilleri toplamadı. Önce reddi hakim talebinde bulundu, usule aykırı olarak reddedildi. Talimat almış, talimatın gereğini yerine getirdi. İspat hakkına dahi izin verilmiyor. O davayı kaybetme şansım sıfır. Dünür var mı var, enişte var mı var. Halk Bankası var mı var. Dekontlar doğru mu, doğru. Neye itiraz ediyorsun? Sadece hangi şirketi sattığı yok. Hakim talimat üzerine karar verdiği için, seçim öncesi Kılıçdaroğlu mahkum oldu algısını yaratmak istediler. Hakimler Savcılar Kurulu'na şikayet edeceğiz. Çünkü hakimlik yapmıyor, oraya değiştirilerek görevle getirildi. Tazminatın zenginleşmeye yol açmaması lazım. O konuda Yargıtay'ın içtihatları var. Erdoğan çok fakir olduğu için böyle bir tazminat çıktı! Biz hakim hakkında da tazminat davası açacağız. Yanlış, ön yargıyla karar verdi, reddi hakim talebine rağmen davadan çekilmedi, tarafsızlığını kaybettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağız. O davayı kaybetmeyiz ama kaybedersek de kampanya açarız.
YÜREKLİ BİR İNSANIM
Saray'a gidişimi bile farklı anlatıyor. Erdoğan, beni tanımıyor. Ben yürekli bir insanım. Korkak değilim, ben Türkiye için oraya gittim, Erdoğan için değil. Darbelere karşı olduğum için oraya gittim. Erdoğan için değil. Erdoğan kendisi için gittiğimi düşünüyorsa yanılıyor. Orada bana ikram edilen pastayı bile yemedim; haram diye. O kadar lüks haram. Ben Ebuzer'in felsfesine inanıyorum. O, Muaviye'nin felsefesinde. Halkın parasıyla yaptıysan helal değildir diyor. Şatafatı, lüksü, haramı temsil ediyor. Erdoğan'a verilen her oy harama ortak olmak demektir.
HER SEÇİMDE KAYBEDECEK
Erdoğan da seçimi kaybedeceklerini görüyor, biliyor. Parlamento'da Millet İttifakı çoğunluğu aldıktan sonra Türkiye sağlıklı bir yola girmiş olacaktır. İstedikleri kadar seçim yapsınlar, dikkat ediniz her seçimde kaybediyorlar. Artık iniş trendine girmiş vaziyetteler. Millet bıkmış artık. Erdoğan, açıklamalarında ‘OHAL'i kaldırabiliriz' diyor. Sayın Muharrem İnce'nin seçilince yapacağı ilk iş OHAL'i kaldırmak. Bir ay içinde kaldıracağız. Batı'ya bu güvenceyi vereceğiz.
Faizler yine artırıldı. Sonunda Erdoğan yenildi, tefeciler kazandı. Bilek güreşinde Erdoğan yenildi, tefeciler kazandı. Biz artırmayacağız diyordu, tefecilere, lobilere teslim etmeyeceğiz diyordu. Lobilerin, tefecilerin kucağına oturdu. Teslim aldılar. İçeride direniyormuş gibi yaptı. Londra'ya gitti, yalvardı yakardı. Sonunda faiz artırdı. Erdoğan kaybetmedi, kaybeden halk. Erdoğan ne olacak, sarayında oturuyor, onun hayatında değişen bir şey yok.
Erdoğan'ın ekonomi politikası rantiyeye dayalı bir politika. Bu düzenden şikayet etmeyen tek bir kesim var; rantiyeciler. İstediği gibi faizi yükseltiyor, kazanıyor. Bunu da dış güçler olarak millete pazarlıyor. Erdoğan, bir yıl içinde 240 milyar doları nereden bulacağını kamuoyuna açıklamak zorundadır. 240 milyar dolarlık borçlanma karşılığında ne yaptığını bu millete anlatmalıdır. Vatandaşın borcundan söz etmiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin borcundan söz ediyorum. Elin parasıyla gerdeğe girilmez. Elin parasıyla düğün, bayram yapılmaz.
CHP iktidara geldiği an Türkiye'ye dolar yağacak. Bunun için iki ana eksene dayanıyoruz; ülkeye demokrasiyi getireceğiz, herkesin can ve mal güvenliği olacak. Ortadoğu'da barış ve işbirliği teşkilatını kuracağız. Siyasal, kültürel ekonomik olarak ciddi bir güçbirliği sağlayacağız. Örneğin Denizli'de üretilen kablo Suriye'de, Irak'ta kullanılacak. Türkiye'nin çimentosu oralarda kullanılacak. İşadamlarımız oralarda yatırımlar yapacak. Orta Doğu'yu yeniden inşa etme kararlılığındayız. Bizim işadamlarımız alın teri dökerek Türkiye'ye para getireceklerdir. Bizim borçla, yalvarma yakarmayla da işimiz yok.
https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/emeklimaasi10yildayariyayariyaazaldi2457481/