Fransa’nın başkenti Paris’in banliyölerinden Nanterre’de 17 yaşındaki Cezayir asıllı Nahel M’nin, trafik kontrolünde polis tarafından öldürülmesinin ardından halk sokaklara döküldü. Gencin ölümü, ırksal çeşitliliğe sahip Fransa banliyölerinde ırkçılık ve polis şiddeti tartışmalarını şiddetlendirirken öfkeli halk, karakollar ve kamu binalarını hedef aldı, araçlar ateşe verildi.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, gerilimi düşürmek için ateş açan polisin eyleminin “kabul edilemez” olduğunu söyledi ve kriz masası kurdu. Bununla birlikte Macron, “devlet kurumlarını hedef alan şiddet olaylarının” ise meşru görülemeyeceğini ifade etti. İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ise eylemleri sona erdirmek üzere görevlendirilen polis sayısını artırmak için harekete geçti. Bazı bölgelerde ise gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
(Emmanuel Macron)
Emeklilik yaşını yükselten reforma karşı aylarca süren protestoların hedefinde olan Macron hükümetinin bu krizi nasıl çözeceği merak edilirken, banliyölerden yükselen öfkeyi Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nden Sosyolog Pınar Kılavuz, Cumhuriyet’e değerlendirdi.
Fransa’da 2022’de yılında 13 kişinin polisin dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürüldüğünü belirten Kılavuz, bu rakamın 2021’e göre 6 kat arttığını belirtti. Reuters haber ajansının bir araştırmasında da, Fransa'da 2017'den bu yana bu şekilde öldürülenlerin çoğunun siyah ya da Arap asıllı oldukları tespit edilmişti. Ülkede, 2017'de yasalarda yapılan bir değişiklikle polisin silah kullanma yetkisi genişletilmişti.
Bunun endişe verici bir durum olduğunu söyleyen Kılavuz, Nahel’in öldürülmesi üzerine, polis şiddeti ve ırkçılık tartışmalarının yeniden gündeme geldiğini belirterek “Bu noktada, polis teşkilatının içindeki ırkçılık ve halkın bu olaya yaklaşımındaki ırkçı yön incelenmeli. Öldürülenin Cezayir asıllı ve banliyöde yaşayan bir genç olmasının toplum tarafından ve sağcı siyasetiler tarafından nasıl ele alındığına dikkat edilmeli” dedi. Kılavuz, “Banliyölerde yaşayanlar, adalet gelene kadar mücadeleyi bırakmayacaklarını söylüyor” diye ekledi.
(Pınar Kılavuz)
Fransa’da 2005 yılında yaşanan ayaklanmaları anımsatan Kılavuz, kimlik kontrolü yapan polis tarafından kovalanırken yüksek gerilim trafosuna sığınıp elektrik çarpması sonucu yaşamınını yitiren 15 ve 17 yaşlarındaki Kuzey Afrikalı iki gencin ölümüne işaret etti:
“Dönemin İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’nin o zamanki protestolara katılanlar için ‘ayak takımı’ ifadesini kullanmış ve gerilim tırmanmıştı. Günlerce süren eylemlerde yine araçlar yakılmış ve kamu binaları hedef alınmıştı. Macron ve hükümet ekibinin, Nahel'in ölümünden sonra kesinlikle kaçınmak istediği senaryo budur. Sarkozy, banliyölerin güvenliğini siyasi hedefi haline getirmek istedi. Macron hükümeti ve İçişleri Bakanı Darmanin ise işlerin bu aşamaya gelmemesi için çabalıyor.”
(Nahel’in annesi Mounia, Nanterre’de oğlu için düzenlenen anma yürüyüşünde bir kamyonun üzerinde meşale yaktı.)
Kılavuz emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran düzenlemeye karşı yapılan eylemleri de anımsatarak şunları söyledi:
“Polis şiddeti, emeklilik reformu eylemlerinde arttı ve medyada daha çok görünür oldu. Macron, ikinci kez seçilmesinin üzerinden henüz bir sene geçmişken, ikinci kez böyle bir krizi yönetme konusunda çok dikkatli davranmalı. Toplumun, sol kesimin, sivil toplum örgütlerinin gözü bu konuda kendisinin üzerinde.”
Cumhuriyet