Gazeteci Güngör Arslan cinayetinde asıl 'fail' gizleniyor mu?

Cinayet, 19 Şubat'ra Cedit Mahallesi, Muzaffer Fidan Sokak'ta gazetenin çıkışında meydana geldi. Ramazan Özkan, ofisine gittiği Güngör Arslan'a tabancayla peş peşe ateş etti. Göğsüne ve sağ bacağına isabet eden kurşunlarla ağır yaralanan Güngör Arslan, kaldırıldığı Kocaeli Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

Olayın ardından kaçan Ramazan Özkan ile 11 şüpheli, gözaltına alınıp adliyeye sevk edildi. Ramazan Özkan, olayın azmettiricisi Burhan Polat, Özkan'ı olay yerine getiren ve silah alan Hasan Emre Çelik, MHP'li avukat Ersin Kurt'un da aralarında bulunduğu 10 kişi tutuklanırken, 2 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Cinayet ve tutuklamalar birçok soru işaretini arkasında bıraktı. Eski Kocaeli Ülkü Ocakları Başkanı olan ve MHP’ye yakınlığıyla bilinen Avukat Ersin Kurt'un AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nden aldığı ihaleleri kaleme almıştı.

KANUNU İHLAL ETTİĞİNİ YAZMIŞTI

Gazeteci Güngör Arslan, sahibi olduğu Ses Kocaeli internet gazetesinde 3 ve 8 Şubat’ta “Tramvayın giydirmelerini kim yapıyor?” ve “Nasıl avukatlık yapabiliyor?” başlıklı haberlerde Ersin Kurt’un avukatlık kanununu ihlal ettiğini yazmıştı. Arslan, bu haberlerde AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin başta tramvay giydirmeleri olmak üzere bütün reklam alanlarının ve gazetelerin reklam pazarlamasını yapan KentPark LTD.ŞTİ.’nin de sahibi olan Ersin Kurt hakkında "Peki, Avukatlık Kanunu bu kadar açık seçik iken MHP’li Avukat Ersin Kurt nasıl avukatlık yapabiliyor?" sorusunu yöneltmişti.

Arslan, 9 Şubat’ta yayınlanan “Kocaeli TV satıldı mı?” başlıklı haberinde ise “Kocaeli TV’yi alan kişinin  medya sektörünün dışında olan bir kişi olduğu ve MHP’ye yakın bir isim olduğu da belirtiliyor” ifadelerine yer vererek Ersin Kurt'u işaret etmişti.

Arslan, saldırı öncesi yaptığı bir başka yayında, daha önce de saldırıya uğradığını ve mutlaka başka saldırılar da yaşayacağı öngörüsünü dile getirmişti. Arslan bu yayında saldırıların sebebi olarak, "gazetecilik mesleğini yapmaya çalışmasını" göstermişti.

20 GÜNDÜR RESMİ AÇIKLAMA YOK

Cinayetle ilgili geride birçok soru işareti bulunurken olayın üzerinden 20 gün geçmesine rağmen resmi makamlardan bir açıklama gelmedi.

Arslan ile birlikte daha önce çalışan gazeteci Şive Bağdiken dün Twitter hesabından bir kez daha 'resmi' açıklama yapılmamasına dikkat çekti. Bağdiken, "Kocaeli'de gazetecilik mesleğine yıllarını veren #GüngörArslan, imtiyaz sahibi olduğu Ses Kocaeli Gazetesi'nde 21 yaşındaki bir tetikçi tarafından uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. 
Tutuklular ve gözaltılarla ilgili resmi açıklama yapılmayalı 19 gün oldu. 
#SusmaKocaeli" diye yazdı.

CENAZESİNDE EŞİ İLE VALİ ARASINDA DİKKAT ÇEKEN BİR KONUŞMA GERÇEKLEŞMİŞTİ

Güngör Arslan'ın cenazesinde eşi Suna Arslan ile Kocaeli Valisi Seddar Yavuz arasında dikkat çekici bir konuşma geçmişti.

Suna Arslan, kendisine başsağlığı dileyen Vali Yavuz'a, "Siz eğer bunu bulursanız, o zaman bana başsağlığı dileyin" dedi. Vali Yavuz ise "Hiç endişeniz olmasın bulacağız" diyerek cevap vermişti.

"YARGILAMA KONUSUNDA CİDDİ SIKINTI YAŞIYORUZ"

Yargı sürecinin başlamasıyla birlikte Güngör Arslan’ı savunmak için avukat bulmakta güçlük çektiklerini ifade eden Nazlıcan Arslan, "Kendim de bir avukat adayı olarak bunu söylemekte birazcık gocunuyorum ancak Kocaeli Barosu mensuplarından herhangi bir avukat bu dosyaya katılmak istemedi. Belki çekindi ya da arkadaşlık, dostluk daha önceden aynı masadan, aynı mutfaktan geçmiş olmasından kaynaklıydı. En sonunda Kocaeli Barosu mensuplarından bir vekil tayin ettim, kendisi dosyaya vekaletini sundu. Bu şekilde şu an tutuklanan halihazırda 10 kişi var ve hala gözaltılar ile sorgular devam etmekte. Bu 10 kişinin tamamı bu dosyada öldüren ya da öldürülmesini istenen değil, yeri geldiğinde delil karatma, yeri geldiğinde ifadelerle oynama, yeri geldiğinde yardım ve yataklık konusunda tutuklanan kişiler. Yani 10 kişinin tamamı da babamla hasım olan insanlar değil” dedi.

“AVUKATIMIZA İFADE VERİLMİYOR”

Emniyette ve devamındaki adliye sürecinde kendilerine ya da avukatlarına herhangi bir şekilde sanıkların ifadelerinin verilmediğini öne süren Nazlıcan Arslan, “Yargılama konusunda ciddi bir sıkıntı yaşıyoruz. Vekil olarak sunduğumuz avukatımız CMK 153 uyarınca alması gereken sanık ifadelerini alamıyor ve bunun için herhangi bir gerekçe belirtilmiyor. Sadece ‘Ben ifadeyi vermeyi uygun görmüyorum, isterseniz bir okutalım’ deniliyor. Bahse konu olan 10 kişinin hepsinin ifadelerini göz atma suretiyle bir insanın savunma yazması pek mümkün değil. Hele ki ölen insanın arkasından. Ben hem medya hem de avukatlık meslek grubuna ait bir insan olarak üzülüyorum. Ben yarın bir gün ruhsatımı aldıktan sonra adliyede o insanlarla yüz yüze bakacağım. Bu şekilde önümüze taş koyulması çok acı” dedi.

“YALAN İFADELER VERİLMESİ İSTENDİ”

Burhan Polat’ın emniyette verdiği ifadesinde Güngör Arslan’ın kız arkadaşı Tuğba U.’ya çiçek, şarap göndererek rahatsızlık verdiği iddiasına da değinen Nazlıcan Arlsan, şöyle konuştu:

“Tuğba U.’nun mahkemedeki herhangi bir ifadesine ulaşamadık. Sadece kulaktan dolma bir şekilde öğrendiğimiz kadarıyla kendisi ifadeleri yalanlamış. Burhan Topal isimli kişiyi asla tanımadığını, kendisini 3 kişinin gelmesi suretiyle 'Sen bu şekilde ifade vereceksin, bu şekilde söyleyeceksin’ dediğini duyduk. Kendisi de kolluğa verdiği ifadesinde, ‘Ben herhangi bir şekilde bunları tanımıyorum, bu kişilerle ilişkim yok’ demiş. Bunun haricinde yalnızca arabası kullanıldığı için şu an tutuklu konumunda olan maalesef meslektaşım diyorum Ersin Kurt’un, yalnızca araç kullandırmadan kaynaklı bu kadar uzun süre gözaltısı ve bunun akabinde tutuklanmasını inanın çok mümkün bulmuyorum. Umarım bu işin peşini bırakmazlar, umarım arkası varsa bu ortaya çıkarılır. Bu insan aracı kullanıldı diye cezaevine gönderilmez, tutuklu yargılanmaz en azından.”

“ŞİKAYETTE BULUNDUK, BİR ŞEY ÇIKMADI”

Nazlıcan Arslan, olay öncesi kendilerine herhangi bir tehdit ya da olayla ilgili bir işaret gelmediğini belirtti. Babası Güngör Arslan’ın önceki yıllarda birçok kez saldırıya uğradığını ifade eden Nazlıcan Arslan, "Daha önce gazete binamız kurşunlanmıştı. Bizim herhangi bir koruma talebimiz olmadı ve bize herhangi bir koruma teklifinde de bulunmadılar. Bahse konu olan son yazılardan bir tanesinden dolayı benim diretmemle, geçen ay Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayette bulunduk. Bir dilekçemiz vardı. ‘Bu kişi beni öldürmekle tehdit ediyor’ dedik herhangi bir şey çıkmadı" dedi.

“YOLSUZLUKLAR MÜCADELE ETTİ”

Babasının muhalif bir gazeteci olduğuna da değinen Nazlıcan Arslan, şöyle konuştu: "Benim babamın dostu çoktu ama düşmanı bundan da çoktu. Hatta cenazesinde bahsedilen konu olan babamın söylediği ‘Benim cenazem kalabalık olur’ lafı doğru çıktı. Çünkü gerçekten hasımları diyebileceğim, düşmanı diyebileceğim nice insan o an gerçekten öldü mü, diye geldiler. Öldüğüne emin olmak için elimi sıktılar belki de. Tabutu merak ettiler belki de. Yalnızca son iki haberle ilgili değil. Bu kentle, bu kentin bütün yolsuzluklarıyla, bu kentteki bütün olumsuzluklarla mücadele etti benim babam. Yalnızca bu olayı 2 haberle bağdaştırmayı yanlış buluyorum."

“ÖLDÜRÜLMEYECEĞİMİZİN GARANTİSİ YOK”

Babasının ölümünün ardından ofisi yeniden açmanın kendileri için çok duygusal olduğunu ifade eden Nazlıcan Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İnanın çok acı. Benim babam 19 Şubat’ta katledildi ve mühürlüydü burası. İnanın burada şu an bu masada oturuyor olmak ya da gerçekten taziye dileklerini bu masada alıyor olmak bir evlat olarak, onun mutfağında yetişmiş bir insan olarak çok acı. Yarın öbür gün bu siz de olabilirsiniz, yolda yürürken ben de olabilirim, herhangi biri olabilir. Öğle saatlerinde, Kocaeli’nin merkezindeki bir yere bir insan 'Ben haber yaptırmak istiyorum' diyerek içeriye girip bir kişiyi öldürebiliyorsa yarın öbür gün bizim öldürülmeyeceğimizin garantisi yok. Güngör Arslan'ın da dediği gibi ne ilk öldürülen o oldu ne de son o olacak."