Atatürk etkisi her yönüyle ‘kurtarıcı bir etkidir. Türkiye tarihinin son 400 yılında, Türk milletinin hayatından Atatürk etkisi kadar derin izler bırakan, Atatürk etkisi kadar kurtarıcı, hayat veren başka bir ‘etki' daha yoktur. Atatürk etkisinin yeniden ortaya çıkması için yeni bir Atatürk beklemeyin! O etkiyi harekete geçirecek olan sizsiniz, biziz, hepimiziz…” Bu cümleler tarihçi yazar Sinan Meydan'ın yeni çıkan ‘Atatürk Etkisi' kitabının son satırlarından… Türkiye'nin yakın tarihini cumhuriyet ve Atatürk'ü uzun yıllardır inceleyip araştırarak 20'yi aşkın kitap yazan Meydan, Atatürk Etkisi'yle iflasa ve işgale karşı direnişin, kurtuluşa nasıl etki ettiğini kaleme alıyor…
– Atatürk etkisi deyince aklımıza o kadar çok şey geliyor ki… Etki etmediği bir şey var mı siz söyleyin?
Bence yok! Sınırları belli bağımsız bir vatan, halkın kendi kendini yönettiği bir cumhuriyet, ekili tarlalar, bacaları tüten fabrikalar, çağdaş eğitim almış gençler, okuyan, çalışan, medeni ve siyasi haklara sahip kadınlar, bilim ve sanata önem veren insanlar, Türk diline ve Türk tarihine yönelik çalışmalar, çocuk hakları, asırlardır dışlanan, unutulan halkın yeniden hatırlanması hep Atatürk etkisiyle mümkün oldu.
– Kitapta en dikkatimi çeken bölüm Atatürk'ün basın toplantısı oldu. Bugün Fox ve Halk Tv'ye verilen ceza düşünüldüğünde çok çarpıcıydı… 95 yıl önce basın daha mı özgürdü?
Şöyle! Başta Atatürk olmak üzere cumhuriyeti kuran o nesil, Abdülhamit istibdadından çok çekmişti. Abdülhamit istibdadının en etkili baskı araçlarından biri basın sansürüydü. Atatürk, daha Harp Akademisi'nde öğrenciyken okulda gazete çıkardığı için tutuklanmış ve bir süre hapis yatmıştı. 1905'te özgürlükçü arkadaşlarıyla birlikte Şam'da kurduğu “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti” ile Abdülhamit istibdadına başkaldırmıştı. Atatürk, basın özgürlüğüne büyük önem veriyordu. Nitekim Cumhuriyet ilan edildikten sonra Türkiye'de basın özgürdü. Öyle ki İstanbul basını, cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Atatürk'ü eleştirebiliyordu. 1925'te çıkan Şeyh Sait İsyanı yargılamaları sırasında isyanın ortaya çıkışında basındaki bazı kışkırtmaların etkili olduğu görülünce basın özgürlüğü sınırlandırıldı. Yeni kurulan cumhuriyet, kendini koruma refleksiyle basına bazı sınırlamalar getirdi. Ancak Atatürk, ilkesel olarak ‘basın özgürlüğüne' taraftardı. 1930'da liselerde okutulmak için bazı bölümlerini bizzat Atatürk'ün yazdığı ‘Vatandaş İçin Medeni Bilgiler' kitabında Atatürk, basın özgürlüğüne geniş yer ayırmıştı.
– Ata'nın sık sık halk ziyaretleriyle temaslar kurduğunu da anlatıyorsunuz. Atatürk'e her şey çekinmeden sorulabilir miydi? Örnekleri var mı?
Kesinlikle evet! Atatürk, muhalif gazetecilerle de bir araya gelmekten çekinmezdi. O zamanki gazeteciler Atatürk'e her soruyu özgürce sorabiliyordu. Örneğin, 1923 İzmit Basın Toplantısı'nda gazeteciler her istedikleri soruyu sormuş, Atatürk de onları azarlamadan sorulara açık yüreklilikle cevap vermişti. Örneğin, İzmit Basın Toplantısına katılan gazetecilerden Ahmet Emin Yalman şöyle diyor: “Mustafa Kemal Paşa bizimle toplam 12 saat konuştu. Bize karşı, ‘Sözlerimi, hiç sorgulamadan doğrudan doğruya kabul ediniz' der gibi bir tavır takınmadı. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi'nin reisi ve Türkiye'nin kurtarıcısı, kurucusu olduğunu bize unutturmayı başardı…”
– Kitap, SÖZCÜ'deki tarih yazılarınızın ustaca birleşiminden oluşuyor. Atatürk Etkisi fikri nasıl ortaya çıktı?
Aslında bu fikir, okurlarımın yönlendirmesiyle ortaya çıktı. SÖZCÜ yazılarımı çok beğenerek okuduktan sonra kesip sakladıklarını söyleyen okurlarımla karşılaşıyorum. Gazete yazılarının kalıcı olması çok güç… Maalesef gazete yazıları çok çabuk tüketilen ve arşivde kalmaya mahkum yazılar… ‘Atatürk Etkisi' , gazete yazılarımı kalıcı hale getirme fikriyle doğdu. Yazıları özel bir teknikle bir araya getirdim. Böylece iskeletini gazete yazılarımın oluşturduğu yeni ve özgün bir metin ortaya çıktı.
– ‘Atatürk Etkisi' tam anlamıyla nedir?
Yazımızdan, giyim kuşamımıza kadar hayatımızın her alanına dokunan etkidir Atatürk Etkisi. Atatürk Etkisi, her yönüyle ‘kurtarıcı' bir etkidir. 1915'te Çanakkale'de ansızın düşmanın karşısına dikilerek Çanakkale'yi geçilmez yapan, 1919'da emperyalizme karşı “İstiklali Tam” parolasıyla Anadolu'da bir “milli direniş” başlatan, 1920'de Ankara'da TBMM'yi açarak “ortak aklı” harekete geçiren, 1921'de Sakarya Savaşı öncesinde başkomutanlığı kabul ederek milletin tüm sorumluluğunu üzerine alan, 22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı'nı kazanarak düşmanı Ankara kapılarında durduran, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı'yla bu toprakları yeniden vatan yapan, 1923'te, “vicdanında milli bir sır olarak” sakladığı cumhuriyeti ilan eden, 1923'te buğdaya muhtaç durumdaki Türkiye'de 1926'da uçak üreten etkidir Kadına insanlık onuruna yaraşır haklar veren etkidir Atatürk Etkisi…
– ‘Yeni bir Atatürk beklemeyin gelmez' diyorsunuz. Onun hedeflerine nasıl ulaşacak Türkiye?
Atatürk sağlığında ‘İki Mustafa Kemal' den söz etmişti. Kendi ifadesiyle Birinci Mustafa Kemal ‘Et ve kemik, ölümlü Mustafa Kemal”di. O, günü geldiğince ölecekti. Nitekim 10 Kasım 1938'de öldü. İkinci Mustafa Kemal ise yine Atatürk'ün ifadesiyle “Memleketin her yanında yeni fikir, büyük ülkü için çalışan savaşçı bir topluluktu.” Atatürk, “O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz” diyordu. “Yaşaması gereken Mustafa Kemal odur” diyordu. “O Mustafa Kemal ölümsüzdür” diyordu. İşte bugün ihtiyacımız olan Mustafa Kemal, Atatürk'ün tabiriyle o “İkinci Mustafa Kemal”dir. İkinci Mustafa Kemal, cisim değil fikirdir. İşte benim ‘Atatürk Etkisi' dediğim şey aslında “İkinci Mustafa Kemal” dir. Bugün Atatürk, yani ‘Birinci Mustafa Kemal' yok ama İkinci ‘Mustafa Kemal' yani Atatürk'ün ‘fikirleri' hâlâ burada ve hâlâ cap canlı, dip diri… Başka bir ifadeyle “Atatürk” yok ama “etkisi” burada… O etkiyi harekete geçirmek için yeni bir Atatürk beklememeliyiz, o etkiyi harekete geçirecek olan biziz. ‘Atatürk Etkisi'ni harekete geçirmek için her şeyden önce o etkiyi tanımak bilmek gerekir.
https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/gazetecilerataturkehersoruyusoruyordu2949847/?fbclid=IwAR1nPPUbHVDweuPWYPyljWiNSCtmXqOoYq60ESbQK7_kTndhkouvHsvcx58