Türkiye, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı için ‘gri liste'ye alındı. Paris’te dün gerçekleştirilen toplantılarının ardından açıklama yapan FATF, Türkiye’yi kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda ‘yeterince çaba göstermeyen’ ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye aldı.
Türkiye’nin, FATF tarafından kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı için ‘gri liste'ye alınması, sermaye girişlerini daha da azaltacağı yönündeki endişeleri artırdı.
Kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele için kurulan FATF’de aralarında Türkiye’nin de olduğu toplam 39 üye ülke bulunuyor.
Türkiye’nin, 24 Eylül 1991 tarihinde FATF’e üye olduğu kuruluş, üye ülkeleri kara para aklama ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda gösterdiği gelişmeler bakımından periyodik olarak değerlendiriyor.
FATF’nin gri listesi, kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadeledeki stratejik eksiklikleri olan ülkeleri kamuya açık bir şekilde açıklandığı bir liste.
G7 gelişmiş ekonomiler grubu tarafından küresel finansal sistemi korumak için kurulan FATF, Türkiye’nin yanında Mali ve Ürdün’ü de gri listeye aldı. Ayrıca Afrika ülkeleri Botsvana ve Mauritius son toplantıda listeden çıkartıldı.
Son toplantıda listeye alınan 3 ülkenin yanında gri listede, Arnavutluk, Barbados, Burkina Faso, Kamboçya, Cayman Adaları, Haiti, Jamaika, Malta, Fas, Myanmar, Nikaragua, Pakistan, Panama, Filipinler, Senegal, Güney Sudan, Suriye, Uganda, Yemen ve Zimbabve bulunuyor.
IMF’nin konu ile ilgili 2021 Mayıs ayında yayımladığı bir rapora göre, gri listede olan ülkelerdeki sermaye girişlerinde büyük bir azalma meydana geliyor.
Yapılan çalışmaya göre, bir ülke gri listeye alındığında sermaye girişleri o ülkenin gayrı safi yurtiçi hasılasının (GSYH) ortalama yüzde 7,6’sı kadar azalıyor. Araştırmaya göre gri listeye alınan ülkelere giren sıcak para akışında da azalma meydana geliyor. Hesaplamalara göre, sıcak para girişindeki azalma o ülkenin GSYH’sının yüzde 3’ü oranında gerçekleşiyor.
Londra merkezli BlueBay Asset Management isimli finans kuruluşunun stratejisti Timothy Ash, konu ile ilgili bilgi notunda, FATF gri listesinin “Türkiye’ye yatırım yapmanın bir başka engeli” olduğunu söyledi.
Ancak Financial Times’ın konu ile ilgili yazısında, Türkiye'den son dönemde önemli ölçüde yabancı sermaye çıkışı gerçekleştiği için gri listenin etkisinin sınırlı olacağı belirtildi.
Kararın haksız olduğunu değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanlığı ise Türkiye’nin gri listeye alınmasının “hak edilmeyen bir sonuç ortaya çıkardığını” belirtti.
Bakanlığın açıklamasında “Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task ForceFATF) raporunda ülkemizin gri listeye alınması hak edilmeyen bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bundan sonraki süreçte, FATF ve ilgili tüm kurumlarla işbirliği içerisinde gerekli adımlar atılmaya devam edilecek ve ülkemizin hak etmediği bu listeden en kısa sürede çıkması sağlanacaktır” denildi.
Bakanlık, FATF tarafından hazırlanan raporun dikkate alınarak 27 Aralık 2020 tarihinde “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun”u çıkardığını ve bu kanunla önemli bir adımın atıldığını belirtti.
Türkiye ise 2020’de “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun” çıkardı.
Bu kanunla birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesine yönelik yaptırım kararlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlendi. Ancak yasa Türkiye’de yoğun tartışmalara ve muhalefetin itirazlarına sebep oldu.
Yasa, BMGK'nın kararlarına konu; kişi veya kuruluşların veya bunlar tarafından kontrol edilen kişi veya kuruluşların Türkiye'de bulunan malvarlığının dondurulmasını öngörüyor.
Ayrıca kanunla birlikte Denetim ve İş Birliği Komisyonu kuruldu. Yine kişi kuruluşların izinsiz yardım toplaması da yasaklandı. Ayrıca kanun terör suçları, uyuşturucu suçları ve malvarlığı aklama suçlarında haklarında soruşturma başlatılan kişiler ve görev yaptığı kurulların içişleri bakanı tarafından görevden alınabilmesinin önünü açtı.
Yasa çıktığında tartışmalara da neden oldu. 600'den fazla dernek, STK ve vakıf “Örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan bu düzenlemeyi istemiyoruz” açıklaması yapmıştı. Muhalefet partileri de yasaya anayasaya aykırı olduğu ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle itiraz etmişti.
Ancak FATF, Türkiye’nin çıkardığı bu yasayı yetrsiz buldu. Başkan Marcus Pleyer, özellikle bankalar, altın ticareti yapanlar ve emlak sektörü gibi yüksek riskli grupların denetim” gibi Türkiye ile ilgili ciddi sorunların devam ettiğini söyledi. Pleyer ayrıca insan hakları gruplarının ve kar amacı gütmeyen kuruluşların endişelerinin farkında olduğunu söyledi.
Pleyer Türkiye’nin “STK’lara gerçek bir risk temelli yaklaşım uygulaması ve yetkililerin bağış toplama gibi meşru faaliyetleri kesintiye uğratmamasını veya caydırmamasını sağlaması gerektiğini” söyledi.
Konuyu Sozcu.com.tr’ye değerlendiren Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, “Fon akımlarının bir ülkeyi tercih ederken kendi iç tüzüklerinde, gri listeye gitmeme şartı olabilir. Bu da Türkiye'ye gelecek sermaye akımlarını azaltabilir ya da engelleyebilir” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bu konuda çalışıldığını ve hangi şartları yerine getirdiğini dün yaptığı açıklama ile kamuoyuna duyurduğunu anımsatan Arzova, “Ancak burada önemli olan hangi şartların yerine getirilmediği ve aradan geçen yaklaşık 2 yıllık sürede neden yerine getirilmediği sorusu olmalı” diye konuştu.
“Fon akımlarının bir ülkeyi tercih ederken kendi iç tüzüklerinde, gri listeye gitmeme şartı olabilir” diyen Prof. Dr. Arzova, “Bu da Türkiye'ye gelecek sermaye akımlarını azaltabilir ya da engelleyebilir. Gri listeye girmek nispeten kolayken, çıkmak için önemli çaba göstermek gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölüm Başkanı Doç. Dr. Murat Batı ise gri listeye alınmanın anlamını ‘finansal açıdan denetlenmesi artan ülkeler sınıfına girme’ olarak açıkladı.
“Ülkemize gelen fonların (paranın) ‘ne ölçüde ve hangi amaçla kullanımı’ bu sorunu doğurdu” diyen Batı, “Gelen fonların kullanımının daha etkin denetimi, bunların Türkiye üzerinden çıkışı ve vergi mevzuatı ile vergilendirme politikalarının bu kriterlere uygun ve etkin hale getirilmemesi ülkeyi gri listeye taşıdı” diye konuştu.
Bu noktada gerek harcama gerekse vergi mevzuatının uluslararası kriterler kapsamında da ele alınıp reforme edilmesinin elzem olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Batı, şöyle devam etti:
“Özellikle son dönemlerde adı sanı pek bilinmeyen Afrika ve Ortadoğu ülkeleriyle sıklıkla yaptığımız mali anlaşmalara baktığımızda bu sonucu sürpriz olmaktan çıkaracaktır.”
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, söz konusu kararların bağlayıcılığının en önemli unsurunun ‘ülkenin itibarı’ olduğuna vurgu yaptı.
“FTAF'de 2019'daki son Karşılıklı Değerlendirme Raporuna göre Türkiye'nin FATF'nin 40 tavsiyesinin yaklaşık yarısıyla Büyük ölçüde Uyumlu olarak kabul edilmişti” diyen Prof. Dr. Yılmaz, “Ancak son yıllarda yaşanan mülteci akınının yasa dışı finansman risklerini arttırdığı düşünülüyor” diye konuştu.
Yılmaz, “Tüm finansal kurumların ve devlet otoritesinin terörün finansmanında suistimal edilmemesi ve risklerle karşılaşmaması için, kara para aklamanın önlenmesine yönelik tedbirlerin yanı sıra terörün finansmanının önlenmesine yönelik de risk temelli yaklaşımlar uygulaması gerekir” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’de 2006'da kamuoyunda Karapara Kanunu olarak da bilinen 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun çıktı. Ardından kanun kapsamı yönetmelikler ile 2008, 2011, 2012 yıllarında genişletildi.
Türkiye’nin FTAF'ye dahil olduğundan bu yana diğer taraf ülkeler gibi takip sürecinde olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bu takip süreci masa başı incelemedir. FATF, tespit edilen eksiklikleri iki yılda bir yapılan güncelleme ve düzenli izleme ile takip eder. Terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanmasıyla mücadelenin çerçevesini güçlendirmek için gerekli adımları atıp atmadığımız izlenmektedir. Bu mücadelede aldığımız tedbirler, yasal düzenlemelere uyum ve denetime ilişkin raporlamalar yapıyoruz. Bu raporların bağlayıcılığının en önemli unsuru, ülkenin itibarıdır.”