Mahalli'nin yazısı şöyle:
İdlib’le ilgili söylenecek her şeyi, şimdiye kadar onlarca kez, bu köşede yazdım ve zaman zaman da TV ekranlarında anlattım.
Özetle;
1 Türkiye’nin ne işi var Suriye’de?
2 Türkiye neden 5060 bin kadar Suriyeli muhalife maaş ödüyor, silah veriyor ve her türlü ihtiyaçlarını karşılıyor?
3 Türkiye kendisinin de terör örgütü olarak tanımladığı NUSRA örgütünün 3040 bin kadar militanını neden İdlib’de koruyor ve onlar için şehit veriyor?
Bu sorulara inandırıcı yanıtlar verildiğinde, Suriye sorunu kendiliğinden çözülür, sonra da Ankara yeniden herkesle dost olur.
O zaman da Ukrayna’ya gidip Rusya’ya mesaj vermeye gerek kalmaz.
Kanal İstanbul projesi üzerinden ABD’ye ‘Gel savaş gemilerini buradan Karadeniz’e geçir, Gürcistan’ı NATO’ya al, sonra da Romanya ve Bulgaristan ile birlikte Rusya’yı sıkıştıralım’ gibi hesap yapmanın da bir anlamı olmaz.
Yoksa işler karıştıkça karışır.
Örneğin; önceki gün, Erdoğan Ukrayna’ya gidip Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini kabul etmediğini açıklarken; Başkan Putin, Erdoğan’ın düşmanı Suudi Kral Selman’ı telefonla arayarak, bölgedeki gelişmeleri görüşüyordu.
Buyurun başka bir örnek …
Trump’ın Filistin’le ilgili planını görüşmek üzere, Müslüman ülke dışişleri bakanları, önceki gün İslam İşbirliği Örgütü’nün merkezinin bulunduğu Cidde’de toplandı. Toplantıya katılmak isteyen İran Dışişleri Bakanı Zarif’e Suudiler vize vermedi. Öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın planı ile ilgili olarak Suudileri ve sesini çıkarmayan diğer Arap yönetimlerini ihanetle suçlamıştı.
Cidde’de toplanan bakanların birçoğu, birbirleriyle konuşmuyorlardı bile.
Sonra da çıkıp ‘plan’a ortak tavır alacaklarını söylediler.
Tam bir trajikomik hikaye ya da maskaralık tiyatro.
Nasıl mı?
Müslüman ülke bakanları ‘atıp tutarken’, İsrail Başbakanı Netanyahu beklenmedik bir anda Sudan’ın darbeci Cumhurbaşkanı elBurhan ile buluştu ve aralarında diplomatik ilişkilerin kurulmasına karar verdiler.
Ödül olarak Trump, elBurhan’ı haftaya Beyaz Saray’a davet edecek.
Peki Netanyahu ile elBurhan nerede buluştu?
Uganda’nın Entebbe kentinde.
27 Haziran 1976’da Filistinli gerillalar, Fransız Havayolları’na ait bir uçağı kaçırıp Entebbe Havaalanı’na indirmişti. Rehineleri kurtarmak için 4 Temmuz sabahı operasyon düzenleyen İsrail askerlerinden bir tek kişi ölmüştü o da Netanyahu’nun kardeşi Yonatan!
Mısır ve Ürdün’den sonra Sudan, İsrail ile ilişkisi olan üçüncü Arap ülkesi olacak.
Yakında başkaları da olabilir.
Haberlere bakılırsa, İslamcı diktatör elBeşir’i deviren elBurhan, bu davranışı için Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nın onayını almış.
Onlar da talimatı Trump ya da Yahudi kökenli damadı Jared Kushner’den almışlardır. Kushner de kayınpederinin Ortadoğu danışmanı olarak yarın BM Güvenlik Konseyi’de Amerikan planını anlatacak.
11 Şubat’ta da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas gelip konuşacak.
Boşuna.
Arap ve Müslüman ülke yönetimleri ihanet içinde olduğu sürece Trump’ın işi çok kolay.
Bu yönetimlerin tezgahları son bulmadıkça, bu coğrafyada karanlıklar zifiri olacak.
Buyurun size bir örnek.
Fırat’ın doğusunda cirit atan Mossad ajanları şimdi de Kerkük’e merak sarmışlar. Bölgeden gelen haberlere bakılırsa, farklı zamanlarda İsrail’e göç eden Iraklı Kürt, Arap ya da Türkmen Yahudilerin bazıları, Kuzey Irak’a dönmeye başlamış. Hâlâ Irak vatandaşı olan bu kişiler, değerinin 34 katını ödeyerek Kerkük ve çevresinde her şeyi satın alıyorlar.
Araplar, Kürtler ve Türkmenler arasında tartışmalı olan Kerkük, çok zengin petrol bölgesidir.
‘Fırat’ın doğusundan çekilmem, çünkü petrol benimdir’ diyen Trump, şimdi Irak ve Sudan üzerinden bir Evanjelist olarak kendisinin de inandığı Büyük İsrail Devleti’ne hizmet ediyor.
Arap Baharı’nın başlangıcında ikiye bölünen Sudan’da Mavi Nil ve Irak ile Suriye’de Dicle ve Fırat var.
Fırat ve Dicle derken akla Türkiye geliyor.
Adamlar acayip plan yapıyor.
Bizimkiler de planları acayip uyguluyor.
Sonra da yalanların sonu gelmiyor.
https://www.gercekgundem.com/guncel/154563/husnumahalliadamlaracayipplanyapiyor