Danıştay 10. Dairesi üyesi üç hakim İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasını hukuka uygun bularak iptal istemini reddetti. Fakat iki hakim Ahmet Saraç ve İbrahim Topuz iptal talebini desteklediler ve karara şerh düştüler.
İŞTE KARŞI OY…
Üç hakim, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını hukuka uygun bulurken Saraç ve Topuz’un hazırladığı karşı oy gerekçesinde ise şu ifadeler yer aldı:
“TBMM tarafından Anayasa'nın 90. maddesinin 1. fıkrası kapsamında çıkarılan uygun bulma kanununa bağlı olarak onaylanan milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.
Anılan andlaşmaların feshedilmesine ilişkin işlemlerin Cumhurbaşkanının yürütme yetkisinde olmayıp, TBMM'nin yasama faaliyetine ilişkin olması nedeniyle, Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi mümkün değildir.
Ayrıca, uyuşmazlığın konusu, uluslararası andlaşmaları feshetme yetkisinin kanunla düzenlenip düzenlenemeyeceği değil, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenip düzenlenemeyeceği olduğundan ve yetkinin kanunla verilmesi ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle verilmesi farklı hususlar olduğundan; eski dönemde 31/05/1963 tarih ve 244 sayılı Milletlerarası Andlaşmaların Yapılması, Yürürlüğü ve Yayınlanması ile Bazı Andlaşmaların Yapılması İçin Bakanlar Kuruluna Yetki Verilmesi Hakkında Kanun’un yürürlükte olmayan 3. maddesi ile benzer yetkilerin Bakanlar Kuruluna verilmiş olması, bu yetkinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile verilmesine dayanak olarak kabul edilemez.
Sözleşmenin temel hak ve özgürlüklere ilişkin olması nedeniyle, aynı konuda kanunlarla farklı hükümler içermesi durumunda Anayasa’nın 90. maddesinin 5. fıkrası uyarınca sözleşme hükümlerinin esas alınacağı tartışmasız olup; usulüne göre yürürlüğe konularak kanun hükmü kazanan milletlerarası andlaşmaların hukuk sistemine etkileri de göz önüne alındığında, bu andlaşmaların hükümlerinin değiştirilmesi, sona erdirilmesi, feshedilmesi gibi hususların yasama faaliyeti kapsamında olduğu ve Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenemeyeceği açıktır.”
“CUMHURBAŞKANLIĞININ ARGÜMANLARINI TEKRARLAMAKLA YETİNMİŞLER”
Davacı kadın avukatlardan Hülya Gülbahar da karar gerekçesine dair şunları söyledi:
“37 sayfalık kararda hukukun önünü açacak herhangi bir bağımsız fikre rastlayamadık. Maalesef Danıştay 10. Dairesi’nin çoğunluğu, davalı taraf olan Cumhurbaşkanlığının argümanlarını tekrarlamakla yetinmiş.
Ahmet Saraç, İbrahim Topuz son derece net bir karşı oy yazısı yazarak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış işleminin Anayasa’ya ne kadar aykırı olduğunu net bir şekilde anlatmışlar.
Heyetin başkan dahil, üç üyesinin İstanbul Sözleşmesi’nin anlamını, kadın ve çocuklar için can güvenliklerinin sağlanması dahil önemini kavrayamamış olduklarını gerekçeli karar bize üzülerek söyleyeyim ki kanıtlamış oldu.
“YARGIÇLARIN KONUYA BİRAZ OLSUN HAKİM OLMALARI BEKLENİR”
İstanbul Sözleşmesi’ne gerek olmadığını, iç hukukumuzda şiddetle ilgili hükümler olduğunu belirten karar bölümü, bu konudaki mevzuatı kavramaktan bu üç üyenin ne kadar uzak olduğunu ispat ediyor.
Yüksek yargıda yargıçlık yapan ve ülke tarihinde bu kadar kritik kararlar veren hakimlerin konuya biraz olsun hakim olmaları beklenir. Kanuna eklenen eşe veya boşanılmış olunan eşe karşı işlenmesini ağırlaştırılmış neden sayan 7331 sayılı kanunu iki kere anlatmışlar.
İnsan Hakları Eylem Planının ‘İ’ harfinin bile uygulanmadığını cümle alem bilirken kadına yönelik şiddete karşı bu plana atıfta bulunulmuş. Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan uzaklaştığını gösteren tipik bir örnek bu. 30 günlük temyiz süresi işleyecek. Dolayısıyla kadın hareketi olarak başvurup sonuna kadar davamızın takipçisi olacağız. ”