İ.U. 2015’te 10 yaşındayken Kastamonu’da 5’inci sınıfa gittiği imam
hatip ortaokulunda defalarca okulun 35 yaşındaki hizmetlisi İ.T.’nin
cinsel istismarına uğradı.
Hizmetli, çocuğun annesi ile babasının boşandığını, anneanne ve dedesiyle yaşadığını, annesinin çalışmak için İstanbul’a gittiğini öğrenmişti. Babacan tavırlarla yaklaşıp sonrasında çocuğu istismar etti.
Çocuk evde hep canı acıyor gibi yan oturuyordu; sürekli dalgındı; geceleri kâbus görüyor, uykusunda dişlerini gıcırdatıyordu.
Annesi çocuğu yıkarken vücudunda morluklar gördü. “Kızım seni kim dövdü?” diye sordu ama çocuk cevaplamadı.
Bu arada teyzesi, çocuğun tabletinde bir adam ile yanak yanağa fotoğrafına rastlamış, kim olduğunu öğrenmek için okula gitmiş ve okulun hizmetlisi olduğunu öğrenmişti. Müdür, “Babacan adamdır, çocuğa zarar vereceğine ihtimal vermem” demişti.
Çocuğun hali tavrı, vücudundaki izler ve okulun hizmetlisiyle ‘selfie’...
İSTİSMARI GÖRÜP SUSAN VELİ: BİR ŞEY YAPAMAZSIN, KENDİNİ YIRTTIĞINLA KALIRSIN
11 Temmuz 2016’da anne çocuğunu alıp okul müdürüne gitti. Çocuk ilk kez o gün, cinsel istismarı anlattı.
Hemen karakola gidip şikâyetçi oldular. Yer gösterimi için gittikleri okulda çocuk zemin kattaki sığınaktan kazan dairesine, olay yerlerini tek tek gösterdi.
Hizmetli o gün tutuklandı; kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak ve çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan 10 ila 15 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Kimse tanıklık etmeye yanaşmadı. Olay duyulunca bir veli, hizmetlinin çocuğu kucağına oturtup öptüğünü gördüğünü ancak olayların bu noktaya varacağını tahmin etmediğini söyledi ama anne ondan şahitlik yapmasını istediğinde “Benim başımı belaya sokma, kızım var benim. Sen bir şey yapamazsın, kendini yırttığınla kalırsın” diyerek reddetti.
Mahkemeye sunulan pedagog raporunda olayın yaşandığı doğrulansa da, Adli Tıp raporunda, üzerinden belirli bir süre geçtiği için istismarın tıbben kanıtlanamayacağı yazıldı.
Sanık üçüncü celseye kadar tutuklu yargılandı.
Hâkim değişti ve üçüncü celsede sanığa denetimli serbestlik verildi. Beşinci celsede de delil yetersizliğinden beraat etti.
Karar temyiz edildi de, artık Allah kerim.
Çocuk psikolojik destek yeterli gelmediği için ilaç tedavisine başladı, geceleri dişlerini sıkıp çenesine zarar verdiği için bir aparatla uyumak zorunda.
Anne “Ben yaşayan bir ölüyüm. Maddi gücüm olmadığı için kapılar kapalı. Tek başıma savaş veriyorum. Başka çocukların canı yanmasın. Bu adam dışarıda, yardım edin!” diyor.
ANNE: İSTİSMARDA BULUNAN HİZMETLİ GİZLİCE OKULA GERİ ALINDI
Annenin iddiasına göre, hizmetli beraat ettikten sonra gizli gizli okula geri alındı, şikâyet edilince başka yere sürüldü. Bu anne ki, polisin yapması gereken işi yapmış; okulda yöneticilerin ‘kilitli, girilmez’ dediği yerlerin kilitli olmadığını tespit etmiş ve fotoğraflarını çekip mahkemeye delil olarak sunmuş. Delilden sayılmamış, o ayrı.
Kriminal, çocuğun tabletinden sildiği fotoğrafı kurtaramamış.
Savcı nitelikli bir soruşturma yürütüp yeterli delil toplatamamış.
Mahkeme çocuğun beyanını esas alarak hareket etmemiş, gelişigüzel bir yargılama yapmış.
Burada, çaresizce adalet arayan bir anne var...
Adalet nerede bilinmez ama...
Gören olursa seslensin.(Melis Alphan / Hürriyet)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/turkiye/imamhatipte10yasindakiogrenciyecinselistismarh74012.html