Antalya’nın Gazipaşa ve Bursa’nın Mudanya ilçesinde Suriyelilere getirilmeye çalışılan plaj yasağı, İstanbul İkitelli’de küçük bir kız çocuğunun Suriyeli bir esnaf tarafından taciz edildiği iddiası üzerine sokağa dökülen vatandaşlar… İçerisinde Suriyeli kelimesi geçen olayların ardı arkası kesilmiyor. Sonradan birçoğu ‘sanıldığı gibi’ çıkmıyor ancak toplumda Suriyeliler ile ilgili tartışmalar sona ermiyor… Peki Türkiye nereye gidiyor? Giderek çıkmaza giren bu sorunun çözümü ne?
RESMİ RAKAMLARA GÖRE 3 MİLYON 613 BİN SURİYELİ VAR
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 13 Haziran 2019 verilerine göre, Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısı bir önceki aya göre 7 bin kişi daha artarak 3 milyon 613 bin 644’e ulaştı. İstatistiklere göre, bunların yüzde 46,2’sine karşılık gelen 1 milyon 670 bin 700’ü 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşuyor. 70 bin 335 Suriyeli ise 65 yaş üstü.Genç nüfus olarak tanımlanan 1524 yaş aralığında 815 bin 721 kişi bulunuyor. Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı yüzde 22,57. Türkiye'nin genç nüfus oranı ise yüzde 15,8.
KAMPLARDAN ÇIKIP ŞEHİRLERE YERLEŞİYORLAR
Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin artık yalnızca 109 bin 726’sı kamplarda kalıyor. Mayıs 2019’da bu sayı 125 bin 936 kişi olarak açıklanmıştı. Yani 1 ayda 16 bin 210 Suriyeli daha kamplardan ayrılarak şehirlerde yaşamaya başladı. 20142019 arasında Türkiye’deki Suriyelilerin yalnızca 15 bin 200’ü üçüncü ülkelere yeniden yerleştirildi. 21 bin 814 Suriyeli ise birebir formülü kapsamında Türkiye’den çıkış yaptı.
SURİYELİLERİN OLMADIĞI ŞEHİR YOK
Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun yaşadığı il yüzde 80,61 ile Kilis olurken, en az olduğu şehir ise yüzde 0,02 oran ile Artvin. Genele bakıldığında ise Türkiye nüfusuna oranı yüzde 4.41’e ulaşan Suriyeliler’in olmadığı bir şehir bulunmuyor.İstatistikler mülteci göçünün önünün alınmasının her geçen gün biraz daha zorlaştığını ortaya koyarken, bu durum her geçen gün yeni sorunları da beraberinde getiriyor. Özellikle son günlerde tırmanışa geçen göçmen karşıtlığı toplumda fay hattı oluşturmaya başlarken, zaman zaman linç kampanyasına dönüşen toplumsal tepkiler giderek artıyor.
SUÇ KARIŞMA ORANI YÜZDE 0,4
Göç İdaresi bir yandan sığınmacıların topluma entegre edilmesi yönündeki sosyal uyum projelerini sürdürürken, bir yandan da oluşan olumsuz algının kırılması yönünde çalışma yürütüyor. Göç İdaresi verilerine göre; yüzde 0,4 oranıyla sanıldığının aksine düşük durumda.
“HİÇBİR DEVLET BUNU KABUL ETMEZ”
Konuyla ilgili Sözcü’ye konuşan Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Hasan Ünal, Suriyeliler konusunda Türkiye’nin uluslararası toplumda yalnız bırakıldığı söyledi ve “Dünyada hiçbir devlet kendi nüfusunun yüzde beşi civarında bir sığınmacı topluluğu ülkesi içine dahil etmedi etmez” tespitinde bulundu. Ünal, “Savaş sebebiyle bir ülkeden kitlesel kaçışlar olmuşsa bu insanlar genellikle sınır bölgelerinde ve çoğu zaman BM yetkililerinin gözetimindeki kamplarda misafir edilirler ve ilk fırsatta da geri gönderilirler.” diye konuştu.
“SURİYE HÜKÜMETİYLE UZLAŞILMALI”
Prof. Dr. Ünal, hızlı bir nüfus artışına sahip bu insanların Türkiye'ye entegre edilmeye çalışılmasının hem yanlış hem de boşuna olacağını belirterek şunları söyledi: “Geri gönderme yaka paça bu insanların sınırın öbür tarafına atılması şeklinde olamaz. Bu insanların geri gönderilmeleri Suriye hükümeti ile uzlaşarak olmalıdır. Suriye hükümeti ile uzlaşıldığı takdirde, tıpkı Ürdün ve Lübnan'a sığınan Suriyelilerin geri gönderildiği gibi, Türkiye'dekilerin de geri gönderilmeleri mümkün olacaktır. Nüfus kayıtları vs. karşılaştırılarak yapılacak bir geri gönderme süreci yaklaşık bir yıl içinde bu insanların ülkelerine dönmeleri ile sonuçlanabilir. Suriye hükümetinin bugüne kadar çıkardığı af yasalarından bu insanların da faydalanmaları söz konusu olacaktır. Örneğin askere gitmediği için aranan kişiler aftan faydalanabilirler veya Türkiye bu tür aflar çıkartması için Suriye hükümetine telkinde bulunabilir. Bunlar yapılmadığı takdirde bu sorun katlanarak büyüyecek ve gelecek yıllarda ciddi bir azınlık sorununa da dönüşecektir. Suriyelilere vatandaşlık verilmesi ise sorunu tümden içinden çıkılmaz hale getirecektir.”
“MİSAFİR ALGISI SÜREÇ UZADIKÇA DEĞİŞTİ”
Mülteci krizinin başladığı ilk dönemlerde ve daha sonraki tarihlerde yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında ve bilimsel çalışmalarda çıkan sonuçlara göre toplumun geniş kesimlerinin mültecilere yönelik algılarının daha ziyade Suriyelilerin misafir olarak kabul edildiği yönünde olduğunu hatırlatan Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ebulfez Süleymanlı ise “Suriye'deki iç savaş sürecinin uzaması, ülke genelindeki yerleşik hale geliş ve görünürlüğün artması mültecilerin misafir mi yoksa kalıcı mı oldukları bilinmezliği Türk toplumunda rahatsızlık oluşturduğu gibi Suriyeli mülteci algısını da farklı yönde şekillendirdi” değerlendirmesinde bulundu.
“ÇIKAR ÇATIŞMALARI TOPLUMSAL REAKSİYONA DÖNÜŞTÜ”
Suriyeli mültecilerle ilgili duyumların abartılarak aktarılması, ayrıca Suriyelerin bir takım kamu hizmetlerinden ücretsiz yararlanmaları, sosyal yaşamda karşılaşılan sorunların toplumda hoşnutsuzluğun artmasına neden olduğunu belirten Prof.Dr. Süleymanlı şu tespitlerde bulundu: “Söz konusu olumsuz söylemlerin ve algıların biçimlendirdiği bir iklimde karşılıklı olarak mülteciler ve yerli halk arasında yeni uyumsuzlukların ortaya çıkması kolaylaşmakta, mültecilere ilişkin olumsuz beklenti ve kabuller toplumsal linç girişimlerine dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Öte yandan göç sürecinin çıkar çatışmasının yaşandığı bir alan olduğu da göz ardı edilmemesi gerekir. Nitekim Suriyeli mültecilerin yoğun olduğu kentlerde artan işsizlik oranları, ev kiraları ve fiyatlarında artışlar, Suriyeli vatandaşlar tarafından işlenen bazı adli vakalar toplumda Suriyelilere yönelik olumsuz algılar oluşturmakta ve bunlar bazen linç girişimine kadar varan toplumsal reaksiyonları ortaya çıkarmaktadır.”
“SORUN DEĞİL YÖNETİLMESİ GEREKEN BİR GERÇEKLİK”
Hükümetin mülteci krizinin patlak vermesinden başından bu yana sayıların ve istatistiklerin ötesinde “önce insan” diyerek duruma yaklaştığına dikkati çeken Süleymanlı, göçün çözülmesi gereken bir sorun değil, yönetilmesi gereken bir gerçeklik olduğunu belirterek. Süleymanlı “Etkin bir çözüm için Suriyeli mültecilerin yasal statülerinin netleştirilmesi gerekiyor. Birlikte yaşamı mümkün kılmak için üretilen toplumsal politikaların sürdürülebilir kılmak büyük önem taşımaktadır. Bunun için sosyal alanlara, fırsatlara ve güven ortamına ihtiyaç var. Bununla beraber, atılacak her adımın kalıcı bir politika çerçevesinde örgütlenmesi ve bireyleri güçlendirmeye yönelik çalışmaları kapsaması gerekiyor. Bunun için sosyal uyum süreci desteklenmeli ve sürdürülebilir kılınmalı” diye konuştu.
https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/turkiyedekisuriyeligercegi5215405/