Cangı, İzmir Birinci İdare Mahkemesi'ne sunduğu ve çok çarpıcı iddialara yer verdiği itiraz dilekçesinde şöyle dedi : “Yapılan keşifte İZSU atık havuzlarından numune almak istedi, şirket müsaade etmedi. Maden şirketi, ağır metal kirliliğinin tespiti için tehlikeli atık pasasına ulaşılmasını engelledi. Hakim pasaların incelenmesi için kazma kürek istedi, şirket bunu bile vermedi. Bilirkişi heyeti bütün bu olayları rapora yazmadı. Heyet, raporda şirket lehine açık destek veren yorumda bulundu. İlgili kurumlar denetim görevini yapmadı. Rapor, şirketin düzenlettiği verilere göre yazıldı. Numune alınmadan yazılan bilirkişi raporu objektif ve bilimsel değil. Usule ve yasaya aykırı. Bilirkişi raporu hükme esas alınamaz, iptal edilsin. Yeni bilirkişi heyeti atansın, yeniden keşif yapılsın. Bu süreçte oluşacak geri dönüşü olmayan kirlenmenin önlenmesi için maden işletmesinde yürütme durdurulsun.”
“İzmir'in Damı” olarak nitelenen Efemçukuru Mevkii'nde faaliyet gösteren Kanada Şirketi TÜPRAG kapasite artırma başvurusunda bulunmuştu. Başlangıçta TÜPRAG, 10 yıl içinde 250 metre derinliğe inerek 2.5 milyon ton cevher işletmeyi planlarken, kapasite artırma talebiyle birlikte işletme süresini 17 yıla çıkaran, 500 metre derinliğe kadar inen, toplam 8.5 milyon ton cevher işletmeyi öngören yeni bir proje hazırlamıştı. Başvuruya “ÇED Olumlu” kararıyla onay verilmişti. İşletmenin kapatılması için davanın sonuçlanmasını beklerken bu kararla şoke olan İzmirliler tepki göstermiş, iptal istemiyle dava açılmıştı.
TÜPRAG'ın, İzmir'in Efemçukuru mevkiinde işlettiği altın madeninin kapasite artış talebine ilişkin “ÇED Olumlu” kararına karşı açılan davanın üçüncü safhasına girildi. İzmir Birinci İdare Mahkemesi'nde görülen, Ege Çevre Platformu (EGEÇEP), Çevre Mühendisleri Odası, İzmir Tabip Odası ile Avukat Arif Ali Cangı'nın asaleten açtığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi İZSU Genel Müdürlüğü'nün müdahil olarak katıldığı dava kritik bir aşamaya geldi. Davacılar, 24 Haziran 2019 tarihli bilirkişi raporuna “bilimsel olmadığı gerekçesi” ile itiraz etti.
Menderes İlçesi Efemçukuru Mevkii'ndeki TÜPRAG Altın Madeni İşletmesi, kentin içme suyu ihtiyacının yüzde 40'ını sağlayan Tahtalı Barajı ile 200 bin kişinin içme suyu ihtiyacını karşılamak için planlanan Çamlı Barajı'nın mutlak koruma sınırında. Mahkemeye sunduğu dilekçesine bu vurguyla başlayan Avukat Arif Ali Cangı, maden işletmesinin ekolojik ve toplumsal yıkıma yol açacağının altını çizdi. Cangı, yörenin kayaç yapısı ve işletmedeki zenginleştirme işlemi nedeniyle maden işletmesinin ağır metal kirliliği yarattığını, böylelikle bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlendiğini, yörenin bitki ve orman örtüsünün zarar gördüğünü belirtti. Cangı, “Efemçukuru Altın Madeni'nin İzmir'in su havzası için büyük risk yaratacağı pek çok bilimsel raporla belgelendi. Bu raporlara dayanılarak mahkemelerce pek çok karar verildi” dedi.
Cangı, mahkemeye sunduğu dilekçede, TÜPRAG Efemçukuru Altın Madeni'nde yapılan bilirkişi incelemesinin usul ve yasaya aykırılıklarını gözler önüne serdi. Maden şirketinin sağlıklı keşif yapılmasını engellediğini belirten Cangı, “Davacılar yanında keşife katılan İZSU'nun istediği havuzlardan örnek alınmasına şirket (TÜPRAG) müsaade etmedi. Ağır metal kirliliğin tespiti için asıl incelenmesi gereken pasaya ulaşılması şirket tarafından engellendi. Bilirkişi raporu gerekli numuneler alınmadan hazırlandı” dedi.
Dava dilekçesinde, yüzey suyu ve yer altı suyu gözlem noktalarından izleme çalışmasının ilgili kamu kurumlarınca değil şirket tarafından yapıldığı da açıklandı. Cangı, kontrol görevinin ‘faaliyetlerinin ana amacı karını maksimize etmek' olan şirkete bırakılmasının, denetim görevinin yerine getirilmediğinin göstergesi olduğunu vurguladı. Hukuka aykırı bu hususun bilirkişi raporunda yer aldığını belirten Cangı, “Rapor, bilirkişi heyetinin değerlendirme ve analizlerini, şirket tarafından düzenlettirilen raporlardaki verilere göre yaptığını göstermektedir. Bu da bilirkişilerin objektif olmadıklarını, bilimsel davranmadıklarını göstermeye yetmektedir” ifadelerini kullandı.
Cangı, davacı lehine keşife katılan jeofizik mühendisi Savaş Dilek'in, cevher atık malzemesi yerine başka bir malzeme konularak kurgu yapıldığını tespit ettiğini belirtti. Naip hakimin talebine rağmen pasaların örneklenmesinin engellendiğini ifade eden Cangı, hakimin, örtülen pasaları incelemek için kazma ve kürek istediğini, şirket yetkililerinin bu aletleri bile vermediğini söyledi. Tehlikeli atık riski taşıyan pasaların örtülerek gizlenmeye çalışıldığını belirten Cangı, “Bütün bu olanlara bilirkişiler tanık oldukları halde raporlarında hiç yer vermemelerini anlamakta güçlük çekiyoruz” dedi.
Cangı, TÜPRAG'ın kapasite artışıya birlikte yüzeyde 3.8 ton kuru atık depolanacağını kaydederek, bilirkişi raporunda “Katı atık üretimi sürekli depolama yapılan işletmelere göre oldukça düşüktür” yorumunun yazıldığını belirtti. Bilirkişi heyetinin bu yorumunun şirket ve işletme lehine açık destek anlamını taşıdığını ifade etti.
Cangı, itiraz dilekçesinde, çevre hukukunun temelindeki ihtiyat ilkesine atıf yaparak, “Dava konusu uyuşmazlık İzmir'de yaşayan herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını doğrudan etkilemektedir. Bu işletmenin sonuçlarından bölgenin ekosistemi ve İzmir kentinde yaşayan herkes doğrudan etkilenecektir. Uyuşmazlık İzmir için yaşamsal bir sorundur. Geri dönüşü olmayacak aşamaya gelmeden durdurulmalıdır” dedi.
Davanın çoktan iptal ile sonuçlanması gerektiğini ileri süren Cangı, “Davanın açılmasından bu yana yaklaşık 6 yıl 4 ay geçmiş ve yargılama süreci henüz tamamlanmamıştır. Bu arada su havzasındaki kirilik katlanarak devam etmektedir. Tespit edilen kirlenme, bölgenin çevre sağlığını geri dönüşü olmayacak derecede bozacak ağır metal kirlenmesidir. Efemçukuru su kaynaklarının ağır metal kirlenmesine maruz kalması halinde İzmir temiz içme suyunu nereden temin edecektir” dedi.
Dilekçenin sonuç ve istem bölümünde, 24 Haziran 2019'da düzenlenen ve 28 Temmuz 2019'da mahkemeye havale edilen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının mümkün olmadığı ifade edildi. Davacılar vekili ve davacı avukat Arif Ali Cangı, aynı bilirkişiden alınacak ek raporla bu uyuşmazlığın çözümünün mümkün olmadığını savunarak, “Yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasını, taleplerimiz doğrultusunda yerinde örnekler alınarak yerinde analiz yapılmak suretiyle yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesini istiyoruz” ifadelerini kaydetti. Cangı, yeni yapılacak incelemede geçecek süre göz önüne alınarak, geri dönüşü olmayacak kirlenmelerin önlenmesi için dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep ediyoruz” dedi.
https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/izmirmadenindebilirkisiskandali5302685/