Kapanış konuşmalarında ilk sözü savcılık aldı. Savcı Lockard, bilgisayar sunumuyla desteklenen bir konuş yaptı. Sunumda, Atilla'ya yönelik tüm suçlamalar, ifadelerde yer alan Savcılığın kanıt olduğunu düşündüğü sözler, belgeler tek tek gösterildi. Savcı Lockard, ifadeler ve kanıtlar üzerinden, Atilla'nın Zarrab'ın işlettiği “ABD'nin İran yaptırımlarını delme şebekesinin” mimarlarından olduğunu iddia etti.
Savcı Lockard, Atilla'nın Zarrab'dan rüşvet almamasına rağmen, şebekeyi bilerek ve isteyerek desteklediğini, Zarrab'a “nasıl yaptırım deleceğini öğrettiğini” iddia etti.
Atilla'yı “sürekli ve herkese yalan söylemekle” suçlayan Lockard, “İngilizcem iyi değil dedi. Ama ABD Hazine yetkilileri ile görüşmelerinde, kendi Genel Müdürü Taşkesenlioğlu'na çevirmenlik yaptığı ortaya çıktı.
Burada da çevirmeni düzeltti, hatta Türkçe'den İngilizce'ye çevrilmiş kanıtlarda bile çeviri hataları buldu” dedi. Atilla'nın bir “ABD yaptırımları uzmanı” olmasına rağmen, Savcılık sorgusunda “sanki uzman değilmiş gibi” davranarak da “yalan söylediğini” savunan Savcı, hakkındaki iddialar konusunda da hep yalan ifade verdiğini öne sürdü.
Savcılığın teknik ve bilgisayar destekli sunumu aksine, “ben eski kuşaktan geliyorum” diyerek, daha duygusal bir konuşma yapmayı tercih eden Atilla'nın Avukatı Victor Rocco ise, itirafçı Zarrab ile davanın firari sanığı konumundaki Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan'a yüklendi.
Savcılığın Atilla'ya yönelik suçlamalarının “alacakaranlık kuşağından çıkmış gibi” diye tarif eden Rocco, “bu suçlamalar, bir Amerikan mahkeme salonuna yakışmıyor” dedi.
Zarrab'ın İran'a dünyaya karşı açtığı “ekonomik cihat” için yardımcı olduğunu belirten Rocco, “Savcılık dava açış konuşmasında Ekonomik cihat için askerler değil, bankacılar gerekir demişti. O bankacı da Zarrab tarafından satın alınan Süleyman Aslan'dır” dedi.
Savcılığın kanıt olarak sunduğu Zarrab ile Aslan arasındaki mesajlaşmalara da değinen Rocco, “chatleşiyorlar, What's up'tan, viber'dan, genç aşıklar gibi mesajlaşıyorlarmış. Nitekim bir sorunla karşılaşınca da Zarrab Atilla'ya değil, hemen Aslan'a konuşyordu. Satın aldığı, sahip olduğu adama, utanmazca ve sürekli milyonlarca milyonlarca dolar rüşvet alan Aslan'a başvuruyordu” dedi.
Rocco jüriye hitaben, “eğer Zarrab'ın sözlerine inanırsanız, benim müvekkilim Atilla suçlu. Ama Zarrab'a gerçekten güvenebilir misiniz? Kürsüye ifade vermeye çıktığında kibar ve dikkatliydi. Ama telefon tapelerini dinlediğinizde kaba, buyurgan ve ısrarcı bir Zarrab vardı” dedi.
Zarrab'ın , Atilla'yı hapisten çıkabilmek için “kaçış bileti” gibi gördüğünü söyleyen Rocco, “Zarrab'ın herşeyi vardı. Harika bir hayat yaşıyordu. İstediğini almak için ise her bedeli ödemeye hazır olduğunu gösterdi. Şimdi Atilla sayesinde eski yaşam şekline dönebileceğine inanıyor” dedi.
Rocco, Atilla'nın ise Zarrab'ın aksine “suçsuz olduğunu” kanıtlamak için Savcılığın da kendisini sorgulamasını göze alarak, ifade vermeyi kabul ettiğini, Zarrab'ın tutuklanmasına rağmen ABD'ye gelmekten çekinmediğini vurguladı.
Savcılığın Atilla'yı “Zarrab'ın sisteminin mimarı” olarak suçlamasına rağmen, Zarrab'ın Atilla'ya tam da bu sistemin en etkin şekilde işlediği dönemde, 10 Nisan 2013'te “Atilla'ya sahte gıda ticareti konusunda yalan söylediğini” itiraf ettiğini hatıratan Rocco, “Eğer Atilla, Zarrab'ın kurduğu dolandırıcılık sisteminin mimarı olsa, Zarrab neden ona yalan söyleme ihtiyacı hissetsin” sorusunu ortaya koydu.
Rocco'nun konuşmasındaki bir başka hedef ise, iran'a yönelik yaptırımları denetlemek ve uymayanlara ceza kesmekle görevli ABD Hazine Bakanlığı ve OFAC oldu.
Atilla'yı duruşmalar sırasında en çok sıkıntıya düşüren olaylardan biri OFAC eski Başkanı Adam Szubin'in “Halkbank'la heyetlerarası görüşmelerden birinde, Atilla'yı kenara çekip, kendisini Halkbank'ın yaptırımları deldiği konusunda uyardım” demesi olmuş, Atilla “kenara çekmenin” doğru olmadığını söylemişti.
Rocco da, gerek ABD Hazine Bakanlığı, gerekse İstanbul'da yapılan sözkonusu görüşme için ABD'nin Türkiye Büyükelçiliğinin hazırladıkları resmi görüşme tutanaklarında bu “kenara çekmeden” hiç bahsedilmediğine dikkat çekerek, “Szubin gibi iyi eğitimli, son derece titiz bir avukatın böylesine önemli bir olayı mutlaka tutanaklara geçirtmesi beklenirdi. Bir OFAC başkanı'nın, yabancı hükümetin önemli bir bürokratı ile yaptığı böylesine ciddi bir görüşmeyi tutanaklara geçirtmesi gerektiğini bilmiyor olması mümkün olabilir mi?” Sorusunu ortaya attı.
Rocco'nun “Halkbank'ı defalarca uyardık” diye ifade veren ABD Hazine Bakanlığı ve OFAC yetkilileri konusundaki soruları bununla da kalmadı;
“Kenara çekme” hadisesinin yaşandığı iddia edilen Şubat 2012 tarihli HalkbankOFAC görüşmesinin ardından Türkiye'de 17 Aralık operasyonunun yaşandığını, Halkbank'ın Genel Müdürü'nün tutuklanıp hapse koyulduğunu ve tek bir ABD Hazine Bakanlığı yetkilisinin “neler oluyor” diye Halkbank'la ilişkiye geçme ihtiyacı duymadığını vurgulayan Rocco, “ABD Hazine Bakanlığı ve OFAC'ın aklına aylarca Halkbank'la temasa geçip ‘orada neler oluyor' diye sormak gelmedi mi? O meşhur Şubat 2012 toplantısının ardından bir sonraki toplantı Ekim 2014'te yapılmış. Bu süre içinde de ne ABD Hazinesi, ne de OFAC, bu kadar olay yaşayan Halkbank'la temasa geçmeyi hiç düşünmemiş. Neden hiç konuşma ihtiyacı hissetmediler? “ sorusunu yöneltti.
17 Aralık 2013'ten 10 ay sonra, Ekim 2014'te gerçekleşen görüşmede de OFAC ekibinin Atilla'ya Zarrab'ı sordukları yolunda ifade verdiklerini hatırlatan Rocco, “o toplantıda Atilla kendilerine, eğer Zarrab konusunda kuşkunuz varsa, neden yaptırım listesine almıyorsunuz” dediğini aktardı.
Rocco, Atilla'ya yönelik pek çok suçlama yönelten Savcılığın, “bu suçları neden işlediğini, amacının ne olduğunu ortaya koyamadığını” da vurgulayan Rocco, “Atilla rüşvet aldı mı? Almadı. Savcılık eğer İran yaptırım ihlali ortaya çıkarsa işsiz kalabileceğinii söyledi. Tam bir spekülasyon. Neden üst düzey bir banka yöneticisi, 23 yıllık kariyerini hiçe sayıp, hayatını mahfetmeyi istesin? Süleyman Aslan'ın o suçları neden işlediğini biliyoruz; rüşvet aldı. Peki Hakan Atilla kendisine isnat edilen suçları neden işlemiş olabilir? Nedir amaç?” Sorularını yöneltti.
Rocco'nun Atilla adına yaptığı kapanış konuşmasının ardından ,son söz yine Savcılığa geçti. Kısa bir konuşma yapan Savcılık makamından Kamaraju, Rocco'nun “Atilla masumiyetine inandığı için ABD'ye geldi” sözlerine sert sözlerle karşı çıktı. Kamaraju, “Atilla ABD'ye masum olduğunu düşündüğü için gelmedi. Güçlü bir hükümetin, güçlü bir bankasının desteğini aldığını düşünerek, ABD'nin kendisini hapse atamayacak kadar büyük olduğunu varsayarak geldi. Ancak yanlış yaptı” dedi.
Kamaraju, bu sözlerine kanıt olarak ise Atilla'nın New York'ta tutuklandığı sırada FBI'ya yönelik “Ben bir devlet memuruyum” ve “elinizden geleni ardınıza koymayın” çıkışlarını kanıt gösterdi.
Savunmanın sürekli Halkbank'taki tek genel Müdür yardımcısının Atilla olmadığını tekrarladığına vurgu yapan Savcı Kamaraju, “Ancak Atilla insan kaynaklarından, IT'den sorumlu genel müdür yardımcısı değildi. Hakan Atilla, Halkbank'ın yaptırımlar konusundaki iş bitiricisiydi” dedi.
Atilla'nın ABD Hazine Bakanlığı ve OFAC ile görüşmeleri yürüttüğünü, bu görüşmelerde yaptırımlarda AMerikalılar'ın nelere dikkat ettiğine ilişkin öğrendiklerini ise, Zarrab'la kurdukları şebekede uyguladığını iddia eden Kamaraju, “İran'a yaptırımların delinmesi konusundaki sistem için Zarrab önemliydi. Ancak Zarrab'ın iran'la iş yapan Halkbank müşterisi olan çok sayıda rakibi de vardı. Dolayısıyla Zarrab vazgeçilmez, yerine başkası konulamaz biri değildi. Atilla ise vazgeçilmezdi” dedi.
Zarrab'ın İran yaptırımlarını delmek için Çin'de de benzer bir şebeke kurmaya çalıştığını hatırlatan Kamaraju, “ancak Çin'de Zarrab'ın cebinde Halkbank ve Atilla yoktu. dolayısıyla kurduğu sistem, Çinliler'in işin içinde İran'ın olduğunu öğrenmesi ile birkaç ay içinde çöktü. Zarrab sistemdi; Hakan Atilla ise bunun metoduydu” dedi.
Kamaraju, Savcılık ile anlaşıp itirafçı olan Zarrab'ın doğruları söylemeye söz verdiğini ve bu sözünü de tuttuğunu iddia ederek, “Eğer Zarrab bıçağı Atilla'nın vücudunda en sonuna kadar sokmak isteseydi, ona da rüşvet verdim derdi. Ama aksine rüşvet vermedim dedi. Çünkü Zarrab, doğruları söylemeye söz vermişti” diye konuştu.
Atilla'nın avukatı Rocco'nun ABD Hazine Bakanlığı eski Müsteşarı David Cohen ile OFAC eski Başkanı Adam Szubin'e yüklenmesine de karşı çıkan Savcı Kamaraju, “Yani Cohen ve Szubin Atilla'ya tuzak mı kurdular? Atilla'nın kendisi bir seçim yapmıştır. Seçimi de kurulmuş olan şebekeye dahil olmak, Zarrab'a yaptırımları nasıl deleceğini öğretmek ve OFAC'a yalan söylemek olmuştur”.
Kapanış konuşmaları ile birlikte, duruşmalarda Savcılık ve avukatların sunacakları kanıt ve ifadeler tamamen sona ermiş oldu, görev jüriye geçti.
Jüri, Hakim Richard Berman'ın kendilerine “görevlerinin tam olarak ne olduğuna ilişkin” sunumu ve Atilla'nın neyle suçlandığını anlatmasının ardından, bir odaya girerek kararı tartışmaya başlayacak.
Jürinin, Atilla hakkında “suçsuz” ya da “suçlu” kararı vermesi için, 12 asil jüri üyesinin oy birliği ile kararı gerekiyor.
ABD'deki uygulamalarda genel olarak böyle karmaşık davalarda jürinin karar vermesi de uzun sürebiliyor.
Mahkemedeki gözlemciler, duruşma süresinin uzamasıyla, jüri kararının da uzadığına dikkat çekiyorlar. Gözlemciler, daha önce benzer uzun ve karmaşık davalarda, jüri ortalama olarak, davanın devam ettiği her hafta için bir gün kadar görüşme süresi harcadığını belirtiyorlar. Atilla davası üç buçuk hafta sürdü.
Ancak 22 Aralık Cuma akşamı ABD'de Christmas tatili başlıyor. Jürinin bu tarihe kadar kararını vermesine kesin gözüyle bakılıyor.
http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/atillaninavukatiasilsucluzarrabveaslan2139126/