Türkiye’de ekonomik kriz her geçen gün derinleşirken, fahiş kira fiyatlarının azdırdığı konut ve barınma sorunu da büyüyor. BirGün’den Zuhal Çiloğlan’ın haberine göre kiracılar, krize farklı çözüm yolları arayışında. Bu yollardan bazıları ya kenti terk etmek ya aile yanına dönmek ya da paylaşımlı konutlarda yaşamak olarak hayata geçiriliyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) son verilerine göre, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşayabileceği 120 metrekarelik ortalama evlerin kira ücretleri 17 bin TL’den başlıyor. Son yapılan zamla birlikte net 11 bin 402 TL olan asgari ücretin 6 bin lira kadar üzerinde olan kiralardaki artışların önüne geçilemiyor. Yurttaşlar özellikle İstanbul gibi kiraların yüksek olduğu büyük kentlerden kiraların daha “uygun” olduğu kentlere taşınıyor.
Beklenen İstanbul depremi ve kira bedelinde yaşanan zam nedeniyle eşiyle birlikte Kırklareli’ne taşınan Merve S., bu süreci şöyle anlattı: “20 milyon nüfuslu bir şehirde hem deprem hem de kira korkusunu bir arada yaşamak çok yorucu olmaya başlamıştı. Oturduğum apartmanda komşumun kirası 18 bin TL olunca taşınmaya karar verdik. Zaten ev sahibim geçen sene enflasyonun üzerinde, yüzde 100 zam yaptı. 2 bin 500 TL olan kiram, 5 bine yükseltildi. Ev sahibim bu duruma, ‘Bu fiyata oturmazsanız, evi size hediye etmiş sayılırım’ şeklinde yaklaşan biri olduğu için bu sene yapacağı zam da az çok belliydi. Biz de hem deprem riski az hem de daha uygun kirası olan Kırklareli’ne taşındık” şeklinde konuştu.
Taşınmanın maliyetinin bile çok yüksek olduğunu söyleyen Merve S. “İstanbul içinde, yalnızca başka bir ev tutmanın maliyeti bile 6070 bin bandındayken, Kırklareli’ne taşınmak, ev eşyaları, boya ve nakliye masrafı dahil yaklaşık 50 bin TL tuttu. Nakliyeyi dahi Kırklareli’nde daha uyguna buldum. İstanbul’da 9 bin TL istenilmişti ancak, Kırklareli’nde 5 bin TL ödedim” dedi.
“Eşim yazılımcı, haftada 2 gün İstanbul’a gitmeye devam ediyor, diğer günler evden çalışıyor. Ben de taşınmadan önce sigorta şirketinde çalışıyordum ama şimdi burada iş bakıyorum” diyerek uzun vadede karlı çıkacağına inandığını söyleyen Merve S. “Hiçbir şey olmasa bile ruh sağlığımı koruyabileceğimi düşünüyorum. En büyük avantajlarından biri de bu diyebilirim. ‘Kiram ne kadar olacak acaba’ endişesiyle yaşamak bile başlı başına büyük bir sorundu. Sadece işe gelip giderken gördüğüm denizin benim için bir anlamı kalmadı” ifadelerini kullandı.
Kira artışlarını karşılayamadığı için yaşamında değişiklik yapmak zorunda kalan bir emekli ise şunları anlattı: “Yedi yıldır İstanbul Pendik’te, aynı evde yaşıyordum. 2022 yılında bin 750 TL olan kiram, önce 4 bin TL sonrasında ise 9 bin 500 TL’ye yükseltildi. Ben zaten şu an 7 bin 500 TL emekli maaşı alıyorum. Tek gelirim bu. Bu kirayı tek başıma karşılayamazdım. Yatalak hastam olmasına rağmen bu zam yapıldı. Ben de çareyi kardeşimle birlikte daha uygun bir eve taşınmakta buldum. O da emekli, 9 bin TL maaş alıyor. Şu an kiramız 7 bin TL. Şimdi en azından iki maaşla bir kirayı ödeyebiliyoruz.”
İstanbul’daki hayat pahalılığından ve yüksek kiralardan dolayı Ankara’ya taşınan Arif K. ise kirasının tek seferde 4 binden 11 bin TL’ye çıkarıldığını belirterek “26 yaşında ve çalışan biri olarak ailemin yanına dönüp onlarla yaşamak istemedim. İstanbul’da sıfırdan bir eve çıkmak ise başlı başına bir masraf. En düşük kiranın 10 bin TL olduğu bir şehirde daha fazla yaşayabileceğimi sanmıyordum. Böyle bir ekonomide bir saat sonrasını bile tahmin etmek mümkün olmadığı için hem daha uygun hem de büyük bir şehir olan Ankara’da iş buldum ve taşınmaya karar verdim. İstanbul’a göre masraflarımın azaldığı kesin fakat kaçtığım kiralar burada da peşimi bırakmayacak gibi” diye konuştu.
EMLAKÇI: KENTİN YAŞANIR HALİ KALMADI
Kira göçü hakkında emlakçı Munise Akpınar ise şöyle konuştu: “Önceden kimse TOKİ’nin yüzüne bakmıyordu. Ekonomik kriz nedeniyle insanlar, asgari düzeyde yaşamak ve aynı zamanda işini yürütebilmek istiyor. Artık kentlerin yaşanır hali kalmadı. İnsanların barınma alanları giderek daraldı hatta bitme noktasına geldi. Ulaşım gibi sorunları hiçe sayarak, uykularından feragat ederek iş yerlerine uzak yerlerde yaşıyorlar. Yaşamın her alanından çalıyor bu ekonomik kriz. Örneğin, Ümitköy’de öğretmenlik yapan kız kardeşim Sincan’da oturuyor. Maaşının tamamını verse dahi Ümitköy’de kiraya çıkma imkânı yok. Ankara’da 10 bin TL’nin altında ev bulmak çok zor şu an.”
Eskiden ev paylaşımı öğrenciye mahsustu. Ancak, artık öyle değil. Boşanıp evlerini ayıranlar bile ev paylaşmak zorunda kalıyorlar. Oturduğu ev kendine ait olan emekliler, geçim sıkıntısından dolayı evinin bir odasını kiralamaya başladı. Kiracıyı korumak istiyorum. Ancak, bireysel çabalarla bu krizin önüne geçemeyiz. Örneğin, burası 15 bin etmez dediğim yerleri, başka bir emlakçı 25 bin TL’ye veririm diyor. Yani örgütlü hareket edilmediği sürece işimiz çok zor. Aynı zamanda çoğu kişi de mevcut evini korumaya çalışıyor. Önceden haziran, temmuz aylarında evler boşalırdı, hareketlilik olurdu. Ancak, şu an evler boşalmıyor. Herkes oturduğu evi korumaya çalışıyor. Haziranda evi boşaltıp 3 ay boşu boşuna kira ödemek istemeyen öğrenciler de evlerinden çıkmıyorlar artık. Enflasyonun karşısında her şeyimiz eridi bitti. Kıyafetten, yemekten, her şeyden kısmış durumdayız ama barınmanın önüne geçemeyiz.”
Öte yandan derin yaraya karşı hükümet çözüm bulamazken, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan şunu demişti: “Şimdi Bakanlığımızın konuyla ilgili çalışması var. Bu çalışmayla da bunların üzerine üzerine gideceğiz. Yani bunların yanına bu kar kalmayacak. Fahiş kira artışını ve konut fiyatlarını durdurmak için gerekirse ceza uygulamasına da gideceğiz. Hangi konuda olursa olsun fahiş fiyat artışlarına giden, piyasanın dengesini bozan yaptığı davranışın cezasını çekecektir.”
Tele1