Home
21 Ekim 2020 ( 118 izlenme )
Reklamlar

Kışlalı'nın eşinden duygusal mesaj


Ahmet Taner Kışlalı'nın katledilmesinin 21. yılında eşi Nilüfer Kışlalı Facebook sayfasından duygusal bir yazı paylaştı. Prof. Dr. Hakkı Uyar Cumhuriyet'in Olaylar ve Görüşler köşesinde "Cumhuriyet'in Yol Göstericisi Ahmet Taner Kışlalı" başlığı ile bir yazı kaleme aldı. Aslında kimdi Ahmet Taner Kışlalı...



Eski kültür bakanlarından, siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı'nın suikast sonucu ölümünün üzerinden 21 yıl geçti.

Hacettepe ve Ankara üniversitelerinde öğretim üyeliği yapan, akademik çalışmalarının yanı sıra güncel siyaset üzerine kaleme aldığı yazılarıyla dikkati çeken Kışlalı, 1977'de CHP'den İzmir milletvekili seçildi. Bir yıl sonra Kültür Bakanı olan Kışlalı, bu dönemde de yazmayı sürdürdü.

Kışlalı, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde siyaset bilimi derslerine girdi, 1991'de Cumhuriyet gazetesinde haftalık köşe yazılarına başladı.

Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999'da otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybettiğinde 60 yaşındaydı. Türkiye'yi yasa boğan saldırının ardından Ankara'daki cenaze töreninde Kışlalı'yı ebediyete binlerce kişi uğurladı.

“BEN HEP SENİ ANLATTIM, ANLATMAZSAM UNUTURUM SANDIM...”

Ahmet Taner Kışlalı'nın katledilmesinin 21. yılında eşi Nilüfer Kışlalı bir mesaj yayımladı.

Nilüfer Kışlalı, Facebook hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti:

"21 Ekim/21 yıl...

Yine günlerden Çarşamba...

21 yıl önce tam da Çarşamba sabahı gittin...

Biz eksik kaldık...

Bir daha asla tam olmadık...

Ama unutmadık...

Anılar ilk günkü gibi tazeliğini korudu...

Ben hep seni anlattım, anlatmazsam unuturum sandım...

Unutmak istemedim...

Ahmet benim en sevdiğim kitap diye anlattım...

Her sayfasından bir şey öğrendiğim...

Espirisini yaptım hep o bir klasik dedim...

Okuyunca bir kenara koyduğun, okumasam da olurmuş dediğim kitaplardan değil... Tekrar tekrar okunan kitap dedim senin için...

Hala okuyorum kalbimle seni...

Işıklar içinde uyu...

Seni çok seviyorum..."

CUMHURİYETİN YOL GÖSTERİCİSİ

Prof. Dr. Hakkı Uyar Cumhuriyet'in Olaylar ve Görüşler köşesinde "Cumhuriyet'in Yol Göstericisi Ahmet Taner Kışlalı" başlığı ile bir yazı kaleme aldı.

Prof. Uyar yazısında şunları kaleme aldı:

Ahmet Taner Kışlalı’yı tanıdığımda 1990’lı yılların başıydı. Üniversiteden mezun olmuş, kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra araştırma görevlisi olarak üniversiteye geçmiştim. Akademik kariyerimin başındaydım. Bir taraftan önce yüksek lisans ve sonra da doktora eğitimiyle uğraşıyordum, diğer taraftan da ülkenin gündeminde yer alan tarihsel konular üzerine yazılar yazmaya çabalıyordum. ADD üyesiydim. Kendimce Atatürk’e ve Cumhuriyete olan borcumu ödemeye çalışıyordum.

Kışlalı ve Türkan Saylan ile tanışmama vesile olan konu da o dönemde çıkmakta olan Altıok dergisindeki yazılarımızdı. Aynı dergide makale yazmamız ve onların İzmir’e birkaç kez panellere konuşmacı olarak gelmeleri, tanışmamıza imkân sağladı. Konak’taki Atatürk Kültür Merkezi’nin merdivenlerinden ikisinin arasında sohbet ederek çıkmak benim için unutulmaz bir andı. Bu anın bir fotoğrafı niye olmadı hiç diye yıllardır hayıflanırım.

90’LI YILLARA DAMGA VURDU

Siyaset ve tarih melezi bir alanda çalışıyorum. Türk demokrasi tarihi, siyasal partiler tarihi özel ilgi alanım. Bu itibarla beni en çok etkileyen isim Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’dır. Toplumsal sorumluluk bilinçleri ve Atatürkçü kimlikleriyle de Kışlalı ve Saylan benim için idol insanlardı.


Kışlalı’nın Atatürk ve Cumhuriyete ilişkin yazıları 1990’lı yıllara damgasını vurmuştu. Atatürk’ün ve kurduğu Cumhuriyetin, İkinci Cumhuriyetçilerin saldırılarına uğradığı bir dönemde “Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği”ne dikkat çekmişti.

HÜSEYİN AVNİ ULAŞ PORTRESİ

1996 yılında Birinci Meclis’teki muhalif İkinci Grup ve liderlerinden de Hüseyin Avni Ulaş üzerine Toplumsal Tarih dergisinde yayımlanan bir makalemi Kışlalı köşesine taşımıştı(*):

“'Tarihe her türlü yalan söyletilebilir, çünkü ölüler konuşamaz' sözü, ne yazık ki bir gerçeği yansıtır... 

Ölüler konuşamaz ama ölülerden kahraman yaratılabilir.

Kim tarafından? Atatürk’ü kötülemek, yaptıklarını yıkmak ve 'yeni mandacılığın' gereklerini yerine getirmek için her aracı yasal sayan, numaracı Cumhuriyetçiler tarafından.

Nasıl mı?

Gerçeklerin işlerine gelmeyen yanlarını saklayarak, yalan söyleyerek ve o yalanı bıkıp usanmadan yineleyerek…

Vahdettin’i kahraman yapmak istediler, belgeler ortaya dökülünce rezil oldular. Mustafa Kemal’i Samsun’a götüren yarı hurda gemiyi transatlantikleştirip kahraman yapmak istediler, belgeler onları bir kez daha rezil etti.

Şimdi sıra Hüseyin Avni Ulaş’ta. Atatürk diktatör, Hüseyin Avni, 'demokrasi ve özgürlük kahramanı'. (!) Hüseyin Avni, ilk Meclis’teki İkinci Grup’un önderi…

Mustafa Kemal’e suikast girişiminde bulunan İttihatçı fedailerle işbirliği yapan Ziya Hurşit de aynı gruptan.

İkinci Meşrutiyet yıllarında 'İttihatçı, Turancı ve Türk Ocağı' üyesi. Ancak Kafkas Cephesi’nde görev yaptıktan sonra bazı gerçekleri anlamış. Turancılıktan da ocaktan da vazgeçmiş. “Milliyet davasının Anadolu davası olduğu” sonucuna varmış. Kurtuluş Savaşı sırasında her bölgenin ya da ilin ayrı ayrı yönetimler kurması için çalışmış. Böyle bir uygulamanın savaşı başarısızlığa götüreceğini görememiş. Kurtuluş’tan sonra Kemalist devrime karşı çıkmış.

TARİHİ UYARI

'Dinsizler İmana Geliniz' türünden yazılarla dikkat çeken dergiler çıkarmış. Yeniden Turancılık düşüncesine dönmüş. İki meclisli bir yönetim biçimini savunmuş. Ve bu meclislerden birisinin 'kısmen seçimle, kısmen atamayla' belirlenmesini de.

Çağdaşlaşmacı, köktenci Kemalizmi tümden yadsımış. Geleneksel, tutucu bir çizginin sözcülüğünü yapmış.

Hakkında 'Ebu Hanife, Hüseyin Avni’yi tebrik edecektir' türünden övgüler yazılmış…

Bunlarla ilgilı bilgi ve belgeleri, Hakkı Uyar, “Toplumsal Tarih” dergisinde sergileyeli aylar oldu.

Peki, bu 'demokrasi ve özgürlük havarisi', kendinden farklı düşünenlere karşı hoşgörülü mü? Tüm ideolojilere açık bir demokrasiden mi yana? Bu soruların yanıtı da Ceyhan Mumcu’nun bir araştırmasında var. 22 Ocak 1921 günü, Birinci Meclis’te gizli bir oturum yapılır. Hüseyin Avni Bey ve arkadaşları, Mustafa Kemal’in cezalandırılmasını istemektedir. Niçin? 'Komünist' Mustafa Suphi’nin Anadolu’ya girmesine izin verdiği için... Doğu Cephesi Komutanı 'komünist' Kâzım Karabekir Paşa’yı koruduğu için...

Onlara göre komünistler, 'bir mikrop gibi aç kalmış, memlekete saldırmak' amacındadır. Lenin ve arkadaşları, Hüseyin Avni ve arkadaşlarının en ağır hakaretlerinden nasiplerini alır. Mustafa Kemal verdiği uzun yanıtta şöyle deme gereğini duyar: 'Bir milletin, bir hükümetin prensiplerini tahkir etmemek mecburiyetindeyiz... Fikir cereyanlarına karşı şiddetle mukabelede bulunmak, o cereyanı yok etmez. Herhangi bir insanla konuşulduğu zaman, onun herhangi bir fikrini kuvvet zoruyla reddederseniz o ısrar eder. Israr ettikçe de kendi kendini aldatmakta daha çok ileri gidebilir…'

‘ATATÜRK ABARTMAMIŞ’

Konuyu iki ay sonra bir kez daha Meclis önüne getiren... İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın oluşturduğu cepheye karşı Rusya ile işbirliği yapılmasına, sırf “bu ülke komünist olduğu için” karşı çıkan... Komünistlerin her görüldükleri yerde ezilmesini savunan tarihin ilk Mc Carty’si Hüseyin Avni Ulaş, “demokrasi ve özgürlük kahramanı.”

Düşüncelerin üzerine baskı ve şiddetle gidilmesinin yanlışlığına inanan Mustafa Kemal “diktatör”... 

Ben yorumu okurlarıma ve Prof. Niyazi Berkes’e bırakıyorum: 'Söylev’i okurken, bunlarla olan çatışmalarının çokluğunu gördükçe insanın neredeyse Atatürk’e inanmayacağı gelir; bu tür olayları, sevmediği kişileri batırmak için abarttığını sanır. Abartmamıştı, belki de kısaltmıştı onlardan çektiklerini. Çünkü bunların ne denli çok olduğunu, hele ölümünden sonra daha da çoğaldıklarını, bugün bizler de artık iyice biliyoruz.'”

BİZLERE DÜŞEN GÖREV

Cumhuriyetin ikinci yüzyılına doğru giderken bizlere düşen görev, Atatürk’e, onun kurduğu Cumhuriyete ve başta Kışlalı olmak üzere Cumhuriyet şehitlerine borcumuzu ödemektir.

Bu borç, aslında aynı zamanda kendimize olan borcumuzdur. 2023’te Cumhuriyetçilerin, Kemalistlerin, Atatürkçülerin ve ilericilerin hedefi, fikri önderliği ele alarak Cumhuriyetin kurucu değerlerini yeniden iktidara taşımak olmalıdır.

PROF. DR. HAKKI UYAR

(*) Ahmet Taner Kışlalı, “Ölülerden Kahraman Yaratmak”, Cumhuriyet, 29 Eylül 1996.

AHMET TANER KIŞLALI KİMDİR?

Ahmet Taner Kışlalı, Ziraat bankası veznedarı Hüsnü Bey ile Kilis Kemaliye İlkokulu öğretmeni Lütfiye Hanım'ın oğludur. 10 Temmuz 1939 doğumlu olan Kışlalı ilk ve orta okulu Kilis'te, liseyi ise İstanbul'da Kabataş Erkek Lisesi'nde okumuştur. Liseden mezuniyeti sonrası Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin kazanan Ahmet Taner Kışlalı öğrenciliği sırasında Yeni Gün gazetesinde spor muhabirliği de yapmış ayrıca 196263 yıllarında gazetenin yazı işleri müdürlüğü görevinde de bulunmuştur.

Paris Üniversitesi'nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında Modern Türkiye'de Siyasi Güçler başlıklı doktorasını yapan Ahmet Taner Kışlalı 1968 yılında Fransa'da tanıştığı Nicole (Nilgün Kışlalı) ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı Altınay ve Dolunay oldu.


 
Hacettepe Üniversitesi'nde siyaset sosyolojisi alanında öğretim üyeliğine başladı ama askerlik dönüşü üniversiteye kabul edilmedi. Bunun üzerine Ahmet Taner Kışlalı siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçti ve 1972 yılında burada doçent oldu.

19711977 yılları arasında Yankı dergisinde yazdığı yazılarla CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çeken Kışlalı 1977 yılında CHP'den İzmir milletvekili seçildi. 1978 yılında da Bülent Ecevit hükümetinde kültür bakanı oldu. Kültür Bakanlığınca Ulusal Kültür dergisini yayımlattı.

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başlayan Kışlalı 1988 yılında profesör oldu. 1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde Haftaya Bakış başlığıyla köşe yazıları yazmaya başladı. 1995 yılında Antalya yolunda birlikte geçirdikleri trafik kazasında eşini kaybetti. 1997 yılında ikinci evliliğini Nilüfer Kışlalı'yla yaptı. Bu evlilikten üçüncü kızı Nilhan Nur dünyaya gelmiştir.

Ahmet Taner Kışlalı 21 Ekim 1999 tarihinde saat 09.40'da Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Akit gazetesi suikasttan önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti. Kışlalı suikastının faili bulunamadı. 


http://www.krttv.com.tr/gundem/kislalininesindenduygusalmesajh50939.html

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Yeni Zelanda'da süpermarket sırası ve Türkiye'de 1000 TL'lik yardım için PTT önünde bekleyenlerin sırası ! Osmangazi Köprüsü satışa çıkarıldı! Artırılan denetimlere yakalanmamak için türlü yöntemler geliştiren kaçak göçmenlerin sosyal medya "oyunu" ortaya çıktı Ümit Özdağ'dan canlı yayında Suriyelilerin gönderilmesi konusunda Sinan Oğan'a: "Sinan Bey bunu çıksın açıklasın nasıl bir takvim verildi kendisine"